(...) Toplumlarda görülen bu keskin ayrışmanın varacağı son durak yabancıların ‘pillarization’ dedikleri, Türkçe’ye ‘sütunlaşma’ olarak çevrilebilecek kavramda saklıdır. Geçmişte Batı Avrupa toplumlarının bazılarında görülen ‘sütunlaşma’, bir milletin veya toplumun kendi içinde dini ve siyasi cenahlara bölünerek mümkün olduğunca birbirleriyle iletişim halinde olmaması, yanyana yaşasa da içiçe yaşamayı reddetmesi, birbirinden kopuk ama birbirine paralel yaşam alanları ve tabiri caize birbirine ‘paralel dünyalar/evrenler’ kurmasına verilen addır. Belirli çevrelerin dini-siyasi-ideolojik söylevlerde birleşmesi ve bir bütün oluşturmasıdır.
moresk dansı ile ünlüdür. 'Asırlarca Osmanlı tehdidiyle varolmuş olan Korçula Adası’nda (Hırvatistan) (...) iki yerel varyantı olan moresk dansı yaşatılmaktadır. Bu varyantların birinde ilginç bir şekilde Moriskolar (...) ile Türkler güzel bir prenses için birbirleriyle savaşmaktadır. (...) Hikayeye göre Moro tarafından esir edilen Bula, Moro’nun ilgisine karşılık vermez. Bula’nın gönlü Türklerin kralı Osman’dadır. Osman, Bula uğruna ordusunu toplar ve Moro’nun ordusuyla savaşır. Moro’yu mağlup eden Osman, Bula’yı esaretten kurtarır.'
ellen rutten'in rus edebiyatında rusya'nın kadın karakterler veya dişil varlık olarak sembolize edilmesi üzerine yaptığı çalışma. 'erişilmez gelin rusya' anlamına gelmektedir.
TRT Haber'de dün akşam bu muâzzam objektif belgeseli izledim. O kadar objektifti ki, Gezi Parkı eylemlerine katılan hiçbir insanın görüşünü duymak mümkün değildi. (Hepsi öldü ellaam.)
'Gezi Parkı Ayaklanması' adını taşıyan bu belgeselde Melih Gökçek, Halime Kökçe, çerezci Mehmet Şimşek, Süleyman Soylu, Efkan Ala gibi bilim insanlarının fikirleri ufuk açıcıydı.
Meğer Gezi Parı olayını da 'paralel yapı' fişeklemiş ve Recep Tayyip Erdoğan polise müdâhele emrini bizzât ben verdim diye hiç söylememiş. Ben tatmîn oldum açıkçası... O kadar tatmîn oldum ki yarın ampüle basacağım oyumu.. Bu belgesel beni ampülcü yaptı.. Hülooğğ!!!
Not: Lan dış güçler sâdece Türkiye'den değil ABD'den elinizi çekin! Zencileri ayaklandırarak Amerika'yı karıştıramazasınız!
erotik dozajı yüksek şiirler yazan güney azerbaycânlı şâire. ingiltere'de yaşamaktadır. traktor sazi hakkında bir şiiri vardır.
Dünden beri şâire Ziba Karbassi'nin 'Qaranlığımdan Turân dillenir' şiirinin son dizeleri sürekli yankılanıyor kulaklarımda. 'Bu yollardan tiraxtor geçecek/Topuxlarıvı bağla/Ses.../Ses ver/Ayığam/Nefes ver/Vâram...' Yollardan Traktor geçiyor ey iran Azerbaycân Türklüğü... Merâk etmeyin, traktörün sesini duyanlar var.. Merâk etmeyin, traktörün sesini bir gün herkes duyacak. Traktör'ün 'avazı', çığlıkları ulaşacak gönüllere. Bir gün iran Türklüğün sesini herkes duyacak. Karanlığımızdan Turân dillenecek!
ikiyüzlü olduğu söylenen coğrafî özelliklerine göre ayrılmış medya.
meselâ ünyânın herhangi bir yerinde kendine müslüman diyen bir adam din adına bomba patlatır, din adına katliâm yapar, din adına (mazlûmluk) adına bir şiddet eyleminde bulunur ve Batı medyası (bundan kastım Batı Avrupa ve ABDdir) olayları ballandıra ballandıra yazar, çizer ve müslümanları kötüler. Batının, daha doğrusu Batı emperyalizminin, kendi siyâsî ajandasına uygun olarak medya üzerinden oluşturduğu alıcı kitlesinin müslümanlara dâir ilgisini daha çok çekebilmesi için, yine kendinin ortaya çıkardığı müslüman algılanması üzerinden müslümanlar hakkındaki herhangi bir haberi sunması gerekmektedir.
yazdığı bütün kitaplar batı'nın kitap piyasasına ve çok satmaya yönelik olan kadındır.
bilhâssa 'sultana' serisi ile paraya para dememiştir. batı toplumu 'baskı altındaki ortadoğu'lu kadınların biraz da oryantalizm ile süslenmiş' hikâyelerini okumaya bayılır. bu tarz kitaplar batı'nın gururunu okşadığı için her dâim çok satanlar listesine girer. küçük bir ülke olan hollanda'da bile bu tarz yüzlerce kitap basılmış veyâ terüme edilmiştir. bu kitapları görünce bile kusasım gelir çünkü ne yazarlarında, hele hele batılıysa, ne de okuyucusunda samîmiyet vardır.
bizim ülkemizde bu tarz oryantalist kitaplar yeni yeni tercüme edildiği için bu yazar ve türevleri ciddîye alınmaktadır. oysa bizdeki komplo teorileri kitapları ile farkları yoktur. ahanda bir ipucu size;
milliyetçi camiâ'ya fitne sokmak dışında bir iş yapmayan chp'den dönme türkçü, elitist ve seçkinci zırtapozlardır. ülkede çok daha mühîm konular varken bunların yegâne derdi beğenmedikleri ve küçümsedikleri ülkücülerle kendilerine ayrıştırmaktır. yâni tipik bir tepeden bakma bir chp zihniyeti ile karşı karşıyayız. keşke hepsi ülkücüler kadar adam olabilse. hattâ türk-islam sentezi bile bu adamlardan daha tutarlı.
eK: şimdi adamın biri çıkar lafım bütün türkçülerymiş gibi cevâp yazar. kesinlikle lafım kendine türkçü diyenlerin hepsine değil. türkçülüğü ulusalcılık gibi ne idüğü belirsiz bir mefhûm zannedenlere, lafım türkçülüğü kemalizm zannedenlere, lafım türkçülüğü din düşmanlığı zanneden nihal atsız'ı internetten öğrenmiş yeni yetmelere. okunması ümidiyle:
arapça ve farsça karışımı olan güzel bir isimdir. ismin güzelliği ise türk târihinin en kudretli kadınlarından birinin ismi olmasındandır. bahse konu kadının türkî olmayıp fârîsî olmasına rağmen kadının türk geleneklerindeki yerini iyi kullandığını iletmek gerekir. cihangir şâh denilen müptelânın eşidir.
yerel seçimlerde, her ne kadar es geçilse bile, aslında oylarını ve potansiyelini bir hayli arttırmış mhp'nin 2015 genel seçimlerinde oylarını ve oy yüzdesini yükseletecek olmasıdır.
recep tayyip erdoğan'sız bir akp ve hattâ bölünmüş bir akp bilhâssa iç anadolu'da mhp'nin daha ciddî bir faktör olmasını sağlayacaktır. yerel seçimlerde bunun emârelerini de gördüm ben. geleneksel (orta anadolu, akdeniz ve doğu anadolu) kalelerinin aksine ege ve marmara'da yükselen trendini sürdürecektir.
bunlara ilâveten, chp'de bir bölünme potansiyeli görüyorum. mhp'de bir lider değişimi olsun veyâ olmasın yolunu açık görmekteyim. tahminim 2015 genel seçimlerinde mhp'nin yüzde 20'ye yakın oy alacak olmasıdır.
yoğun mesaj içeren spor muhâbiri cúmlesi. birkaç hedef kitleye bir taşla vurma sanatı.
bu cümle taraftar kitlesine futbolcuların işlerini savsaklamadığını ve ciddîyetle çalıştıkları mesajını, umûdunu veyâ teseillisini verirken gelecek rakip takıma ise bir nevî gözdağı niteliğindedir. üçüncü mesaj ise muhâbirlerin patronlarına ve kamuoyuna vermek istedikleri 'bakın bakın ben ehil adamım, hırslı ve hırssız futbolcuyu ayırt edebiliyorum' mesajıdır.
nihâl atsız romanları üzerine tahlîllerinden bildiğim şahıstır. aslında kendisini ekşi sözlük'te kullanıcı ismiyle zâten biliyor olduğumu öğrenmiştim. millî ve manevî herşeye düşman kullanıcıları ile bilinen ekşi'de birçok meseleye benim hemfikir olduğum şekilde yazılar yazıyordu.
herneyse, esas merâmıma geleyim. kendisi nihâl atsız külliyâtından bir fantastik edebiyât ürünleri görmekte ve bu eserlerin bu şekilde görülebilir olduğunu iddiâ etmektedir. böyle bir iddiânın, bunu anlatırken kullandığı terminoloji gibi, zorlama ve 'dam üstünde saksağan gel bana bâzı bâzı' türü bir tez olduğunu söyleyebilirim. nihâl atsız'ı kendi kişisel beğenisi olan fantastik edebiyâta yamama çabası beyhûdedir ve yazarın 'romantizmine' verilemeyecek kadar zorlamadır. bu konuda büyülü gerçeklik iddiâsına varım ama fantastik kesinlikle değil.
velhâsılıkelâm, siyâsî her cümlesine ve yazısına katılmasam da (meselâ bahçeli eleştirileri) milliyetçi tefekküre ileride daha etkin katkısı olmasını ümit ettiğim bir hemşehrimdir. evet, herşeye rağmen milliyetçinin donanımlısı da ancak bizim oralardan çıkar. **
firuzân (foroozan) ile birlikte en ünlü filmfarsi aktrislerinden biridir. şehrazât (shahrzad) ismini kullanmıştır.
1969 yapımı gheysar filmindeki şûh dansıyla şöhretine şöhret katmış kadındır. oyunculuk dışında senaristlik de yapmıştır. devrimle birlikte iran'dan göç edenlerdendir. dönemin iran sineması'ndaki erotik boşluğu doldurmuştur.