aslında bu konulara çok girilmemesi gerek.
bu işin doğrusu, sen dinini anlatırsın, sorulan sorulara şüpheye yer kalmayacak şekilde cevap verirsin ve kişi kendi özgür iradesiyle ya seçer ya da seçmez. sorulara eksiksiz ve ikna edici cevap vermek çoğumuzu aşıyor.
aslında kızlarda 7 yasında başlayan psikolojidir. "ilerde ne olacaksın?" sorusuna "gelin" dediği zamanlar da bu yaşa tekabül eder.
oyuncak bebeklerini anne iç güdüsüyle korur, yemek yedirir, uyutur, sallar. kendisini leyleklerin getirdiğini sandığı için bebekleri karnına koyup sevmez fakat ilerleyen zamanlarda karnına yastık koyan bir kıza dönüşür -tahminen 10 yaşındayken-.
ama gerçekten hamile olduğundaki psikoloji bambaşkadır. ani ruh değişimleri olur. doğumda yaşayacağı acıyı düşünür, ağlar; doğumdan sonrasını düşünür, ağlar; bebek ayakkabısı görür, ağlar; yemeği tuzlu olduğu için ağlar... ağlar da ağlar. sonra birden güler. kahkahalarla. sonra iyice kafayı yediğini düşünür. bir de ona ağlar.
korku filmi klişelerinden biridir. ya kampta öldürmeli olur bu filmler ya da iki katlı bir evde yaşanan katliamı konu alır.
ilk başta şişman ve gözlüklü olan tek başına kamp alanını keşfe çıkar. sonra arkadaşları yokluğunu fark eder ve onu aramaya çıkarlar. arkadaşın cesediyle karşılaşırlar ve sonra azalarak biterler.
sona kalan kişi ise katille birebir dövüşür ve sonunda senaristin hayal gücüne göre ya kurtulur ya da ölür.
hadiste söylenen şey gidin karşı cinse ilan-ı aşk edin değil sayın zeka küpleri.
islamda kadın ve erkeğin arasında olması gereken bir sınır vardır. ki o dinin peygamberinin bu hadisi "namahreme sevdiğinizi söyleyin, flört edin, sevgili olun" anlamına gelmiyor.
kadınların haklarını tanıyarak bu hakların korunması amacıyla eşitsizliklerin ortadan kaldırılması için verilen mücadeleyi destekleyen kadın.
bir sürü alt başlığı olmasına rağmen ülkemizde bazı ergenlerin "erkeklerden nefret ediyorum pff ben feminist olucam!" demesiyle adı "erkek düşmanlığı"na çıkmış terim. yapmayın.
başlığı okuyunca aklımda canlanan ilk anı, aynı şehirde olmamıza rağmen okulum için ailemle değil de yurtta kaldığım zamana tekabül ediyor.
yurt müdürüyle çok sorun yaşamıştık. bunlardan birisi yemek sıkıntısıydı. yurtta 60 kişiysek yemek saatleri 15 kişinin ders zamanına göre ayarlanmıştı ve yurdun geri kalanına uymamasına rağmen değiştirmiyorlardı. çoğu zaman açlıktan uyuyamadığımız zamanlar oldu. ailemin verdiği harçlığı ay sonuna kadar idare edebilmek için çoğu zaman okulda bir şeyler yemiyordum, okul çıkışı arkadaşlarımla gezmiyordum. ama sorsalar param hep var, sadece canım gezmek istemiyor.
benim aklıma gelen garibanlık kısmı okuldaki arkadaşlarım durumu bildikleri için evden börek, poğaça getirmeyi teklif ediyorlardı. iç burkan kısmı ise şu an hiçbiriyle görüşmüyoruz.
iki şehri var gecenin, biri gözümde
tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur
gibi çöken siste, bana bu uykusuz
şehri niye bıraktın, göze alamadığım
bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin,
gece değil istediğin hayli karanlık
bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak
hevesindesin! Gözlerini anlıyorum henüz
bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;
gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,
ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,
öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak,
sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak
şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim :
Biri hepimizle gözgöze gibi hala uykusuz,
biri sis içinde kirpiklerine kadar açık,
bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum
konuşkan gözlerinde tek sözcük bile,
gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde
sonrasını düşündükçe üzen, her şeyin farkına varıldığı gündür.
artık boş derslerde fire vermeden toplaşıp cs atmak yoktur, üç beş kişi cafede oturmak vardır. birinin derdi olduğunda sınıf 24 kişiyse 24 kişinin de derdine ortak olması yoktur. kimi zaman not, kimi zaman başka şeyler ama hep çıkar ilişkisi için yanında oluyormuş gibi yapmak vardır. bu kadar insan üniversitede dostluk yok diyorsa, vardır bildikleri.
ayrıca o zamanlar çoğu kişinin en büyük derdi "çıkışta nereye gitsek?"ti. Derdimizi Seveyim. şimdi dert kusuyoruz.