her ne kadar severek alışveriş yapsam da bazen sorunlar yaşadığım sitedir ama dönüp dolaşıp gene buradan alışveriş yaparım. 20 ocakta aldığım sipariş hala gelmedi mesela https://kargotakiptr.com/trendyol-kargo-takip buradan sorguladığımda yolda görünüyor trendyol siparişlerim sayfasında da öyle, nereye götürüyorlar acaba kargomu
Garip bir duygudur. insana seneler sonra entry girdirir.
Hayallerine karşı çıkar. Planlarına, hayat beklentilerine. Ama korkularını yener.
Başka bir kıtada yaşama hayalim oldu hep, üniversite bitince Türkiye'ye dönmem ve Avrupa'dan başka bir kıtaya geçerim dedim. Bol bol gezerim, kimse nereyi gezmek istediğime karışmasın istedim. Son sevgilim ile ilişkim o kadar sorunlu bitti ki, sevgi kelimesini bir daha ağzıma almaktansa bekarlığın tadını çıkarırım diye düşündüm. Fi zaman sonra nasılsa karşıma bir kadın çıkar diye hayal ettim. Yaşım genç dedim, arkadaşlarımın patır patır evlenmeye başladığı son 2-3 senede hayatımdan çok memnundum.
Mayıs 2018de K.N. ile tanıştığımda Ocak 2019'da başka bir ülkede olacağım belliydi. Ama bu ilişkinin böyle bir şeye dönüşeceği değildi. Çok uğraştım kaçmak için, gerçekten çok uğraştım. Seksten fazlasını istemediğimi düşündüm başta, ama onun özel cazibesine karşı koyamadım. Sürekli gezdiğim için nasılsa bir noktada o beni unutur, ben onu unuturum diye düşündüm. Ama çok özel bir insan olduğunu bir süre sonra fark ettim.
Taşınmadan önceki 3 haftanın nerdeyse tamamını birlikte geçirdik, birlikte yaşadık hatta. Ama gideceğimi bile bile son günleri birlikte geçirmekti belki de hatamız, belki de hiç bu noktaya gelmemeliydik. Haziran'da yazsam benimle konuşur mu? Önümüzdeki haftaları ağlayarak mı geçiririm yoksa rebound bi şeyler bulup kafamı mı dağıtırım bilmiyorum. Bildiğim tek şey özleyeceğim. Her şeyini.
35bin kisilik, 6bin km2 büyüklüğünde bi köy-ülke. 1 saat oncesi itibariyle Birleşik Krallık toprağı sayıldığını öğrenmiş bulundum.
Cadiz'de tatil yaparken bir günlüğüne gidip maymunları göreyim, taşın ustune çıkayım falan diye sakin aklınızdan geçirmeyin, kapıdan çevirirler.
Fas ile olan Ozel bir anlaşmadan dolayı militan tipli Faslılar girerken size el sallarlar, siz de kapıda elinizde -icinde AB oturma izni de olan- yeşil pasaportunuzla kalakalirsiniz. (bkz: hedef 2071)
dün şampiyonluğu kaybetmenin üzüntüsü, üstüne gece Kobe'nin son maçını izlemek derken bayağı kötü bir gün geçiriyordum. şu maçı izlerken tek isteğim bana biraz moral olmasıydı aslında, ama odada beni zıp zıp zıplatıp bas bas bağırtarak mutluluktan havalara uçurdu. aşığım şu takıma.
spoilerlara girmeden önce uyarı yapacağım, önce film hakkında genel düşüncelerim:
* müzikler çok iyi olmuş. hans zimmer çok yavan kalır diye korkuyordum aksiyon sahnelerinde, kendisi daha ziyade senfonik müzikleriyle ünlü malum. junkie xl aksiyon sahnelerinde ağırlığını koymuş, muhteşem bir soundtrack çıkmış ortaya. yarın ilk işim o olacak zaten. (bkz: seni bulacam olm)
* filmin görselliğinden hiçbir şüphemiz yoktu, zack snyder'in görselliğe verdiği önemi hepimiz biliyorduk. ama senaryosu da çok sağlam olmuş, "batman superman dövüşüyo sonra birlik oluyolar doomsday'e karşı eheheh" diyen ergenleri dinlemeyin ve gidin filme; senaryoda boş nokta ben bulamadım, çok güzel kurgulanmış.
* batfleck çok iyi bir batman olmuş, sesi karizması ve hatta fiziği ile cuk oturmuş. zamanında ahını almışım, özür dilerim. *
filmin genelindeki koyu ton bazen fazla kaçıyor sanki. tamam dc marvel'dan kat kat daha ağır kahramanlara ve dolayısıyla karanlık bir havaya sahip. ama filmde hiç gündüz görmedik en baştaki mahkeme sahneleri hariç, bütün film gece geçti.
nolan'ın takıntısı haline gelmiş "batman gerçek bir insan" tezini snyder da benimsemiş gibi görünüyor. martha'yı kurtarmaya çalışırken silahlara fırlayan o küçük deaktivasyon metallerini yakın çekimde falan göstermesi nolan'ın her şeyi açıklayan kamera çekimlerini anımsattı bana. (ne demek istediğimi anlamayanlar, tdk başındaki batman'in sahnelerine göz atabilirler.)
doomsday'den beklentilerim çok yüksekti, böyle pat diye ölmesini beklemiyordum açıkçası. hem niye böyle duygusal bir finiş yaptıklarını da anlamadım, bu işlere girmeden de güzel bir final yapabilirlerdi halbuki.
son olarak filmin ilk yarısına, ikinci yarısına göre daha fazla emek verilmiş gibi hissettim. filmin ilk yarısında çalışanlar her şeylerini vermiş, ikinci yarıda "hadi artık beyler yeter bu kadar" diyerek biraz daha az uğraşmışlar gibi geldi. tabi az uğraşılan filmin bütçesi 400 milyon dolar olunca, böyle şeyleri söylemek "sen kimsin lan dalyarak" tepkisini göze almak demek oluyor. *
son olarak, aquaman inanılmaz olmuş. wonderwoman'a girmiyorum bile, ağzım açık seyrettim. 80ler dizi versiyonunda daha memeli bir abla vardı, burda daha atletik bir güzelle çalışmışlar; çok güzel oturmuş. (bkz: gal gadot) casting yapanın ellerine sağlık. bi tek flash'e ısınamadım, amazing spiderman'deki cool hipster havası vardı. umarım öyle bir karakter yaratmazlar. (evet bu eleştiriyi 4 saniyelik görüntüye dayanarak yaptığımın farkındayım)
eylül sonunda, 5 senelik emektar bilgisayarim icin 8 gb ram siparis ettim web sitelerinden. ama bir sorun oldu ve ram bilgisayara uymadi, internette arastirip her seyi denedim. Ama olmayinca da geri gönderip parami almak istedim. önce bana yaklasik 3 Saat boyunca salak muamelesi yaptilar, 'sunu da denediniz mi?' diye onlarca web sayfasi gönderdiler. israrli bir sekilde parami istiyorum dedim ve sonunda Kabul Edip geri gönderim formlarini bana mail olarak ilettiler. durum bu noktada daha da ilginclesti. 30 ekim'de ramleri ingiltere'ye geri gönderdim, 30 gün sürüyor gönderim dediler kasim ortasinda sordugumda. Aralik basinda da "10 is günü icinde paranizi alacaksiniz" dediler, ama hala hicbir sey göndermediler.
sezon sonu emekli olacağını resmi olarak ilan ettiği yazısını okuyunca gözlerim doldu gece gece. şimdi gözlerim dolduysa son maçını izlerken neler hissedeceğiz kim bilir.
o zamanında alex'e takmıştı, bu da geldi van persie'ye taktı. eğer bu takıntısından kurtulamazsa sezon sonunu göremez.*
ayrıca; ligde volkan şen'i daha çok kullanması lazım, adam geçen sene bursaspor'u sırtında taşıdı, ligi biliyor. mesela kadıköy'de nani-volkan-alper-markoviç + van persie yapıp arkalarını topal ile kapatabilir. (hani defans falan demeyin, kadıköy'e gelen her takıma -derbiler hariç- 5 atmamız lazım bu kadroyla.)
he bi de: shaktar maçından sonra "bu takıma zaman tanıyın, muhteşem bi' futbol oynatıcam" demişti. aradan tam olarak 2 ay geçti..
almanya'da liseden başarıyla mezun olan erkektir. latinceyi iyi öğrendiği takdirde, isterse 9-10 dili kolaylıkla öğrenip çatur çutur konuşabilir zaten.
oktoberfest bu olayın turistler için olan ismidir, bavyera'da genelde yerel halktan kimse "oktoberfest'e gidelim mi?" demez. genelde burada "auf die Wiesn gehen" söz öbeğini kullanırlar.
alex'e, aykut kocaman'a ve ersun yanal'a yapılanları en iyi açıdan izlemiş ve hiç sesini çıkarmamış yeni fb teknik direktörü. olympiakos maçı sonrası basın toplantısında kendisine yöneltilen "ersun yanal'ın ses kaydı hakkında ne düşünüyorsunuz" sorusuna ise "bu konuda konuşmak istemiyorum" yanıtını vermiştir.
futbolculuğunu hiç bilmem, takımı aykut kocaman gibi bayık pas futboluyla oynatmış * ve oynatacak olması da ersun hocamın deyimiyle 'çok da sikimde de değil'; ama böyle olaylara tanıklık olup çıt çıkarmadığına göre sağlam mide var adamda demek ki.