atamız ve ismet paşamız arasında geçen bir diyalogla açıklığa kavuşabilecek olan durum:
ismet: paşam gericiler size düşman, demek ki zamanında iyi koymuşuz!
atatürk: hah ağzını öpeyim ismet, tam da lafı gediğine oturttun namıssız seni (gülüşmeler)
ismet: ee sizle takıla takıla biz de kaptık bir şeyler..
atatürk: bunları ezeceğim ismet, günü gelecek öldürmediğim her gerici için bana küfredeceksiniz!
ismet: yok paşam, sizi koruma kanunu yapacaktık ya unuttunuz mu?
atatürk: o da doğru..
ileri görüşle yapılmış bir tespittir. tabii ki mustafa kemal'den önce yaşamış bir bilim adamının nasıl olup mustafa kemalle alakalı bir söz söylediğini merak ediyorsunuzdur.
şöyle demiş charles darwin:
''bütün ırkları teker teker incelemem sonunda, en şaşırdığım ırk türkler olmuştur. zira türkleri incelediğimde, genlerinin yunan, ingiliz ve fransız genlerine doğru kaydığını gözlemledim. bunun sebebinin ne olduğunu tam olarak bilemiyorum. ancak bunu durdurabilecek biri gelmezse, türklerin isimleri yorgo, michel, pierre vb.. isimlerle değişmek zorunda kalacaktır.''
işte darwin'in bahsettiği adam 1881 yılında doğdu.. genlerimizi kurtardı. ırkımızı daim kıldı.
not: türlerin kökeni isimli eserde bulunup, sonraki baskılarda atatürk düşmanı bilim adamları tarafından çıkarılmış ve öyle tercüme edilmiştir. orjinalini bulmak zor olduğundan, kaynağı veremiyorum. biz atatürk evlatları için zaten kaynağa ihtiyaç yoktur. pragmatik bilgiye göre de zaten eğer bilginin işe yararlılığı deneyimlenmişse, o bilgi gerçektir.
velhasıl, yunan olmamamızın sebebi eğer mustafa kemalse, darwinin böyle bir şey demiş olması da muhtemeldir.
döneminde hz. osman aleyhtarlığının üst seviyeye çıkması sebebiyle, hz. osman'ın yahudi olduğuna inanan bir adamı bu görüşünden vazgeçirmek için her yol denenir; ancak başarılı olunamayınca kendisine gidilir. imam ı azam adama gider, evine girer ve şöyle bir diyalog gerçekleşir:
imam-ı azam: oğluma kızını istiyorum.
adam: iyi ama nasıl biridir ne iş yapar?
imam-ı azam: oğlum çok iyi huylu, zengin, akıllıdır; ancak tek bir kusuru var kendisi yahudidir.
adam: öyle şey mi olur? bir yahudiye nasıl kızımı veririm?
imam-ı azam: sen kızını bir yahudiye vermiyorsun da, allah'ın en sevdiği kulu peygamber (sav) iki kızını bir yahudiye verir mi?
muhtemelen shakespeare'in oyunlarının neden yüzlerce yıldır, binlerce defa güncellenerek veyahut orjinal haliyle sahnelenip durduğuna da anlam veremeyen bir zat'ın; bir eseri birçok defa okuyup, her okumada farklı anlamlar çıkarılabileceğini savunanları ''mal'' diye nitelemesidir.
+ marlboro içilir mi lan? 5 lira veriyorsun her gün yazık..
- veririm nolcak seviyorum, başka sigara içemem.
+ peki 5 liran yoksa?
- o zaman zaten marlboro almışımdır.
polisliğini yerine getirmek için bi önemi olmayan aktivite. kuran okumak, kul olarak her müslümanın görevidir; ancak polisin okuyup okumamasının mesleğini ifade etmede bir etkisi olmaz. iyi anlamda olacaksa ne ala, ancak son olaylara bakıldığında kuran'dan zerre kadar fayda almış gözükmediler.
jj rousseau'dan toplum sözleşmesini hediye ediyorum kendilerine.
arap alfabesi'nin ''zor'' oluşudur. birinci yanlış; osmanlıca fars alfabesiyle yazılır, arapça değil. dilin içeriğine bakıldığında evet, arapça kelimeler çoktur. günümüzde de birçok arapça kelimeyi kullanıyoruz zaten.
burada yapılmak istenen neydi? fars alfabesinin ''bizden'' olmayışı, dolayısıyla da özümüze dönme amacı mı?
öyleyse şu sorulabilir: latin alfabesi ne kadar ''bizden'' idi? amaç tabii ki de tamamen batıya entegre olmuş bir toplum yaratma çabasıdır. dil, tarih, kültür ve dini yok etmeksizin de bu gerçekleşemezdi.
osmanlıca'nın zor olduğunu savunan biri aptaldır. hangi dil kendi milletine zor gelir benim akılsız evladım? bir çinli ''ya benim dilim çok zor değiştireyim'' der mi? hangi millet şu zamana kadar dilini değiştirmiştir ve gerekçe olarak ''zor''luğunu göstermiştir? bir dilin zor olup olmadığı, o dili sonradan öğrenenler için geçerlidir sadece.
yani örneklemek gerekirse;
japonca, dünyanın en zor dillerinden; fakat japonlar için en kolay dildir.
rusça, yine zor dillerden; fakat ruslar için en kolay dildir.
bunu bir aptala anlatır gibi anlattığımın farkındayım. böyle yapmak zorundayız; çünkü kemalistler, mustafa kemal'in en akılsızca icraatlerini bile allah'ın emriymişçesine benimsemeyi vazife olarak bildiklerinden, mantıklarını kullanamazlar.
osmanlıca yazım kolaylığı, kelime zenginliği bakımından günümüz türkçesiyle yarıştırılamayacak kadar mükemmeldir.
günümüzde dahi öğrenmesi hiç zor olmamakla birlikte, o dönemde medrese eğitimi görmüş kişiler için hiç mi hiç zor değildi.
arapça ve farsçanın bile 1-2 yıl içinde ileri düzeyde öğrenilebileceğini düşündüğümüzde; osmanlıca'nın, yani türkçenin yazımda farklı ifade ediliş biçimini öğrenmenin zor olduğunu kimse söylemeyemez.
not: he ben aptalım, öğrenemiyorum diyorsan da o senin problemin. kendi beceriksizliğini tüm topluma mal etme. atalarımız senin aptallığın sebebiyle, aptal olarak damgalanamaz.
moderatörlerin ırkçı olmasındandır. atatürk'e en ufak laf edilince hemen silik yersin, dine hakaret edildiğinde fikir özgürlüğü olur. kürtlere küfredilir sorun yok, milliyetçilere laf et entry silinir. keşke moderatör seçerken adam olma şartı da koysalarmış.
evlatları tarafından yadırganmayacak sözdür. atatürk'ün ne kadar seksi bi lider olduğunu hepimiz biliyoruz sonuçta. neden bunu atamız söylememiş olsun ki?
ismet paşamızla şöyle bir diyalogları olduğu nakledilir:
ata: ismet bugün nasılım?
ismet: harikuladesiniz paşam, her zamanki gibi..
ata: sanırım şu fransız albayın kızı bana yazıyor *
ismet: size yazmayacakta bana mı yazacaktı:p
ata: ee seksiyim sonuçta..
her insanın, istediğini istediği gibi yapabilmesinin sağlanması.
gelişmişlik tamamen özgürleşmeye bağlıdır. bu açıdan malezyanın türkiyeden çok daha gelişmiş bir ülke olduğunu iddia edebilirim.
türkiye için özgürleşme nasıl olur?
şöyle ki;
giyim şeklinin toplumun her alanında isteğe bağlı olduğu
çocuklara andımızın zorla okutulmadığı
ateistlerin dayak yemediği
alevilerin ibadetlerini tamamen kendi istedikleri gibi yapabilmelerinin sağlandığı
medreselerin yasal olduğu
kürtçenin serbest bırakıldığı
atatürk'ün ve devrimlerinin tartışmaya açılabildiği
cumhuriyete ve varolan düzene fikirlerle karşı çıkılabilindiği
askerliğin isteğe bağlı olduğu
milletvekillerine dokunulduğu
halkın değil anayasanın halka uyduğu
eğitimde faşist çocuklar yerine hak yemeyen çocukların yetiştirilmesine olanak sağlandığı