bu ülkede yaşiyorsan saygi duymak zorundasin ! babanin kim oldugu belli oldugunu icin mi dusmansiniz bu kadar? pardon baban belli olsa anan orospu olmasa zaten bunu deme cesaretin olmazdi. sizin gibileri cok goruyoruz klavye delikanliligi yapmanin manasi yok. o magara ininde gotunden kanini alirlar haberin olmaz. ona gore davran ona gore konus !
ben yaptım siz yapmayın diye cevap verilesi durum. (bkz: entry-nick uyumu) annemi çok özlüyorum, o da babamı bırakıp gitmişti pokemon sevdası yüzünden. pallet kasabası bir gün buluşacağız !
şöyle açıklanması gerekir ; büyük ihtimalle ilk öpücüktür ve yaşınız daha 16 civarlarındadır. çıkalı daha 2-3 gün olmuştur. heyecanlanırsınız ne yapacağınızı bilemezsiniz. kızdan da ters bir tepki almak istemezsiniz. sorarsınız. ilk ve son soruşumdu * cevap vermeden direk dudaklarıma yapıştığını hatırlıyorum ama * tabi kuralları çok daha sonra öğrendik isteyenler için açıklıyorum ;
- biz bu kızı gerçekten seviyor muyuz önce ondan emin olalım. o yokken de başka kızlara bakıyor musun yoksa sadece onu mu düşünüyorsun? cevabı sadece o ise alttakileri okumaya devam.
- kız konuşurken gözlerinizin içine gülümseyerek bakıyor mu? bu madde çok önemli şayet öyle ise kız da öpmek istiyor ama çekiniyor olabilir.
- kızın da bizi öpmek istediğine karar getirdik. diğer madde ortamın uygun olup olmadığını kontrol etmek? neredesiniz? ortam müsait mi? kimse var mı? her an biri çıkıp gelebilir mi gibi?
- kızlar için bu ortam önemli olduğundan çok iyi düşünmeniz gerekebilir. boş bir sahil ya da sinema salonları gayet uygun ortamlardır.
- everything is ok. sıra geldi konuştuğunuz konuya. konuyu öyle bir yerden bağlamalısınız ki. onu sevdiğinizi, onsuz yapamadığınızı ve son olarak çok heyecanlandığınızı söylemekte fayda var. bu heyecan kısmı kızı kalbinden vurur.
- kıza yavaşça yaklaşın. acele etmeyin. dudaklarınızı onun dudaklarına yavaşça yaklaştırın. unutmayın arada 5-10 cm bi aralık bırakın ve orada bekleyin gözlerinin içine bakın. onun sizi öpmesine izin verin bu daha çok hoşlarına gider.
- ilk temas olduğunda kendinizi tamamen bırakın. gözlerinizi kapatın ve yavaşça belinden sarılın.
- french kiss olayları için daha farklı özel taktiklerim var onları burada anlatmıyorum. premium üye olmak zorundasınız *
tuvalet kağıdını sadece sıçmak için kullanmıyordur. onun bir sürü özelliği vardır. masaüstüne bir şey dökülmesi halinde ya da laptop'un üzerine dökülmesi durumunda hızlı davranmak gerekir. elleri ıslaksa silmek için kullanır. yemek yerken ağzını silmek için kullanır. hastadır burnu akıyordur tahriş olsun istemez o kağıt yumuşaktır. (bkz: öğrenci yurtları)
mesleğinde ne durumdasın? mezun olduğun üniversitede profesör olabildin mi? kendi yazılım şirketini kurabildin mi? hep planladığın o oyunu piyasaya çıkarttın mı? kaç kişi oynuyor? evliliğin ne durumda? sevdiğin kızla evlenebildin mi? hayatının en güzel yıllarını dünyayı dolaşarak onunla geçiriyor musun? eğer onla evlendiysen kaç tane çocuğunuz var? eğer evlenmediysen hala bekar bir şekilde yurt dışında çalışıp gönül eğlendiriyorsundur biliyorum. ailen ne durumda? kardeşin ne yaptı? ona göz kulak oluyor musun? eğitimi için elinden geleni yaptın mı?...
hepimizin bir derdi yok mu ya da hepimizin zaten maskeleri, kimlikleri ya da kaybettikleri, aradıkları, umutları, hayalleri yok mu? sözlük yazarı olabilmek halk olabilmek değil mi aslında? sorununu paylaşabilmek, özgürce düşünebilmek, aynı sorunu olan birini anlayabilmek onlara destek olabilmek ve destek alabilmek için burada değil miyiz? dışarıdan baktığında karısı tarafından aldatılmış bakkal ahmet amca'da burada, bir elinde son purosunu içine çekip viskisini yudumlayan az sonra kendi kafasına sıkacak holding sahibi ahmet bey'de. aslında biz hepimiz o ahmet değil miyiz? dışarıdaki görünüşümüzün, ismimizin, renklerimizin, kökenimizin ne önemi var? burada hepimiz eşit değil miyiz? alevi kardeşimde burada hristiyan kardeşimde, müslüman kardeşimde... bizler dünyaya eşitliği getirmiyoruz, getiremiyoruz belki de. hala siktiğimin dünyasında birileri acımasız nedenlerden ölüyorken, hala açlıktan ölen çocuklar varken? sesimiz sadece buraya mı yetiyor? evet öyle malesef biri çıkıp ta demiyor bunu. istersen yediğin helvaya tap istersen ateşe.. istersen siyah ol istersen beyaz.. burada eşitiz ve öyle kalacağız. yeni dünyanın barış ve huzuru getirmesiyle... saygılar.
- 20 yaşında
- odtü 1. sınıf bilgisayar okuyor
- 1.84 boyunda
- baby face
- geniş omuzlu
- beyaz tenli, sarışın ve yeşil gözlü.
- ehliyeti var.
- kıvanç tatlıtuğ'a benzeyen( özellikle kirli sakal bıraktığında)
elit bir erkeğim.
aradığım;
-20-25 yaş arası. ailesi zengin. ispanya'da erasmus ve eğitim masraflarımı üstlenecek. kafasına esince paris'e esmeyince bodruma gidebilen,doğum günümde bana spor araba alabilecek beyaz tenli, sarışın, güzel bir kız.
35 cm'i görünce yaban tv'de ki geyikler gibi koşmayasın sonra denilecek durum. midende rahatsızlık varsa ağzına alıp geçeceğini düşünüyorsan başka tabi.
1526 yılında istanbul'da doğan Bâki'nin asıl ismi Mahmud Abdülbâki'dir. Aslında fakir bir ailenin çocuğu idi, babası müezzinlik yapıyordu. Çocukluğunda saraç çıraklığı yapmıştır. Orhan Şaik Gökyay, Baki'nin "saraç" (koşum ve eyer takımları yapan ya da satan kimse) çıraklığı değil, "serac" (camilerde kandillerin yakılmasından sorumlu kimse) çıraklığı yaptığını iddia etmiş ve eski imlası aynı olan iki kelimenin yanlış okunmasının yol açtığı hataya işaret etmiştir. [1] Eskiden kandillerin camilerde yegane aydınlatma aracı olduğu göz önünde tutulursa, özellikle çok sayıda kandilin bulunduğu büyük camilerde seraclık önemli bir görevdi. Baki'nin babasının Fatih Camii'nde müezzinlik yaptığı anımsanırsa, kendisinin de aynı camide serac çırağı olması ihtimali gerçekten kuvvetlidir. Nitekim pek çok akademisyen şairin saraç çıraklığı değil, serac çıraklığı yapmış olduğu görüşünü daha doğru bulmaktadır. [2] Eğitime, ilme olan büyük tutkusu fark edilmeye başlanınca ailesi medreseye devam etmesine izin vermiştir, zira başlarda medreseye kaçak, ailesinden gizli gitmekteydi. Gayretleri ile iyi bir eğitim görmüş, dönemin ünlü müderrislerinden ders almıştır. Eğitimi boyunca şiire olan ilgisi giderek artmış ve güçlü kaleminin ünü de yavaşça yayılmaya başlamıştır. Eğitimini tamamladıktan sonra çeşitli medreselerde müderrislik yapmıştır. Kanuni Sultan Süleyman tarafından istanbul'a getirtilen şair hayatı boyunca çeşitli dönemlerde devlet hizmetinde bulundu, kadılık, kazaskerlik gibi makamlarda görev yaptı. Yaşlılığında Şeyhülislam olmak isteyen Baki bu makama getirilmemiş. 1600 yılında, istanbul'da öldü.
Bâki'nin Saray'a hep bir yakınlığı olmuştur. Özellikle Kanunî Sultan Süleyman ile yakın ilişkileri olmuş, padişah sık sık kendisine iltifat etmiştir. Daha sonra II. Selim ve III. Murat zamanlarında da hem saraydan hem halktan büyük bir itibar ve ilgi görmüştür. Vefatından önce bu kadar ilgi ve alâka gören sanatçı sayısı azdır, o ise vefat etmeden "Sultanüş'şuâra" yani "Şairlerin Sultanı" diye anılmaya başlamıştır.
129 kadın işçi ölmüşse sen neyini kutluyorsun dedirten olay. ayrıca benim sözlerimde işçi kadınların haklarına zarar veren bir durum gördün mü dikkatini çekerim. saçma bir gün çünkü çoğu kadın bilmeden kutlanmasını istiyor.. sen evde otur poponu büyüt sonra neymiş vay efendim işçi kadının hakları...amerika'da yaşanmış bir olay ve sen bunu burada yaşanmış gibi gösteremezsin millet bir tarafıyla güler sana. zaten konunun gerçeğini bilip kutlayan yok sokağa çık bir dolaş. haklı bir eleştiri yazısıydı beğenmiyorsan beni yargılamakta sana düşmüyor.