Cia eski türkiye şefi graham füller'in icadıdır. ilk kez sovyetlere karşı "yeşil kuşak projesi" kapsamında afganistanda örgütlenmiştir. Günümüze kadar halen cia kontrollü olarak bir ucundan ışid, bir ucundan akp bu ideolojiyi yaşatmaktadır.
sol fıreymden gördüğüm kadarıyla son hızda gidilen bir durumdur. meme deyince sapıtan, sırf espri yapmak için başlık açılan yahut entri girilen bir mekan değildi eskiden burası. şu an çoğunlukla bu durumları görüyorum.
türkiyede insanı köhneliğe ve çürümüşlüğe sürükleyen, tüm potansiyelini bitiren ve özgür düşünmeye karşı savaş ilan etmiş binalara verilen adlardan bir tanesidir.
kırgızistan'da, 1917 devriminden önce, 1916'da kırgızistanda okuma yazma oranı binde 6 idi. 30'lu yıllarda bu oran yüzde 70'lere çıktı. ülkede devrimden önce tek tük okul vardı; devrimin ilk yıllarında onlarca okul açılmaya başlandı. eğitim tamamıyla ücretsizdi sovyetler zamanında.
devrimden sonra, tüm orta asyada milli edebiyatlar oluşmaya başladı. devrimle birlikte orta asya türk edebiyatı altın çağını yaşadı. roman, hikaye, tiyatro gibi türlerde muazzam bir başlangıç ve gelişme kaydedildi. şiir zaten her zaman en başta idi, destanlar çok zengin içeriğe sahipti. "modern" şiir ile tanışıldı ve kısa sürede mükemmele yakın eserler verildi.
yepyeni şehirler kuruldu. ve geliştirilen şehir planlaması sayesinde bugün şehirlerdeki caddelerde hala trafik sıkışıklığı sıkıntısı yaşanmıyor.
sovyetlerdeki karşı devrimden sonra; sosyalizmin kazanımlarını hemen bırakamadı kapitalist iktidarlar. mesela; bugün türkmenistan'a gidip "turancı" düşünceden bahsedince adamlar "biz keriz miyiz ki yeraltı kaynaklarımızı sizinle paylaşalım?" diyorlar. buralarda muazzam derecede yeraltı kaynağı vardır. ve doğalgaz vs gibi kaynakların yanında, eğitim, elektirik, su, ulaşım vs sovyetlerden sonra da ücretsiz kalmıştır... bugüne kadar! artık türkmenistan tüm bu "hizmetlerden" para alınmaya başlayacağını açıklamıştır.
eski sovyet ülkelerinde bir laf vardır: "kapitalizm, bizim kadınlarımızı fahişe yaptı". karşı-devrimden sonra nice doktor, mühendis, öğretmen; türkiye gibi ülkelere gidip fahişelik yapmaya başlamışlardır. çünkü kısılan istihdam sonucunda "daha az işçi, daha fazla kar" düsturu girmiştir ülkelere doğal olarak.
sovyetler döneminde "emperyalizm" gibi kapitalizme özgü kavramları arayanlar; bunları görmezler.
"kızıl"lığın yerel-milli değerlere, "milliyetçiler"den daha fazla dayandığını bilmeyenlerin ortaya attığı dandik bir tanımdır. "ülkeyi emperyalistlerden ve parababalarından kovma" düşüncesinin kendisi, ulusal değerlerin en yücesidir. keza, "emperyalizm" tanımından bi-haber andavallar, onun kapitalizmin son aşaması olduğunu bilmeden böyle bir dandik kavram oluşturmaya meyledebilirler. sovyetlerin ekonomi politikalarını incelemeden, "sovyet emperyalizmi"nden de söz açabilirler. bu, hakikati değiştirmeyecektir.
sovyetlerin muazzam desteğini alıp kendi ülkesinde antiemperyalist bir zafer kazanan mustafa kemal de aynı mantıkla "moskof uşağı"dır. amma ve lakin, öyle değildir.
ezel akay'ın çekeceği yeni filmidir. film, gürsel korat'ın "kunday: gölgeler çağı" kitabını temel alıyor. 13. yüzyılda geçecek olan hikaye; ipek yolunu ve bu güzergah etrafındaki yemek kültürünü de anlatacak.
haberlerdeki açıklama şöyle:
"13. Yüzyıl Çin’in kuzeyinden başlayıp Konya Sultanhanı’nda biten ve ipek Yolu üzerinde geçen 'Aşçı ve Prenses' filmi, bir yol hikayesi olmasının yanı sıra bir yemek ve macera filmi.
Çinli Şaman bir prenses olan Itil’in, Çin imparatorunun elçisi olarak, Türk Sultanına ulaşmak için çıktığı zorlu yolculukta, Türkmen aşçı iskender ile karşılaşması ile başlıyor macera. Kara Şaman Abala’nın düşmanlığı ve bir ölümsüzün, Hızır’ın yardımıyla yol alıyorlar. Filmde, Çin’den başlayan ve Anadolu’ya uzanan macerada hem Çin, hem de Türk mutfağına ait unutulmaya yüz tutmuş yemeklerin, tüm kültürlerin ortak değerlerini yansıtan mitolojilerin ve efsanelerin izi sürdürülüyor."
en heyecanla beklediğim filmdir. ezel akay, nam-ı diğer ezop'un nacizane bir diğer filmi olacağı yüzdeyüzdür. dünyanın farklı yerlerinden oyuncuların oynayacağı düşünülmektedir.
büyük ortadoğu projesi kapsamında cia'nın amacı bölgede ikinci bir israil olarak amerikan güdümünde "free kurdistan" kurmaktır. bunun için evvela ırak'a girilmiş, tarumar edilmiştir. ardından ikinci aşama olarak suriye'ye uzanmıştır emperyalistler. bu arada, türkiye'de ergenekon ve balyoz operasyonları ile devletin kozmik odasına girilerek türkiye cumhuriyeti devletinin son kalıntıları da çökertildi. kendine "büyük ortadoğu projesinin eşbaşkanı" diyen kimseler, sömürge valiliğine oynadılar.
bundan yıllar evvel cia, afganistan'da "yeşil kuşak projesi" ile siyasal islam diye bir gudubet icat ettiler. el kaide ile başlayan ilk aşamayı; cia ajanı usame bin ladin'i "dışarı çıkararak" sonlandırdılar. ikinci adımda ise öso'larla, el-nusralarla başlayan bir ışid yarattılar. bugün bu aşamayı da bitirmek üzereler, üçüncü bir adım için.
beşar esad, başarılı bir lider değildi. ta ki ülkesinde bir kurtuluş savaşı patlayana kadar. vahdettin misali, ingiliz yahut abd zırhlısıyla kaçabilirdi. kaçmadı. sonuna kadar ülkesini satıh satıh dövüşerek savundu ve savunuyor. tüm yönleriyle meşru ve haklı bir savaş yürütüyor. bu yüzden de "beyaz miğferler" gibi adları olan soros fonlu orospu çocukları sürekli yalan haber makineliği yapıyorlar ve her seferinde komutan esad, olayın asıl yüzünü açıklayarak bunları boşa düşürüyor. ama bizim medya da soros destekli olarak temelden dönüştürüldüğü için biz soros yalanlarını tv'den izliyoruz.
kim ne kadar kırpmaya çalışırsa çalışsın, beşar esad ülkesini en onurlu şekilde savunmaya devam ediyor. bu katliamların asıl sorumlusu ise ab-abd emperyalistleridir ve onun yerli-yabancı işbirlikçileridir. cihadçıların ve ypg'lilerin içindeki yabancı ajanları unutmadık. soroscuların yalan haberlerini ve daha sonra bu iftiraların nasıl kendi götlerinde patladığını da unutmadık. kürt hareketinin de her fırsatta nasıl en amerikancı takıldığını da unutmadık. esad'a önce kardeşim deyip daha sonra hançerlemeye çalışanları da unutmadık.
beşar esad ve onun destekçisi olan onurlu suriye halkı; bu yüzyılın gördüğü en onurlu ve en haklı savaşı yürütüyor.
hacivat karagöz neden öldürüldü filmini sevenlerin feysbuktaki yeni buluşma, tanışma, kaynaşma noktasıdır. filmin üstadlarının bir çoğu da gruba üyedir.
90'ların sonlarında da açlık grevindeki devrimci mahkumlara yapılan müdahalenin adı "hayata dönüş operasyonu" idi. daha sonra aslının "tufan operasyonu" olduğu ortaya çıkmıştı.
george orwell denen gavat beyin 1984 romanında bir propaganda söylemi vardı:
"savaş, barıştır".
cem yılmaz "yazdığım en iyi senaryo" demiş. hakkı da var.
film temelde bir "cem yılmaz tribi" olmuş; cem yılmaz filmlerini izlemek şöyle dursun; yutmuş olmayanların anlayamayacağı ve dolayısıyla zevk de alamayacağı bir film. film komik bir film; ama güldürmesinin temel sebebi esprileri değil. sunduğu "sıcak nostaljik" ortam ("beni nostalji bastı moruk, ben kaçıyorum!).
arif ışık karakterinin ise en tutarlı hali bu filmde. karakter tüm yönleriyle olgunlaşmış durumda. ayrıca cem yılmaz'ın da en iyi arif ışık oyunculuğu gösterdiği performans bu filmde.
göndermeler! film tümüyle göndermelerle dolu. üstte de dediğim üzre başta kendi filmleri olmak üzere (her şey çok güzel olacak, gora, hokkabaz, arog, yahşi batı,pek yakında, ali baba ve 7 cüceler); sinema tarihine, magazinsel mevzulara ve dahi politikaya bol gönderme var. ali baba'da daha fazla siyasi gönderme vardı; ama arifv216'da daha az ama daha açık politik taşlamalar var: "medya gene gerçekleri gizledi!". ayrıca besim toker karakteri başlı başına bir kapitalizm eleştirisi! detayına girmeyeceğim; repliklerinden buram buram "zalım kapitalizm" akıyor.
film, gora'nın "devamı" değil; ama gorayı bilmeyenlerin anlayamayacağı bir filmdir.
kendi içinde mukayese edecek olursam:
pek yakında'nın sıcak ortamı,
ali baba ve 7 cüceler'in çekim tekniği,
gora'nın selamlanması;
Usta dediğimiz, ve aslında gerçekten usta olan çizerlerin kadroda olduğu mizah dergsiidir. lakin bu usta çizerler, okuru keriz yerine koymaktadır. Her hafta, 10-15 sene önceki köşelerinin tıpkısının aynısı basmaktadırlar. Penguen kapandığında "dergileri almazsanız kapanır" açıklaması yapmışlardı, heyhat ben zaten okuduğum köşeleri basan, ve altına "eski işlerimi yayınladım" notu dahi düşülmemiş bir dergi gördüğümde kendimi keriz yerine konmuş hissediyorum. Keza bu usta çizerlerin dergiyle bir bağlayıcılığı da kalmamıştır. Hepsi, LeMan kültür kafeler zinciri ile parayı kırmışlardır. Patronlaşmışlardır. Dergi, artık bir garnitür, bir sos olarak varlığını sürdürmektedir kafe zincirleri için.
Ortalama 1000 yıllık tarihi olan, türk çalgılarının atasıdır. ilk kopuz, türkbilimcilerin ve müzkologların genel görüşüne göre muhtemelen tek telli, yaylı bir çalgıdır. Diğer tellerin ve elle çalma tekniğinin daha sonra ortaya çıktığı tahmin edilir. Kopuzun Tikui Türklerindeki karşılığı, çin kaynaklarının yazdığına göre "hyupu"dur. Antik kopuza en çok benzerlik gösteren günümüz çalgısı, bahaeddin ögel'e göre hakasya komıs'larıdır.
Kopuz, tarihsel süreç içerisinde dünyanın pek çok yerine yayılmıştır. Bugün Türk dünyasında komuz isimli ortak çalgı olarak ağız kopuzu vardır. Bu kopuzun ismi tüm türk illerinde yanıdır, kazak "şangobız" der, kırgız "ooz komuzu" der. Bunun dışında elle çalınan kopuz ismi kırgızlarda "komuz" şeklinde yaşamaktadır. Yaylı çalgı olarak da "kılkopuz" ismiyle kazaklarda vardır.
Orta asyada dede korkut, kılkopuz yani yaylı kopuz çalar. Dede korkut "kopuzcuların, ozanların, baksıların piri"dir. Kopuzun icadı efsanaleri de korkut ata'ya dayandırılır.
Dede korkut 20 yaşındayken rüyasında birini görür ve" 40 yıl daha yaşayıp öleceği" söylenir. Bunun üzerine korkut, uyanır ve dışarı çıkar, etrafta kazmalı kürekli insanlar görür, onlara ne yaptıklarını sorumca "korkut'un mezarını kazıyoruz" cevabını alırlar. ecel gelmesin diye korkusundan kaçan korkut, her yerde bu insanlardan görür. En sonunda pes eden korkut ata, devesine biner, memleketi sirderya'ya gider ve orada ilk kopuzunu yapar. Devesinin derisini de kopuzuna gerer. Sirderya ırmağının üzerine bir kilim sererek kopuzunu çalmaya başlar. Kopuzun sesi sayesinde ecel korkut ata'ya yaklaşamaz. Seneler sonra bir gün, korkut ata kopuz çalmaktan yorulur ve ecel nihayet onun canını alır.
Bir başka efsanede de korkut ata kopuzun icadı hakkındaki bilgiyi şeytanlardan çalar. Bu, antik yunan'da tanrılardan ateş çalan prometeus'un durumuna benzemektedir.
Kırgızlarda ise komuzun icadı genellikle kambarkan isimli ruha yada efsanevi kağana bağlanır. Bu efsanelerin temel özelliği, kopuzun icadına ilham veren olayın, ağaca gerili hayvan bağırsağının rüzgar tarafından titreştirilip ses çıkarması olmasıdır. Bu hayvanın ne olduğu zaman zaman farklıdır; bir efsanede geyiktir, diğerinde tilki, bir diğerinde ise maymundur.
Sadece islamiyette değil; tüm inanç sistemlerinde, felsefelerde ve ideolojilerde ilkelerin ölçümünün tek bir ölçütü vardır: amel. Yani iş. Bir şeyin "haram, yasak, ahlaksızca" olduğunu düşünen yahut savunan biri için o "şey"i yapmayı düşünmek dahi söz konusu olmamalıdır. Örneğin 'solcu olduğunu söyleyen birinin bir işletme açıp orada emek gücünü kiralayan işçilere haksızlık yapması ve solcu kalması' yahut 'türklüğü her şeyin üstünde tuttuğunu iddia eden birinin yabancı devletlerin çıkarlarına göre hareket etmesi'; ya da "ihtiyaçtan fazla mal haramdır, hırsızlıktır" şiarıyla bir tarihsel devrim başarmış muhammed peygamberin ümmetinden olduğunu iddia eden müslüman kimselerin zevk ü sefa içinde yaşaması veya lüks yaşama özenmesi sözkonusu olabilir mi? Olamaz. Normal şartlarda olamaz, ama günümüz memleket şartlarında tüm bunlar olağandır. içki içip de bunu gene de günah sayan bir insan da olağandır. Çünkü Türkiye toplumu; yozlaşmışlığın en üst boyutunu yaşamaktadır.
abd emperyalizminin büyük ortadoğu projesi planı dahilinde kurguladıkları bir diğer katliamdır. Bugün türkiyedeki tüm etkin siyasi aktörler cia tarafından beslenmektedir. Bu katliamı Pkk isimli amerikancı burjuva kürt hareketi mi, yoksa bir diğer cia beslemesi olan ışid mi yaptı? ikisi de birdir. Ve hatta bu katliama izin veren akp de, fetöcüler de birdir. Bu katliama gerçek halkçı bir tepki koymayan chp de birdir. Mhp'nin vaziyeti ise zaten ortadadır. Bunların hepsi, abd'nin maaşlı elemanlarıdır. Her birinin içinde tescilli cia ajanları vardır.
Bu katliam ile ölen gene biz olduk, kazananlar ise yerli ve yabancı kodamanlar oldu. Bu tür katliamlar ile türk ve kürt halklarının arasındaki bağlar kopartılmaya çalışılmaktadır, ki maalesef bu hedeflerine de büyük oranda ulaşmışlardır. Tüm bu katliamlar silsilesi ve Ortadoğu’daki ileri-geri gidişler tek bir plan doğrultusundadır: cia'nın büyük ortadoğu projesi.