aman da ne haddini bilmez bi zihniyettir o,nasıl olabilir de yeryüzündeki en yüce varlık olan insan yavrusuyla bir kedi yavrusunu aynı tabirle tanımlayabilir!! hayretler içerisindeyim...
sana ne ulan! ister bebek derim, ister kaplan, ister aşifte, ister zilli... sen git de müthiş genlerini aktaracak bir damızlık bul bir an evvel. senin gibilere çok ihtiyacı var dünyamızın çünkü.
tabi toplum genelinde bakire olmayanlara biçilen kaftan "orospu" olduğundan günlük hayatta bu kadınları gözlemle ayrımsayabileceklerini sanıyorlar anlaşılan.
bakire olmayan her kadın "aaahaahaaa" diye şuh kahkahalar atmaz, önüne gelene mavi boncuk dağıtmaz. bu sizlerin kıçından uydurduğu bir sanrı sadece. iş veya arkadaş ortamında "aman da ne kadar hanım hanımcık" dediğin kadının da cinsel arzuları olabilir, bu kadar şaşırma. hatta çok işvebaz gördüğün, "verici" potansiyelli kadından daha arzulu da olabilir. zaten ne demişler sokakta hanımefendi yatakta... anladın sen onu.
tanım: çok eğlenceli hika... pardon entrylere sahip yazardır.
sağolsun tatil günü çalışmak sayesinde eğlenceli hale geldi. ironi değil yahu, espri anlayışım mı sığ yoksa gerçekten mi komik bilemiyorum? en çok da vukuatlı entrylerinin sonunda "şahit yazarlar" diye kaçmasına gülüyorum. mağdurlar müslüman da olsa adamların lehine şahitlik etmiyor yaw! bi de restoranda çarpılan bi kız ile yardıma giderken düşüp beyin kanaması geçiren garsonun olduğu hikaye var ki okurken "puhaha" diye kahkaha attım neredeyse. ama asıl favorim kaza yapıp kafası yarılan sarhoşun delik kafatasından bakıp beynini görememesi. *
farkettim ki gerçek anılarına "evet efendim"le başlamıyor. arada sinir bozan entryleri de var ama hikaye formatındakiler güzel.
he bi de başına kötü şeyler gelen tipler hep izmir marşı dinliyor. random harflerle güleceğim kendimi tutmasam. bence bu adamı günün birinde uçursalar da entryleri kalsın.
bir erkeğin başına gelmesi daha muhtemel olay. malumunuzdur ki erkekler kadınları sahiplenmeyi ve kanatları altına almayı sever. o açıdan engelli olması erkeğin kadına bakışını değiştirmez. ama bir kadın için kolay ve imkanlı değildir zannımca. doğadaki tüm dişiler gibi kadınlar da farkında olsun ya da olmasınlar; erkekte güç ararlar. hem fiziksel hem de maddi manada... başta aşk duyulsa dahi zamanla anaçlık duyguları baskın gelecektir ve o andan itibaren yürümesi çok zor bir hal alacaktır. diğer ilişkilerde alışkanlığa dönüşme süreci burada bu şekilde evrilecektir. ama başıma gelse sonu ne olursa olsun yaşardım, diğer ilişkilerin de bitmeme garantisi yok zira.
sanırım programın yaynıdan kalkmasıyla alakalı.artık örnek eş olmak zorunda olmadığından özgürlük bayrağını açmıştır.albüm yapacağı için bekarlık konseptinin daha çok iş yapacağını hesaplamış olsa gerek. ilk etapta çok sevinmiştim, kına almaya gidecektim tam... bak milleti kınadı, başına geldi, kocası verdi bileti eline! diyordum. sonra bir aydınlanma yaşadım; dedim ki bu hırslı dişi istemedikten sonra o koca ondan nah boşanabilir! kına yakmaktan vazgeçtim. ben ex eşin yerinde olsam bugün geri kalan hayatımın ilk günü der, Allah'ıma şükrederdim.
zaman zaman kendini tekrarlasa da, bunu ideolojisini zihinlere kazıyabilmek için kasıtlı yaptığını düşündüğüm yazar. denizyıldızı hikayesindeki gibi bir kişiyi kurtarsam kardır mantalitesinde gibi geliyor bana, yoksa şüphen mi var? dalga geçmiyorum ülen! aslında kadınları kezban diye aşağılarken bir takım gerçekleri yüze çarpmaya çalışıyor. zincirlerini kırmalarını, zengin koca bulmanın tek idea olmaktan çıkıp, kadının özgür ve ayakları üstünde durabilen bir birey olmasını teşvik ediyor. en azından ben okuduklarımdan bunu çıkardım. belki tek bir kadın tek bir erkek etkilense yazdıklarından doğacak çocuğunu namus, cart, curt, kıl, tüy yargılarından uzak büyütecek. o da zaten öldürülen kızın ardından kızın neden o eve gittiğini konuşan zihniyeti ve buna boyun eğen kadınları farklı bir tarzda, hiç durmadan ısrarla kınıyor. bazen yarıyor insanı, bazen düşündürüyor, bazen sıkıyor ama iz bırakıyor.
sana göre mükemmel; bakire, ev işlerinde master yapmış, etine dolgun anaç bir dişi iken bana göre yatakta yılan gibi kıvrılan, vaktinin çoğunu erkeğe ayırıp yemeği pratik bir şekilde halleden ve çocuk istemeyen kadın olabilir mi acaba?
ve dahası, hangi vasfımıza hürmeten mükemmeli hak ettiğimiz sanrısına bu denli kendimizi kaptırıyoruz?
mümkün mertebe hümanist olmaya çalışan bir insanın bile, eninde sonunda bir gün hissedebileceği kaçınılmaz duygu.
sürekli birbirine laf sokmalar, bir ispat bir ego yarışı... her ortamda böyle bu. ben haklıyım, sen haksızsın savaşları. aynı kısırdöngü.
biz burda birbirimizi pandiklemeye, birbirimize çelme takmaya çalışırken, bireysel yokoluşu da geçtim, toptan dünyaca yok olup gitsek kimin umurunda? ki bir gün olacak olan bu.
o yüzden ne kadar süreceği belirsiz şu hayatta, kendini yaratılmış en muhteşem varlık olarak gören ve bunu yaparken de karşısındakini ezen, paranın, gücün, iktidarın pervanesi olmuş, o zirve denilen şey neredeyse oraya çıkmak için yakmayı, yıkmayı ve hatta öldürmeyi düstur edinmiş tüm insanlardan, insanlıktan tiksinmektir.
sevgilin de aldatabilir seni oğlum, iyisi mi hiç çıkma sen o ipek kozandan. evlenmemek için geçerli 1001 sebep sayabilirim size. ancak hiçbiri bu kadar gudik olamaz. peh!
bu nasıl bir egodur ki kendini bu kadar önemser? sanki aldatılınca terk-i dünya eyleyecek. en fazla iki ağlar, sızlar, sonra çok da fifi dersin, geçer gider. zaten yaramazdı o karı dersin filan, unutursun yani.
çık kabuğundan çıııık, yoksa ömrünü elizabethle geçire geçire erken boşalmaya mahkum olan nice delikanlı gibi aşka, cinselliğe, kadına hasret bir şekilde tamamlarsın.
esasen eşcinsel eğilimleri olan erkek. şöyle ki, kendini doyumsuz bir seks tanrısı gibi gören ve bunu göğsünü gererek ifade eden adam esasında hiç bir kadından tahrik olamayan, o yüzden de arayışına son verememiş, yeni bir kadını elde ettiğinde bu derdine derman bulacağını zanneden gizli pasif eşcinseldir.
kendisini tatmin edecek kudret, kendi pantolonun içinde de mevcuttur. Kendisine tavsiyem önce küçük olanları deneyerek başlasın, daha sonra level atlar nasılsa.