1818-1897 yılları arasında yaşamış italyan kemancı, besteci ve eğitmendir. bir besteci olarak en kalıcı çalışması 19. yüzyılın italyan enstrümantal rönesansında merkezi bir yer tutan oda müziği olmuştur. Ancak bir besteci olarak başarısı 19. yüzyılın en iyi konser kemancılarından biri olarak gösterdiği saygınlığın gölgesinde kalmıştır. en bilinen operası turanda en bilinen eseri la ronde des lutins'dir.
Daryl Oster tarafından kurulmuş et3 global birliği tarafından geliştirilen bir ''basıncı alınmış tüp aksamlı tren'' projesidir. proje tıpkı Elon Musk tarafından geliştirilmekte olan Hyperloop projesi gibi süper hızlı ulaşımı amaç edinmiştir. ilk versiyonda şehirler arası saatte 600 km yapacak bir modelin geliştirilip sonrasında uluslararası yolculuklarda saatte 6500 km yol kat etmesi öngörülen modellerin geliştirilmesi hedeflenmektedir. bu da new york'tan beijing'e 2 saatte ulaşmak anlamına geliyor. projenin kapsamı yüksek hızla da sınırlı değil, iddialarına göre kwh başına elektrikli araba ve trenlerin sağladığından 50 kat daha fazla taşıma sağlayabiliyorlarmış. şimdilik çoğu kağıt üzerinde olsalar da hız ve verimlilik açısından devrim niteliği taşıyan ve sayıları hızla artan bu tip projelerin yakın gelecekte gerçekleşmesi olası görünüyor.
antonio bazzini'nin ''cinlerin dansı'' anlamına gelen keman ve piyano için bestelediği eseridir. itzhak Perlman'ın rusya konserinde hakkını verdiği bir eserdir;
inşaat esnasında esas projede olmayan işlerden, toprak altında kalma veya sökülüp atılma gibi ileride görünmeyecek şekilde kapanacak inşa kısımlarının şekil ve boyutlarını gösteren çizim ve sayısal bilgilere ataşman denir. inşaat esnasında yapılan bazı yapı elemanlarından bir süre sonra gereksiz hale gelen ve bu sebeple sökülüp atılan veya beton, toprak altında kalanların inşası veya proje harici yaptırılan işler bu tür işler olup, bunlar ataşman defterine kaydedilir.
içeriği ve biçimi genellikle edebi ve şiirsel içerikli metinden kaynaklanan bir konunun orkestral bir şekilde anlatılmasıdır. Senfonik şiir, ilk kez Franz Liszt tarafından yazılmıştır. Liszt geleneksel bölümlerden oluşan senfoni yerine, senfoniyi tek bir bölüm olarak düşünmüştür. bu türe ses şiiri de denilebilir; çünkü amaç, dinleyiciye uzun ama anlatılmak isteneni yaşatacak şekilde, tek solukta bir hikaye anlatmaktır. Bu da sanatta romantik dönemin karakteristik özelliklerinden biridir.
Ludwig van Beethoven'ın Egmont, Cariolan ve 3. Leonore uvertürleri ile bunların daha çok ya da az dramatik ardılları senfonik şiirin ilk örnekleri sayılabilir. Felix Mendelssohn Bartholdy ve Hector Belioz'un konser uvertürleri de Franz Liszt'in senfonik şiirlerine önayak olmuştur. Bunlardan biri Hugo’nun “Ce qu'on entend sur la montagne” satırları üzerine yaratılmıştır ve Liszt’in 12 senfonik şiirinin ilkidir.
samsung marka ssd'ler ile beraber çalışan ssd yönetim aracıdır. son versiyonu ile karmaşık optimizasyon arayüzü kaldırılıp yerine yalnızca total bytes written, benchmark, secure erase ve rapid mode özelliklerinin görülebildiği basit bir arayüz getirmiştir. bu yazılımın bir kullanıcısı olarak ilginç bulduğum bir şey var. aynı kullanım sıklığına rağmen eski sürümden yeni sürüme geçildiğinden beri total bytes written ilerlemesinde bir yavaşlama gözlemliyorum. ve ssd'nin ömrü açısından bu çok iyi bir şey. o nedenle eski sürüm daha çok seçenek sunuyor diye yenisini kullanmakta tereddüt eden kişilere gönül rahatlığı ile kullanmalarını söyleyebilirim.
19. yüzyılın süsleme ağırlıklı bir üslubudur. Aynı zamanda da bu üslubun kaynağı olan ve paris'te 1648 yılında kurulmuş olan Academie des beaux-arts* adlı eğitim kurumunun adıdır.
Antik Yunanda kurulmuş felsefe ekolüdür. Yunanca, 'yürüyen, gezgin' anlamındaki peripatikos kelimesinden türetilmiştir. Ekolün kurucusu Aristoteles'tir. Aristo, Atina’da Lykeion* adıyla kurduğu felsefe okulunda M.ö. 335-323 yılları arasında bir yandan ders okuturken bir yandan da eserlerini kaleme almıştı. öğrencilerine zihin jimnastiğiyle beden jimnastiğini aynı anda yaptırmak amacıyla derslerini okulunun geniş revakları arasında yürüyerek veriyordu. Bu sebeple onun felsefesine Yunanca, “gezinmek, yürümek” anlamındaki peripate kelimesinin mastarından peripatetizm denilmiştir. Peripatetizm kelimesi başlangıçta Aristo’nun ders verme yöntemini gösterirken, sonradan -Helenistik dönemde, islam ve hristiyan Ortaçağında yetişen ve Aristo doktrinini temel alan filozoflarda- sistemi ifade eden bir terim olarak yaygınlık kazanmıştır.
Dekonstrüksiyon ilk kez post-yapısalcı düşünür Jacques Derrida tarafından belirtilen içerikte kullanılan bir terimdir. Post-modernizmin ve eleştirel kuramın bazı dallarına göre dekonstrüksiyon, bir metnin, bir veya daha fazla "ses" ile seslendirilmesi için, batılı kulağa göre, metnin göründüğü sınırsız bir niteliktir. Dilin geleneksel Avrupa merkezli dünya görüşü tarafından yönlendirilen, kesin hatları olmayan bir araç olduğu kabulüne dayanarak eski metinlerin yeni anlamlarını onları yeniden yapılandırarak inşa eden post-modern eleştirel bir yaklaşım olmuştur. dekonstrüksiyon; felsefe, mimarlık, iletişim sosyolojisi, eleştirel teori, sosyoloji, estetik, edebiyat teorisi ve benzeri birçok alanlarda yaygınlaşmış ve genel bir etki kazanmıştır.
Açıklamaya muhtaç bir konuyu açıklarken, sebep olarak gösterilen olgunun da aslında açıklamaya muhtaç olması ve silsile halinde bunun devam ettirilmesi sonsuz regresyona sebep olur. Aristo'nun ilk hareketi neyin başlattığı tartışması bu sonsuz silsileyi keyfi bir noktada durdurmayı amaçlar. Aristo’nun doğa teorisi, metafizik kanıtsamalarında, özellikle gayelilik düşüncesinden kaynaklanır. Bütün doğa, kocaman bir birliktir, ilk hareket ettirici tarafından gayeli olarak düzenlenmiştir, onun gerçek ilkesi mekanik değil, belki gai veya nihai nedenlerdir. örneğin Stephen Hawking'in a brief history of time* adlı kitabının başlangıç paragrafı bu konuya değinen esprili bir anekdot ile başlar;
Tuhaf ama harika bir evrende yaşıyoruz. Evrenin yaşını, büyüklüğünü, gücünü ve güzelliğini kavramak olağanüstü bir hayal gücü gerektiriyor. Görünen o ki bu uçsuz bucaksız kozmosta biz insanların kapladığı yer, epey önemsiz. Ve biz onu bütünüyle anlamaya, ona nasıl uyum sağladığımızı öğrenmeye çalışıyoruz. Onlarca yıl önce tanınmış bir bilim adamı (bazıları onun Bertrand Russell olduğunu söyler) astronomi üzerine herkese açık bir konferans veriyordu. Dünya'nın Güneş'in çevresinde, Güneş'in de galaksimiz denilen uçsuz bucaksız yıldızlar kümesinin merkezindeki yörüngesinde dönüşünü anlatır. Konferansın sonunda, salonda en arkalarda oturan ufak tefek yaşlı bir kadın yerinden kalkar ve "Bütün bu anlattıklarınız saçmalık. Aslında dünya, dev bir kaplumbağanın sırtında duran düz bir tepsi" der. Bilim adamı kibirle gülümser ve, "Peki kaplumbağa neyin üstünde duruyor?" diye sorar. "Sen çok zekisin genç adam, çok zeki" der yaşlı kadın. "Ama onun altında da hep kaplumbağalar var!"
galaksilerin dönüş hızlarıyla ilgili çalışmaların öncüsü sayılan ABD'li astronomdur. Galaksilerin dönüş eğrileri üzerine çalışarak, galaksilerin açısal hareketinin tahmin edilen biçimiyle gözlemlenen biçimi arasındaki tutarsızlığı ortaya çıkardı. Bu olgu daha sonra galaktik dönüş problemi olarak anılmaya başlandı.
Macar besteci ve müzik eğitimcisi Zoltan Kodaly tarafından geliştirilmiş bir müzik eğitimi yöntemidir. Bugün bu yöntem hala Macaristan’da temel müzik eğitimi olarak kullanılmaktadır.
Bu yöntem müzik ile dansı birleştirmekte ve öğrencinin aktif katılımı ile gerçekleşmektedir. Oyun çağındaki çocuk için dans ve müzik de bir oyundur. Şarkılar da oyunlaştırılarak öğretilmektedir. Kodaly’e göre müzik eğitimi doğuştan itibaren başlamalıdır. Hatta Kodaly bir sözünde şöyle demiştir: “Eskiden çocuğun müzik eğitimi doğumundan dokuz ay önce başlamalı, diye düşünürdüm. Şimdi aynı düşüncede değilim. Çocukların müzik eğitimi, annenin doğumundan dokuz ay önce başlamalı.” Başka bir konuşma metninde ise “müzik, evrensel insan bilgisinin vazgeçilmez bir parçasıdır. ..bu yüzden çok doğal olarak müzik, okul müfredatının bir parçası yapılmalıdır.” demiştir.
Bu eğitim daha çok dans etme ve şarkı söyleme yeteneği üzerine kurulmaktadır. Repertuar geleneksel halk şarkılarından seçilmektedir. Ayrıca okullarda beden eğitimi derslerinde halk oyunlarının mutlaka öğretilmesi gerektiğini savunmuştur. Bu da milli değerleri unutmamak açısından önem taşımaktadır.
bir yapı hakkında, genelde tarihsel süreçte önemini irdeleyen veya orijinalliğini vurgulayan veya kayda değer bir alanda veya amaçta uygulanması hakkında yazı yazmak veya konuşmak eylemidir. Bir yapı hakkında mimari eleştiri yapılırken dikkate alınan hususlardan bazıları şunlardır; Estetik, işlev, inşaat malzemeleri, çevresel faktörler ve ortam.
Gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerdeki birçok gazetede sanat ve mimarlık konularının işlendiği bölümlerde ek olarak mimarlık eleştirisi de içermektedir. Ayrıca bazı uzmanlaşmış medya kanalları kendilerini sadece mimarlık veya mimarlık eleştirisine adamıştır. Architectural Review dergisi bu konuda uluslararası iyi bir örnek olarak verilebilir.
Gazetelerde mimarlık eleştirmeni olarak ilk çalışmaya başlayanlardan birisi Ada Louise Huxtable’dir. 1963 yılından itibaren ABD’nin New York şehrinde çıkan ve uluslararası öneme sahip bir gazete olan New York Times’ta yazılar yazmaya başlamıştır. 1930’lu yıllar ile 1950’li yıllar arasında ise Lewis Mumford ağırlıklı mimarlık konulu eleştiri yazılarını The New Yorker dergisinde yazmıştır.
2007 senesinde Amerika'da kurulan, animasyon üreten bir film yapım şirketidir. Minions, Despicable Me, The Secret Life of Pets gibi ünlü animasyon filmlerine imza atmışlardır.
Nükleer enerji mühendisliğinde fisil materyaller veya fisil izotoplar yavaş nötronlarla da parçalanabilen izotoplara denir. Fisil izotoplar, fisyon reaktörlerinde ve nükleer silahlarda yakıt olarak kullanılırlar. (bkz: fisyon)
sonucun kendini oluşturan sebeplerden önce çıktığını savunan anti-nedensel hipotezdir. geleceğin şimdiki zamanı, şimdiki zamanın geçmişi etkileyip etkileyemeyeceği gibi konuları ele alan fizik elementlerine dayanan bir düşünme deneyidir. Zaman yolculuğu hakkındaki felsefi düşünceler ve retrocausality evrensel olarak eş anlamlı terimler olmasalar da aynı meseleleri ele alırlar. Retrocausality hakkındaki bazı tartışmalar uç ya da sözde bilim olarak sınırlanırken, mantık çerçevesindeki bazı temel fiziksel teorilerin retrocausalitye yol açtığı düşünülmektedir. Neden-sonuç arasındaki ayrım fizik alanındaki en temel seviyede yapılmadığı için,bu fizik için problem teşkil etmektedir. (bkz: zaman yolculuğu)
insanların etnik yapılarına değil, kültürlerine göre birbirlerinden ayrılmasına dayanan bir ayrımcılık türüdür. Kültür ayrımcılığında; ulusları birbirinden ayırmak için dil, din, mimari yapı, giyim tarzı, yemek kültürü gibi unsurlar kullanılır. Kültür ayrımcılığını savunan bir kişi kendi ulusunun kültürünün diğer kültürlere oranla daha üstün olduğunu ve bu nedenle kendi ulusunun kültürünün evrensel olarak benimsenmesi gerektiğini savunur. Bu düşüncenin bir sonucu diğer ulusların kültürünün asimile edilmek istenmesidir. Kültür ayrımcılığı sömürgeciliğin de meydana gelme nedenleri arasında sayılmaktadır.
1670 – 1722 yılları arasında yaşamış irlandalı rasyonalist filozof, özgür düşünceci ve hicivcidir. kendisinin; ''Evren bir birliktir. Her maddesel şey, her şeyin içinde yer almaktadır. Bütün şeyler bütünden oluşmaktadır ve bütün; her şeyin içindedir.'' şeklinde bir sözü vardır.
iki veya daha fazla galaksinin karşılıklı kütle çekim etkileşimi içine girmelerine sonucu aldıkları addır. fazla sık rastlanan bir durum değildir. etkileşime geçmiş iki gökada çarpışmasa da gelgit etkileşimlerinden dolayı hem birtakım eğrilip bükülme deformasyonlarına uğrarlar hem de aralarında bir miktar gaz ve toz alışverişi olur.
düzenli bir biçimi olmakla birlikte, klasik galaksi kategorilerine (eliptik, sarmal, çubuklu sarmal, merceksi) girmeyen galaksilere verilen addır. Bu gök adalardan bazıları bu özel biçimlerini komşu galaksilerle karşılıklı kütle çekim etkileşimi içine girmelerine borçludurlar. Bu durumda bu gök adalara etkileşen galaksi adı verilir.
1975 yılında avustralya'da kurulmuş devlete ait bir radyodur. ticari istasyonlara kıyasla yerli müziğe ve alternatif müziğe daha fazla önem vermektedir. istasyonun ayrıca ''Like A Version'' adı altında ünlü müzisyenler tarafından harika coverların yapıldığı bir bölümü vardır. hatta bu bölüme ait en güzel coverlardan birkaçını da aşağıda paylaşalım;
1768-1834 yılları arasında yaşamış alman filozof, tanrıbilimci ve dilcidir. Düşüncesinin merkezinde din bulunan Schleiermacher için en önemli problem, aklı olduğu kadar gönlü, yüreği de tatmin edecek bir gerçeklik anlayışına ulaşmak olmuştur. kendisi bu konuda Kant, Fichte, Schelling ve Spinoza'nın görüşlerinden yararlanarak eklektik bir sistem oluşturmuştur.
Schleiermacher, tüm gerçekliği benden türettiği için Fichte'nin idealizmini reddeder ve gerçek dünyanın varoluşunu onaylar. Ona göre, biz düşüncenin, varlığın ve aşkın bir temeline ulaşmak zorundayız; var olan her şeyin kaynağı, hepsinin mutlak birliği olan, kendisinde tüm farklılık ve karşıtlıkların çözüldüğü bir ilkede bulunur. Biz, yalnızca fenomenleri değil fakat şeylerin bizatihi kendilerini de bilebiliriz. Schleiermacher'e göre, ideal olanı dinsel duygu ya da sezgide yakalayabiliriz.
Düşünce ve varlığın mutlak birliği ya da özdeşliği, doğrudan ve aracısız olarak bilinçte tecrübe edilir. Din, sonlu olan her şeyin sonsuz olduğunun ve varoluşunu sonsuz olana borçlu bulunduğunun, zamansal olan her şeyin ezeli-ebedi olduğunun ve ezeli-ebedi olana dayandığının bilincine varılmasıdır. Tanrı zaman ve mekanın dışında olan bir varlıktır. Tanrı'ya ona göre, kişilik atfedemeyiz, zira bu O'nu sonlu bir varlık haline getirir. O'na düşünce ve irade yükleyemeyiz, çünkü bunlar birbirleriyle çelişirler. Zira her tür düşünme ve irade zorunlu olarak sonludur. Tanrı ezeli-ebedi, evrensel yaratıcı güçtür, yaşamın kaynağıdır. O'na göre, din kuramsal birtakım dogmalardan oluşmadığı gibi, ibadetten de meydana gelmez, çünkü Tanrı bilinemez.
1625–1712 yılları arasında yaşamış italyan matematikçi, astronom ve mühendistir. Mühendislik ve astronomi alanındaki çalışmalarıyla bilinir. Satürn'ün uyduları ve halkalarını keşfetmiştir. ayrıca Fransa'nın topografya haritasının çıkarılması projesinde çalışmıştır. 1997 yılında Satürn'e fırlatılan uzay sondasına Cassini'nin adı verilmiştir. Bu uzay sondası Satürn'e giden dördüncü, yörüngeye oturan ilk sonda olmuştur.
Fransızca kökenli olup “güneş engelleyici” anlamına gelen bir mimari terimdir. Sıcak dönemlerde güneşin camı ve iç mekanları çok ısıtmasını engellemek için kullanılırken, soğuk dönemlerde pasif güneş ısıtmasına yardımcı olunması işlevini de görebilir. Güneşin engellemek için kullanılan mimari tasarımların hepsini içeren bir terim olan brise soleil kavramının oldukça farklı uygulamaları mevcuttur. Bu uygulama bir yapının veya taşıyıcı sistemin bir parçası olabileceği gibi, monte edilip sökülebilen bir uygulama da olabilir.
Mimarlık tarihinde bu kavramın uygulanması Le Corbusier’in tasarımlarında basit güneş engelleyicileri olarak başlamış ve yaygınlaşmıştır. Basit uygulamalarla gerçekleştirilebileceği gibi Santiago Calatrava’nın Milwaukee Sanat Müzesi’deki son derece ihtişamlı kanat şeklindeki bir sistem ile veya Jean Nouvel’in Arap Dünyası Enstitüsü projesindeki ışığa hassas cam kaplamanın arkasındaki mekanik sistemler şeklinde de gerçekleşebilir.
Milwaukee Sanat Müzesi'nde brise soleil uygulaması;
geleneksel mimarlıkta pencere, kapı gibi duvar boşluklarının üstündeki hilal ya da yarım ay biçiminde, genellikle içi kabartmalarla bezeli yüzeye denir. Osmanlı-Türk mimarlığındaki kenar aynası ya da tablasının benzeridir.
birbirlerine düz kirişlerle bağlanan kolon dizisine denir. Ya bir yolun üstünü örtecek gölgeliği taşıyan ayaklarda olduğu gibi bağımsız olarak yapılır ya da bir yapının parçası olarak, onun önünde yer alır. Bu durumda bir revaktan söz edilir.
En eski kolonadlara Antik Çağ mimarlığında rastlanır. Eski Yunan ve Roma tapınaklarında geniş ölçüde kolonad kullanılmıştır. Kolonadlara başka bir örnek de Eski Yunan mimarlığındaki stoalardır. Avrupa'da barok ve yeni-klasik mimarlıklarda da kolonadlardan bir mimarlık ya da kent tasarımı öğesi olarak yararlanılmıştır. Gian Lorenzo Bernini'nin Roma'da San Pietro Bazilikası'nın önündeki alanı çevreleyen kolonadları bunların en ünlülerinden biridir.
Belvedere on the Pfingstberg sarayının kolonadları;