bugün başörtüsünü kadınlar sadece dini bi emir olduğu için takmazlar. geleneğidir göreneğidir başka bişeydir herneyse.
farzediyoruz ki hepsi dindarlıktan örttü başını. bunun evlat yetiştirme tarzıyla ne gibi bi ilgisi olabilir.
başı açık anne de yavrusunun başını şefkatle okşa, kapalı olan da.
başı açık anne de yavrusunu binbir sıkıntıdan koruma içgüdüsündedir, kapalı olan da.
başı açık anne de yavrusunu gözünden sakınır el üstünde tutar, kapalı olan da.
başı açık anne de yavrusuna ahlak eğitimi verebilir, kapalı olan da.
başı açık anne de yavrusuna titizlenir, kapalı olan da.
annelik içsel bi duygudur. hani beyindedir diycem, üstündeki saçla örtüyle değil ama o da değil. olay kalpte bitiyo.
ki Allahu teala "cennet annelerin ayakları altındadır" buyurmuştur. Başörtülü anneler değil yalnız..
iyi bişeydir, hoş bişeydir, lakin kendi içinde bir mantık da barındırabilmelidir.
kavga dövüş ihtiras dolu aşklar da var dünyada. lakin kısa süre sonra bu ihtiras hali eşler arası saygısızlığa dönüştüğünde sonuç hepimizin de bildiği yere doğru yollanıyor. istisnaları tenzih ederim.
allah herkesi müslüman olarak dünyaya getirir, kimseyi kendisine inanmıyor olarak yaratmaz. kimi müslüman ailede büyür kimi gayri müslim, kimi ateist. gayri müslim ve ya ateist kesime de hayatı boyunca doğruyu görebilmesi için fırsatlar çıkarır. akıl, mantık, fikir, irade denen şeyler vardır insanlarda ve bunları doğru şekilde kullanırsa doğru yolu da bulur. yok kullanamazsa da kendi bileceği iştir, her koyun kendi bacağından asılır.
kendisi zaten mutsuzken, hiç olmazsa gülümsemesiyle bir başkasını mutlu edebilmeyi uman insandır. kendini düşünmez başkası için yapar bunu. taktir edilesidir.
evdekileri de uyandırmıyosa sorun teşkil etmeyecek babadır. hışırdatmadan gazete okusundur. hatte gürültü yapmamak kaydıyla kahvaltı bile hazırlayabilir.* ama çıt yok bak, lütfen baba.
sadece iş anlamında değilse çalışmak, pazartesi sınavı olan kişinin yapacağı gına getirici eylem. millet çıkar dışarı gezer tozar sen hapsolursun evin içine, eve de değil odana hatta. bi de çalışamayınca oturur sözlük başında vakit harcarsın böyle. sonra ne olur bunun adı? pazar günü çalışamamak olur. buyur burdan yak.
toplumu gruplara bölmenin, daha sonrasında o grupları birbirine düşman etmenin ilk adımı. önceleri sadece ben- sen iken sonrada "sen" iyice uzaklaştırıldı ve öteki oldu. ben ile sen arkadaşlarken, "öteki" ben'in düşmanı oldu, öyle gösterildi. tekrar ben-sen olunabilse keşke, biz olsa. güzel olurdu.
türbanlı olup bacak hatlarını belli edecek mini etek giyen kızlardır. şahsen bacaklarını gösterenini görmedim, genelde külotlu çorap giyip tenlerinin görünmediğini savunarak içlerini rahatlatırlar. "iyi de biyerim gözükmüyo kiieee" tarzı cümleler kurarlar. kimi buna cidden inanır, kimi bunun arkasına sığınır. örtünmek insanın içinde olmadıktan sonra, onu gerçekten istemedikten sonra, ne kadar örtünmeye çalışırsan çalış bi yerden fire verir. örneklerini sıkça görüyoruz.
günün her anında olandır, yaşayan biri olarak konuşuyorum.
türbanlı türbansız diye ayrılmak yetmez, bir de sırf türbanlı olduğun için - gerçi bu türban lafından da hoşlanmıyorum benm gözümle başörtüsüdür, başımı örterim- laf yersin, insan dışı birşeymiş muamelesi görürsün.
binersin otobüse. tam karşında oturan 60 yaşlarındaki sarı saçlı o klasik teyze bana uzun uzun bakar, bakar, bakaar.. en sonunda benim de duyacağım yüksek bir sesle "daha fazla dayanamıycam, en iyisi başka bi yere oturayım ben" der ve kalkıp başka bir yere oturur, tahammül sınırı budur. bense orda mors olurum. aynen böyle ayrılırsın işte türbanlı türbansız diye.
iyi yazmak kötü yazmak diye ayıramayız bence ama kabak gibi sırıtan kızların değil erkeklerin yazdıklarıdır aslında. beyni vücudunun alt yarısında olup da kendini belli edenler erkekler maalesef, iyi yazmak bu mu ki?
aramakla bulunmaz aşk, o seni arar ve bulur. onun için aşkı bulamamak diye birşey yoktur, aşkın seni bulamaması diye birşey vardır. o zaman ne yapmıyoruz? * "saklanmıyoruz". elma desin aşk, biz de çıkalım. misler gibi.
neye, hangi soruya cevap veremediği, bir de cevap mı veremiyor yoksa cevap vermeye tenezzül mü etmiyor bu önemlidir. başını neden örtüyosun ulan örümcek tarzı bi soru sorarsan, tabi alamazsın cevap çünkü "madde 1: insan olmak". yok yani, hayvan gibi sormaya devam edersen yine cevap alırsın da aslında, konsept azcık değişir. onun dışında kalktın kıza adam gibi sordun, öğrenmek istiyosun. kızın mantıklı bi sebebi varsa kibarca izah eder, anlamak istersen anlarsın, anlamak istemezsen kız kılı kırk yarsa anlayamazsın. yok eğer izah edemiyorsa da olaylar kızın dışında gelişiyor demektir. aile baskısı vs.
bir de başlığı açan kıymetli(!) bluevelve, hayatta başka amaçların olsun!
sınavlara bir kaç gün kala kafaya çeşit çeşit, alakalı alakasız şeyleri takmış olmaktır. biri der ki yarım saate geliyorum mesaj atcam sana, yarım saat geçer mesaj beklersin, gelmez. öyle gözün telefona takılıp kalır arada dersine bakarsın aklın yine ordadır. sonra baya çalıştım sanar notlarına bakarsın ki bi kaç sayfa okumuşsundur. üstelik okumak da yetmez ezberlemek gerekir onları falan filan. çok dertliyim sözlük.
sizin türban dediğiniz örtü onların başörtüsü dediği örtüdür zaten, türban ismini kullananlar da ona o ismi takanlardır. üstelik siyasi simge değildir sizin deyişinizle türban/benimkiyle başörtüsü. hiç bir siyasi amaç uğruna hayatlarını bir örtünün içinde geçirmez kadınlar, aptal değildir çünkü. sen don atlet gezerken ortalarda püfür püfür oh ne rahat, o başını örtüyorsa çektiği sıkıntıyı da bilmezsin elbet. kolaymış gibi gelir ama değildir. yazın sadece bir saat için başını ört de çık dışarı sonra düşün hangi insan diyasi bir amaçla yapabilir bunu diye. ama düşünmek için akıl gerekir, önce bi onu temin etmek lazım. haliyle.
ne kadar yapılsa da diş ipi kullanma gerekliliğini ortadan kaldırmayan eylem. diş ipi de kullanın canlar, bak hep arayüz çürükleri oluyo sonra oralarda. yazık günah.
duvarların üstüne üstüne gelmesi, ya da o evde hatırlamak istemeyeceğin şeyleri yaşamış olup aklına gelio durmasından korkmak. gerçi gitsen de yaşanmışlıklar seninle, kalsan da. öylesine bi kaçış yolu demek ki.
kendisini yetiştiren kişilerin türbanlılara olan kin, nefret vs. -ya da herneyse adına ne koyuyorsanız- duyguları sayesinde çocukta gelişen bir "aha öcü" duygusudur. yoksa insana yakışmayan kıyafet gören çocuk korkarmış, yok bilmem neymiş, durumun böylesine saçma sapan bişeyle uzaktan yakından alakası yoktur.
herneyse. özetle çocuk korkmaz, ailesi ona korkması gerektiğini öğretir. kendileri korktuklarından bazı bazı. korkmayın lan, şeker şeyler.