aynı fazıl say arabesk kültürü üzerine konuştuğunda arabesk savunucusu olanların bugün (bkz: arabesk dinlemenin baş edilemez ezikliği) hissiyatıyla açtığı başlıktır.
24.08.2010 tarihli 5n 1k adlı programda kanımca ne kadar büyük bir sanatçı olduğunu bir kez daha göstermiş olan insanüstü şahsiyet. Türkiye, onu anlayacak aydınlanma seviyesine daha erişememiştir maalesef..
24.08.2010 tarihli 5n 1k programında dünyaca ünlü piyanist (bkz: fazıl say)'ı kanımca çıldırtmak için uğraşmış, ne mutlu ki fazıl say en amiyane tabirle kendisiyle bir olmamıştır. bir sunucu konuğunu ancak bu kadar art niyetli dinleyip söylemek istediğini çarpıtmak için uğraşabilir. şüphesiz daha fazlasını hak ediyor ama kısaca akp yalakası, yanlı, kompleksli basit bir sunucu ilk akla, dile gelenler..
nisan 2010 tıpta uzamanlık sınavında temelcilerden (bkz: dilara yıldıran)'ı, klinikçilerden de (bkz: mehmet giray ersöz)'ü türkiye birincisi çıkaran çiçeği burnunda tus kursu.
sehl-i mümteni,hem kolay hem güç manasındadır.eski edebiyatta beyitlerin sahip olduğu yada olmaya çalıştığı bir sıfattır..ilk bakışta üzeride hiç düşünülmeden,hazırlıksız söylenmiş izlenimi verirler.taklidine kalkışılınca güçlülüğü anlaşılan eserlere denir..fuzuli nin her bir beyiti bunun örneğidir..
hadikatü's-süeda, fuzuli tarafından yazılmıştır. hz hüseyin in kerbela da şehid edilişinin anlatıldığı bu eser yıllarca okunmuştur. 10 bab, 1 hatime olarak tertip edilmiştir.
fuzuli tarafından yazılan eser 444 beyittir. esrar(beng) ile şarabın(bade) münazarasıdır. sonunda şarap üstün gelmiştir. şah ismail e sunulan eser, alegorik ve sembolik bir yapıya sahiptir. sembolik kullanımlardan dolayı bir sürü yorum yapılmıştır. bunlardan biri; şarabın şah ismail i, esrarın ise ikinci bayezid i temsil ettiği şeklindedir.
türk edebiyatı nda bu konuda yazılmış eserlerin en meşhurunu fuzuli yazmıştır. bir şaheser hüviyetindedir. 3098 beyittir. 1535 yılında bağdat ve halep beylerbeyi üveys paşa ya takdim edilmiştir. eser,mazmun-mensur bir dibace ile başlamaktadır. eserinde mecaz yolu olarak nitelendirdiği edebiyat vasıtasıyla ilahi hakikatleri ve sırları açıklamak istemiş, leyla ismi altında allah ın sıfatlarını , mecnun kimliği ile de allah ı arayan ve ona ulaşma yolunda meşakkatlere katlanan insanı ifade etmeyi amaçlamıştır..
fuzuli,şihabeddin-i sühreverdi nin münisü'l-uşşak adlı eserinden ilhamla farsça olarak yazmıştır..tıbba dair bilgilerini de ortaya koymaktadır..ruhun beden ülkesine yaptığı yaptığı yolculuğu anlattığı bu eserinde beden ülkesini o dönemki tıp ilmine göre açıklar..risale-i sıhhat u maraz ve ruh-name adlarıyla da anılır..
fuzuli nin bugün elimizde bulunmayan arapça divanıdır. 11 kasidesi, 1 kıt ası mevcuttur. kasidelerin 7 si hz. muhammed için, 3 ü ise hz ali için yazılmıştır. arapça şiirleri leningrad da bulunan fuzuli külliyatı içerisinde bulunmaktadır. ilk kez berthels, 1930 yılında yayımlamıştır.
fuzuli nin farsça şiirlerinin yer aldığı bu divan, türkçe divanından daha hacimlidir. bu da mensur bir dibace ile başlar. 49 kaside, 410 gazel, 1 terkib-i bend, 1 murabba, 1 müseddes, 46 kıt a, 105 rubai bulunmaktadır. gerek mana gerek mazmun yönünden türkçe divanıyla paralellik göstermektedir. ifade bakımından kusursuz, ahenklidir. fuzuli, hz ali ve çocuklarını da daha çok farsça divanında övmüştür. diğer din büyüklerini de gene burada övdüğü görülmektedir. tıpkıbasım olarak hasibe mazıoğlu tarafından yayımlanmış.
fuzuli nin sanat gücünü gösterdiği en tanınmış eseridir. onun poetikası için önemli bir kaynak değeri taşıyan mensur bir dibace ile başlar. içinde birçok kaside, gazel, musammat, kıt a, rubai bulunur. yurtiçi ve yurtdışı kütüphanelerinde birçok nüshası vardır. hakkında çalışma yapan kişilerden, aldülbaki gölpınarlı, ali nihad tarlan, kenan akyüz sadece birkaçıdır.
asıl adı mehmet,babasının ise süleymandır..nerede doğduğu belli değildir..bağdad civarı olduğu tahmin edilir..çok küçükken aşık oluyor,şiire başlıyor..alim bir şair olan fuzuli nin şiirinin temelinde ilim vardır..o,ilimsiz şiiri temelsiz duvara benzetir..gençliğinde aşk şiirleriyle kazandığı şöhretini kalıcı bulmuyor,şiirin ilim ve maarifetle beslenmesi gerektiğini düşünüyor..akli ve nakli bütün ilimleri öğreniyor..
şiiri;aşk vardır.o,bir aşk şairidir.bütün şiirlerininde aşkını anlatır.gençliğinde maddi bir aşk vardır ama daha sonraları ilahi aşka geçiş vardır.
şiirlerinde var olan tasavvufi öğeleri derinliklere saklar.anlaşılması için okuyucunun bilgili olması gerekir.
dert,ıstırap,üzüntü şairidir aynı zamanda.mazmun bulmakta ve kullanmakta ustadır.
içten ve samimidir.
şekil ve anlam bakımından kusursuzdur.her nazım şeklinde deneme yapmıştır.hep en başarılı olanlar arasında yer almıştır.bu yüzden zirve şairidir.
beyitlerinin her biri birer sehl-i mümteni örneğidir.
bir tane de inci beyit yazalım 16. asrın büyük şairinden;
arz-ı hal etmeye cana seni tenha bulamam
seni tenha bulucak kendimi asla bulamam
hapishaneden kaçan dört tutuklunun yunan adalarına kaçmak isterken gökçeada ya sığınmaları sonucu olaylar gelişir. 2005 yapımı filmin başrollerinde sanem çelik, mehmet ali alabora, ali poyrazoğlu gibi isimler vardır. mehmet ali alabora*, adanın dul ve deli sıfatındaki hatunu sanem çelik e aşık olur. oyunculuk, hikaye berbattır. hele bir de dersi ekip bu filme gittiyseniz "allah belamızı mı verdi ne?" gibi duygulara kapılırsınız. bir ümit ikinci yarıyı da izlersiniz ama sonra da "film arasında niye çıkmadık ki?" dedirtir bu film.
açık istiare yapılmıştır. selvi ağacının ince, uzun boyuna işaret edilmiştir. bu sevgilinin boyudur.
gülen gonca derken, sevgilinin gülen ağzına değinilir. sadece benzetilenin verilmesi sebebyile açık istiaredir.
eski edebiyatta bir söz sanatıdır..bir şeyi kendi adının dışında çeşitli yönlerden benzediği başka bir şeyin adıyla anmaktır..açık ve kapalı olmak üzere iki çeşidi vardır..
cafe ve restoranlarda sağlık koşullarına uygun üretilip üretilmediği muallakta olan ayranın ambalajsız hali..bu sebeple genelde varsa paketteki tercih edilir..köyde veya ev koşullarında katkısız yapılan açık ayranın da tadına doyum olmaz..
her ne kadar bir darbe filmi değildir dense bile aslında bal gibi öyledir..sadece bunu diğerlerinden ayıran tarafı,sizi çokça güldürmüş olmasıdır..bir kez daha o günlere lanet etmenize,eskilerin o güzel kasaba hayatının*nasıl içine edildiğini görmenize,insanları nasıl bir kıskacın içine soktuklarına,anlamsız yasaklara,bir baba ve kızın dramına aynı zamanda kendi içinde çok şen bir topluluk olan gevendelere şahit olursunuz..gidilip görülmesi gereken bir türk filmidir*..