ne sanıyorsun sen hayatı? pembe bir elbise mi? bıkmadın mı etrafa pembe gözlüklerle bakmaktan? ya da polyannacılık oynamaktan... kaç kere söyleyeceğim sana, geçmiyor işte acılar. bu işler internet bağlantısına benzer. bir koparsa kalırsın ortada... ne o? ne için bu döktüğün yaşlar? ağlama palyaço, makyajın akar.
merhaba sayın allah hazretleri. afiyettesiniz bugün inşallah. pardon ama söyler misiniz kuzum, hep böyle mi olmak zorunda herşey? yarım sevgiler, tedirgin bakışlar, her an'ın "keşke şöyle olsaydı"sı... hikmetinizden sual olunmaz ya, ben yine de bir çemkireyim dedim.
telefona karşı çıkan bir cin beyanıdır. telefon radyasyon yayıyor fazla kurcalama der. bir de insanlar cinler'den korkarlar. mahlukatlar bizim sağlığımızı düşünüyor daha ne istiyorsunuz a dostlar.
yılmaz güney'in "bin defa ölürüm" adlı filminden...
ikiz kardeşin doğumu esnasında anneleri ölür, ve babaları bunlara bakamaz. ve bunların birini zengin bir ailenin kapısının önüne bırakır, diğerini de bir otomobilin içine bırakır. yıllar sonra zengin aileye bıraktığı çocuk polis olur, otomobilin içine bıraktığı çocuk da karanlık işlerle uğraşır. karanlık işlerle uğraşan kişi yılmaz güney'dir. polis olan da irfan atasoy'dur. birgün yılmaz otomobiliyle silahlı kişilerden kaçar, yolda benzini biter ve yaralıdır. bir araba gelip durur, yardım ister misin der. o da teşekkür eder. yılmaz arabanın sol koltuğuna bakar, evet adamın güzel bir kızı vardır. yılmaz bu kıza görür görmez gönlünü kaptırır. eee onun da bir kalbi var... neyse, yılmaz yaralıdır. ve akşam olur, sevdalandığı kızın babasının evine gider yarasındaki kurşunu çıkartmasını söyler. kurşunu çıkartırlar. o esnada evlerine polis gelir, bir yaralıyı arıyoruz buralarda gördünüz mü der. yılmaz içerde saklanır polis görmesin diye. polis de yılmazın kardeşidir ama ikisi de bunun farkında değildir. polis, yılmazın sevdalandığı kıza sorular sorar, onu görürseniz bize bildirin der. ve polis de kıza gönlünü kaptırır. polis gider. yılmaz kıza, neden burda olduğumu söylemedin isteseydin söyleyebilirdin der. kız da, bilmem söylemedim işte der. yılmaz kıza gerçekten aşık olmuştur. ve kıza, biliyor musun sen gerçekten çok güzel bir kızsın der. o da, evet sakat bir güzelim der. kızın ayağı sakattır. ve yılmaz kızın ameliyatı için gereken parayı bulur, onu ameliyat ettirir. birgün yılmaz ortalardan kaybolur. ve yılmazın polis olan kardeşi sürekli bu kızın yanına gelip gider. ona aşık olduğunu, onunla evlenmek istediğini söyler. bir müddet sonra bunlar nişanlanır. evlerinde parti verirler. ve o esnada yılmaz gene bunların evine gelir, gene yaralıdır. partide, polisle sevdiği kızın dans ettiğini görür. kız yılmaza hoşgeldin der ve sizi tanıştırayım bu benim nişanlım irfan der. yılmaz o anda yıkılır. şimdi artık gerçekten yaralanmıştır. kıza uzun uzun bakar ve kapıdan çıkıp gider.
başıma birşey gelmeyecekse o benimdir. çok saçma birşey benim için maç. nedeni de şudur. bana birşey öğretiyor mu yok, birşey kazandırıyor mu yok, bir katkıda bulunuyor mu yok. 22 tane adam bir tane topun peşinden koşuyor ve dünyanın parasını alıyor. insanlar da onları izliyor. tabi zevkler tartışılmaz her insan sevmez veya sevmeyecek diye birşey yoktur. her insan maç sevecek diye birşey de yoktur. benim için çok gereksiz birşeydir.
bu başlık şimdiye kadar nasıl açılmadı diye hayretler içine düştüğüm durumdur. riz ortolani ünlü bir italyan müzisyendir. ünlü "cannibal holocaust" filminin soundtracklerini yapmıştır.