aşk hakkında çekilmiş olan en gerçekçi filmlerden biridir sanırım. diğerleri nelerdir bilmem ama 500 days of summer olabildiğince üst sıralardadır gerçekçilik seviyesinde.
sözleri olmasa sadece müzik olsa.. evet, şarkıdan çok da şey eksilmez. bu kadar mükemmel, bu kadar duygu aktarabilen bir şarkı olabilir. (bkz: satılık)
bilhassa bugünkü gibi yağmurlu havalarda dinlenilsin diye kurulmuş bir gruptur. bir grup bu kadar yağmurlu havayla özleşebilir, bu kadar insanda hisleri ayaklandırabilir.
göz ardı etmenin imkansız olduğu bir şarkı. painkiller albümünde painkiller'dan sonra gelen en iyi parçalardan birisi olsa gerek. bir de sabahtan akşama kadar van şad of gılorrii naraları dilden düşmüyor; işte tek kötü(!) yanı.
soykırımın ne kadar insanlık dışı olduğunu kabul eden bir zihniyetim aynı zamanda ironik olarak böyle bir yasayı kabul etmesi gülünç. bunu on yaşındaki çocuğa anlatsanız eminim o da güler.
2 cm yükseklikten yere düşmesiyle bozulan nazik alet. orijinalini almak ise biraz bütçe ve zaman istiyor. şimdilik 40 liralıkla idare etmeye çalışıyoruz ama bakalım.
smeagol'ın maayy pireşısss repliklerini unutmanın pek mümkün olmadığı, insanda shire gibi bir yerde yaşama isteği uyandıran, eowyn'in çok güzel olduğu, sam'in müthiş bir sadakat duygusuna sahip olduğu ve 1 ve 3. filmlerin arasında pek de ayrım yapamayacağınız muhteşem seridir. önce hobbit'i okumak şartıyla kitapları okumaya başlamak gerek bi ara.*
hayatınızda izleyebileceğiniz en ama en güzel filmlerden birisidir herhalde. sean penn, evet, bu filmdeki rolüyle ona aşık olabilirsiniz. eşcinselliğe çok dar açılardan bakan birisi bile izlese eminim fikirlerinde az da olsa bir şeyler değiştirir bu film. herkes izlemeli, izletmeli.
yollara düşesin gelir bu filmi izleyince. izlemeden önce ne kadar iyi olabilir ki diye düşünmekteydim* fakat film bitince tekrar izlemek istiyor insan. müzikleri ise şahane.
(bkz: jimi hendrix- if 6 was 9)
serinin başlangıç filmi olan fellowhsip of the ring ile arasında seçimde zorlandığım bir film olmuştur.
frodo'nun ise sam'e güvenmeyi bir türlü becerememesi.. ah smeagol..ah.
kimi zaman bitiminde yönetmen ve senaristin david lynch çıkmasını bekliyorum. hayır, bu dizi bir türk yapımı olamaz. bu dizi kesinlikle david lynch yapımıdır. ve kesinlikle bilinçaltımıza gönderilmek istenen mesajlar doludur akasya durağı.
ilk 1.5 saatin durağan geçmesine rağmen son yarım saatiyle kendini sevdiren bir james stewart filmi. repliklerin kimi zaman güldürmesi olasıdır. bunu dışında hakikaten ilk bir buçuk saat geçmek bilmiyor bazı kısımlarda.
en çok korktuğum şeyin ileri derecede psikiyatrik tedavi olduğunu bir kez daha bana hatırlatan filmdir. jennifer connely'nin canlandırdığı john nash'in eşindeki sadakat aranılıp da bulunmaz türdendir.
hayatımda hiçbir filmi spoilerlar eşliğinde izlememiştim; evet, o da oldu bu film sayesinde.* filmi hiç anlamasak bile bize hissettirdiği o "isssyeeeağğn" duygusu yeterli. o hiç kesilmeyen uğultular, fabrikalar ve her şeydeki belirsizlik insanı deli etmeye yeter. hayatımda izlediğim hiçbir filmde bu kadar bunalmamıştım. bildiğin klostrofi duygusu yaratıyor insanda. evet,filmdeki mekana ve olaya sıkışıp kalma korkusu yaşatıyor.
öldürmeyi çeşitli sebeplerden dolayı normal görüp hem de götü bu kadar tutuşan bir ikili daha göremezsiniz. phillp gerildiçe sizin de gerileceğiniz, 1 saat 17 dakikacık olan, 1948 yapımı bir film. mekanın sürekli aynı kalması da insanı geeren diğer bir unsur.
yarım saat önce kesilen hayvanın etini yemek nefret edilecek sebeplerin başında gelebilir. hayır, vejetaryan değilim ama yarım saat önce kesilen hayvanı yeme fikri midemi bulandırıyor.