yürüyüşün sonunda açlıktan sürünen dar gelirli memurun son duyduğu ayak sesleri olur genelde. bir süre sonra asfalta yada kaldırmda başına üşüşen insan kalabalığını görür..
Tabula rasa veya tabula rosa David Hume'un ortaya attığı "boş levha" önermesine işaret eder. Bir empirist olan Hume'a göre, zihnimizde doğuştan gelen bir fikir yoktur. Bununla birlikte, Hume, nedenselliğe de karşı çıkar. Şeyler arasında kurduğumuz zamansal ve uzamsal ilişkiler, onların kendilerinde özellikleri değil, bizim deneyimsel alışkanlıklarımızla ilgilidir. (Buradaki "deneyimsel" kavramı bilinçli yürütülmüş bir aşama değil, salt tanıklıktır.) Olgular arasındaki bağıntıları, kendi yöntemlerimizle bilemez, sadece onlara atıflarda bulunuruz. Doğa kurallarla işlemez, formülizasyon sahibi değildir. insanlar, doğayı ya da olguları algılayabilmek için, sistemler, formüller, öncelik-sonralık ilişkileri kurarlar.
Sonuç olarak Hume, bireyin zihnini bomboş bir levhaya benzetir. Kavramlar, olgular, bilgiler, sonradan, gözlem veya deneyleme yoluyla zihinde yer alır.Bu Locke'un görüşü olarak bilinir.
türbanı takıntı hale getiren akp sonunda bir kumaş parçasına özgürlüğü getirdi..
üniversitelerde sadece kafaya takılan o bez parçası demokrasiyi ve özgürlüğü sekteye uğratıyormuş havasını yarattıp ve en sonunda ülkenin en büyük sorunu olan eşitliği de çözüme kavuşturduğunu sanıyorlar..