*göynüş vadisi'nde ve Aslantaş'ın batısında yer almaktadır. doğa tahribi sonucu devrilmiş ve kaya yığını durumundadır. mezar odasının çatı kirişleri ve kükremiş aslan kabartmasının sadece baş ve ayak bölümleri görünmektedir. Mezar odasına halk arasında yılantaş adının verilmesine neden olan kabartmalar, ön yüzün altta kalan parçasında görülmektedir. Burada, kapı boşluğu üzerinde birbirine sarılmış iki yılan bulunmakta ve kapının iki yanında da yılana mızrakları ile saldıran iki savaşçıdan birisi görülebilmektedir.
M.Ö. 7.yüzyılın sonuna Frigler tarafından yapılmıştır ve muhtemelen soylu bir kişiye aittir.
*Afyon-Eskişehir karayolundan ulaşılan bir vadi içinde bulunan aslantaş, ön yüzüne bir kapı boşluğu açılarak mezar odası oyulmuş kapı boşluğunun her iki yanında kükremiş iki heybetli aslan ve ayakları altında birer yavru aslan kabartması yapılmış bir mezar odasıdır. üçgen tavanlı, sol tarafta ölüyü yatırmak için sedir bulunan küçük bir odadır.
Aslantaşın önemli bir kralın mezarı olduğu ve M.Ö.VII. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
* ihsaniye ilçesi, döğer kasabası, üçlerkayası köyü arasında bulunan emre gölü kıyısındadır. aslankaya, yüksek bir kayanın güney yüzü dikey kesilmiş üçgen çatılı bir tapınak cephesidir. üçgen çatının kiriş boşluklarında karşılıklı iki insan başlı aslan, ana cephede niş içinde iki aslan arasında Kibele bulunmaktadır. ana cephe, geometrik desenli kabartmalarla süslüdür. anıtın iki yan yüzleri de kesilmiş, kuzey yanına kükremiş ve iki ayağı üzerine şaha kalkmış bir aslan yapılmıştır. M.Ö. VII. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
Efsaneye göre kral midas'ın güzeller güzeli kızı suna genç kızlığa adım attığı yıllarda korkunç bir deri hastalığına yakalanmış. bütün vücudunda ve yüzünde çıbanlar çıkmış. Hiçbir hekim bu hastağılı iyi edememiş. Artık acılarına dayanamayan suna yollara düşmüş. Tabi kral Midas suna'nın peşinden gözcüler salmış.
Dağ tepe demeden gezmiş suna. En sonunda afyonkarahisar toprakları içinde ki gazlıgöl yakınlarına gelmiş. Tam yaz ayları olduğu için suna çok susamış. Biraz su içmek için su aramış. Gazlıgöl kaplıcasının bulunduğu yerlerde yeşilliklerle çevrili bir su görmüş. Susuzluktan kavrulan kızcağız, çevresindeki bataklığa aldırmadan suya koşmuş. Eğilerek o çamurlu sudan kana kana içmiş. Birde bakmış suyun deydiği yerlerde bir tatlı gıcıklanma, bir sancı kesilmesi, bir huzur oluşmuş. Güzel kız atmış kendisini çamurlu suyun içerisine ağrıları yavaşlamış. Sudan çıkıp günlerdir uykusuz ve yorgun olduğundan uzanıvermiş oraya ve derin bir uykuya dalmış.
Suna uyandığında ağrılarının kalmadığını, çıbanlarının kurumaya başladığını görmüş. O suyun yanında bir hafta kalmış. Bir hafta sonra çıbanları yaraları tamamen geçmiş. Eski güzelliğine kavuştuğunu gören güzel Suna sevinçinden deliye dönmüş. ileride onu gözleyen gözcüler, kızın iyileştiğini anlayınca yanına gelmişler. Suna başına gelenleri anlatmış ve saraya dönmüşler. Kızını merak edip gece gündüz yas tutan Kral Midas, kızının bu iyileşmiş halini görünce çok sevinmiş ve kızana 'Seni hangi hekim iyileştirdi kızım? söyle hekim başı yapayım' demiş.
Suna da beni hekim değil, ülkeden çıkan sıcak bir su iyileştirdi baba diyerek cevap vermiş. Bunun üzerine Kral 'tez oraya bir hamam yapılsın gelen geçen dertlilere derman dağıtır' diye emretmiş.
işte o günden bu güne gazlıgöl şifa dağıtmaya devam etmektedir.
150-219 yılları arasında yaşamış hıristiyan bir düşünür olmakla birlikte roma rahibidir. asıl adı Titus Flavius Klemens olup yunan felsefesine duyduğu ilgi ve sevgiyle tanınır. "öğretiş" adlı bir esere sahiptir.
* hindistan'da kurulmuş dini bir akımdır. ahmetizm de denir. kendinin mesih, mehdi ve krişna olduğunu iddia eden mirza gulam ahmet kadiyânîtarafından 1889 da kurulmuştur.
ukrayna'nın güneybatısında, basarabya bölgesinde yer alan bir şehir. ikinci bayezid zamanında osmanlı topraklarına katılmıştır; fakat 1812 bükreş antlaşması ile rusya ya bırakılmıştır. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Ukrayna devletinin toprakları içinde kalmıştır. şimdi Odessa iline bağlı bir ilçedir.
Türbanlı kızlarla kafayı bozmuş sözlük yazarlarına bir nevi serzeniş.
Yahu bir olayın bokunu çıkarmak diye buna denir işte. yazan, yazmaya çalışan, yazamayan herkesin dilinde, aklında, klavyesinde türban türban türban!
Türbanlılardan ne istiyorsunuz? yok olmalarını mı? Onların başlarını örtmesinden kime ne? Büyük bir dert mi türbanlı insanların varlığı? onları aşağılamak boyunuzu mu uzatıyor? neden üniversitelere türbanla girmek serbest diye türbanlılara ikinci sınıf insan muamelesi yapmaya çalışıyorsunuz? neden bunun hesabını rte dan değilde türbanlılardan soruyorsunuz? egolarınızı mı tatmin ediyorsunuz? isteyen kıçını açar, isteyen başını açar, isteyen kıçını örter, isteyen başını örter! Nerde kaldı demokrasi, nerde kaldı özgürlük? Türbanlı diye o insanlara hakaret edebilme özgürlüğünü kim verdi sizlere? kendinize gelin artık demekten ben usandım siz bu abukluklardan usanmadınız...
afyonkarahisar'ın tescilli delisi. o sadece deli değil, afyon'nun en tanınmış, en popüler, en cana yakın, en sosyal, en çok hayranı olan yani kısacası enlerin delisidir. her sene soğuktan donarak öldüğüne dair rivayetler olur; ama baharın ilk aylarında eskisinden de deli olarak çıkar ortaya. bütün abuklukların kralıdır. her an her yerden çıkabilme potansiyeline sahipdir ki, biraz ötede omzunda kocaman bir kasetçalarla bangır bangırferdi tayfur dinleyip oraya buraya sataşırken, hemen az sonra dibinizde bitebilir. siz ürkek bir halde kaçmaya çalışırken "ne kaçıyon gız hehehehehehh" diye dalga geçebilir. ondan korkmamak en hayırlısıdır aslında. ünü-şöhreti o kadar büyümüştür ki 'feysbuk'da bile adına grup açılmıştır. umuyoruz ki bu büyük şöhret hasan basri'nin aklını başından almaz. *