tombo firması tarafından adına çok kalite mızıkaların üretildiği muhteşem parçalara sahip danimarkalı harmonika üstadı.
(bkz: true love)
(bkz: before the rain)
13 ağustos 1949 da doğmuş, 15 yaşında evden kaçıp ip cambazlığı yapmaya başlamış olan fransız sanatçı.
dünya tarihine adını 7 ağustos 1974 sabahında izinsiz olarak, o zamanlar yapım aşamasında olan ikiz kulelerin arasına gerdiği çelik halatta, tam 417 metre yükseklikte yürüyerek yazmıştır.
gösterisi izinsiz olduğundan kendisini tutuklamak için hazırda bekleyen polis daha sonra şöyle bir demeç vermiştir:
"ip cambazını ipin üzerinde dans ederken gördüğümüzde - çünkü yaptığı şey telde yürümek değil dans etmekti - iki kulenin hemen ortasındaydı. Bizi görünce gülümsemeye, kahkaha atmaya ve tel üzerinde dans etmeye başladı. Bir ara kuleye doğru geldiğinde telden inmesini söylediğimizde tekrar kulelerin ortasına gitti. ipin üzerinde hopluyordu. Yani gerçekten ayaklarının iple teması kesiliyor ve sonra tekrar ipe değiyordu. Gerçekten inanılmazdı... "
kendisini anlatan ' Man on wire/ Teldeki adam ' belgesel film dalında 2008 yılında Oscar ödülüne ve uluslararası arenada daha bir çok prestijli ödüle layık görülmüştür.
kendi yazdığı ' To Reach The Clouds ' adlı bir kitabı da vardır. kitap türkçeye ' ip cambazı ' olarak çevrilmiştir.
ikiz kulelerin arasında gösteri yaptığı, hatta bir ara ipin üzerine uzandığı anların orjinal görüntüleri için:
tarihte biline ilk kadın şairdir.
m.ö. 2300 yıllarının birinde tarihte bilinen ilk imparatorluğu kuran büyük sargon un kızıdır. babası tarafından ur kentindeki bir tapınağa başrahibe olarak görevlendirilmiştir. sümerlerin aşk tanrıçası 'inannan' için şiirler yazmıştır.
günümüze kadar gelebilen şiirleri kendisini tarihte bilinen ilk kadın şair, kimi kaynaklara göre ise ilk şair yapmıştır.
şiirden birisini de yazayım da tam olsun:
...
Hayatım alevler içinde.
O beni dağlardaki böğürtlen dikenlerinde
mecbur etti yürümeye.
Sıyırdı başımdan,
bir baş rahibeye yaraşan tacı.
Bir hançer ve bir kılıç verdi elime,
ve dedi;
"senin için yapıldı bunların ikisi de,
çevir onları hemen kendi öz bedenine"
1966 yılında inşa edilmiş ve 2006 yılının ilk yarısına kadar emekli sandığı mülkiyetinde kalmış olan oteldir.
2006 yılında yapılan ihalede oteli 145.3 milyon dolarlık en yüksek teklif ile bayraktarlar holding a.ş. satın almıştır.
otelin yeniden yapılandırma çalışması hala devam etmekte, dışarıdan görüldüğü kadarıyla eski beton bloklar sırasıyla yıkılıp, aslına sadık kalınarak metal konstrüksiyonlarla otel yeniden ve daha sağlam bir şekilde inşa edilmektedir.
dün kadir topbaş tarafından açıklanan olası üçüncü köprü güzergahına göre otel köprünün tam altında ya da biraz yanında kalacaktır ki bu da otelin zaten yeterince fazla olan değerini katbekat katlayacaktır.
elif şafak ın mahrem isimli kitabının içerisinde bulunan nazar sözlüğünde unutmak kelimesi için yaptığı tanımdır.
unutmak: göz temizliği. *unutmak fiilinin az kelimeyle yapılabilecek en iyi tanımlarından birisi ve kitabın en başarılı kısımlarındandır.
duygusal olmasından korkarak
-kırsal bir yerde sararmış
özellikle öğle yemeğinde-
"seni çok özleyeceğim" dedim
"ben de"
doğrusu belki de ve nedense
duygululuk küçültücü geliyor insana
ne kadar eylülü üst üste yığsan
böyle olamaz belki
feyyaz diyor ki oysa
"ben bir ağlama ustasıyım"
galiba ben de.
istanbulun isimlerinin sonu köy ile biten semtleridir. çoğunun köy yaşantısıyla uzaktan yakından bir alakası yoktur hatta en nezih semtlerden bazılarıda bu guruba dahildir.
sözlükte okuma ve oylama alışkanlığının kaybedildiğini bilerek entry girmektir.
online olan yalnızca sizmişsiniz gibi yazar, rahatlarsınız.
okunmayı beklemek mi?
özellikle de herkesin nasıl olsa benim yazdıklarım da okunmuyor düşüncesiyle sadece içini dökmek için yazdığı şu saatlerde ve genel itibariyle tam anlamıyla saçmalık halini almıştır.
sözlük yazarları adeta salla başını al maaşını düsturunu benimsemiş çalışanlar gibi tek yöne kanalize olmuş davranışlar sergilemektedir. herkes kendi başını sallar oldu, kafayı kaldırıp da başkası ne yazmış diye okuyan pek yok artık.
birazdan 6. nesiller de ahkam keser olmuş diyecek *arkadaşım sıradaki bakınız senin için geliyor:
(bkz: altıncı nesil görünümlü dördüncü nesil yazar)
ismet özelin sevgilime iftira isimli şiirinin son dizesidir.
sevdiceğe söylenebilecek aşkı ve teslimiyeti en ihtişamlı şekilde anlatabilecek mısradır.
bağışlanmaların en güzelini, adanmış olanların en değerlisinden istemenin en güzel yoludur.
tehlikelidir.
aşık olmak, aşık olduğunuz kişinin de size aşık olması ama iki kişinin bir olamamasıdır.
arada bir engel vardır, bir mantık hatası. he insan zaten bu aşk denen olguda imkansız olanı seçme eğilimindedir, o ayrı. bu sefer bir terslik vardır. eskiden gözünü karartan insanlar, geçmişte çektikleri acıların hatırına bi zamanlar yalın ayak bir sağa bir sola deli gibi ve şuursuzca koşturdukları o çivili tahtalar üzerinde bir gözleri açık uyumaktadırlar artık. korkulan şey; canı acıtan çivi değil, başka bir aşka tutulmak, gafil avlanmaktır artık. işte bu sebepten bir zamanlar can yaktığı için düşman görülen çivilere bile sırt yaslanır ama gelebilecek bir aşka karşılık gözler hep faltaşı gibi açıktır. aşk gelebilir, ama iki, bir olmaz artık. daha önce bir olunan insan olay mahalini bir buçuk olarak terk etmekte iken siz yarım kalmışsanız eğer. sizin gibi yarım kalan bir insanla tam bir bütün olursunuz evet, ama bu bir kere bütün olunca bir daha ayrılmamanız gerektiğini söyler ki bunu da hayat imkansız kılacaktır. en iyisi yarım kalmak dersiniz, bir zamanlar bir olduğunuzu unutarak. zayiatı, hayattan çaldığınız kısacık mutlu anlara sayarak.
işten değil aşk şiiri yazmak
ilk sözü bir bulsam
mermer desem değil biliyorum
bi dakka desem değil
ceketimi verir misin değil
birden önümde bir yaz günü açılıyor
bahçede kuruyan çamaşırların
yere değdiği
koşup kaldırıyorum uçlarını
eriğin yaprakları değiyor yüzüme
değsin varsın hepsi geçer
nasılsa kuzey buz denizinde
beyaz bir gemi
hatırlıyordur ilk seferini oralarda
aşk bir sonbahar kimliğinde
sürdürüyor egemenliğini
birden bir bakıyoruz ki
herşey yerli yerinde
otobüsler tirenler yerinde
dükkanlar yerli yerinde
acılar yerli yerinde
çamaşırlar yerli yerinde
dokuz metre, yedi arşın, yirmibir verst, beş yarda
doksan kilo, kırkbir şinik, altmışüç pud, bir okka
onbeş kapik, kırkbir şiling, otuzbeş sent, yüz para
üçyüz dekar, bir mil kare, yirmi dönüm, sonbahar
tepemizden gürültüyle geçti uçaklar
seni bildim bir altının bağışlamaz sesiydin
amcan nerde baban var mı, kimin hemşerisiydin
yedi-dokuz, ikiyüzüç, yüz ton gibi bir şeydin
hatırla ne güzeldi, deniz dağlar ve rüzgar
tepemizden gürültüyle geçti uçaklar
işte burda bıraksam ya sonsuz şiir adına
ırmakları hüzünlerle uyuşturan adına
ama nerde o bilgelik! bin ton gibi bir şeydin
alfa gibi, elif gibi, mega gibi bir şeydin
ölüm gibi, zulüm gibi, açlık gibi bir olanlar
tepemizden gürültüyle geçti uçaklar
o annesi tam ölürken saçlarını okşadı
bir kız sevdi, koca kenti bıkmadan arşınladı
kim dredi ki ondan böyle bir savaşçı çıkacak
içi dışı kardan beyaz, kandan kızıl, duvarlar
tepemizden gürültüyle geçti durdu uçaklar.
yapılması istenilen ilginç yarışma. reyting rekorları kıracağına kesin gözüyle baktığımız format.
hadi yaşayanları ayrı tuttuk, onun haricinde kim öğrenci evlerinin, özelliklede erkek öğrenci evlerinin halini, mutfağını ve öğrencilerin nasıl bir sofra kuracağını merak etmez allasen.
tabi yarışma içerisinde öğrencilerin birlik olup, anlaşarak birisini birinci ilan ettikten sonra paraları kırışmalarıda ayrı bir güzellik olurdu diye düşünmekteyiz. buradan show tvye sesleniyoruz; paraları o maymun kılıklılara değil de ihtiyacı olan öğrencilere verinde şu memlekete bir hayrınız dokunsun bari. reytinglerde cabası.
sadistliğine kimse isteyipte alamasın diye 06 kalem ucu kullanmaktır.
ayrıca 05 uç ince, 07 uç ise kalın geliyor ise 06 uç idealdir, yazması çok rahattır.
bu ucu kullanmanın olumsuz yanı ise biterse kimsede bulamamaktır. (bkz: kendi kazdığı kuyuya kendi düşmek)
bursa ilimizin sınırları içerisindeki eskikaraağaç köyünde her yıl mayıs ayında yapılmakta olan şenliklerdir. leyleklerin köy halkıyla iç içe olan yaşamlarını gözlemlemek için şahane bir fırsat yaratır. doğal güzelliklerin tadına varılabilir. sulak alanlar kongresi ile başlar, fener alayı, konserler ve kamp alanı ile son bulur.
bursa ilimizin sınırları içerisindeki sahil köyüdür. her yıl mayıs ayında leylek şenliğine ev sahipliği yapan ve ayrıca 2011 yılında dünya leylek şenliğine ev sahipliği yapacak olan doğal sit alanıdır.
gelişmekte olan ülkelerde a vitamini eksikliği ve çocuklarda yaşanan körlüğün azalması için bilim adamları tarafından pirincin genetiğiyle oynanarak ortaya çıkarılmış, altın rengindeki pirinç çeşitidir.