Kalbi durmuş diyorlar doktorlar, gaz sıkmış polis öldürmüş diyorlar, bilmedikleri bir şey var!
Yarısı Hopa'da atıyorsa Metin öğretmenin kalbinin, yarısı biz neredeysek orada atıyor.
Hayattan ders veriyor diye öğretmenleri kızdıran
Tuzu bir bulmuş çocukları saklamadan güldüren dünyaya
Su kaçırmaz bir eşeğin sesine açıktır penceresi
Bir sınıfın, batı son dersinde, kuşluk vakti
Meşeler yapraklanınca bir tuhaf olurlar işte
Koparılmış kürt çiçekleri, hatırlayarak amcalarını
Azınlıkta oldukları bir okulda bile, sorarlar soru
Neden feriklerin ve eşeklerin memeleri vardır?
En arka sırada çift dikişliler, sınavda en öne
intihara ve denizde nasıl boğulmaya çalışırlar
Yalnız Orta Doğu'da el altında satılan bir atlas
Kim demiş on sekiz yaşından küçükler okuyamaz
Bakıldı ki kum saati, ters çevrilmiş, çıt, usul isa asi olmuş
ikinci karnede babası yarısını silahıyla dışarda bırakıp
Öyle öğretildiği için saygılı, sınıfa giren parmak çocuğun
Boş yerine, girilmeyen bir dersin denizi, gelip oturmuş
Açık kalmış atlası, deniz taşmıştır, darılmasın Fırat ama
Hayatın orta öğretmeni sustu, dondu gülmeleri çocukların
Bir cenaze töreninde daha ölümü karşılamaya götürüleceğiz
Efendiler! Eşekler susabilirler
Ne yani çocuklar hiç gülmeyecekler mi?
"araya sıkıştırılmış şeker"i görenlerin, 15 yaşındaki çocuğun eyleme katılıp taş atsa dahi çocuk olduğunu anlayamayacaklarını farketmemize vesile olmuştur.
"Kaza kurşunu" olup olmadığını, isteyerek yapılıp yapılmadığını henüz bilmediğimiz olaydır.
Görgü tanıkları askerin hedef alarak ateş ettiğini, Hakkari Valisi Muammer Türker ise taşlı saldırıya uğrayan askerin kendini savunmak amacıyla havaya ateş açtığını söylemiştir.
"olaylar çarpıtılarak yansıtılmasın" klişesinin lüzumu yoktur. Zira 15 yaşında bir çocuk kafasına saplanmış bir kurşunla ölümün kıyısında beklemektedir.
şeker toplamak için sokağa çıkan enver turan isimli bir çocuğun, bir uzman çavuş tarafından açılan ateş sonucu yaralanması olayıyla ilgili olarak Hakkari Valisi Muammer Türker tarafından yapılan açıklamayla varlığını hatırladığımız, aslında hiç unutmadığımız 'hak'(!)tır.
--spoiler--
Hakkari Valisi Muammer Türker, yaptığı açıklamada "Taşlı saldırıya maruz kalan uzman çavuş, aracından inerek kendini savunmak amacıyla silahıyla havaya ateş açıyor. Açılan ateş sonucu kafasına kurşun isabet eden kişi yaralandı" dedi. http://bianet.org/bianet/...ale-bir-cocuk-agir-yarali
--spoiler--
(bkz: Ceylan Önkol)
(bkz: Uğur Kaymaz)
(bkz: Rozerin Aksu)
(bkz: Mizgin Özbek)
Kelime hazinesi*, morfoloji,fonoloji ve gramer kuralları bakımından incelendiğinde bilimsel olarak Farsça'dan farklı bir dildir. Hiçbir dilbilim çalışmasında ya da bilimsel yayında Kürt Farsçası (#9163531) adlı bir dil tanımı yoktur. Kart kurt ne kadar bilimselse "Kürt Farsçası" da o kadar bilimseldir. Kaldı ki böyle bir tanım Kürtçe'yi Farsça'ya değil Farsça'yı Kürtçe'ye tabi kılar. ne bu ne de tersi geçerli değildir. Gerçi popodan uydurulmuş "bilimsel" bir kavramın tutarlılığını düşünen kim, hamasi laf olsun "bilimsel" olsun!
öğrenci işçilere verdiği üç kuruşu fazla görüp yüzlerce öğrencinin işine son veren, buradan arttırdığı parayı da billboard reklamlarına yatıran özel şirket.
Biri Kürt sorununda adil, onurlu ve demokratik bir barışı savunur, diğerine göre ise ne kürt vardır ne de sorunu.
Biri Kürt halkının eşitliğini savunur diğeri ise Türk milletinin üstünlüğünü.
2 kişinin katilidir.
Kendisini "eli öpülesi", yoldan geçerken öldürülen 2 çocuk babası köy muhtarını ise PKK'lı diye anmak vicdani ve hukuki açıdan kabul edilemezdir.
Hem sonucu hem gerekçesi itibariyle yanlış tespit.
Almanya'da yaşayan Türklerin sevilmediğini, üstelik bunun Almanya'da yaşayan Kürtler yüzünden olduğunu söylemek, meselenin hem eksik hem de yanlış kavrandığının ifadesidir. Almanya'da yaşayan 'Türkler'in sorunu sevilip sevilmemeyle ilgili değil, Almanya'da yaşayan bütün göçmenler gibi, Almanlarla eşit haklara sahip olmamalarıyla ilgilidir. Bu meselenin anlaşılması için ilk adımdır.
ikinci adım ise ifadenin barındırdığı aşağılık kompleksidir. Bir 'öteki', kendini tanımlamak için başka bir ötekini hedef alır. Buradaki öteki yani 'Kürt'tür! Bu tanım elbette faşizandır ama sadece milliyetçi anlamlarla inşa edilmemiştir. Yani iç Anadolu'nun ya da Karadeniz'in yoksul bir köyünden Almanya'ya gelen bir gastarbeiter* da Kürt'tür. Çünkü bizliğimize yakıştıramadığımız herşey onlarındır. Sevilmeyen 'Kürt'tür, konuşamayan 'Kürt'tür, kokan 'Kürt'tür ya da hırsız 'çingene'dir vs...
Hatta bizim gibi olmayan Türkler'de 'Kürt'tür! Bunun en çarpıcı örneği Almanya'ya görmüş beyaz 'Türk'lerin söylemleridir: "Buradaki Türk'ler Türkiye'deki Türkler'e benzemiyorlar"
Almanların ya da görece uzağımızdaki başkalarının bizi sevip sevmemesi önemli mi bilmiyorum ama sevsek de sevmesek de insani, tarihsel, siyasal vs... bir sorumluluk olarak birlikte yaşamakla mükellef olduğumuz kardeşlerimize bok atmamayı öğrenmek gerektiği kanaatindeyim.
"devrimci karargah savaşcısı"*dır. 27 Nisan 2009 tarihinde istanbul'da polisle girdiği çatışmada "Teslim olmayan bir özel devrimci kuşağına layık olmaya çalışacağım. Devrimci karargah savaşçısıyım. Yaşasın devrim ve sosyalizm. Yaşasın hakların kardeşliği. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının mücadele birliği.Biz düşeceğiz fakat bizden sonra bu kavga mutlaka sürecek. Nasıl binlerce yıldan beri sürdüğü gibi. Thomas Müntzer'den, Şeyh Bedrettin'den, Mahir Çayanlardan, ibrahim Kaypakkaya'lardan ve Deniz Gezmiş'lerden beri sürdüğü gibi" sözlerini sarfetmiştir.
Gülen cemaatinin yayın organlarından Zaman ve S Haber'in birkaç zamandır devrimci karargah hakkında yaptığı haberleri anlaşılır kılmıştır. Hoşgörü insanının müritleri adım adım bir infazı örgütlemişlerdir.
"Teslim olmayan bir özel devrimci kuşağına layık olmaya çalışacağım. Devrimci karargah savaşçısıyım. Yaşasın devrim ve sosyalizm. Yaşasın hakların kardeşliği. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının mücadele birliği.Biz düşeceğiz fakat bizden sonra bu kavga mutlaka sürecek. Nasıl binlerce yıldan beri sürdüğü gibi. Thomas Müntzer'den, Şeyh Bedrettin'den, Mahir Çayanlardan, ibrahim Kaypakkaya'lardan ve Deniz Gezmiş'lerden beri sürdüğü gibi" sözleri bu çatışmada söylenmiştir.
Ezilenlerin Sosyalist Platformu, Emekçi Kadınlar Derneği, Sosyalist Gençlik Derneği, Marksist Bilimler Akademisi, Beksav, Limter-iş gibi kurumlarla birlikte, 10 Mart 2009 tarihli devlet terörünün hedefi olan sosyalist gazete.