23 yaşımda annem kollarımın arasında can çekişip öldü. bunu atlattım ama son yaşadığım olayda gururum onurum yaşama amacım elimden alındı. inanmaya olan inancımı insanlara güvenimi (üstelik ilk defa) kaybettim. herşeyiyle en doğru olduğunu düşündüğüm babamı bile sorgular oldum kafamda. 28 yaşındayım. kendimi ilk defa bu kadar ayakları üzerinde duramayacak güçte hissediyorum. herşeyden küçük bir çocuk gibi ürker oldum. cesaretli gözükara hırçın bi kadınken, ürkek korkak içine kapanık biri oldum. düştüğüm çukurdan çıkmam için 5 seneye ihtiyacım var. hayatımın 5 senesi boşa geçicek ve ben 5 senede 25 sene yaş alıcam. bir sırrım var sadece 1 kişi biliyor. onunda öyle kafasını şişirdim ki artık konuşmaya utanıyorum. çok yalnızım. sevdiklerim çevremde her zaman yanımdalar ama onlara haykıramıyorum. elimden tutun diyemiyorum. birisi çıkıp böyle bir durum olacak sende böyle davranmaya mahkum olacaksın dese intihar ederdim. ama 2,5 aylık oğlum var. onun için ayakta durmaya çalışıyorum. keşke annem sağlıklı ve hayatta olsaydı.
can çekmiyorsa sıkıntı var. 10 aydır içmiyorum ama hala canım çekiyor. içilen ortamda bulunup içmiyorum rahatım ama alışkanlığa göre hala canım çekiyor. öğlen kahvesi yanında mesela.
aşk değildir o aşk olsa duramazsın! kadın erkeğini paylaşmaz, paylaşamaz. bir kadın akşam başka bir kadının koynuna giren adama nasıl aynı şiddette duygu besleyebilir ki?
bunun uygulamaları falan var ama gerçeğinin yerini asla tutmuyor, odamın penceresinin hemen altında yatağıma serilip hava serinken yorganı çekip camı pencereyi açıp uyumak gibi olmuyor asla.
sol yanımda eşim sağ yanımda da anne yanı yatakta oğlum uyuyor. ben babanın horultusu ve oğulun uğultusu arasında uykusu gelmiş ancak direnen bir halde geçmişi düşünüp gelecek için çıkar bir yol arama peşindeyim.
perakende satış yapan bir mağazada satıl danışmanı iken aynı müşteriye en fazla ürünü satma yarışmasını kazandım. (tek faturada maksimum ürün satışı yaptım) ardından terfi için bir sene bekleme kuralı varken iki kere senemi doldurmadan terfi aldım.
aksam yatıp sabaha kadar hiç uyanmayacağım ilk gece. o gecenin sabahında kendimi sokaklara atıp koşabilir gelene geçene hayatın yaşamaya ne kadar da değer bir yer olduğunu anlatabilirim.
birçok sebebi olabilir. ilgisiz bırakılması, cinsel tatminsizlik, intikam, heyecan arama, kaçamak vs tek gecelik önemsiz görme, evliliğini hareketlendirme( evet buda bi sebep) ancak en dibe indiğimizde hiçbiri haklı sebep değildir.
tv de bunu kim izleyecek merak konusudur. sansür üzerine sansür izleme keyfini bok edecek, birde 1 saatlik diziyi 3 reklamla 2,5 saate çıkaracaklar herhalde.