Gazeteci Murat kaya tarafından bu yıl başlarında bestelenen çok güzel bir Fenerbahçe marşı.
Açıkçası çok uzun zamandır gördüğüm en güzel Fenerbahçe marşı. Dün Fb'nin hazırlık maçını izledikten sonra maç sonunda çalmış ve dikkatimi çekimştir.
Arkadaşlar büyük şampiyonlukların büyük hikayeleri, büyük ilham kaynakları ve herkesi bir araya getiren çeşitli parametreleri olur. Bu marş da o parametrelerden, o ilham kaynaklarından birisi olacak umarım. Bu marş taraftar arasında daha da yaygınlaşmalı ve dilden dile gezmeli, çocuklar mahalle maçlarında böyle marşları söylemeli.
Bilgisayar bileşenlerinin devre tasarımları, mikroişlemcilerinin kodlanması, elektronik tasarımlarının yapılması gibi dijital çamaşır makinesi kontrol panelinden parmak izi okuyucalara kadar çok geniş bir alanda iş yapabilen mühendsilik türüdür.
Geçen gün:
"donanım mühendisi mi olsak la; mikroişlemci falan kodlar, devre tasarlarız, kablo bağlarız *"
dediğim arkadaşım "sen belanı arıyorsun galiba preytor" şeklinde bir karşılık vermişti. Sanırım haklıydı.
Lafın özeti bilgisayar mühendislerinin bulaşmaktan pek hoşlanmadığı, daha çok mekatronik ve elektronik mühendislerinin iş yaptığı bir alan olarak söylenebilir.
Çok kritik olan zaman dilimidir. Ayrıca onun 15 gün sonrası da öyledir ve inanır mısınız onun 15 gün sonrası da...
Esir aldı kodumun virüsü topumuzu.
hepinize esenlikler olsun.
ytü'nün bugün itibarıyla canlı olarak uzaktan eğitime başlayacağını iddia ettiği platform.
akademisyenler ve biz kamera ve mikrofonlarımızı bağlayıp 90 kişi aynı anda ders yapabilecekmişiz.
bizim bölüm geneli gülüp geçti tabii durumun gerçeklenebilirliğine ama başarılmasını isterim. şunu da eklemeden geçemeyeceğim, sabah 9'da ilk ders olmasına rağmen sistem hala kapalı ve muhtemelen geliştirme aşamasında.
Yazdıklarınızı sadece bu sözlükteki mizah ve düşünebilme seviyesi belli bir seviyenin üstündeki insanlar okuyor ve gülüp geçiyor sanıyorsunuz ama burası her gün binlerce yazar olmayan insan tarafından okunan bir "sözlük".
Böyle salak salak fantezilerinizi kendi içinizde yaşayın. Ciddi meselelerle dalga geçmeyi bırakmak için illa sizin mi acı çeken tarafta olmanız gerekiyor.
Şüphesiz ki Karşınızdaki akademisyeni şok edecek eylemdir. Bu hareket Hocanın bakış açısına bakış açısı katacak, dönem notunuzu da ziyadesiyle arttıracaktır.
Fikri ben verdim, size kolay gelsin arkadaşlar. Evet.
bir ülkede yaşanabilecek en vahim durumlardan birisidir.
ve bu sürekli oluyor, sürekli, her zaman.
en basitten en karmaşık işlemlere kadar insanlar hakkı olanı neredeyse hiçbir zaman tartışmasız, kavgasız, gürültüsüz elde edemiyor. bunun yeterince kötü olması yetmezmiş gibi zorla hakkını alan kişi bunun işe yaradığını farkedince gitgide zorbalaşıyor, her işi böyle çözmeye yöneliyor. hiç iyiye gitmiyoruz arkadaşlar.
ah ne bela bir şeydir. basit gibi görünse de iç kemiren, can sıkan bir özleme biçmidir. hele bir de o muhabbeti asla o eski günlerdeki gibi yapmak mümkün değilse...
geçmiş olsun arkadaşlar.
iyi geceler.
"şiirde bilim kullanmak" şeklinde de açılabilecek başlıktır. yani ilk * giri bunun üzerine olacak.
bu ikiliyi bir araya getirmek hem şiir hem de kullanılacak ilmin üzerine biraz daha geniş bakabilme yeteneği ve yetkinlik gerektirir. böyle bir şiir yazarken eserin söz dizimindeki sanatı bozmamaya, şiiri bir makaleymişçesine bilimsel terimlere boğmamaya ve bunun yanında da kullanılması olası bazı ifadelerle bilimsel gerçeklerle ters düşmemeye dikkat edilmelidir.
kişi iyi bilmediği bir bilgiyi edebi bir eserde kullandığında bazı komik durumlarla karşılaşılabiliyor. bunun en bilinen örneklerinden birisiyle erol evgin'in " işte öyle bir şey" şarkısındaki şu dörtlükte karşılaşabiliriz:
"hani bir yağmur yağar da bazen
hani gök gürler ya arkasından
hani şimşekler çakar peşinden
işte öyle bir şey, işte öyle bir şey"
burdaki ironi ortadaki iki dizenin bilimsel olarak doğru olmamasındadır. dikkatli okursanız "hani gök gürler ya arkasından", "hani şimşekler çakar peşinden" ifadelerinin sırasının yanlış anlatıldığını farkedebilirsiniz. bilindiği üzre ışık ve sesin hız farkından ötürü önce şimşek çakar, sonra gök gürler.
biraz da kendimizi gömelim:
bu gün karadelikler hakkında okuduğum bir makalede iki üç hafta önce yazdığım bir şiirde benim de erol evgin misali bir hataya düştüğümü farkettim. bahsi geçen yazıda, son araştırmalara göre bir karadeliğin iç sıcaklığının 1 kelvin derecenin 0,35 milyarda birine yakın olduğunu okudum. 1 kelvinin -272 santigrat derece olduğunu düşünürsek karadeliklerin iç kısımları düşündüğümün aksine hayli soğuk yerlermiş.
bahsedilen şiirin:
"sensiz, bir karadelik gibi yanar içim gösteremem.
seni çağırır, seni söyler tüm hissim, dileklerim.
tüm mutluluğu emsem sensiz, huzura eremem.
durma süzül bekleyeceğim seni, heep beklerim."
şeklindeki dörtlüğünde geçen "sensiz, bir karadelik gibi yanar içim gösteremem" dizesinde "sensizken bir karadelik gibi karanlık görünürüm ama aslında içim alev alev yanar, sıcaktır" mantığıyla kurduğum söz dizimi, karadeliklerin iç kısımlarının asıl soğuk yapısı nedeniyle anlamsız bir vaziyete düşmüş oluyor.
bu saatten sonra değiştiremem de bu dörtlüğü, kaldı artık böyle ne yapalım?
uzun bir giri oldu, diyeceklerim bu kadar arkadaşlar. umarım okursunuz. *
karşısına Her yerden erectov'un malum profil fotoğrafı çıkan yazarın haklı isyanıdır.
Arkadaşlar siz de 3 farklı başlığa "Mutant erectov peşimi bırak" şeklinde giri girerseniz bu dertten kurtulabilirsiniz.
insanın karşı koymakta hayli zorlandığı isteklerin başında gelir.
karşınızda başını eğip tatlı tatlı bakan kızın kakülsüz neye benzeyeceğini düşünmek acayip bir gerginlik sebebi. artık bizim bakkalcı selim abiye mi benzer, saçlarının ortası dökülmüş eski orta okul müdürümüze mi benzer kestiremiyorum.
25 Kasım 2018, 05.23 itibarıyla gerçekleşen; sözlüğün, buraya kayıt olduğum tarihten bu yana gördüğüm en düşük çevrimiçi yazar sayısında bulunması durumudur.
2.abdülhamit tarafından balkanlardaki çetelere karşı gerilla savaşı yapmak için kurulmuş ve başarılı olmuş taburlardır.
daha sonraları payitahtın savunması darbe yapmasından korkulan mektepli subaylar yerine bu askerlere verilmiştir. ittihatçılara karşı başlatılan 31 mart vakası da avcı taburlarının başından çıkmıştır.
avcı taburları hareket ordusuna karşı abdülhamit'in emrine karşı gelerek savaş pozisyonu almış ve az sayılarına karşın istanbul'u 3 gün ittihatçılara bırakmamışlardır. "Hamidiye alayları" ile birlikte 2. abdülhamit'in kurduğu dikkat çekici bir başka birlik.
insanın Uzun süre bir şekilde beslenemediği konularda yapmak zorunda kaldığı veya isteyerek gerçekleştirdiği eylem.
Genelde bu fiil öbeği "para" için kullanılsa da zaman gibi, gençlik gibi, sabır gibi, sağlık gibi, yaşama sevinci gibi pek çok daha acı kavram için de yapmaya zorlanabiliyor insan bu haltı. Şükür ki para için bunu yapabilecek kadar ne zengin ne de vurdumduymazız, biz de diğerleri için yapıyoruz.
görünüşü itibarıyla bana maradona'yı anımsatan yeni malatyaspor'un sağ kanat oyuncusu.
bugün yaptığı işler ve sondaki golü oyunun kaderini değiştirdi adeta, çok beğendim. yüksek top kontrolleri ve yeri geldiğinden adam eksiltme özelliği çok iyi. bu sebeple arkadaşları kendisine güvenerek iş yapabiliyor, uzun top atabiliyor.
ileride iyi yerlere geleceğini düşünüyorum da 28 yaşındaymış zati.
yazık etti gs'ye ahahah. *
Önce, asansörün yazılımını yazan mühendise çeşitli hakaretler eşliğinde merdivenlere doğru yönlelmenizi sağlasa da "6 kat asansörsüz nasıl çıkılır?" Sorgulaması yaptırarak çağırma butonuna yeniden basmanızı sağlayan asansördür.
Ailenin haylaz ama yine de sevilen bireyi gibidir. Ne kadar kızsanız da vazgeçemezsiniz.