asosyallord
0 (düz adam)
on birinci nesil yazar 1 takipçi 10.26 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    serserilere verilen akıl almaz ayar

    19.
  1. delilik belirtileri

    5.
  2. Sözlükteki bazı akıllıların iddaa ettiği gibi Kendi kendine konuşmak ve gülmek olmayandır.
    1 ...
  3. uludağ sözlük te takip edilesi tek yazar

    14.
  4. libegafrate

    4.
  5. Tanım : bir zamanlar muhabbet etmişliğim olan 11. Nesil çaylak, gerçi neden çaylağa çekildiğini anlamayadım, kendisinin entrilerini son derece farklı ve başarılı bulurdum. Kendisine hayatta başarılar diliyorum.
    0 ...
  6. kendisiyle hep alay edilen kişiye tavsiyeler

    13.
  7. Böyle bir durumdaysanız başkalarını değiştirmek yerine, önce kendinizi değiştirmeyi deneyin, böylece onlara sizinle dalga geçecek bi koz bırakmamış olursunuz. Mesela sizin konuşmanızlamı dalga geçiyorlar o zaman az ve öz konuşun arkadaşım, böylece onların eline herhangi bir koz vermemiş olursunuz. Ayrıca sizinle dalga geçen insanlarla aranıza mesafe koyup daha olgun bir duruş sergileyebilirsiniz, karşıdaki insanla aşırı samimiyet ve verilen tavizler bu tarz dalga geçmelere sebebiyet verebilir.

    Ancak şunuda söylemek lazım insanlar birbirleriyle dalga geçmeyi severler, zaman zaman hepimiz birbirimizle dalga geçiyoruz aslında bu normal birşeydir, birisinin sizinle dalga geçmesi sizle bir problemi olduğu anlamına gelmez, samimiyetinize güvenerekte bunu yapıyor olabilir, sizde zaman zaman kendinizle dalga geçmesini bilin, bu tarz şeyleri fazla ciddiye almayın ama eğer bu dalganın boyutu sizi rahatsız ediyorsa bunu yapan kişiyi karşısınıza alıp bu durumun hoşunuza gitmediğini ve bundan rahatsız olduğunuzu söyleyebilirsiniz, buda olmazsa kendinizi değiştirmeyi böylece karşı tarafa koz vermemeyi deneyin buda olmazsa onları sallamayın zaten bunlara rağmen aynı şeyleri yapıyorlarsa salak ve boş adamlardır onlara uymayın hiçbir zaman kavga tartışmaya girmeyin, it ürür kervan yürür aga.
    2 ...
  8. 12 yaşında veledin sözlükte yazar olması

    5.
  9. Sözlükteki +18 arkadaşların pekçoğunda bir gram beyin yokken önemsenmeyecek bir ayrıntıdır.
    3 ...
  10. hayrola genc

    17.
  11. Özveriyle Girdiği entrileriyle bir uludağsözlük jenerasyonunu aydınlatan, dosta güven, düşmana korku salan, tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyan erkişi sözlük yazarı.
    (bkz: yersen)
    0 ...
  12. bir kadının en güzel yeri

    510.
  13. ailenizden biri dinden çıksa ne yapardınız

    3.
  14. Ona küçük süprizler yapardım.
    1 ...
  15. eskişehir

    1457.
  16. Doğup büyüdüğüm ve heryerde gururla anlattığım canım memleketim.
    0 ...
  17. türk kızının en büyük eksikliği

    54.
  18. Bence en büyük eksiklikleri bu toplumda doğmalarıdır, yapılan yorumlara bakılınca kendilerine sürekli bir saldırı yapıldığını görüyorum, oysaki onlardan birisi muhtemelen gelecekte bizlerden birinin eşi olacaktır.

    Kadını ve erkeği şekillendiren toplumun yapısıdır gençler. Bir örnekle açıklayacak olursam Avrupada bir kız samimi bir erkek arkadaşıyla karşılaştığında ya sarılır yada yanaklardan birbirlerini öperler ancak Türkiyede ise sadece el sıkışmayı tercih eder öpmek için kafayı uzatınca istemsizce kafa tokuştururlar. Sırf bu sebebten türkiyedeki pekçok samimi olduğum kız arkadaşımdan soğumuşluğum vardır, burada bir samimiyetsizlik var çünkü.

    Kızda bu samimiyetsizliği yaratan ise toplumun baskıcı tutumu ve bu toplum yapısının yetiştirdiği erkeklerdir. Çoğu Türk erkeği, cinsel açlık çeken, kızlarla iletişim kuramayan, onlara ulaşamamanın verdiği kinle her fırsatta onları yaftalamaya çalışan bireylerden oluşur, işte türk erkeğinin bu özelliği Türk kızını politikacı, güvensiz ve dengesiz olmaya itmiştir. Daha derin düşünürseniz aslında türk kızının bir eksikliği yoktur, asıl eksiklik toplumun yapısı ve baskıcı düşünce anlayışında yatmaktadır.
    3 ...
  19. dost

    375.
  20. Montaigne güzel anlatmıştır bunu :
    "Dost ve dostluk dediğimiz, ruhlarımızın beraber olmasını sağlayan bir raslantı ya da zorunlulukla edindiğimiz ilintiler, yakınlıklardır. Benim anlattığım dostlukta ruhlar o kadar derinden uyuşmuş, karışmış kaynaşmıştır ki onları birleştiren dikişi silip süpürmüş ve artık bulamaz olmuşlardır. Onu niçin sevdiğimi bana söyletmek isterlerse bunu ancak şöyle anlatabilirim sanıyorum: Çünkü o, o idi; ben de bendim.
    1 ...
  21. olgunluk

    42.
  22. Yerine göre davranabilme sanatıdır.
    2 ...
  23. yağmurda ıslanan kızı eve almak

    1.
  24. Geçenlerde başıma gelen ve beni ziyadesiyle etkileyen bu olayı Uludağ suserleriyle paylaşmak istiyorum.

    Çok değil, sadece birkaç hafta öncesiydi, Yağmurun çizelediği sıradan bir istanbul gecesiydi işte. Her zamanki koşuşturma, her zamanki sıradanlık..
    Yağmurun pencere camlarını kaygısızca dövdüğü o gecede ben bir arkaşımın Nişantaşındaki evinde ayaklarımı uzatmış bir yandan Jack daniels viskimi yudumluyor, bir yandan hoyratça kahkalarla yakın dostumun o her zamanki muhteşem espirilerini dinliyordum. Ancak zaman çabuk ilerliyordu, bir an kafamı kaldırıp dostumun özenle koruduğu o aile yadigarı guguklu saate baktım. Epey geç olmuştu, artık gitmeliydim... Ancak arkadaşımın yoğun ısrarları üzerine o gece orda kalmayı kabul ettim. Yatağa girdim, kafamı kuş tüyü yastığa koydum, göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettim. Az sonra ise rüyamda koyunları sayıyordum... Farklı birşey yoktu işte , nede olsa sıradan bir istanbul gecesiydi...

    Güneşin ilk ışıkları kendini pencere pervazlarından sızan ince şeritler halinde belli ederken, camı bir kavgada kırılan emektar telefonumun çalar saatiyle uyandım. Hızlı ve sessiz bir şekilde hazırlandım, Şükran belirten kısa bir not yazıp dostumun salonunda bulunan bir masanın üzerine bıraktım. ama oda ne ! aniden baş parmağımı masanın bacağını vurdum, bir küfür savurdum ve bozuntuya vermeden yavaşça evin dış kapısını açtım, artık dışarıya adımımı atmıştım. Ancak o günün benim için çok farklı ve özel olacağını nereden bilebilirdim ? Tabikide bilemezdim, o yüzden yaşayıp görmeliydim...

    O Gün Okulumla ilgili halletmem gereken bazı ufak işler vardı onları halletmem saatler sürdü, daha sonrası birkaç ufak ve sıkıcı akraba ziyareti gerçekleştirdim. Güneş yavaş yavaş batmaya başladığında ise ben tek manasıyla bitmiş haldeydim ve Galata köprüsü üzerinden evime doğru ilerliyordum, hafif esen rüzgar genç yaşımda ak düşen saçlarımı havadaki bir tüy misali savururken, kendimi aniden bastıran yağmurun insafiyetine bırakmıştım. Ama ben akıllı bir adamdım, hemen şemsiyemi çıkardım ve adımlarımı hızlandırdım. Ama o da ne ? ileride köprüden aşağı bakan bir kadın silueti gördüm, biraz daha yaklaştığımda ise kadının yağmurdan sırılsıklam bir halde ağladığını gördüm, biraz tereddütle yanına yanaştım:
    - iyimisiniz bayan ?
    hafifçe başını salladı, onu orada bu şekilde bırakamazdım, delikanlılığa yakışmazdı, biraz daha dikkatli incelediğimde onun en fazla 25 yaşlarında ela gözlü, kumral bir kız olduğunu gördüm, o kadar güzeldiki, hemen ceketimi çıkarıp onun ürkek omuzlarına koydum, Daha sonra ona döndüm ve
    - Benimle gel, artık güvendesin !
    Yaklaşık yarım saat sonra evime varmıştık, hemen ona sıcak bir kahve yaptım, ona uzattığım kahveyi utangaç bakışlarla yudumladı, kahve bittikten sonra ise ona benim gömleklerimden ve eşofmanlarımdan birisini verdim ve isterse duşa girebileceğini söyledim. o hiç tanımadığım kız duştayken bende bir bira açtım, koltuğuma serilip dede yadigarı gramafondan bir şarkı açtım. Artık kafamı dinleyebilirdim çünkü tek duyduğum gelen keman sesiydi...
    Az sonra o tanımadığım kız duştan çıkmıştı, üzerinde pazardan 20 liraya aldığım çin malı bornozum vardı. Bana doğru ürkek adımlarla yaklaştı ve en şirin gülümsemesiyle bana teşekkür etti. Daha sonra benim odamda üzerini değiştirdi ve yanıma geldi, sabaha kadar sohbet ettik. Bana bisikletle avrupayı dolaştığını, manş denizini yüzerek geçen ilk türk olduğunu anlattı, gerçekten çok etkilenmiştim... Bir ara mutfağın yerini sorup bana bir kahvede o yaptı, kahveyi içtikten sonra üzerime bir yorgunluk çöktü, göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettim ve sonra karanlık bir uykuya daldım, acaba kahveme ilaçmı katmıştı ? Kimdi bu kız ?
    Aradan saatler geçip Uyandığımda ise küvette çıplak şekilde yatıyordum. hemen ayağa kalktım önce böbrekleri kontrol ettim sorun yoktu, bornozumu aradığım sırada aniden buğulu banyo camının üzerine rujla yazılmış o yazıyı gördüm
    -Hoşçakal...

    Anadan üryan vaziyette banyodan fırladım, ancak manzara karşısında şok olmuştum, çünkü soyulmuştum, dededen kalma gramafon, tüm birikimim herşey bir anda yokolmuştu. Hatta içmeye kıyamadığı o 70 lik yeni rakıyı bile çalmıştı hayırsızın kızı..
    Velhasıl bu olaydan sonra tanımadığım kimseyi eve almadım ama o ela gözlü kızıda hiç unutamadım, çünkü ona aşık olmuştum. şimdi her yağmur yağdığında onu birkez daha görebilmek umuduyla galata köprüsüne gidiyorum ama o hiç gelmiyor, uzaklara bakıyorum o tarihi köprüden, ve hayali bir siluet görüyorum, uzaklarda, çok uzaklarda...
    2 ...
  25. ispanyolca

    193.
  26. iki kelime, üçbeş gramer öğrenen adamların bildiğini iddaa ettiği dildir,
    Ne yazikki ingilizce gibi kolay öğrenebilecek bir dil değildir, Türkiyede şartlarında iyi öğrenilmesi zordur, Bol pratik gerektirir. Tam emin olmamakla beraber Türkiyede en iyi eğitimin istanbul Cervanteste verildiğini düşünüyorum. En güzel ispanyolca konuşulan bir ülkede yaşanılarak öğrenilir. Ayrıca cermen dili değil, türevleri fransızca, italyanca, romence gibi bir Latin dilidir. En çok Portekizceye benzer, Türkçeden kolay, ingilizceden daha zordur. Subjuntivo konusu öğrenenini en çok zorlayan konudur. Ancak Biraz çalışmayla oda öğrenilebilir. Kanımca en zor ve insanı sıkıntıya sokan yönü fiillerin her kişiye göre farklı çekilmesi ve zamanların fazla olmasıdır. Bir örnek, ingilizce geniş zamanda yapmak fiilini kullanırken :
    I do ( ben)
    you do (sen)
    he does ( o )
    we do ( biz )
    you do (siz)
    they do (onlar )

    Ancak ispanyolcada fiilleri çekerken fiil ingilizce gibi sabit kalmaz türkçe gibi kişiye göre değişir örneğin : hacer ( yapmak ) fiili geniş zamanda :
    Hago - yaparım - ben
    haces - yaparsın - sen
    hace - yapar - o
    hacemos - yaparız - biz
    haceis -yaparsınız - siz
    hacen -yaparlar - onlar

    Burda yapılması gereken oturup fiil çekimlerini ezberlemektir. Ancak büyük ihtimal unutulacak olduğundan pratik gereklidir.

    Öğrenmeye niyeti olan arkadaşlara tavsiyem : Her ne kadar zor gözüksede çalışan kişi için öğrenilmesi kolay bir dildir, bu şeyler gözünüzü korkutmasın, Özelliklede biraz ingilizce altyapınız varsa ingilizce bilmeyen birine göre %30 daha hızlı öğrenebilirsiniz, çünkü pek çok kelime ortak ve gramar ve cümle kurulumları benzerlik gösteriyor. Yani inanıyorsanız ve azim ederseniz hiç zor değil .
    2 ...
  27. ispanya

    146.
  28. Hayatımın en güzel 10 ayını geçirdiğim, erasmusa katılacak arkadaşlarada kesinlikle önerdiğim ülkedir, ancak şunuda söylemeliyim gitmeden önce muhakkak biraz ispanyolca öğrenmeye bakın, ispanyolların çoğu ingilizce bilmez, bu durumda uzun süre aralarında ruh gibi hiçbirşey anlamadan gezebilirsiniz.
    Velhasıl insanı güzel, kendi güzel, gidip görülmeye değer bir ülkedir. Herkese tavsiye ediyorum.
    0 ...
  29. porto

    19.
  30. Kanımca abartılacak bi güzel olmayan ancak yinede görülmeye değer, insanı mütavazı, havası hasta edici, atmosferi etkileyici ufak bir atlantik şehri.
    0 ...
  31. sözlük yazarlarının benzediği ünlüler

    2381.
  32. Sakalsız halim josh radnor, sakallı halim ömer çelakıl.
    1 ...
  33. dilenciye verilen akıl almaz ayar

    2.
  34. asosyallord

    1.
  35. Haddini bilmez, dosta Keyif düşmana Acı veren gülüşlere sahip yazardır. varlığıyla sözlüğü şereflendirmiştir...
    0 ...
  36. serserilere verilen akıl almaz ayar

    1.
  37. Pek çok sözlükcünün cesaret edemeyeceği şeydir
    normalde bu tarz trolllukler yapan bir yazar değilim ancak başıma gelen bu olayı paylaşmak istedim. çoğu eskişehirli bilir eskişehirde stadyumun arkasında halka açık bir basketbol sahası vardır. burda özellikle akşamları takılan kafaları sürekli dumanlı bir tayfa vardır, bilen bilir, bu elemanlar kimseye basket oynatmaz, gelen çocuklardan para ister verenden birkaç lira vermeyenden dayakla tüm paralarını alır. hatta öyleki çoğu çocuk buraya basketbol oynamaya gelemez, bahsedeceğim olay geçen ay oluyor, birkaç kez arkadaşlarla buraya basket oynamaya gitmiştik ancak bu elemanlar kalabalık olduğumuz için bizi rahatsız edememiş, bize karışamamıştı. dün bizim 2 arkadaş buraya baskete gitmiş elemanlar daha sonra sahaya girip oynama bahanesiyle girip arkadaşlara horozlanmış daha sonra para falan istemişler vermeyince bizim arkadaşlardan birini tokatlamışlar. bu arkadaş beni aradı, sonra bize geldi baktım bu elemanlar bunun dudağını patlatmışlar bende o an dellendim, dedemden kalma gasser marka tabancayı belime koyup hızlıca basketbol sahasına gittim, bu elemanlar oradaydı 5 kişiydiler uzaktan öfkeyle gelişimi görünce bir sıkıntı olduğunu anladılar ve ayaklandılar. sonra yanlarına vardım, içerinden kel ve top sakallı olan, tayfanın lideri takılan eleman :
    - hayırdır kardeş sıkıntı ne ?
    dedi, eleman bunu der demez belimden gasseri çekip herifin ağzına soktum. o sırada bunlar emanetleri çektiler
    dedimki :

    biraz önce bi kardeşimi tokatlamışsınız ne iş lan ağamısınız siz !
    o sırada silahı ağzına soktuğum kel adam ağlamaya, benden aman dilemeye başladı
    kararlı bir ses tonuyla dedimki :

    - bu şehri terkedeceksiniz ulan ! bir daha sizi bu sahanın yakınında görürsem alayınızı yakar yıkarım !
    hemen akabinde silahı adamın ağzından çıkardım, bunlar öyle korkmuştuki seslerini çıkaramadılar. daha sonra oradan hızlı adımlarla uzaklaştım,
    velhasıl 1 aydır bu adamları sahanın yakınında gören yok, artık tüm çocuklar istedikleri gibi korkusuzca basketbol oynuyorlar, bunu sağlayan ben ise isimsiz bir kahramandan başka birisi değilim...
    21 ...
  38. sözlükçülerin tek seferde çektiği şınav sayısı

    35.
  39. 1 sene önce tek seferde 100 tane çekebiliyorken, spora ara vermemden sonra 50-60'a düştü.
    0 ...
  40. arda kural

    118.
  41. Kendisi hasta falan değildir, sadece pekçok insanın yaşayabileceği zor bir dönemden geçmektedir. insanların mesajlarını anlamıyorum yok adam şöyle olmuş yok böyle olmuş, Eğer kendisi azmederse ve inanırsa bu zor dönemide aşacaktır muhakkak.
    1 ...
  42. sözlük yazarlarının itirafları

    108482.
  43. Biraz önce ani bir kararla 1 aydır uzattığım sakalımı kestim, tipim bayağı değişti , iyimi oldu kötümü oldu bilmiyorum !
    3 ...
  44. zenci erkekler

    2.
  45. dünyanın pek çok yerinden farklı olarak türkiyede ciddi ciddi hayranlara sahiptirler, pek çok türk kızının "ilk erkek arkadaşı" olanlarıda azımsanmayacak derecede fazladır. geçenlerde yakın bir kız arkadaşım facebookunda bu hayranlığını şöyle dile getirmiş :

    "bence zenci erkekleri harika ve %100 şanslı ırk neden mi ?
    koşsa atlet
    konuşsa rapçi
    sokakta dolaşsa gangstar
    köşede beklese saatçi
    hiç bi şey yapmasa ptt 1.lig'de forvet.

    (bkz: kız olduğu düşünülen yazarın zenci erkek çıkması)
    1 ...
  46. kuzey italya

    6.
  47. kültürel ve ekonomik ve sosyal açıdan güneye göre müthiş derecede farklı bir bölgedir. insanı güneye göre daha zengin, fiziken oldukça farklıdır. ( özellikle isviçre, avusturya sınırında olanlar) insanları daha soğuk ve mesafelidir, mafya gibi yasadışı örgütler güneyde yoğunlaşırken kuzey italyada genellikle herşey disiplin ve düzen içerisinde ilerler, insanı daha çalışkandır.
    genel gözlemlerime göre bu bölgenin halkı genellikle güney italya insanını eğitimsiz, tembel ve kaba bulurlar. bizlerin aklındaki sıcak kanlı türklere benzeyen italyanlar burda bulunmaz. erasmus sürecinde gerek italyanın kuzeyinden gerekse güneyinden pek çok arkadaş edindim. ve şunu söyleyebilirimki pekçok kuzey italyalı güney italyayı ( napoliden itibaren güney toprakları) ülkenin üzerinde bir kambur olarak nitelemekte. insanı güneylilere nazaran pek sıcakkanlı olmasada erasmusu yaparken en iyi anlaştığım ve sevdiğim insanlar genelde bu bölgeden çıkmıştır.
    1 ...
  48. bir kızla bir erkeğin iyi arkadaş olması

    70.
  49. eğer bu arkadaşlık gay erkek- hetero kız veya lezbiyen kız - hetero erkek arasında değilse bu arkadaşlığı sürdürebilmek adına taraflar sınırlarını bilmeli ve duygularına hakim olmalıdır, şimdiye kadar sahip olduğum yakın arkadaşlarımın pek çoğu kızdı ve bu kızlar gerçekten güzel ve çekici hatunlardı.
    ancak sorun şu ki bu yakın kız arkadaşlarım ne zaman sevgili sahibi olsalar aramıza hep bir soğukluk girdi. bunda erkek kişinin kıskançlıkları ve kızların erkekleri kaybetmemek adına diğer erkeklerle ilişkilerinde daha mesafeli olmaları etkiyidi.

    bahsetmek istediğim ikinci husus iki arkadaş arasındaki çekim faktörü. kız veya erkekten birisi veya ikisi çekicilik kriterlerini taşıyorsa muhakkak bastırılmışta olsa ikili arasında bir çekim olacaktır. burda erkek ve kıza düşen görev arkadaşlığı sürdürebilmek adına sınırları farkına varıp saçma sapan bir hareket yapmamaktır. eğer olurda birgün bu iki taraftan birisi diğerine duygusal yakınlık hissetmeye başlarsa önünde iki yol vardır
    - ya şimdiye kadar arkadaşı olarak bildiği kişiye onu tamamen kaybetmek pasına açılıp reddedilicek yada duygularına karşılık bulacak ve yeni bir ilişkiye yelken açacak.
    duygularınız karşılıklıysa ne mutlu size.. , ancak reddedilirseniz büyük ihtimal bu arkadaşlık bitmiş demektir. siz açıldıktan sonra reddeden taraf büyük ihtimal sizi kaybetmek istemediğini, onun için ne kadar değerli olduğunuzu ve arkadaş kalmak istediğini belirtecektir. ancak olay sıcaklığını kaybedip taraflar sakince düşündüklerinde arkadaşlık ilişkinizde birşeylerin zarar gördüğünü farkına varacaksınız ve bu arkadaşlık ilişkisinin yürümesinin çok zor olduğunu anlayacaksınız.

    velhasıl bir kızla bir erkek iyi arkadaş olabilirler ancak iki tarafta duygu ve içgüdüleri üzerinde kontrol sahibi olmalıdır. bunu başarabildikten sonra bu arkadaşlık iki aynı cinsin arkadaşlığından çok daha eğlenceli ve güzeldir.
    0 ...
  50. l enfant sauvage

    14.
  51. (bkz: françois truffaut) imzalı ve 1970 yapımı bu filmi üniversitedeki bir hocamın tavsiyesi üzerine izlemiştim gerçekten izlenilmesi gereken bir yapıt. film çocuk eğitime dair pek çok ayrıntı içeriyor.

    kısaca 3-4 yaşlarından beri ormanda toplumdan izole olmuş bir şekilde büyüyen bir çocuk olan victor\'un hikayesini anlatır bu filmde. victor ormanda tek başına bulunduktan sonra bir doktor tarafından gözlemlenmek ve eğitilmek üzere parise getirilir. (doktor rolunde yine françois truffaut kendisi oynamaktadır). hikayenin devamında victor\'un bu doktor tarafından farklı eğitim methodlarıyla topluma kazandırılmaya çalışılması anlatılır. bu methodlardan aklımda kalanlara bir örnek vericek olursam :

    filmin bir bölümünde doktor victor'a giysi giyme alışkanlığı kazandırmaya çalışıyor ilk önce bunu anlatarak yapmaya çalışıyor ama victor konuşma dilini anlamadığı ve giysi giymeye alışkın olmadığı için buna yanaşmıyor. doktor sonunda giysi kullanımın önemini göstermek adına yeni bir yöntem geliştiriyor ki bu doktorun eğitim sisteminin en iyi noktası, doktor tüm eğitim sistemine victor\'un eksik yönlerini ve zayıflıklarını göz önünde bulundurarak yön veriyor. doktor bu sorunu çözmek adına victor'u soğuk bir odaya koyuyor, yanınada giysileri bırakıyor, birkaç saat sonra odaya tekrar girdiğinde victorun giysileri kendi isteğiyle giydiğini görüyor. kullandığı yöntem her ne kadar tartışmaya açık olsada doktor bir şekilde amacına ulaşıyor.

    bu film bizlere insanoğlunun salt bir biyolojik varlık olmaktan öte sosyal varlıklar olduğu mesajını veriyor, filmi izledikten sonra şunu anlıyoruzki toplum bizleri biz yapan yegane öğe. filmin ana karekteri victor ilk bulunduğunda doğru düzgün yürüme, mantıksal düşünebilme, adalet duygusu vs. pek çok yetiye sahip değil ancak filmin devamında geçde olsa belli ve disiplinli bir eğitimle bazı şeyleri öğrenebiliyor. özellikle çocuk eğitimi adına pekçok ayrıntı içeren bu film muhakkak izlenmeli.
    0 ...
  52. dijital ucurum

    2.
  53. digital bölünme terimi temelde dünyanın modern bilgi teknolojilerine ulaşanlar ve ulaşamayanlar olmak üzere ikiye bölündüğünü vurgular. genellikle gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaygındır. kanada finlandiya vs. kendini aşmış ülkelerde bulunmaz çünkü gelişmiş ülkelerde her bireyin modern bilgi teknolojilerine ulaşması zaten sosyal yaşamın basit bir zorunluluğu olarak düşünülür ve devletler vatandaşlarına internet ve bilgi teknolojilerini ulaştırmakla yükümlüdür. bu bölünme gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde ise genellikle kırsal alanlar ve kent merkezleri arasında yaygın olarak görülür

    kurulduğu andan beri gelişmekte olan ülkeler sınıfında olan ve o sınıftan hiç çıkmayacak gibi görünen canım memleketim hakkında konuşursak zaten hepimizin bildiği gibi bu bölünme yaygın olarak görülür. nedenlerini ise aslında çok basit bir ülke düşününki ; teknolojik altyapının dağılımı eşit değil, belirli coğrafi bölgelerde yaşayan insanların refah düzeyleri arasında ciddi farklılıklar var, teknoloji kullanımı bölgeden bölgeye göre farklılık gösteriyor, teknoloji ve internete ulaşmanın maddi bedeli her bölgesinde farklı vs.
    uzun lafın kısası dijital bölünme günümüz dünyasında türkiye ve pekçok ülkenin ciddi problemlerinden birisidir.
    0 ...
  54. cronica de una muerte anunciada

    16.
  55. gabriel garcía márquez'in okuyucu resmen hikayenin içine alan harika bir eseridir, roman santiago nasar isimli bir adamın öldürülmesini anlatır. bu kitapla ilgili birkaç şey yazmak istiyorum:

    ilk olarak bu kitapta beni en çok şaşırtan kitabın sonunda gerçekleşen santiago nasar cinayetinin kim tarafından, nasıl, neden ve ne zaman işlendiğinin kitabın daha ilk sayfasında söylenmesiydi. bu ayrıntıya dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum, bir yazar hayal edin ki kitabın sonunu size daha ilk sayfada söylüyor ancak sonunu bilmenize rağmen size bu kitabıda bir solukta okutturabiliyor. işte bu ayrıntı gabriel garcia marquez'in ustalığına iyi bir örnek teşkil ediyor.

    bu kitapla ilgili dikkatimi çeken ikinci husus yazarın kitap içerisinde insan psikolojisinin ustaca yansıtılmasıydı örnek vericek olursam
    --spoiler--

    hikayenin başına dönersek, köyde angela adında bir kızın evlendikten sonra bakire olmadığının ortaya çıkması ve kızın bu durumdan santiago nasarın sorumlu olduğunu söylemesi cinayetin çıkış noktasıdır. bundan sonra kızın abileri santiago nasarı öldürmeye ant içerler, ancak yazar romanın başlarında bu kardeşlerin kendi hallerinde, yumuşak başlı adamlar olduğundan bahseder. parmak basılması gereken nokta şuki cinayet anına kadar olan sürede bu kardeşler heryerde santiago nasar'ı nasıl ve ne zaman öldüreceklerinden bahsederler. ancak insanlar duyarsız ve vurdumduymazdırlar, cinayet saati köydeki çoğu insan cinayet planını bilmesine rağmen kimse birşey yapmaz ve kardeşler santiago nasarı öldürür. psikolojik bir bakış açısıyla bakarsak kardeşler aslında santiago nasarı öldürmek istemiyorlar, heryerde bu plandan bahsetmelerinin nedeni ancak bununla açıklanabilir
    --spoiler--

    bu kitap törelerin ve yozlaşmış geleneklerin insana neler yaptırdıklarını çok iyi bir biçimde yansıtıyor, bunun dışında çağımızın hastalığı olan "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" anlayışının nelere sebebiyet verdiğini bu kitaptan çok iyi şekilde görebiliriz...
    0 ...
  56. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük