Yarım ada ülkesi olmamıza rağmen; balık.
Hayvan yetiştirecek alanlar olmasına rağmen; kırmızı et
Tarlalar hep iskan alanına alınacak diye çiftçilik bırakılması ve çiftçilik yapanlarında desteklenmemesi.
Senin ürettiğin pamuğu senden alıp ürettiği kıyafetle arkasında sırf marka etiketi var diye diğer ülkelerden bile pahalı satan popüler firmalar.
Vergi oranın yüksek diye dışardan telefon, araba, teknolojik aletler.
içki ve tütünün vergisinden iyi kazandığını bildiği için içki ve tütünün fiyatları.
insanlık, yaşamak bu ülkede herşey pahalı.
Kızlar hata bizde kabullenelim. Nerde gevşek, çekici, ağzı laf yapan, ortamları seven, çevresindeki herkesi eğlendirip güldüren, sosyal tipler varsa onlara doğru yöneliyoruz. Sonra onlarla tanıştığımızda bizimle konuştuğu dönemlerde dışarıya fazla açık olması sinirimizi bozuyor. Zaten o hareketleriyle bizde ilgi uyandırmamış mıydı? Ama böyle uzaktan sessiz, sakin, çekingen, çevresinde hep iyi anılan erkekleride asosyal görüp aman bunla hayat geçmez diye tanışmıyoruz bile. Suçumuzu kabullenelim.
Sanal bebek, taso, misket, sek sek, annelerin balkondan uzun uzun ismimizi seslenmesi, komşu çocuklarla saatlerce dışarıda oynamak, seçenek çok olmadığı için arkadaşlarla kıyafet konusunda hep pişti olmak, azcık bide haylazsan mahallede seni tanımayan da yoktur. Arkadaşının babası farklı bir oyuncak bulup getirmiştir heycanla sana gösterdiğinde sanki uzay mekiği görmüş gibi tepki vermek. Annemizin babamızın hala genç olduğu zamanlar. Ah çocukluk sana geri dönmenin bir yolu yok mu?
Masanın ucundaki tabak yada bardağı bir kaç cm öne getirmek yada kullandığımız peçeteyi yediğimiz tabağa koymak nasıl bir göşteriş olabilir sevgili sözlük halkı. Sonuçta kalkıp tezgaha kadar koymuyoruz ya.
Sevgiye değil aslında verdiği değere verdiği ilgiye karşılık bekleyen insandır. Bir insanı seviyorsun diye hep sen mutlu edemezsin bir kerede ondan seni mutlu etmesini beklersin.
öğrenci evimin en özlenen eylemi. Deniz manzaralı balkon, kahvaltılıklar, sevilen arkadaşlar, sınırsız çay, bir kısım masada boş muhabbet yapar, diğer kısmı gazete okur arka fonda müzik vardır. Öğleden sonraya kadar o masadan kalkılmaz.
(bkz: özlenen anılar)
"Daha çok anlat," dedim
"Hoşuna gidiyor mu?"
"Çok. Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum."
"Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?"
"Gider gibi yaparız."
Üniversitenin bittiği, iş hayatının başlandığı, para kazanmanın meslekte acemilik yaşamanın farklı karakterde insanlarla yaşamayı öğrendiğin ne büyük nede küçük hissettiğin yaştır. Hayatın ilk adımı gibi bir yaş. Emeklemeyi bitirip yürümeyi öğrenen bir çocuğun hissi bu yaşı yaşamak. Çünkü üniversitede karşılaştığın en karaktersiz tipler bile iş hayatında karşılaştığın insanların yanında masum gelecektir. Yürümeyi öğrenmeden koşmaya kalkmayın. Bu yaş yürümeyi öğrenme yaşıdır.
(bkz: kendime not)
Benden çok gezen, sırf ücretsiz kartı var diye ekmek almak için bile toplu taşımayı kullanan yada millete hepiniz cahilsiniz bakışı atan yaşlılardan kurtulmak için yapılacak yöntemdir. Genç nüfus sizin kadar gezmiyordur.