Kuvveti Kara Kuvvetleri Komutanlığı
Sınıfı MUHABERE
Statüsü Kısa Dönem Er
Branşı -
ilk Katılışını Yapacağı Sınıf Okulu / Eğitim Merkezi is. Okl. ve EM K.lığı
NARLIDERE iZMiR
ilk Katılışını Yapacağı Tarih 12.12.2012
Temel Eğitimini Müteakip Katılış Yapacağı Esas Birliği / Görev Yeri EGE Or. MEBS Tb. K.lığı
NARLIDERE iZMiR
yardımcı olacak dedelerime müteşekkirim. bekliyorum efenim.
selçuk' un yine çılgın atacağı ve fenerbahçe de yerini bir kez daha sağlamlaştıracağı maç olacak en azından. Bir galatasaraylı olarak bu duruma üzüleyim mi sevineyim mi bilemedim!?
edit: selçuk sakatlığından dolayı oynayamayacakmış malesef.
karı koca arasında gayet normal olan durum. Ne yani türbanlı diye zevk almayacak mı? Kadını orgazma götürmek, dinimizce zaten mübah olan bi' şey. Bir kaç yasaklanmış ilişki dışında, çiftler istediklerini yapmakta özgür. Bunu türbanlı yahut türbansız diye ayırmak eşşeklikten başka bi' şey değildir. Hiç bir sikim bilmeden, '' aho ahoo türbanlı lan bu kocasına da vermiyodur, aho aho'' diye düşünen zeka özürlüleri azıcık araştırın, ölçün, tartın öyle kurnazlık yapmaya çalışın.
Siyah, karanlıktır. Bazen korku, bazen kin, bazen çaresizlik...
Beyaz, ışıktır. Bazen umut, bazen mutluluk, bazen aşk...
Siyahtan beyaza doğru...
Küçük bir oda; karanlık ve ıssız.
Küçük bir oda ve bir adam; siyah ve yalnız.
Küçük bir oda, bir adam ve hiç; karanlık, yalnız ve hiç.
Küçük bir oda, adam ve yaşam; siyah, yalnız ve kıvılcım.
Küçük bir oda, bir adam ve ışık; siyah, yalnız ve umut.
Küçük bir oda, bir adam ve kapı; siyah, yalnız ve aşk.
Küçük bir oda, bir adam ve aşk...
Küçük bir odadan çıktı adam, yalnız.
Karanlık ve küçük bir odanın esiri, yalnız ve siyah adam.
Odadan çıktı adam.
Siyahtı, yalnız ve ürkek.
Küçük bir odaydı karanlık, yalnız ve siyah.
Bir ışık girdi sonra, bir kıvılcım; umut ve telaş.
Siyahtı adam, karanlık.
Adam odadan çıktı, ışık arkasından ve umut.
Adam odadan çıktı karanlıktı, telaşlıydı.
Bir ışık, odaya giren umut.
Adam yürüdü.
Adam yürüdü, umut yürüdü.
Adam yürüdü ışık ona yol oldu.
Bir yol, uzun ve beyaz.
Beyaz bir yol, uzun ve ihtişamlı.
Devam etti adam.
Işık büyüdü, umut büyüdü.
Yürüdükçe ışık daha bi' beyaz, yol bembeyazdı.
Siyahtı adam, karanlık. Işık yol gösterdi ona.
Işığa yürüdü.
Yol gitti, adam gitti.
Adam durdu.
Bir ışık, bembeyaz bir ışık.
Baktı adam, yürüdü.
Gördü, bembeyazdı; ihtişamlı ve eşsiz.
Daha önce görmediği bir beyaz.
Daha önce hiç görmediği bir beyaz.
Beyaza gitti, her adımda kurtuldu karanlıktan, her adımda daha da yaklaştı beyaza.
Her adım onu uzaklaştırdı siyahtan.
Beyazdı, bembeyaz.
Aşktı.
Kocaman bembeyaz bir aşk.
Durmadı adam, yürüdü.
Adam yürüdü, aşk büyüdü.
Bir adam, simsiyah bir odadan çıkıp beyaza koşan.
Bir adam, aşkı beyazda bulan.
Adam siyahtı, O beyaz.
Bir aşktı, siyahı beyaz yapan.
Bir aşktı karanlığına ışık tutan.
Bir aşktı, işte o adamı adam yapan.
Bir adam, aşk; Beyaz ve sonsuz.
Bir adam, O ve Aşk...
Ve aşk...
Bir çok tanımı yapılabilir özlemin. Uzaktaki sevgiliyi özlemek, çocukluk arkadaşını özlemek, bindiğin ilk bisikleti, kazandığın ilk sporcu kartını özlemek.
Özlemek sevmekle alakalı. Sevdiğin için mi anlarsın özlediğini, yoksa özlediğin zaman mı anlarsın sevdiğini?
Her ikiside...
Bir yaşam düşünün, bir adam. Rutin bir çalışma hayatı olan bir adam.Yılda bir defaya mahsus tatili olan bir adam. Dinlenmek, tatil zamanı geldiğinde rutin yaşamına verdiği küçük bir aradan ibarettir. o tatil yıl boyu yaşadıklarını unutacağı, bir ruh terapisidir. Terapi ne kadar başarılı olursa o kadar zinde başlar çalışmaya. Sonra yine aynı yaşam.
işte özlemek bazen bu adamın işine benzer. Bazen bir tatile çıkarsın. Çıkman gerikir belki de. eğer ruhunu terapi edebilirsen daha zinde döneceğini de bilirsin.
Sevdiğine ara vermek zorunda kalacaktı. Yapılan hatalar, tekrar tekrar yapılan hatalar derin kalp kırıklıkları oluşturmuştu onda. Hataların bir türlü gerçekleşmeyen telafisi, yine ve yeniden tekrar eden hatalar tarif edilemez kırgınlıklarla doluyordu. Bu kırgınlıklar kızgınlıklara dönüşüyor ve git gide sevdiğinden uzaklaşmasına neden oluyordu. Canından bir parçanın kopuşu, tarif edilemez yaralar açmıştı. Kesip atmak olanaksız olan bir yara. Ne sevdiğinden vazgeçebildi ne de kırgınıklarından. Güven duygusu tamamen kaybolmuştu. işte bu yüzden ara verdi. Uzunca bir ara.
Kızgınlığı onu özlemesini engellediği her defasında. Beynini boşaltmaya çalışıyor, başaramadığında her defasında yeniden başlıyordu. Bir ara başarmak üzere olduğunu hissetti. Galiba artık onu unutuyordu. Açılan yara yavaş yavaş kuruyor yerini yeni bir dokuya bırakıyordu. Kaybolan güven duygusu bu yaranın kabuklaşmasında en önemli rolü oynuyordu. Güven kaybolduğu zaman yerine o duygunun geri geleceğinin ne denli zor olduğunu çok iyi biliyordu.
Aradan çok uzun zaman geçmiş, yapılan hatalar çok geride kalmıştı. Artık hatalar tekrarlanmıyordu, ama kızgınlığı ve kırgınlığı hala geçmek bilmiyordu. Bir set örmüştü adeta duygularına. Kaybolan güven duygusu tekrarlanmayan hataların önüne geçmeye yetiyordu. Tek eksik olan güvendi.
Çok uzun bir aradan sonra ilk defa sesini duydu o gün. Telefonu kapattıktan sonra, gözlerinin dolduğunu anladı. Gözleri uzaklara daldı. Kendine geldikten sonra özlediğini hissetti. Sanırım özlüyordu artık onu. Sevdiğini yeniden özlemeye başlamıştı. Yeni bir başlangıçtı belki de...
Bazen ufacık bir detay bile güven duygusunu filizlendirmeye yetebiliyor. Bu filizlenme, güven duygusunun çektiği seti yararak büyümeye ve koca bir çınar olamaya yetebilir. işte yaşanılan o küçük detay yeni bir çınarın yetişmesine yardımcı olacak belki de.
Hindilerde -ki çoğu hayvanda olduğu gibi- gösterişli olanı erkektir. Kabaran erkek olduğu için, bu söz yanlış kullanılıyor o vakit. doğrusu; kabaramazsın kel mahmut baban güzel sen çirkin. *
ağzının tadını bilen insan zihniyetinin ürünüdür eti pişirerek yemek. çiğ et yemeyi denemişliği olanlar, pişirerek yemenin hazzını kavrayan insanlardır. Hiç çiğ et yemeden, eti niye pişiriyorsun arkadaş? diye sorulursa tekme tokat dalınması ise dinimizde vaciptir. teaa eski çağlarda ateş mi vardı da eti pişirerek yiyecen. Çiğ et yiyenlerin pişmanlığına son noktayı ise mağarada doğan ibo koymuştur efendim; '' mağarada ateş vardı da biz mi pişirmedik?''
bir tür fanzati aracı olsa gerek. lan, o değilde ''sikiyoruz, harbi sikeriz, sen gel seni de sikeriz'' gibi yorumları okuyunca, dedim acep ismi geçenler dışında ki insanlar da mı ordaymış? ne meraklıymışsınız arkadaş elin sikiyle uğraşmaya. adamlar, şimdi belki yine veriyo çoşkuyu, sen hala burda elalemin sikini sahipleniyosun yahut dalga geçiyosun. ne alaka amk! adamlar türkçe bilse yarıla yarıla gülerlerdi heralde.
her burç çok güzeldir. burçlara kalsa dünyada hiç kötülük yoktur. varsa da bile, zarar vermeyecek seviyede. her burç, şöyle güzel böyle güzel. la insan burçlara inanıyosa, niye kötü insanlar var bu dünyada amk. herkes melek. ha ''inanmayanlar kötü oluyor, lanetleniyo onlar'' dersen tamam.
''özensiz başlık'' anlamına gelmektedir. Bu sözlüğün gücü yetmediği için; ekşi sözlüğe gidip, bu numaralı enrty e bakılır. Ekşinin de gücü yetmez, çünkü bu numaralı enrty hala girilmemiş. Burada yazarın küçük bir oyunu çıkıyor. Sondan 6 rakamını sildiğimiz de, bir başlığa gidiyoruz. Sildiğimiz 6 kadar entry ilerleyince karşımıza '' özensiz başlık'' çıkıyor. niye böyle bir şey yaptık? bilmiyorum.
Hayal kuramayan insan söylemi. Hepimiz hayal kurarız değil mi? evet. işte kuramayanlar rahatlıkla söyleyebilir bu cümleyi '' atarük'ü sevmiyorum''. sevme, ama saygı duy. yok böyle bir şey. hayal kurmak diyorduk. Gözlerini kapat ve sadece düşün. atatürk hiç var olmasaydı. Kurtuluş savaşı hiç yaşanmasaydı, trablusgarp, samsun, sivas, erzurum... hiç yaşanmasaydı. görüyorum, bir resim -şu çığlık resminden daha derin- uçsuz bucaksız bir karanlık. Konuşuyorum fakat anlayamıyorum. türkçeye ne oldu? herkes yabancı bir dil konuşuyor. Şu karşımda ki adam o kadına neden vuruyor? peki bu tüccarlar niye yabancı. Allahım burası neresi...
Bu resim, daha acısı belki de.
Şimdi ''sevmeyebilirsin, ama saygı duy!''. Yok böyle bir şey, nasıl sevemiyorsun, hayal edemiyor musun? kimsin sen? ceviz kadar beynin yok mu? sevemiyor musun? o halde siktir git! senin için koca bir devrim gerçekleşen bu topraklarda yaşamaya hakkın yok, zerre kadar yok. Gerçi atatürk senin gibi bir beyini n'apsın.
Edit:
Not: ha bir de demokrasiden bahsetmişsin. bu demokratik bir hakdır demişsin. ulan! o demokrasiyi sana hazırlayan kim? insan gibi yaşamanı sağlayan kim? sen bugün, bu ülkenin üniversitesinde okuyorsan, sokaklarında rahatça gezebiliyorsan, sana bu hakkı veren kim? ulan! sen kimsin?
forum sitesi olma yolunda, beni şaşırtmadan yoluna devam eden sözlük. Ne yapılabilir diye düşününce, mantıklı bir cevap dolanıveriyor aklıma. sözlüğün forum paneli olması ve forum tarzı girilen her entrynin oaraya ışınlanması ve forum tarzı entry gireninde, entrysiyle birlikte orada kalması işleri çözecektir. Bu moderatörlerin de aklına gelmiştir. eminim ki korktukları yegane şey, yazar(!)ların büyük kısmının foruma ışınlanacak olması. e o zaman da sözlük, sözlük olmaz değil mi?