(bkz: 1 hafta evde yalnız kalmak)
kadar güzel bir eylem mi var diyeceğim ve keşke her genç kızın başına gelen olay gibi gelen olay benim başıma da gelse de ben bir hafta paşalar gibi yalnızlığın tadını çıkarsam.
Sözlüğe üye olduğumdan beri hiç düşünmediğim bir durum olsa gerek, zaten düşünmüş olsaydım bana atılan mesajları silip silip tekrar yazıldıktan sonra ve tekrar silmezdim, dediğim bir eylem.
"Yapılan kazılar sonucu Uygurlara dayanmakta dedelerimin dedeleri çanak- çömlek yapımında kullanmış. Çamuru yamulttum olum bak simdi ne dicem bunu gelecek neslimize ilet bilsinler." yaa! Simdi buna ne denir ki? içimden geldi içim öyle istedi.
Yarım saattir sözlükteki başlıklara bakıyorum adam akıllı bir başlık göremedim. Aklına geleni yazıyorsa bir yazar eğer bunu sözlük için değil. Sözlüğü batırmak için yapıyor.
Sözlükte ki bu haller son 1 yıldır var. Bu kadar kaliteli ve seviyeli sözlüğü forum sitesi ya da inci sözlük kıvamına getirmekse amaç, direkt uludağ sözlüğün formatını değiştirelim de, biz de ona göre entryler girelim.
Gerek savaş esnasında gerekse savaştan sonra yazmış olduğu anlamlı ve bir o kadar düşündüren yazılar.
- MUSTAFA KEMAL'iN ASKERLiK MESLEĞiNDEN iSTiFA MEKTUBU
ERZURUM ViLAYETi ALiYESiNE
(YÜCE ERZURUM VALiLiĞiNE)
9 Temmuz 1919 - Erzurum
Mübarek vatan ve milleti parçalanmak tehlikesinden kurtarmak, Yunan ve Ermeni isteklerine kurban etmemek için açılan milli savaşmalar uğrunda milletle beraber serbest surette çalışmağa askeri ve resmi sıfatım artık engel olmaya başladı. Bu gaye-i mukaddese (kutsal amaç) için milletle beraber sonsuza kadar çalışmağa mukaddesatım (kutsal şeylerim) adına söz vermiş olduğum cihetle, pek aşıkı bulunduğum yüce askerlik mesleğine bugün veda ve istifa ettim. Bundan sonra milli ve kutsal gayemiz için her türlü fedakarlıkla çalışmak üzere sine-i millette (milletin bağrında) bir ferd-i mücahit (savaşçı kişi) suretiyle bulunmakta olduğumu tamimen arz ve ilan eylerim.
"Atatürk" hitabını ilk kez dönemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal de çok beğenerek soyadı olarak almıştı.Kendisine Ata" diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdi.
2.EN SEVDiĞi YEMEK
Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayatı boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi ama canı istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi.
3.EN BÜYÜK HAYALi DÜNYA TURUNA ÇIKMAKTI
Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.
4.BAŞUCU KiTABI "ÇALIKUŞU"
Binlerce kitabı vardı.Ama bunların arasında bir tanesini hayatı boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin'in ünlü Çalikuşu" romanını hep yanında taşır her gün rastgele bir yerinden açar birkaç sayfa okurdu.
5.KABUL SALONUNDAKi AT YAVRUSU
Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. "Fox" adını verdiği köpeği Gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin Çankaya Köşkü kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti.
6.TAM BiR SALON ADAMI
En sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu.Klasik Batı müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.
7.GÖMLEKLERiNiN TÜMÜ BEYAZDI
Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda isviçrede özel olarak dikilirken sonra yerli malı kullanma kampanyasına öncülük edebilmek için Beyoğlunda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.
8.DOLABINDA LACiVERTE YER YOKTU
Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi.Lacivert takım giymeyi sevmezdi.
9.ÖLÇÜLERi
Boyu 1.74 idi.Hayatının son dönemlerine kadar 76 olan kilosu hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46'ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan ayakkabı giyerdi.
10.RUMELi ŞiVESi
Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazi kelimeleri Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi.
11.HAZiN BiR HiKAYE
Hayatında bir dönem çok önemli yer tutan Mustafa Kemalin evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye Hanımın mezarının nerede olduğu bilinmiyor.
12.CUMHURBASKANLIĞINDAN SIKILIYORDU.
Hayatının çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor,çok sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.
13.PAPA`NIN TEMSiLCiSiNE ELBiSE
Kıyafet Kanunu çerçevesinde tüm din adamlarının dini kıyafetleriyle sokağa çıkmaları yasaklanınca* Monsenyor Roncalli`ye kendi terzisi Kemal Milaslı eliyle bir koleksiyon hazırlattı.
14.KENDiSi TRAŞ OLMAZDI.
Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi.Yataktan kalkar kalkmaz odasındaki divanın üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini sigarasını içerdi.Bir özelliği de kendi kendine traş olmamasıydı.
15.DÜZEN TAKINTISI VARDI
Evinde,çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi.
16.HOŞGÖRÜLÜ LiDER
Köylunün birinin gazete kağıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanmış*"Alın bunu kendi içsin" diyerek Atatürk`e küfretmişti.Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra "Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin" dedi.
17.SiGARA PAZARLIĞI
Hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden Dr.Fissinger günde kaç paket sigara içtiğini sormuş, Atatürk "sekiz" demişti. Doktor bunu günde bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap vermişti:"Ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle yapacağım".
18."BU NASIL HALKÇILIK?"
Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti.Kondüktörün milletvekillerinden bilet parası almamasına şaşırmış nedenini sormuştu.Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey sinirlenmiş"Ne de güzel halkçılık ama" demişti.
19."LAiKLiK ADAM OLMAKTIR!"
ilk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya geldiğini anlamadiğini söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti: "Adam olmak demektir hocam,adam olmak!"
20.KURBANLARI BAĞIŞLARDI
Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz böyle durumlarda sırtını döner yada kesilmelerini engellerdi.
21.YABANCI DiLE MERAKI
Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca'yı sonraki yıllarda geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardi. Konuşurken araya Fransızca sözcükler de eklerdi.
22.FASULYESiNE POKER
Kumardan hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla fasulyesine poker oynardi.Oyun sonunda kazandıklarını iade ederdi.
23.KAN GÖRMEYE DAYANAMAZDI
Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmış biri olarak en ilginç özelliği savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı.
24.KULAKLARI DUYAN TEK KiŞi.
Fransız tarihcisi Herriot Ankaraya geldiğinde Gazinin kulaklarının duyuyor olmasına şaşırmış anılarında bunu espirili bir dille anlatmişti: "T.C`de bir tane kulakları duyan kişi var onu da Cumhurbaşkanı yapmışlar".
25.BiR RiCASI BAŞ AÇTIRDI
Bir gün halk arasında dolaşırken çarşaflı bir kadına rastlamış* "Hafiz Hanım benim hatırım için başındaki örtüyü açar mısın?" diye sormuştu. Kadın baş örtüsünü açarak Atatürk`ün önünde eğildi ve ellerini öptü.
26.BiLARDO VE YÜZME
Sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner,yüzmeye gider ve bilardo oynardı.
27.EN BAŞARILI DERS.
Eğitim hayatı boyunca en başarılı dersi matematikti. Pozitif bilimlere ilgisi hayatı boyunca sürdü.
28.YAĞCILARA GEÇiT YOK
Yağcılara çok kızardı. Bir akşam sofrasında kendisine gereksiz şekilde iltifat eden Abdülhak Hamit`e müdahale etti.
29.SON YILBAŞI GECESi
1937yi 1938`e bağlayan son yılbaşi gecesini Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile baş başa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı elbiseleri bakana hediye etmişti.
30.KÖŞKTEKi GÜVERCiNLiK
Kuşları çok severdi.Çankaya Köşkü`nde özel bir bakıcının ilgilendiği güvercinliği vardı.
Klavyenin terbiyesizliği. Akıllı telefonlarda ise sözcük tahminin saçma sapan tahminlerinden doğa bilen bir durum. Olayın esprili tarafından baktığımızda "seviyorumü", "sevmiyorum" olarak anlayan karşımızda ki kişi gerzekse bir de açıklama yapmaya gerek duyulan sıkıntılı bir durum.
Bu ülkede dört mevsimi yaşıyoruz. Dağlarımız, denizlerimiz, yeşilliğimiz, tarihi eserlermiz, geçmişimiz, Destanlarımız, uygarlığın ilk adımlarının atıldığı topraklarımız ve medeniyetimiz var o kadar çok gurur duyacağımız gerçeklerimiz var ki, bir tek eskiden olan ama artık kaybettiğimiz insanlığımız yok. Yukarıda bahsettiklerim de zamanla bitecek lakin insan tek bir şeye üzülüyor sevgisizliğe. Haberleri izlemekten korkar oldum. Ülkenin her yerinde bir katliam. Ya ailesini kurşuna diziyor kendini bilmez biri ya da anasını, babasını "bu kadar mı kötü olduk" demeden edemiyor insan.
Olmamasını dilediğim, lakin benden bağımsız çalışan metabolizmamın başına buyruk hareketi.
Edit: bu güzelim havalar da millet dışarıda nispet yapar gibi gezip dolaşırken, ben elimden düşüremediğim canım mendilimle, bir elimde kumanda diğer elimde telefon umurumda(mı) dünya diyoruz.
Kadın için en rahat olanıdır. Eger ki, işte veya dışarıda iseniz ani bir hareketle açılan sütyeni kapatmak için sadece gömleğin duğmelerini ve yahut kazağın ön tarafını bulduğunuz ilk lavaboda işlem çok basit bir halde halledile biliyor. Lakin çok önemli bir toplantı ya da etkinlikte iseniz işte o an herşey özgürlüğüne kavuşa biliyor. Buna da murphy kanunu deniliyor.
"Sensin ağam, sensin paşam senden gayrısı yalan. Sen ne dersen o olur." denildiği andan itibaren zaten etkilenmiştir. Türk toplumu ataerkil bir yapıya sahip olduğundan dolayı onları lider bilmemiz biz bayanlar için yeterli bir sebeptir.
Abdest almayı bilmeyen yazar söylemi. Namaz denilen eylemi unutmak ya da işine gelmeyen kişilerin ibadetlerini misss gibi yapanlara sataşan kişilerin düşüncesizlikle savurduğu bir cümle.
Not: uuser nedir? Bilemedim ben...bırakın kardeşim isteyen ibadetini yapsın, abdestli gezsin. inancı da olmasın ya da ne bileyim istediği partiyi tutsun, istediği mezhep de olsun bu ne elzem bir durum. Sözlükte bile bir karmaşa sonra, bu dünyanın çivisi çıktı diyoruz. Çıkar tabi biz burada birbirimizi eziyoruz dünyaya suç atmak kadar saçma bir durum var mı?
Karşılığında "sensiz mutluluk haram" dedirten bir söz. Lakin ayna grubunun müzik tınısı da dahil güzel olan bir şarkısı.
Sımsıcak damlıyor yanaklarımdan ayrılık.
Ayrılıktan da zor gelir insana bazı şeyler,
Bıraktığın birçok hatıra sağda solda toplanmadım.
Unuttuğun bir fotoğraf var bakmaya doyamadım.
Aşık olmak nedir diye bir merak vardı içimde.
Toz duman bir ateş oldum, aşkı buldum sen diye,
Mutlu ol yeter ki !
Gittiğin yerde benden sonra gelen yıllar,
Seni benden alsalar bile.
Böylelerine söylenecek pek birşey bulamıyor insan Allah ıslah etsin. Hayvanların dünyada kapladıkları yer o kadar küçük ki, biz insan olan mahlukat sadece gücümüzü acizlerden yana kullanıyoruz. Haysiyetsiz desek az, şerefsiz desek yine az söylenebilecek en ağır kelimeleri de söylesek az dediğim vahim bir durum.
Karısını aldatan kocanın durumudur. Bir kadın asla sevildiğini bildiği birine bunları yapamaz. Bir tek evlilikte olmayan bilakis sevgililik zamanlarında bile sıkça yaşanan ki, son zamanlar da bu hangi medeni halde olursa olsun, çok fazla gün yüzüne çıkan acı fakat gerçek bir durum.
Kiminle aynı günahı paylaşıyorsan, onu istiyorsun.
Seni sevmek kadınlığımı, bedenimi ve hazzı ilk defa seninle keşfetmekti. Sanki sadece senin için sakladığım bedenimi, en ufak bir tereddüt duymadan ve beklentisiz bir sarhoşlukla sana sunmaktı. Her dokunuşunda kutsal bir ayinin o sıcak ve tatlı şarabını yudum yudum içer gibi.