terörü bitireceğiz demek istemiştir herhalde başbakan.
ee peki neden bu sözü duyunca aklımıza; terörü bitirmek yerine gündem değiştirmek
geliyor?
neden anayasa, başbanlık sistemi tartışmaları yapacakları geliyor?
neden hiç olmadı cehape'ye 1930'larla ilgili bir laf çakacağı geliyor?
neden bir an önce kış gelsin de teröristler inlerine dönsün diye dua ettikleri geliyor?
içinde bulunan hayatın, seks üzerine kurulmuş olması hali.
insanoğlu olarak ne diye bu kadar çok çalışıyoruz? para kazanmak için..
para ne için? hep daha iyi bir seks için.
iyi giyinmek, iyi bir arabaya binmek, iyi bir yerde yaşamak, iyi bir kariyer, iyi bir iş, hep ama hep seks için..
son zamanlarda lüks otomobillerde gözlemlenen bir durum.
hatta kümeyi biraz daha daraltalım; porsche panamera araçlarda sıklıkla görünen bir durum..
aracın ön görüntüsünün bozulduğunu düşünüyor sanırım bu kafadaki insanlar..
mutlaka plaka ile ilgili bir yasak vardır ama malumunuz üzere, ülkemizde kanunlar; uygulayan kişiye, uygulanacak kişiye, yere, markaya, yüksek tanıdığa/akrabaya göre değiştiği için, plakayı takmak ile ilgili bir zorunluluk hissetmiyorlar..
nedir ki yani öne plaka takmamak? neyin kafası, neyin havası? öne plaka takmam siz ancak beni arkamdan görürsünüz mü demek?
ee arkaya da takmayın o zaman? yok, olmaz. o zaman ismine özel almak için bir kaç kez al-sat yaptığı emeğine yazık.
bebek kamera markası.
apple store'dan indirilecek uygulama sayesinde, bebek evdeyken bile cep telefonundan takip edebiliyorsunuz.
ses ve hareket algılayıcısı ile bir hareket ve ses olduğunda telefon ekranında uyarı beliriyor.
ayrıca sağa-sola, yukarı-aşağı hareket edebilen kamerayı, telefonun veya tabletin ekranına dokunarak hareket ettirebiliyorsunuz.
tek handikapı, modeme ethernet kablo ile bağlı olması.
bu da linki : http://www.ibabylabs.com/ibabymonitor/
yalnız bu aleti gittigiyor'dan almayın ebay'den alın.. gümrüğe takılmıyor, daha ucuza geliyor. gittigidiyor'da bunu satan arkadaş da yurt dışından getirteceği için en az 1 hafta sonra teslim ediyor.
yani ebay'den almak daha mantıklı. aynı sürede, daha ucuza alıyorsunuz.
kot pantolon giymenin günah olmasından bahseden vaizin diğer bombası.
adamın mantığı şu:
namazda konuşmak, namazı bozuyor. ee bir insan öksürdüğünde ne yapmış oluyor?
"öhö" diyerek bir kaç harfi bir araya getirip bir kelime oluşturmuş oluyor.
bu da konuşmak sayılacağı için, namaz gitti.
düşünsene o kadar saat tesbih namazı kılıyorsun, son anda bir öksürük, hoop yalan oldu..
vallahi de billahi de şaka değil..
aynı durumun hapşurmak için de geçerli olduğunu söyledi ama yazmayacağım onu şimdi.
"lan hocam ben astım hastasıyım.. benden öksürük de çıkıyor, hırıl hırıl garip sesler de.. bana namaz farz değil o zaman" diyemedim.. linçten korktum..
allah'ım sen islam dinini yoruma açık yapmışsın da bunun gibileri biz n'apalım?
yıllar önce, bir teravih namazı öncesi bir vaizin belirttiği durum.
gunahmış ama sadece erkekler için günahmış.. sebebi de; artık bu pantolonu kadınların da giymesiymiş. kadının giydiği bu kıyafet erkeğe harammış.
"ya hocam mal mısınız? kadınlar gömlek de giyiyor, kumaş pantolon da..ihramla mı gezeceğiz" diyemediği için kimse, bu vaiz konuşmasına devam etti.
camide nerden baksan 15 saf olsa, her safta 25 mümin olsa 375 kişi yapar, dışarıdakilerle falan 500 kişiyi bulur.. bu 500 kişinin yarısından fazlası bu adam inansa, bunların etkileyecekleri çevreleri falan, oooo kot sektörü biterdi.. fazla bu adama inanan kimse olmamış ki sektör yerli yerinde duruyor.
ama bu vaiz, kalkıp da; "ey müminler, siz kot pantolon giyiyorsunuz ama bu kotlar için çalışan taşlama işçileri, genç yaşta silikozis'ten ölüyorlar.. siz de bu pantolonları alarak günaha ortak oluyorsunuz" deseydi eminim daha etkili olurdu.
lan hiç olmadı; "ey cemaati müslimin; giyiyorsunuz kotları, eğilince çatalınız görünüyor.. çatal nerde? göbek deliği ile diz kapağı arasında.. yani gösterilmesi yasak bölge.. alimallah zina yapmış kadar günahı var" de..
vaizin şahsı ile iligli bir not: o caminin imamı değildi kendisi. süleymancı'ların kurslarında yetişmiş biriydi.
adından da anlaşılacağı üzere, bedensel engellilerin oluşturduğu tiyatro grubu.
geçen hafta içinde bir telefon geldi. arayan kişi tiyatro bileti satmak istiyordu. onun sayesinde haberdar oldum bu oluşumdan.
kağıthane belediyesi sahnesinde oynuyorlarmış. komedi oynuyorlarmış.
bilet ister misiniz diye sordu, tabi dedim. gününü saatini vs. sormadan.
adresimi verdim.. neden sonra bir kuşku düştü içime ve acaba bedensel engelliler üzerinden birileri para kazanmaya mı uğraşıyor diye düşündüm..
bir web site'leri var ama aktif değil maalesef. Muharrem Çelik diye bir zat organize ediyormuş..
kurye ile biletleri gönderdiler. ciddi bir işe benziyor. bana gelen bilette 3 temmuz 2012 saat 17:00 yazıyor ki benim gitmem mümkün değil.
benim almış olduğum sandalyeler boş kalacak demektir. küçük bir para desteğinin ötesine geçememiş oldum ne yazık ki.
sahneye çıktıklarında benim iki sandalyemi boş görecekler.. üzücü.
bir kaç arkadaşımı aradım kimse gidemiyor.
birilerini bulsam da onlar gitse bu oyuna.
fenerbahçe kelimesinin, birinci çoğul şahıs iyelik eki almış hali.
bu kelimeyi, fenerbahçe taraftarlarının yanı sıra, bazı beşiktaş jimnastik kulübü başkanlarının da
cümle içinde kullandığı görülmektedir.
(bkz: yıldırım demirören in fenerbahçemiz demesi)
bir grup işadamının bir araya gelerek meydana getirdiği oluşum.
amaç, birbirlerine bilgi ve tecrübelerini aktarmak, sosyal sorumluluk projelerinde yer almak ve sanat ve siyaset dünyasının önde gelenlerini toplantılarında misafir etmek gibi bir şey.
bu da siteleri : http://hayatahosbakanlar.org
birkaç gündür ttnet'in 4440375 numaralı telefonundan yaptığı eylem.
çalıyor, açmak için hamle yapıyorsun, kapanıyor.
çalıyor, açtım zannediyorsun, kapanıyor.
çalıyor, heh şimdi yakaladım seni diyorsun, kapanıyor.
çalıyor, umursamıyorsun, kapanıyor.
bunun üzerine sen arıyorsun onu; biriyle konuşabilmek için, telefonun *'ını #'sini bırakmadan tuşlamana rağmen kimseye ulaşamıyorsun.
yoksa faturayı mı ödemedik diye otomatik ödeme kayıtlarını inceliyorsun, bir sorun göremiyorsun.
o halde derdin ne ttnet??
derdin reklamsa, kalsın. zaten yeterince dönüyor televizyonda.
hayır, konuşmaya yüzün yoksa mesaj at.
yoksa sabit hattan cebi aramak pahalı diye mi yapıyorsun?
şike soruşturması nedeniyle küme düşüp düşmeyeceği tartışılan fenerbahçe ile ilgili henüz hiç bir magazinsel bayan şahsiyetten gelmemiş açıklama.
kıç kadar paraguay'ın larissa riquelme'si var, bizim yok.
bizdekiler gündem yaratmak için ya sevgili yapıyorlar, ya da gizlice bikinili görüntü veriyorlar
(hilal cebeci'yi tenzih ederim).
şahsen, dergilere üstümde bir beyaz çarşafla, bilumum iç çamaşırıyla poz vermiş ve bunun ekmeğini yemiş bir insan olsam, ünüme ün katmak için atılmış güzel pası, topu göğsümde yumuşatarak gole çevirirdim. ama yok.. hep şikayet edilen, manken ve diğer güzel kadınların gündemden bihaber olması, galiba doğruymuş..
yahu yok mu şöyle, yeni albüm çıkarıp da gündem yaratmak isteyen bir güzelimiz?
ses yok ama umudum var. çıkacak biri.
benim en büyük adayım tuğba ekinci.
günümüz ilahi dinlerine mensup insanların yüzde bilmem kaçında görülen bir çelişki türü.
şöyle ki; bir yaratıcının varlığına inanıyorsun, görünen ve görünmeyen alemleri yaratmıştır diyorsun ama yarattığı koskoca evrende sadece küçük mavi bir gezegende yaşam kılmıştır deyip, dünya dışı varlıkları inkar ediyorsun.
hadi canım sen de.
insanoğlu denen canlının dişi olanında ve bu dişinin türkiye versiyonunda (başka ülkeden kız tanımıyorum) görünen eylem.
dişi olanında diyorum çünkü; bir erkek sevgilisinin parasıyla gittiği tatilde kapris yapmaz, tatmin eder, eğlendirir, masaj yapar vs.
ama kadın öyle mi?
yok kolam/içkim soğuk değil, yok havuzun suyu soğuk, yok efendim denizin tuzu fazla...
ayy elleme yeni yağlandım, ayy odaya gelip bu güneşi kaçıramam..
güneş gözlüğünü takınca havalara girer, iki kelam etmez.
zorla getirdi adam sanki seni tatile.
hiçbir uzvun altından da değil. siktir etmiyorsa adam seni, sevgisinden..
özellikle transfer haberlerinde yaşanan durum.
transfer dönemi ile birlikte coşan spor medyası, sütunlar boyu salladıkları habere okuyanlar inansın diye, diğer ülkelerin spor medyasında çıkan haberi kaynak gösteriyorlar.
"vallahi billahi bak, bize inanmıyorsun ama elin oğlu yazmış" demek istiyorlar.
ne farkınız varsa? sizin gazete satabilmek için yaptığımız sallamaları, onlar da yapıyor.
bir de; 'çok satıyor' diye algılansın diye, "ispanya'nın yüksek tirajlı gazetesi as" diye yazıyorlar/söylüyorlar.
kısacası aynı bokun ispanyol'u/italyan'ı.
ilkokul yıllarımızda ünite dergilerinin vazgeçilmez şairi.
o kadar çok şiiri vardı ki dergilerde; şiirin başlığından onun yazdığını anlardık.
i.hakkı talas diye geçerdi adı. i'nin ibrahim mi ismail mi olduğu hep muammaydı ama ismail imiş doğrusu.
bu abimiz şu an yaşıyor olsa posta gazetesi'nin vazgeçilmez simalarından olabilirdi.
lüks ve rahat içinde geçirdiği hayatını mahvedeceğini idrak edemeyen zengin insan eylemi.
yediğin önünde, yemediğin arkanda, yiyeceğin yolda.
lüks yaşam sende, gezme sende, genç kızlar/erkekler etrafında pır dönüyor. ama sen sigara içerek bu hayatı kötü bir şekilde sonlandırmak istiyorsun. mal mısın nesin?
bırak sigarayı, kanser olma, iktidarsız olma. neden bir hugh hefner da sen olmayasın?
bırak sigarayı cildin parlasın.neden hakkında; "şarap gibi kadın" benzetmeleri yapılmasın ki?
fakir insanların kazandıkları üç kuruş parayı boşa harcaması.
alın ve bilumum bütün gözeneklerindeki terinle kazandığın parayı ne demeye bir zehre harcarsın anlamam ki. ayda en az 100 tl sigaraya harcıyorsun. onunla çok da güzel tavuk, et alabilirsin oysa.
üstelik ileride kansere yakalanıp, hastane köşelerinde sürüneceksin.
o bir gün geleceğini umduğun emeklilik günlerinde acılar çekeceksin.
yapma bunu, yapma.
ikinci evliliğini yapmak isteyen, çoluk çocuk sahibi erkek söylemi.
yeni gelecek kadın, çocuklar için bir üvey anne olabilir ama adam için değişen bir şey olmayacaktır. sevişeceği, ona yemek yapan, onunla ilgilenen yeni bir kadın olacaktır hepsi bu.
daktilo'nun evrim geçirmiş hali.
daktilo kullanan bir nesil için mucizevi bir aletti. çünkü silgisi vardı. bilgisayardaki backspace tuşu gibi bir tuşu vardı, hop silerdi hata yaptığında.
çok fazla yaygınlaşamadan, bilgisayarlar hayatımıza komple nüfus etti, yazık oldu elektronik daktiloya..
glasgow kısmından da anlaşılacağı üzere iskoç'lara özgü, bizim tabirimizle faça atmak suretiyle, ağız genişletmesi. batman filmindeki joker karakteri bu ağzın en güzel örneğidir.
gayrimenkul diye adlandırılan, arsa, bina vb. varlıklarının kiraya verilmesi ile elde edilen gelir.. kısaca kira geliri.
gayrimenkul sermaye iradı elde eden gerçek kişiler, gelirlerini her yıl mart ayında beyan ederek tahakkuk eden vergilerini iki taksitte öderler.
ödenen kiradan kesilen vergi.
iş yerini bir şahıstan kiralamış olan vergi mükelleflerinin asla anlamadığı/anlamak istemediği kesinti.
her muhtasar beyanname dönemi en baştan anlatılır mükellefe.
+ abi bak; devlet her gelir elde edenden vergi almıyor mu?
- e alıyor.
+ işte senin iş yerinin mal sahibinden de vergiyi senin aracılığınla alıyor.
- niye direkt kendisinden almıyor?
+ uğraşmak istemiyor diye düşün.. sen ona her kira ödediğinde, benim vergimi içinden kes, bana öde diyor yani.. anladın mı?
- ya onu anladım da, niye onun vergisini ben ödüyorum..
+ abi bak; devlet her gelir ...
tv kanallarıdır.
özellikle akp ve chp'nin uzun süreli reklamları, tv kanallarının gelirlerinde ciddi artışa neden olmuştur. üstüne bir de bu kanalların, bu partilere, fahiş fiyat verdiklerini de düşündüğümüzde...
bu açıdan yaklaştığımızda gidip doğan yayın hissesi almak mantıklı gibi görünüyor.. 6 aylık mali verilerinde karının yüksek olması kuvvetle muhtemel..
mali verilerini geçen yılın ilk altı ayı ile karşılaştırdığımızda bu tespitimin doğruluğunun kanıtlanacağı kanaatindeyim.
