mahalle baskısı tartışmaları bağlamında zaman yazarı alev alatlı'nın dökümünü yaptığı hasletlermiş efendim. güzel hasletlermiş evet. utanmadan erkeğin kadın üzerindeki tahakkümünü, homofobikliği, işte o ilkel mahalle yaşantısını idolleştiriyor, arkasından ağıt yakıyor. bu kadının hemen tüm kitaplarını okumuş olarak, sadece bu yazısından dolayı değil son yıllardaki tüm hallerinden dolayı bir hayal kırıklığı içindeyim ve içim bulanıyor.
bir bukle:
Erkeğin evin mutlak reisi olduğu zamanlar.
Annenin tüm mesaisini ailesine adamasının beklendiği zamanlar.
Ev işlerinin sadece kadınların sorumluluğunda olduğu zamanlar.
Kadınların kocalarından "beyim" diye bahsettikleri zamanlar.
Erkeklerde uzun saçın kuşku uyandırdığı, eşcinsellerden hazedilmediği zamanlar.
Şarap ve rakı şişelerinin mahalle bakkalının raflarında toz bağladığı, evde bulunması muhtemel tek alkollü içkinin "bayram likörü" olduğu zamanlar.
Evlilik dışı çocukların kabul görmedikleri zamanlar.
Kamuya ait alanlarda ve medyada çıplaklığın ayıp sayıldığı zamanlar.
Kadınların ortalık yerde göbek atmadıkları zamanlar.
"Hayat kadınları"nın saçlarının oksijen sarısından tanındığı, örtülü türlerine rastlanmadığı zamanlar.
"Üzüm üzüme bakarak kararır", "kızını dövmeyen dizini döver", "işten artmaz dişten artar" türünden atasözleriyle eğitildiğimiz zamanlar." http://www.zaman.com.tr/w...r/haber.do?haberno=593174
bu kadına ne denebililir ki? bir kere bu kadın mı yoksa geleneksel erkek egemen zihniyetin bülbülü mü? evlilik dışı çocuklar kabul görmezmiş. çocuğun günahı ne? islam dininde dahi ana babanın günahından çocuk sorumlu tutulamaz. saçını oksijen sarısı yapanlar da orospu. erkekte uzun saç kuşku uyandırıyor. ne kuşkusu? ibnelik mi? allahın homofobiği. erkek mutlak reis, çocuklar anne babaya kul köle, mahallede abi/kabadayı raconları vs vs. işte biz bu iğrenç mahallenin baskısından korkuyoruz esasında. ama bu kadın o mahalleye güzellemeler yapıyor.
hafiften duyulmaya başlanan çığlıklardır. akp denen oluşumu şakşaklayan, taşralı, köylü kurnazı, eğitimsiz, bağnaz, lumpen bir tabana dayanan partinin takiyyeperver, kendine demokrat icraatlarını dahi gözardı eden bir kısım haddinden fazla iyiniyetli yazar çizer erbabı "biz nerede yanlış yaptık, fazla iyiniyetliymişiz" gibi düşüncelerle sızlanmaya başladılar yavaş yavaş. bu zihniyetin ne olduğunu bilen, bu ülkeyi sokmak istedikleri kalıptan az çok haberi olan bütün insanları hepsi tek tipmiş gibi militarist, demokrasi karşıtı, özgürlük düşmanı, din düşmanı diye yaftalayan gözü açılmamış sığırcık yavruları da yakında uyanırlar umarım.
not: elbette bu ülkede haddinden fazla militarist, demokrasi karşıtı insan var. ama akp denen oluşuma karşı olan herkes militarist ve demokrasi karşıtı değil. akp'ye karşı olmak din düşmanlığı ya da özgürlük düşmanlğı değil. aksine bu zihniyetin emek, insanlık, özgürlük karşıtı icraat ve emellerine karşı olup mücadele etmek insanlığın ve demokrasinin gereği.
akla altı yaşındaki kız çocuğunun etek altını dahi sansürleyecek sapkınlığı getiren bir sansür.
efendim habere göre, muhterem kapitalist islamcılarımızın gazetesi yeni şafak, bir ilan almış ancak ilandaki manken mini etekli imiş. işte bu muhterem zevat da uzatıvermiş eteğin boyunu. hadi madem bu kadar hassassın almayıver reklamı. ama o da olmaz değil mi? işin ucunda para var. paradan da vazgeçemiyorlar ve böyle bir saçmalığa imza atıyorlar. türban da taksalarmış mankene bari. vakti zamanında hikmet çetinkaya iyi demişti fehmi koru'ya "bunların allahları dolar, peygamberleri marktır" diye.
şu tanımda bahsi geçen altı yaşındaki çocuğun etek altını sansürleme sapkınlığı. herkesi kendileri gibi sanıyorlar herhalde. o çocuk 14 yaşına gelince de evlenilecek kızdır bu zihniyete göre. işte meselemiz bu zihniyetle.
modern kadının ucuz ve kolay ulaşılabilir olduğu gibi harika(!) tespitler fışkırtan ilahiyatçı sosyolog ali bulaç'ın biraz daha cesaretini toplayabilse edebileceği laf. bakalım:
alıntı 1:
Modern tarih Türkiye ve iran'ın siyasi hayatını derinden başkalaşıma uğrattı, bu iki ülke dışında kalan islam ülkelerinin sömürge olması, sanıldığının aksine dezavantaj değil, avantaj oldu. http://www.zaman.com.tr/w...tr/yazar.do?yazino=586302
alıntı 2:
Bilindiği üzere 19. yy.dan başlamak üzere 20. yy.ın neredeyse son çeyreğine kadar islam dünyasının büyük bölümü sömürge oldu. Türkiye ve iran hariç, bu dünyanın yüzde 80'i sömürgecilerin işgali altına girdi. Türkiye ve iran'ın sömürge olmaması, sanıldığının aksine "avantaj" sağlamadı. Her bakımdan değil elbette, bir yönüyle "dezavantaj" oldu. Şöyle ki: Sömürgecilik, tarih ve gelenek ile mevcut-çağdaş durum arasında radikal bir kopuşa yol açarken, Türkiye ve iran'da kurumların misyonu ve yöneticilerin tarihsel kimliği arasında süreklilik korunmuş oldu. http://www.zaman.com.tr/w...tr/yazar.do?yazino=587349
emperyalistlere karşı, 20. yy'nin en önemli bağımsızlık savaşımı verilerek kurulmuş türkiye cumhuriyet'inde bir aydınımsının lafları bunlar. muhterem hızını alamayıp "Deneysel olarak şunu gözlememiz mümkün: Bugün Mısır ve diğer Ortadoğu toplumları sivil alan ve medeni özgürlükler konusunda Türkiye ve iran'dan çok daha iyi bir noktada bulunuyorlar." demiş bir de. aslında kaale alanda kabahat.
yeni şafak'ın antisemitik yazarı yusuf kaplan'ın ırkçı beyanı. hani "siyonistten dost olmaz" dese anlayacağım ama adam "yahudi demiş. bir dini ve milliyeti toptan düşman olarak kategorize etmiş. bir de "istisnalar hariç diye kloz koymuş. ben de "ırkçıdan insan olmaz" diyorum e ne yapacağız şimdi?
alıntı
istisnalar elbette ki hariç ama Yahudi'den dost olmaz. Yahudi, Türk'ten / Müslüman'dan nefret eder. Yahudiler, laik Türkiye'yi ve Türkiye'deki bütün laikleri, laik kurumları, laik uygulamaları sonuna kadar desteklerler ve Türkiye'nin islâmî bir yörüngeye kayma ihimaline karşı bütün güçlerini ortaya koyarak savaşırlar. alıntı http://www.yenisafak.com....?i=6747&y=YusufKaplan
not: bu arada muhterem o çarpık algısından ürettiği çarpık retorikle hemen her yazısında laikliğe çatmadan duramaz. yedişer sekizer defa laiklik ve sekülerizm sözcüklerini geçirdiği yazıları vardır. örneğin cinsel sapıklıklar seküler hayatın ürünüymüş.
olup olmadığını bilemediğim üniversite hocası modeli. ama en azından bildiğim bir akademisyen var ki 29 30 yaşında iken 14 yaşındaki bir çocukla sözlenmiş. şimdi anadolunun ücra bir köşesinde 30 yaşındaki adam 15 yaşındaki kızla evlense, bilinçsizlik, cahillik vs deriz. ama adam üniversitede hoca yahu. düşünsenize dersinize gelen bir hoca 14 yaşındaki çocuğun elinden tutup okula getirmiş ve sözlüm diye takdim ediyor.
nurcuların "şualar yok efendim 1905'te yazılmış yok efendim 1907'de yazılmış" diye çürütmeye çalıştıkları iddia. biraz ders verelim. said nursi^'nin hayatı ikiye ayrılır. "eski said, yeni said" kendisi ayırıyor. bilmeyen abilerine sorsun. eski said dönemi 1920'lerden sonra başlar. risaleleri de eski said döneminde yazdığını söyler kendisi. atatürk'ü deccal olarak göstermeye çalıştığı şualar da risaleler içindedir. ama tehlikeyi görünce "yok efendim 1905'te yazıldı, yok efendim 1907'de yazıldı" takiyyelerine başlarlar. bunlar böyle.
not: "islam deccali" diyen saidi nursi'nin kendisidir. ben demiyorum. merak eden ona sorsun kaç deccal olduğunu.
muhafazakar demokrat bir akp milletvekili olan hüsrev kutlu'nun iddiası. işte akp zihniyeti. adam bir de meclis idare amiriymiş. ben de bunu milletvekilim olmaya layık görmüyorum. layık görenleri eleştirince halk düşmanı oluyoruz. maalesef halk bu. böyle halka böyle vekil.
KITALARARASI MiSYONLARIN SAHiBi, BiLiMSEL VE HÜMANiST YAKLAŞIMLARI iLE MÜMiN GÖNÜLLERDE TAHT KURAN FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDi HAZRETLERiNiN BEYANATLARINDAN ANLADIĞIM YÜCE BiR HAKiKATTiR. MEĞER ERiYEN BUZULLAR, küresel ısınma falan hikayeymiş. kuraklığın sebebi günahlarımızmış. kendisinin hicret eylediği abd'de bir dua etmişler, o gün bugündür yağmur yağıyormuş. abd de çok sevap işliyor canım. dualı bombaları ırak'ta din kardeşlerimizi tepesine tepesine gönderiyor mesela. mübarek hocam vakti zamanında "abd egemenliğinin zayıflaması kaygılandırmalıdır" deyu da buyurmuştu zaten.
ironi bir tarafa bu ne biçim zihniyettir? yok kuraklığın sebebi günahkarlıkmış, yok kendisi abd'ye gittiğinde arkadaşları yağmur duası etmişler de ogün bugündür yağmur yağıyormuş yok dua ederken kendinden geçmek gerekiyormuş falan filan. bu muhterem bunları diyor ayran budalası primitif takipçileri de sorgulamadan inanıyorlar. dini kullanıp yozlaştıran bu zihniyet kendisine taraftar buluyor. öyle bir din ki kutsal kitabında "allah pisliği aklını kullanmayanların başlarına yağdırır" diyor ama bu tersine evrim örnekleri için bir anlam ifade etmiyor bu. şeyh osuruğundan keramet çıkarmaktan başka şeye yormuyorlar kafalarını.
mhp li milletvekilinin dtp ye katilmasi üzerine gaza gelen dtp milletvekili sebahat tuncel'in "asıl ezber böyle" bozulur diye rest çekme ihtimalidir. olası bir mhp iktidarında içişleri bakanı olması halinde ise tam olur. pkk üyeliğinden yargılanmış mhp'li bir içişleri bakanımız olur. ne dersiniz hoş olmaz mı?
esası mhp'li milletvekilinin partisinden istifa edip dtp'ye katılmasıdır. tam anlamı ile ezber bozucu bir hareket olur. tarumar olur ezberler. hadi bakalım bekliyoruz bir cengaver. alperen de olabilir.
barad dur ve orthanc arasında kurulmuş olan hamakta fantastik kurgular okuma halidir. kimisi "orta dünya romantizmi" der. hamağı da gollum efendiye sallatmak çok trendy imiş o diyarlarda.
22 temmuz seçimleri sürecinde işkencecilerini affettiğini söyleyip, kırk katıra karşı kırk satırla işbirliğini salık veren ilhan selçuk'a yazılmış olup kamuoyu ile paylaşılması uygun bulunan mektup. bu arada kırk katır tozu dumana katarak geldi. satırlar da yedeklerinde. bekleyelim bakalım.
mektup:
" Alici: Cumhuriyet Gazetesi Basyazari ILHAN SELCUK
Gonderen: Hale Ozgur Kiyici
Katilinin GENERAL oldugu iddia edilen TAYLAN OZGUR un ablasi
Size neler oldu diye bir soru sormayi dusunmuyorum. Zira siz 1991 yilindan itibaren baska biri oldunuz. Yoksa gercek yapiniz bu idi, de ben mi sizi yanlis algiladim. 40 yil oncesinden baslayarak size verilen onemi, bu kadar mi yok sayarak o yaziyi yazdiniz.
"Ben iskencecilerimi affettim" Bu kadar kisisel yani Ilhan Selcuk'a yapilan!
Ben affetmedim Ilhan agabey! (abi)Niye affetmedigimi size anlatayim, belki yureginiz birazcik olsun acir. Yoksa bu kelimeyi de mi, yok sayiyorsunuz.
Ilhan Selcuk'a yapilan iskence hepimize yapilan iskencedir. Yoksa yanlis mi ogrendik!
Iskenceciyi affetmenin sonu, katilleri de affetmeye kadar gitmez mi? Nerede biter? Kanli Pazar'da oldurulen Turgut agabeyden (Aytac) baslayarak, 12 Mart donemine kadar ve sonrasinda oldurulen, katledilen, asilan, Havan topuyla param-parca edilen, Ziverbey iskence hanesinde zulme ugrayan gencecik insanlar icin kac yazi yazdiniz?
Bu yazilar arsivinizdedir umarim. Arsivinizi bir gozden gecirdiginizde hatirlamak istememenizi anlarim. Siz ruhunuzu simdi mi yok ettiniz, yoksa zaten yoktu mu demeliyiz.
Evlat acisinin ne oldugunu bilemezsiniz, zira evladiniz yok yada yok mu demeliyiz? Sizi okuyarak, izinizden gidenleri sizi ornek alanlari ne sayiyorsunuz? Sizi gecmise goturup biraz hatirlatmak adina Ziverbey'e, Ist. Em. Md. 1.Subeye, Ank. Em.Md. 1. Subeye, Selimiye alt hucrelerine, Harbiye askeri muzeye, Mit' in Ankara' da bulunan Gazi ciftliginde ki iskence hanesine goturebilmeyi, cok isterdim.
En yakinim anneme yapilani anlatayim mi? Biliyorsunuz annem Devrimci Kadinlar Birliginin Baskani idi. 12 Mart fasistlerinin 100 numarayla anonsunu yaparak aradigi bir kisi idi. Canim annemin tek itirazi numarasiydi. Radyo anonsunda 100 numara: Necla Ozgur anonsunu duydugu zaman ...bu fasistler bunu kasitli olarak yapiyor.
Derken Cerkezlere has bir cumle ile cevap veriyordu. M.Lutfi, Suat Dervis, Leokodya (Dr. Sefik Husnu beyin esi), Neriman Hikmet, Inga ( Danimarkali bir ogretim uyesi Suat ablanin arkadasi) ve ben 1971- 19 Haziran'da gozaltina alindik.
Oglum Sinan Taylan'a 8 aylik hamile idim. Annem ise 24 Temmuz 1972'de gozaltina alindi. Ancak ele gecirebilmislerdi. Annemle beraber Sivas T.I.P kurucusu Guher Ablayi (Ozturk), Kardesim Tarhan, Edip Sakarya ve bir yigin insani da gozaltina almislardi. Ist. Emniyet muduru Sukru Balci, 1.sube muduru ise Mahmut Dikler idi. Emniyet Sirkeci'de bulunan Sansaryan handan Gayrettepe'ye tasinmisti. Iskencenin teferruati Istanbul'da burada yapiliyordu. Sukru Balci'nin hedefi Mihri Belli idi. Kardesim Tarhan ve Edip'e elektrik verip, 1969'da kahpece vurulan diger oglunu yitiren anneme seyrettiriyorlardi.
Mihri Beli'nin nerede oldugunu soyletmek icin yapilan iskencenin arazlarini Edip daha sonraki yasaminda bedelini nasil odedigini biliyorsunuz Ilhan agbi.
Bu yapilan iskencelerden sonuc alinamayinca; Sukru Balci ...simdi anani ciril-ciplak soyup ..... Elektrik verecegiz. Sana 1 saat musaade. Dusun ve Mihri Beli'nin yerini soyle. Iste kardesim Tarhan bu nedenle gozlugunun camiyla emniyette intihara kalkisti.
Annecigim yasami boyunca Sukru Balci' yi bir elime verseler dedi...
Eline geciremedi ama, ABD'de ki kanserle kivranan yuzunu TV de izlerken ne dedi biliyor musun?
Allah bilir isini, muhallebi yerken kirar disini Annem inancli bir kadindi. Evlat acisinin, evladi gibi sevdigi gencecik cocuklarinin hep yasini tuttu. Onlarin Necla annesi idi. Annem yasami boyunca gencecik yaslarinda yasamdan koparilip kahpece oldurulen evlatlarinin katillerini affedenleri de affetmedi.
Simdi size soruyorum bu affetme yetkisini mesrulastirmayi mi amacliyorsunuz. Siz ne gordunuz ki bu hakki kendinizde buluyorsunuz. Bence biraz haddimizi bilip bu af etmeleri 12 Eylul magdurlarina birakalim. Bizler ne gorduk ki...
12 Eylul dozer gibi gecti gencecik insanlarin ustunden. Ne acilar yasandi, binlerce anne evlat acisi ile yanip-kavruldu. Biraz acimiza saygi lutfen...
Bahcelievler' de 7 gencin telleri bogazlarina gecirip bogan canileri mi af edecegiz. 16 Mart' da universitenin bahcesinde katledilen evlatlari bombalayanlari mi af edecegiz.
Hakan Senyuva, Hakan Yurdakuler, ve binlercesini hunharca oldurenleri mi af edecegiz. Bu cinayetleri Tore cinayetleri ile karistirmayin ayibin otesine geciyorsunuz.
Bakkallarin veresiye defterinin degerinde bile bulmadiginiz bu acilarimizi anlamanizi beklemek niye... Sizin de goreviniz belli oldu. Turkiye'yi zor gunler bekliyor. Biliyorsunuz Hitler'de secimle gelmisti. CHP-MHP koaliyasyonu bu ulkeyi Fasizme goturecektir. Mustafa Kemal'in bile bas edemedigi bu ittihatci ekibin ekmegine yag-visne receli surmek icin cok mu zordasiniz?. .
Zora dusurdukleri konuyu bizimle paylasin, ustesinden geliriz. Tahminimde yanilmiyorsam zor durumdasiniz. Handan abla sizi bu zor durumlardan kurtarmayi hep basarirdi. Ama ne yazik ki bu yasama evlada dedi.
Nasil unutulur; Maras, Corum katliamlari. Hamile kadinlarin, coluk-cocugun katledilmesi. Bir Fransiz atasozu vardir, eminim biliyorsunuzdur . Hafiza; siddete ugrayanlara verilen, bir tanri kralligidir
Cevik Bir denilen kisinin Cumhuriyet koridorlarinda gordugum zaman, sizin yaniniza ust kata aglayarak cikmistim. Gazete hala konakta idi. Gazetenin genel yayin Yonetmeni de o gunun tanigidir. (Ibrahim Yildiz) Ziverbey'in Albayi Cevik Bir Danismaniniz olmustu.
Siz bu af etme muhabbetini yeni soyluyor degilsiniz. Gazetenin icinde bazi yalakalar hala sizi asansorun kapisinda karsilayip ..Ah agbi yaziniz ne guzeldi. Elinize saglik diyorlar mi bilmiyorum. Size birileri gercegi soylemeli. Yazilariniz artik okunmuyor.
Zira yeni bir sey yazmiyorsunuz. Gecmis yazilariniza bir bakarsaniz goreceksiniz ki o yazilardan eser yok. Podyumlardan- sahnelerden patron karariyla transfer olmus gazeteci lerin yorumlari gibi... Formasyon aynen bu...
Size Ugur Mumcu'nun kaleme aldigi Ey halkim unutma bizi yazisini tekrar okumanizi, ama her yazi yazmadan okumanizi oneririm. Simdi yapmam gereken bir gorevim oldugu kanisindayim. (c)lhan Selcuk kosesine cekilip oturmali ! seferberligi. Ramada otel de anilarinizi anlatacak birilerini bulabilirsiniz. Veya yaninizda goturebilirsiniz.
Bir daha bizim acilarimizi hafife alarak bir benzetme yapmayin. Ilhan Selcuk'a yapilan iskenceyi kisisel olarak alip, hafifletmeyin! Buna hakkiniz mi var mi saniyorsunuz?
*ilhan Selçuk'un şahsına özel kaleme alınan bu mektup, "kamuoyu ile paylaşmak bir vazife haline dönüştüğü" için, yazarının özel izniyle yayınlanmıştır.
**Katilinin GENERAL oldugu iddia edilen TAYLAN OZGUR'un ablasi " *
akasha'nın daha katmerli olanı. bilinmezlikler içinde, siyah (dark) lalelerle dolu bir lalezarda, etrafı siyah güllerle kaplanmış siyah tabutunun içinde uyumaktadır gündüzleri. gece olduğunda ortaya çıkar, ve icra i sanat eyler. gündoğana kadar vakti vardır. tansökümüne yakın bilinmezliğe doğru yol alır batıya doğru giden red kit gibi.
akp denen siyasi mutasyon ürünü ile milli görüş'ün partisi saadet partisi dilemmasında kalan kişilere hiç çekinmeden yaptığım propaganda. böyle bir arkadaşımla karşılaştığımda aramızdaki hukuka da güvenerek burada yazmamın riskli olacağı argümanlarla başlayıp, necmettin erbakan'ın söylemleri ile devam edip "akp'ye vermektense saadet partisi'ne oy vermek onurluca bir tavırdır" diye bitiriyorum
örneğin bugün msn iletisi ampüller ile dolu birine bir diskur çekip ekşi sözlük'teki 100 akp gercegi başlığını gösterdim ve kendi ifadesi ile kafası karıştı. şu an ne yapacağı kesin değil. yine yıllardır görmediğim biriyle bugünkü karşılaşmam üzerine yaptığım propaganda daha etkili sonuç verdi ve adam saadet partisi'ne oy vermeye karar verdi. erbakan hoca yüce rabbimin inayeti ve üstün kerameti ile bu hizmetlerimi görüp cennet için bir endüljans ayarlar artık.
fethullah gülen'in bir vaazında bahsettiği baba. sayın hocanın dediğine göre ölmüşmüş. kuran yetimmiş.
kuran'ın babası olur mu, o baba kimdir nedir, ölür mü gibi soruların muhatabı ben değilim. muhterem hoca bahsettiyse vardır bir bildiği. merak eden ona sorsun.
son bir kaç yıldır yansımalarını görmekte olduğumuz fobidir. tabi tek fobileri bu değildir. alkollü içki satışlarının zorlaştırılması/engellenmesi gibi yansımaları vardır bu fobilerinin.
istanbul büyükşehir belediyesi'nin eski başkanı ali müfit gürtuna'nın eşi reyhan gürtuna tarafından alınmış radikal bir karardır. bakalım toplumda etkili olacak mı?
malum zihniyetin, biraz daha cesaret bulup pervasızlaştığında dere boyunda dinsiz, komunist, laik, kemalist, alevi, hıristiyan (kısaca kendilerine göre öteki olan herkes) cesetlerinden de bahsedebileceklerini akla getiren cesetler. bir zihniyet ifşası. önce bahsini ederler, güç ellerine geçince de uygulamaya geçerler. gerçi pratiklerini de gördük orada burada. görmedik değil.
türban eylemcilerinin samimiyetlerine dair bir done. akp iktidarında türban sorunu istedikleri şekilde çözümlenmemesine karşın akp iktidar olunca eylemlerin son bulması akla ister istemez ne derece samimi olduklarına dair şüpheler getiriyor.
ha haklarını yemeyelim akp iktidarı sırasında "bas ortusu icin beyaz yuruyus mitingleri" gibi bir atraksiyona giriştiler ama pek cılız kaldı. saman alevi gibi. eski heyacandan eser yoktu. ne de olsa hükümet kendilerinindi karşılarında düşman gördükleri laikler yoktu.
öncelikle duymamış olanlar için darfur nedir onu söyleyerek başlayalım. darfur sudan'da bir bölge. zenci müslümanlar yaşıyor. sudan ise kendine has bir şeriatla yönetilen bir islam ülkesi. araplar, zenciler, müslümanlar, hıristiyanlar derken bir sürü bölünmüşlük sözkonusu. devlet de yıllardır hıristiyan isyancılarla savaşıyor. neyse fazla dağıtmayalım konumuz darfur.
efendim bu darfur'da yıllardır katliamı da aşmış bir vahşet sözkonusu. orada yapılan vahşeti karşılayacak sözcük olarak akla soykırım geliyor. evet soykırım. son dört beş yıldır yüzbinlerce zenci müslüman arap din kardeşleri tarafından katledilmiş, milyonu aşkın kısmı da yerinden yurdundan edilmiş vaziyette. batı duyarsız. henüz kısa ve orta vadeli çıkarları sözkonusu olmadığındandır. batının duyarsızlığı ve çifte standardı konusunda fikir ayrılığı yaşayacağım kimse olduğunu sanmıyorum. ancak konunun diğer bir boyutu var.
konunun diğer bir boyutu var. şöyle ifade edeyim. biliyorsunuz türkiye'de gündemden düşmeyen bir israil filistin sorunu var. düşmemesini yadırgıyor değilim. düşmesin. nerede zulüm varsa insan olmaklığımızın gereği için zalime karşı mazlumun yanında yer almalıyız. bu ana ilkedir. filistin'de zalim israilliler, mazlum ise filistinliler. ülkemizde de islami kesim yıllardır filistin davasının en önde gelen bayraktarı oldu. ancak bu bayraktarlıkta şüphem de yok değil. acaba insani bir tavırla, zalime karşı mazlumun yanında zalime karşı yer almak tavrı mıdır bu? yoksa din kardeşliği mi tek saik? acaba zalim müslüman, mazlum yahudi olsa bu sefer tavırlar değişecek mi? zalim müslüman olunca "ama"lar mı devreye girecek? işte bu tür şüpheler.
şimdi önümüzde bir darfur olayı var. tek tük enformasyon kırıntısı haricinde katledilen, tecavüze uğrayan, yerinden yurdundan edilen yüzbinlerce insan hakkında pek bir malumatımız olmuyor. gündeme gelmiyor bu trajedi. camilerde yapılan filistin gösterileri, islami medyada oluşturulan filistin gündemleri geliyor aklıma. bir de darfur konusundaki suskunluk. gerçi filistin filistin diye duygu sömürüsü yapıp, oy devşirip sonra israille en sıkı işbirliğini yapanları da var ya neyse. darfur'da zalim de müslüman, mazlum da. zalim şeri yönetimin paramiliter güçleri. yurdumdaki muhterem din kardeşlerim dut diyetine girmiş vaziyetteler. acaba "senin mazlumun, benim mazlumum" ayrımı mı yapıyorlar? ancak bu suskunluk doğru değil. bu suskunlukta pis bir riya sırıtıyor. mazlumun dini milliyeti olmaz. insaniyet mazlumun ve zalimin dinine milliyetine bakmadan mazlumun yanında yer almayı gerektirir. gerçi ideal noktada islamiyet de bunu gerektirir. hz. muhammed'e ait olduğu söylenen bir sözle kapatalım. "haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır"
laik(!) türkiye cumhuriyeti'nin sağlık bakanlığı tarafından yapılan müfettiş yardımcılığı sınavında sorulan soruymuş. "namaz nasıl kılınır?" gibi bir soru da değil. doğrudan "namaz kılar mısın?" şeklinde sorulduğu iddiası var. başka sorular da var. haberi veren hürriyet. aydın doğan medyasının da güvenirliği yerlerde ama gördüklerimiz ve bildiklerimiz yüzünden gerçek olma olasılığı yüksek. al sana laik türkiye!