Tüm erkek, kadın herkes bu durumu normalleştirmiş olur ve kadınların ufacık bir yerini gördükleri zaman sex objesi olarak görmekten uzaklaşır herşey güzel olabilirdi.
Ay aman çok tatlı oluyolar da, erkek çocuk 6 yaşından sonra sevilmiyor da bir toka takıyosun tatlılığına tatlılık katıyosun gibi söylemler her erkeğin dilinde. Kız çocuk babası olmak istiyorumu layığıyla yerine getirmek ne kadar zor bilseniz. Kız babası olacaksanız mükemmel olmak zorundasınız. Nasıl bir mükemmellikten bahsediyorum biliyor musunuz hiç yalan söylemeyeceksiniz, her zaman koruyup kollayacaksınız, her zaman arkasında olacaksınız, her zaman öpüp koklayacaksınız, sevgisiz bırakmayacaksınız.. Bırakmayacaksınız ki gidip bir başkasından kol kanat germesini beklemesin sevgiyi gidip bir başkasında aramasın kendisine yetebilsin kendisi olabilsin kendi başına yaşayabilsin. birine muhtacmış gibi birinin sevgisi olmadan yaşayamayacakmış gibi birine birilerine gidip sevgi medet ummasın. Güven duymayı öğrensin. Sevgiyi saygıyı babasından öğrensin bir başkasında aramasın. Çocukluğu boyunca iyi bir babalık yapamamışsanız o kız hep güvensiz, sevgi arayan ama bulduğunda da sevgi arsızı olan, koşulsuz sevilmenin ne demek olduğunu bilmediği için sevginin sevmenin güvenmenin sınırını bilemeyen ruh hastası bir varlık olarak hayatına devam edecektir. Hep mutsuz olacaktır. Hep doyumsuz olacaktır. Dikkat edin kız çocuğunuz olmasını istiyorsanız önce kendinizi yetiştirin sonra kendinizi eşinizi ve hayatı sevin sevinki sevgiyi aşılayabilin.
Eğer ki eşi kadının zevk aldığı noktaları bilmezse ve kendi aldığı haza bakarak kendisi doğrultusında sevişirse.. Kadın boşalmakta gecikir.Aslında eşler birbirlerini tanıyarak sevişirse sonsuzluğa giden bir ilişki olacaktır.
insanlar sever evet sever, ama zamanla yıpranır. Yıpranmak istemez hiç kimse ama zaman bir anda biriktirir biriktirir. Anlamazsın o bu şu bu derken bir bakmışsın senden o kadar çok şey alıp götürmüştür ki. Anlamazsın bi bakarsın.. Nerdesin sen kimsin ne oldum şaşar kalırsın. Sonra nefes alamadığını hissedersin. Nefes alamadıkça boğulur. Boğuldukça nefes almaya çalışır zorlandıkça gözyaşlarına hakim olamazsın. Damlar damlar durur. Ondandır hiç dinmedi sevincimde de üzüntümde de gözyaşım..
Zor meziyet, ama ruhunuzu dinleyin kalbinizi dinleyin.. Sadece kalbinizii.. Kalbiniz kalbiyle sevişirken öpücükleriniz ve bedeneniniz zaten onu mutlu ediyor olacaktır.
Sevebilme yeteneği gerçekten. Düşündüm de bir yetenek bazısı çok yeteneklidir bazısı yeteneksiz. Bazısı yetenekli olmaya çalışır yeteneği kazanmaya çalışır. Bazısı okadar yeteneklidir ki size de bulaştırır ve bir anda dünyanın en yeteneksiz insanı iken sevebilme yeteneğinin en güzelini kazanmış olursunuz
Büyüyünce ağaç olabilmek, en büyük en uçsuz en bucaksız en yeşil en güzel ağaç olabilmek büyüdükçe güneşin tüm sıcaklığını göğüsleyebilmek her bir yaprakta her bir dalımda.
Doz moz yoktur. Sevgilinizi neden bu kadar kıskanırsınız ki. Sizden başka hiç kimse ile gülmesni istemiyor olmak nasıl bir bencilliktir. Başkasının yanında gülücüklerini sergiliyor olmasıyla kafayı bozacak kadar çok saplantılı olmayın.
Öfkem den nefret ediyorum. Hele ki ona karşı olan öfk3m, sebepsiz öfkem niye bilmiyorım. Deliriveriyorum sabredemiyorum neden bilmiyorum. Elde olan birşey var mı hayır yok ama neden peki neden?
Çok stres olan bir insan düşünün. Herşeyi didik didik kafaya takan ve bu insanın her daraldığında tırnaklarını yediğini ve tırnak etlerini yolduğu için yaralarla kızarıklıklarla şiş parmaklarını düşünün.Ve hayatı boyunca böyle olduğu için ellerini herkeslerden sakladığını ve utanç duyduğunu. Sonrasında bir adamı sevdiğini düşünün ve o adam ellerini sırf beğensin sırf öpsün yaptığı yemekleri gönül rahatlılığıyla yesin diye ellerine bakım yapmaya başladığını tırnaklarını uzattığını tırnak etlerini temizlediğini , ve en en önemlisi onun için oje sürmeye başladığını düşünün. onun için güzel bir hatunken sırf daha da beğensin diye ojeler sürdüğünü.. Çocukluğu boyunca tırnaklarını yemiş insanlar iyi bilirler ne iğrenç bir alışkanlık olduğunu..
Bazen yaşadığın büyüdüğün kendini bulduğun o evde kendini hiç bir yere ait hissetmezsin. Evde yatacak tek bir yatağın eşyalarını koyacak tek bir dolabın yoktur. Aslında o ev senindir. Ama aitlik ekini yerleştirebileceğin kıyafetlerinden başka birşeyin yoktur. Diğer herşey sizindir. Annenin babanın ablanın kardeşinin hepinizin. Televizyonunuz, koltuğunuz, mutfağınız tuvaletiniz herşey.. Sonra birgün yurt adı verilen ufacık bir odada altı kişi kalmaya başlarsınız. Koca evde hissedemediğiniz aitliği sizin üzerinize zimmetlenmiş minnacık dolap ve cam kenarı bir yatakta buluverirsiniz. ilkkez sizindir sadce sizin. O ufacık dört duvara öyle alışırsınızki. Birgün eve geri döndüğünüzde kendinizi bu sefer daha da yabancılaşmış hissedersiniz. Oraya alışmaya sahiplenmeye çalışırsınız ama başaramazsınız. Nefes alamama başladığınız bir an kendinize bir kıyafet dolabı alırsınız. Kendiniz çivilerini menteşelerini tek tek yerleştirir dolabı kullanıma hazır hale getirirsiniz. Heh tamam yavaş yavaş alışıyırum dediğiniz an emekle kurduğunuz dolabınızın kapağı kırılır. Ve anlarsınız zorlamaya gerek yoktur aitlik hissi zorlayarak yada mecburiyetler üzerine kurulu bir düzende sağlanamaz. Hiç bilmediğiniz ait olmadığınız bir şehre gidersiniz. Ait olmaya. O şehirde size ait bir şey vardır. Kocaman birşey belki aitliği burada bulabilirim diye düşündüğünüz bu şehirde kocaman bir kalp sizi bekliyordur. ilk önce kalbinizin ait olduğu yerin burası oldupunu anlarsınız. Sonrasında bir ev tutarsınjz kendi emeğiniz kendi maaşınızla evin her köşesini tek tek yapabileceğiniz bir ev. Aitliğin ne demek olduğunu 55 m2 bir evde bulabilirsiniz. Kendi dolabınız kendi yatağınız kendi koltuğunuz kendi mutfağınız kndi buzdolabınız kndi çöpünüz kendi klozetiniz.. Herşey kendinize ait. Aitliği doruklarınıza kadar hissettiğiniz bu evde birde kalbinizin ait olduğu insan ile aynı hava soluyor aynı koltuğu aynı yatağı aynı mutfağı paylaşıyorsanız hayattan daha fazlasını beklemeyin size sunabileceği en güzel hediyeyi sunmuş demektir.
Sabahın köründen beri yollardayım işe gidiyorum. Karşımda bir kadın konuşuyor yanındaki arkadaşı da sadece dinliyor. Ama yarım saattir upuzun izbanda sadece bir insan mı konuşur. Bu enerji nereden geliyor sabah sabah..
Hayatımız boyunca belki bir belki birden çok kişiyle birlikte olmuş olabiliriz bazen denirki farklı deneyimler kazanmak ilişkinin temeli olan cinsel yaşamımızda eşlerin birbirlerini anlamalarını sağladığı ileri sürülür lakin belki de anlayabilmeyi sunar ama bizden çok fazla şey götürür. Karşımızdaki kişiyi ne kadar seversek sevelim kafamızdaki düşünceler o alışılagelmiş sevişme sahneleri daha basite indirgeyiveriyor zevk alınamıyor. Sonra gel gelelim sertleşememe sorunları, ıslanamama problemleri. Halbuki o kadar arzularken bunlarda beraberinde gelebiliyor olması gerekirken olmuyor çünkü düşünceler ve sıradanlıklar rahat bırakmıyor beynimizi.
Ayakları palet gibi durur hele birde taraklı dediğimiz kemik çıkıntısı mevcutsa yemede yanında yat. Büyük zorluklar çekerler birde siz dalga geçin de daha da bunalıma girsinler.