ibn ataullah el iskenderi(ks)'nin yazdığı, okuyanın arızalarını bir bir suratına çarpan, sarsan harikulade bir eserdir. okuyanın, çevresine de okutturası gelir. üsküdar yayın evinden temin edilebilir.
bugünlerde kadim istanbul meydanlarında "ask me" tişörtlü gençlere rastlayabilirsiniz. amaçları "ey turist yolda kalmışsın, şaşkın vaziyettesin. gel, istanbul'u bana sor." olan bu gönüllü gençleri tebrik ediyoruz.
kaptırdığına zihniyetinin bol olduğu sultanahmet meydanı, kapalıçarşı ve eminönü civarında bu gençleri görebilirsiniz. fatih belediyesi'nin girişimi olduğu öğrenilen bu grubun diğer belediyelere de örnek olmasını temenni ediyoruz. mesela; beşiktaş, üsküdar ve kadıköy belediyeleri v.s.
yeri gelmişken fatih belediyesi'ne de bu renkli ve yaratıcı girişiminden dolayı teşekkür ediyoruz.
nizamiyenin kapısındasınızdır. ufak kardeş birliğine teslim edilmek üzeredir. yabancı olduğunuz bir memlekette bir siz bir ufak kardeşiniz vardır. tamam 20 yaşındadır kardeşiniz ama sizin ufak kardeşinizdir. yapacak bir şey yok vatan borcunu ödemek üzere, askerliğe bilemem belki de erkekliğe ilk adımı atmak üzeredir. kardeşin çehresi renk değiştirmeye başlar; kızarır hafiften sonra gözlerini kaçırır sizden "abi" der, ardından ekler "hakkını helal et"... ulan araya sayılı ama hesap kitap tüketen bir zaman giriyordur ama uğurlarsınız bir tanecik karındaşınızı, gönüldaşınızı, kardeşinizi... ve acizken güçlü olmaya çabalarsınız.
"hakkını helal et" dedin ya koçum ve ben kelimeleri çıkarırken ağzımdan aslında ben bende değildim, senle o ilk şaşkınlığı yaşıyordum ya nizamiyenin kapısında :
helali hoş olsun koçum, alnın ak yüzün pak olsun.
kalbin geniş olsun, bileğin bükülmesin koçum.
babanın himmeti üzerinden hiç eksik olmasın canım.
önceleri yazılı mecmua olarak hayatına devam etmiş fakat şartlar elvermediği için bir müddetliğine inzivaya çekilmiştir. ve işte dün yeniden raflarından inmişler ve dünyayı cehalete boğmaya çalışanlara bir çift lafları olduğunu her ay hatırlatmak için geri dönmüşlerdir.
yayın hayatına e-dergi olarak yeniden başlangıç yapan yazgı dergisine başarılar diliyoruz.
genç siviller adıyla ibretlik metinlere imza atan grubun sanal cumhurbaşkanı adayı aliye öztürk ten cumhurbaşkanlığı makamına tavsiyeler de diyebiliriz. gülelim, eğlenelim ve de düşünelim formatlı bir iş daha çıkartmışlardır ellerine sağlık.
* Sezer'den farklı olarak; her kesimle konuşan medeni bir cumhurbaşkanı olun, insan olduğunuzu unutmayın, uzaylı gibi davranmayın, sarayda oturduğunuz için kendinizi feodal lord zannetmeyin.
* Eskisi gibi hep tebessüm etmeye devam edin. Televizyonlarda konuşurken insanların yüzüne basur sancıları çekiyormuş gibi bakmayın.
* Türkiye'den Yaşar Kemal, Sezai Karakoç, Fikret Başkaya'ya; Dünyadan da Chomsky, Cindy Sheenen gibi isimlere devlet nişanı verin.
* Gecikmeli de olsa Orhan Pamuk'u köşke çağırıp şerefine bir davet verin. Davete sadece yazarımızın kitaplarını okumuş protokol mensuplarını çağırın.
* Öğrencilerini düşüncelerinden dolayı atan, inançlarından dolayı kampusa sokmayan, öğretim üyeleri arasında cadı avı yapan, rektörleri ordu göreve pankartları altında yürüyen üniversitelerin hiçbir törenine katılmayın. Öğrencilerine saygılı, özgürlükçü üniversitelerin davetlerine iştirak edin.
* Süpermarket kuyruğunda beklemeyin, çünkü süpermarkete gitmeyin. Alışverişlerinizi Semt pazarından ve mahalle bakkalından yapın.
* En başta Çankaya Köşkü'nü köşe bucak üç su yapıp bir güzel temizletin.
* Sizden önce süregiten "Vatandaş köşkü doldurdu, halk Çankaya'ya giremedi" durumunu değiştirin ve Çankaya köşkünü halka açın. Milli Piyango idaresi tarafından kurayla belirlenen vatandaşları 15'er kişilik gruplar halinde haftanın son iş günü çaya davet edebilirsiniz.
* Empati kurabilmeleri için bir kereliğine mahsus olmak üzere eşinizle birlikte işi gücü bırakıp fazla mesai yaparak hangi erkek milletvekilinin eşinin başı açık olduğunu tespit edin ve kendilerine eşsiz davetiye gönderin.
* Mesai saatleri mefhumunu köşkten kaldırın. 17:30'dan sonra gelen evrakları da imzalayın, dışişleri bakanına bugün git yarın gel demeyin.
* Eşinizle beraber televizyon karşısına çakılıp Kanaltürk'teki sıkıcı tartışmaları izleyerek Cumhurbaşkanlığı mesainizi harcamayın. Zamanınız olursa tüm diğer normal vatandaşlar gibi Avrupa Yakası, Hatırla Sevgili gibi dizileri izleyebilirsiniz.
* Atatürk'ün Çankaya Köşkü müzesinde saklanan evraklarını açıklayın, Çankaya Köşkünün ev sahibesi sayılabilecek Latife Hanım'ı anma toplantısı düzenleyin, iade-i itibar edin.
* Çankaya köşkü bahçesinde "Anayasa Kitabı Fırlatma" antrenmanları yapın.
* Çankaya Köşkü'nün kapısından ömrü hayatında herhangi bir darbe girişimi içinde bulunmuş, ucundan kenarından 4 darbeden herhangi birini desteklemiş kimseyi almayın. Bunun tespiti için Nazlı Ilıcak'a kapıda özel görev verin.
* Güzel ülkemizin insanlarına ilkokulda alıştırılan fişleme alışkanlığıyla mücadele edin. ister okuma fişi olsun, ister istihbarat fişi, isterse de satış fişi olsun her türlü fişi kaldırın.
* Adeta devlet bürokrasisinin torna tezgâhı gibi çalışan Milli Güvenlik Akademisi derhal kaldırın. Bunun yerine Çankaya köşkü içinde Demokrasi Okulu kurun, özellikle askeri ve adli bürokrasiye devam zorunluluğu getirin. Okulda cezalandırmalar da olsun. Örneğin; sivil iradenin iznini almadan açıklama yapan kuvvet komutanları tahtaya 1000 kere "Askerim, yerimi bilirim" yazsın.
* Derin Devleti derinlerde aramayın. Hemen yanı başınızda, telefonun ucunda ya da köşkün bahçesinde olabileceklerini aklınızdan çıkarmayın.
* 19 Mayıs ve 23 Nisan Stadyum törenlerine bir son verin. Artık sadece totaliter 3. dünya ülkelerinde kalmış bu törenlerden hem çocukları ve gençleri kurtarın, hem de tüm tören boyunca ayakta durmak zorunda olan kendinizi.
* Üniversitelerden atılmış öğrenciler ve öğretim görevlileri ile alternatif üniversite kurun.
* Sulukule'de yerlerinden edilen çingenelere, köşkün bahçesinde çadır kurdurun
* Köşkte iyi günler yerine laik günler, iyi akşamlar yerine laik akşamlar deme adetini kaldırın, laiklik kelimesinin kullanımında tasarrufa gidin.
* Sezerlere kamusal alanlarını da alıp gitmelerini söyleyin.
* Kamusal olsun olmasın her türlü alanda Emel Sayın'ın "çile bülbülüm çile" şarkısına eşlik edin ve herkesle birlikte bağırarak "ALLAH" deyin.
* Ramazan Bayramları mesajlarımda Laiklik uyarısı yaparak kimsenin ağzının tadını kaçırmayın.
* Aşure Günü büyük bir kazan aşure yapıp, tüm komşu ülkelere dağıtın. Muharrem ayında köşkte alevi vatandaşlarımız için cem düzenleyin.
* Güneydoğuya gittiğinizde halkı selamlamak için birkaç kelime Kürtçe öğrenin.
* Noellerde, paskalyalarda Hıristiyan vatandaşlarımızın kiliselerdeki ayinlerine katılın
* Türkiye'yi Çankaya, Türkiye'nin komşularını da Keçiören, Mamak zanneden Cumhurbaşkanlarından biri olmayın.
* Konuk ülke devlet başkanlarının kabullerinde kendi ülkemin bakanlarını azarlamayın.
* BM tarafından çıkarılan evrensel insan hakları antlaşmalarını imzalamadan önce Doğu Perinçek ile istişare etme gereği duymayın.
* Filistinliler bu haldeyken israil'e gidip 'ikimiz bir fidanın güller açan dalıyız' şarkıları söylemeyin.
* Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ilk karşılaşmanızda Bush'un yüzüne tükürün. iki ülke arasında kriz çıkmaması açısından hapşırma numarası yaparak bunu örtbas edin.
* Talabani ve Barzani'yi Ankara'ya çağırın, onlar için verdiğiniz davette Aynur Doğan ve Rojin şarkılar söylesin, Tatlıses lahmacunları yenilsin.
* iran'ı ziyaret ederseniz başörtüsü takma zorunluluğunu protesto için Hayrunisa Hanım başını açabilir.
* Felaket kötü giyinen Angela Merkel'e Nur Yerlitaş'ı gönderin, özellikle basenlerini eritebilmesi için Ender Saraç'ı tavsiye edin.
* Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olan Avrupalı liderlere mehter marşı cdleri gönderin.
* Devlet kademelerine yapılacak bürokrat atamalarında gizli kasalarda saklanan dosyalar yerine yıldız haritalarına başvursanız bile daha isabetli karar vermiş olursunuz.
* YÖK'ü tasfiye etmesi için TMSF'ye görev verin. Kapatılana kadar Şerif Mardin'i YÖK başkanı yapabilir, YÖK üyeliklerine Murat Belge, Mehmet Altan, Ahmet insel, Hüseyin Hatemi gibi isimleri atayabilirsiniz.
* RTÜK başkanlığına Perihan Mağden'i , TRT Genel Müdürlüğüne de Armağan Çağlayan'ı getirin.
* Anayasa Mahkemesi başkanlığına Mustafa Erdoğan'ı atayın. Şanar Yurdatapan ve Abdurrahman Dilipak'ı da Anayasa Mahkemesi üyeliklerine getirin.
çok defalar tekrar edilmiş, yaşanmış, tecrübe edilmiş, koca koca kalabalıkların heder olmasına dair bir kavramdır.
yakın tarihimizde turuncu devrim safsatalarıyla ukrayna ve kırgızistan gibi ülkelerde örneklerine rastlanmıştır. haritayı elimize alıp göz gezdirdiğimizde göreceğiz ki dünyanın bir çok yerinde aynı vakayı yaşayan onlarca toplum vardır.
asıl temas edilmek istenen mevzu ülkemizdeki örnekleridir. çok uzaklara gitmeden bir kaç ay öncesine dönersek göreceğiz ki "cumhuriyet mitingleri" diye dizayn edilen, güya bir toplum girişimi olduğu öne sürülen ve fakat belli odaklarca örgütlendiği amacının üzüm yemek değil bağcıyı dövmek oduğu ayan beyan ortaya çıkan, asgari çoğunluğa dahi hitap etmediği kesinleşen böylece peşinden sürüklediği yüzbinleri türlü türlü hezeyan iklimine sokan acı bir örnekten bahsediyoruz.
bunca kanıya, neticeye ulaşmak için salimane hareket etmek kaygısıyla bu vakite kadar beklenilmiştir. ara ara sözlükdaşlarının azgın hallerine susmanın kar etmeyeceğinin anlaşıldığı durumlarda cevap verilmiştir ** ama hakiki cevap, seçimleri bir meydan muharebesine dönüştürmeyi beceren zihniyete sandıkta bütün dünyanın gözü önünde verilmiştir.
kimileri bu sonuçlar için sosyologları göreve çağırmış ve fakat bu çağrının gerçekleri açığa çıkartmak yerine halkı aşağılamak için kullanılan bir yönlendirme olduğu görülmüştür. ama kendilerinin içinde bulunduğu ruh hali için ciddi bir psikoloğa ihtiyaç duyulduğu hakikatini es geçmişlerdir. evet sosyologlar göreve başlamış ve asker güdümlü, demokrasi karşıtı, darbe çığırtkanı, ötekini yok sayan zihniyete sandıkta verilen bu naif cevabı çoooooktaan analize girişmişlerdir.
nokta dergisi baskınında ele geçirilen bütün dünya gazetelerine malzeme olan, darbe günlüklerinden daha vahim olan, sözde stklarla yapılan anlaşmaların belgeleri dahi bahsettiğimiz bu olayları kitlesel infilak olarak izah etmeye kafidir.
dindardan kasıt haliyle müslüman bir ülkede yaşadığımız için islam dini noktasından dinine bağlı cumhurbaşkanı durumudur ve bu halden korkmak durumudur.
islam'da dindarlık allah'tan korkmakla doğru orantılıdır ve allah'tan korkan insan ona layık olmak için yaratıcının koyduğu düzene isyan etmemek ve yine yaratıcının koyduğu kanunlara riayet etmek adına son derece hassas davranın insandır. rabbinden korkan kul hakkından korkandır. rabbinden korkan hz. ömer gibi hz.ali gibi olamasada onların hayatlarından örnekler sunan, onların adalet anlayışıyla davranmaya çalışan insandır.
o ömer ki büyük islam devletinin başkanı iken "fırat nehrinin kenarında bir koyun kaybolsa hesabı ömerden sorulur" dercesine adildir. islam tarihinde adil dolayısıyla dindar lidere onlarca, yüzlerce örnek verilebilir. kaynaklar açık, belgeler ganidir isteyen önyargısız bir tahlille hakiki manada "dindar" olan bir müslüman liderin dönemini inceleyebilir ve çıkan sonuçları paylaşabilir.
komik olan kimi yazarların sanki dindarlık bir kusurmuş da üstüne üstelik bir de cumhurbaşkanı olmak hepten ayvayı yemekmiş noktasından konuya yaklaşmaları insanın tahammül sınırlarını zorlamaktadır. böyle zırvalık olmaz.
dindar cumhurbaşkanından korkmak yukarda bir damla örneklendirmeye çalıştığımız liderlerden de korkmaktır.
burda sorulması gereken hangi dinin dindarından korkulduğudur.
cevap islam ise diyecek hiç bir şey yoktur nitekim burası müslüman bir devlettir halkın ekserisi müslümandır ve kıyamete kadar öyle kalacaktır inş.
böyle bir durumdan ders çıkarmak gerekecekse bahsi geçen durumdan korkan insanların duruşlarındaki çarpıklığı acilen gözden geçirmeleri gerekmektedir. muhataplarını anlama derdine düşmelidirler.
çünkü korkuları bilinçlerini ele geçirmeye başladığında kitlenen dimağlarla, kuru laflarla, boş sloganlarla arzı endam edecek ve bir müddet sonra kitlesel infilak merhalesine ulaşacaklardır.
bela yani kronik korkuları peşlerini bırakmayacak ve paranoyak bir hale tahavvül edeceklerdir.
bu durumdan ve sebeplerinden şiddetle uzak durmak gerekmektedir çünki hepimiz birbirimize lazımızdır. tek devlet, tek millet, tek bayrak için birbirimizi anlamalı ve yersiz korkuları def etmek gerekmektedir.bu, koca bir milleti ölümden kurtarmak derecesinde elzemdir.
#1892600 nolu entrysi ile kendisine sevgiler(!), hürmetler(!) yolluyoruz!!!
türkiyeli ermeniler
türkiyeli kürtler
türkiyeli rumlar
türkiyeli türkler
türkiyeli dünyalılar
türkiyeli uzaylılar
türk türkler ve
sapkın yazarlar adına şahsım...
bu kadar teşekkür artık bir noluyoruz çekitirir inş, hani ulan bu işte bir iş var dersin belki, bi ihtimal... yani...
ayrıca dördüncü nesil ulu sozluk yazarı
ha allah tan sözlüğün diğer adı ulu yoksa yüce türk aras34 burda yazmayabilirdi. sağolun var olun sozluk moderasyonu...
dün gece itibariyle tecrübe edilmiş ve bilinmeyen sayıda canlıya kıyılmış eylem biçimidir. söz konusu durumun hak yere de olabileceği yaşanmış ve görülmüştür.
ulan o sinsi vızırtılarıyla ses frekansına yakalanan bi dünya sivrisineğe hiç acımadan nasıl kıymışım. duvarlar leşle dolu, yerlerde umursamadan atılan, kanadı kırık, bacağı çarpık ve bilumum aksaklıkla dolu mevta sinekler mevcut.
sinirden kendinden geçen bu "tutuk" sözlükdaşınız hayvani bir içgüdüyle * haddini aşan toplu tacize vermiş olduğu tepkidir başlığa sözkonusu olan durum.
ara ara insanın aklına gelen, nedendir bilinmez bazılarının aklına hiç gelmeyen ulvi bir yaklaşımdır ve ayrıca cümle istek kipinde çekilmiştir.
...etsem demekle de olmayan, olamayan bir haldir. nedeni ahlaktır. sağlam duruş ve sürekli tekamül gerektiren bir hale muhtaç olmasından ileri gelir.
dikkat edilirse başlıktaki mana sanki herşeyden vazgeçip esas amacın tamamiyle hizmet odaklı değişmesi gibi algılanır, söylenmek istenen de budur.*
dünyanın yaşanılası ya da doğrunun neşv-ü nema bulmasını can-ı gönülden arzulayan insanların sık sık terennüm ettiklerini düşündüğümüz "üç noktalı" bir cümledir.
tasavvufta ders mahiyetinde müride verilen özel bir zikir çeşididir.
şöyle ki; ifade edildiğine göre insanda beş tane latife merkezi vardır.
bunlar:
1.kalp
2.ruh
3.sır
4.hafa
5.ahfa
yukarda saydığımız latifeler nefsin hegomonyası altında ezilmiş, kararmış ve asli hizmetini ya da kıymetini ifa etmekten uzak kalmıştır. insanın zevk ve hevaları giderirken edebten mahrum bir şekilde amacına ulaşması bilumum latifelerin önünü tıkar ve mayamızda var olan asıl "kıymetimizi" hayata geçirmeye engel olur. ve yaratılıştaki asıl gayemiz bildiğimiz üzre "sevgidir" daha kuvvetli ifade etmek gerekirse "aşktır".
aşkın getirmiş olduğu safiyane kulluktur.
peki bütün bunlarla başlığın ne alakası var?
kalp kulluk tamiratının başladığı ilk mekandır. önce kalp mamur edilir ardından diğer latifeler cilalanıp parlanır.zikir, tabir-i caizse, kalbin en kuvvetli ve hatta tek ilacıdır.
başlıkta bahsi geçen zikir çeşidi imam-ı rabbani'nin ifadesine göre sol memenin dört parmak altında bulunan manevi kalbimizi tedavi etmeye yönelik bir zikir çeşididir.
ve tek gayesi kalbi "allah allah" der hale getirmektir. tamamen iç dünya temalıdır, yani istem dışı kurulan bir iletişim haline sokan türündendir.(örnek: tutuklu kaldığınız bir hanımın ya da beyin suretini gözünüzün önünden silememek)siz susarsınız kalbiniz konuşur.(hani, içindeki sesi dinle o doğruyu söyler modu işte o iç sesi)
avam ağızla ifade ettiğimiz "benim kalbim allah a bağlı" yargısını hakikate bürüyem zikir çeşididir. allah ın bize bağlı olduğu muhakkak fakat bizim ona bağlı olduğumuz şüphelidir.işte bu marazı gidermek için kalp zikri gereklidir ve mahir kalplerin sahibi, ilim sahibi ariflerin terbiyesinde ve gözetiminde alınmalıdır. hakiki kalp zikri ancak bir kamil mürşidin terbiyesi altında çekilir ve fayda verir. aksi halde büyük zarar etmek mümkündür.nitekim rehbersiz yol alınmaz, doktorsuz ilaç kullanılmaz.
bir durum, tesbit, vaka karşısında fikrini almak istediğiniz vatandaşa sorduğunuzda malum konu için alınabilecek olumlu karşılıktır.samimiyet kokar.. biraz da "helal bee" havası sezdirir.
hoca ahmet yesevi (Ks) ile birlikte yusuf hemedani'nin (ks) iki büyük talebesinden biridir.yusuf hemedani hazeretleri vefatının ardından kendisinden sonra ona tabi olunmasını istemiştir. şah-ı nakşibend hazretleri (ks) de kendisi tarafından manevi olarak irşad edilmiştir.
ordu-fatsa'lı bestekar, sanatkar.yolun sonu gorunuyor ve halil ibrahim türküleri kendisine aittir.elektrik mühendisi olup biri kız biri erkek iki evlat babasıdır.hala fatsa da biricik annesiyle birlikte ikamet etmektedir.yukarıda zikrettiğimiz iki türkünün de sahibi olmasına rağmen kendisi tanınmamaktadır ama musa eroğlu'nu fevkalade meşhur etmiştir.sadece bu iki parça bile buna kafidir.bu arada musa bey'le de biraz problemliler bildiğim kadarıyla. sesi de fena değildir.çalışmlarını fındık bahçelerinde bir garip aşık misali yaptığını annemizden dinlemiştik.*
sözlükte geçirilen vakitler boyunca egonun azıp nefsimizi iyice heba ettiğimiz durumlar için söylenmiştir .
hususi olarak ideoloji kokan başlıklarda sık sık kaşılaşabileceğimiz bir vakadır.tahammüllerimizi boş yere ziyan ediyoruz.yani o kadar kolay oluyor ki icabında basıyoruz küfrü.normalde canıyla karşımızda duran bir insana reva görmediklerimizi hiç acımadan burada uygulayabiliyoruz.tahammülerimizi tüketiyoruz.
bir başlık açılır.provakasyon kokar.ne olursa olsun bilgiden ziyade olumsuz yönlendirme söz konusudur.kaldı ki bu duruma ortak olan ve açılan başlık hakkında da ciddi eksikliği olan masum insanlar da konuya dahil edilmiş olur.neticede başlık amacından sapar ve her provakasyonun taşıdığı amaç gibi ortalığı toza dumana boğar kalır.
konu gerildikçe daha da batacağından bahsi geçen mevzunun ilk kaynaktan elde edilmesi elzemdir.
her neyse.. işte bahsettiğimiz noktalar cihetinden yaklaştığımız bir başlığa bakınız vererek ekleyebileceğimiz bir başlıktır.
sözlükte volta atarken din üstüne açılmış başlıklardan içeriye dalınca yalan, yanlış, alakasız, tanımsız bilgilerin olduğunu görüp söylenebilecek, yazık hallere dair sarfedilebilecek yargı.
son açıklamalardan biri: saygın ve de nadide tarihçilerimizden prof.dr. ilber ortaylı fatih sultan mehmet hanın zehirlendiğini belirtmiştir.doğal olarak suikasta kurban gitmiştir büyük sultan.bilindiği üzere sefere çıktığı bir sırada gebze civarlarında sonradan sultan çayırı olarak anılacak mekanda vefat etmiştir.çıktığı seferinde kuvvetle muhtemel italya üstüne olduğu rivayet edilir.ilber beyin belirttiğine göre o sıralar zehir konusunda altın çağını yaşayan bir italya varmış.
Allah gani gani rahmet eylesin bize de şanına yakışanlardan olmayı nasip eylesin.