"başka dilde aşk" filminde oynadığı; oynamaktan öte yaşattığı "Onur" karakterini izleyene kadar, benim için sadece binbir gece dizisinin burak'ı olan aşmış oyuncu. filmde duyma engelli genç rolünü öyle bir benimsemiş ve karakteri öyle güzel yansıtmıştır ki; kendi içerisinde yaşadığı aşk ile beraber tüm hisler yaklaşık 110 dakika boyunca kendisinin bakışlarıyla, tavırlarıyla, mimikleriyle izleyicilerin zihinlerine ve kalplerine resmen kazınmıştır.
insanların neden ales için,
"kasım dönemde girmeyi tercih edin." dediklerini daha bir iyi anladığım sınav. Yine diğer döneme göre çok kişi girmesi de cabası.
Sınava ikinci girişim olduğu için sayfanın yarısını kaplayan paragraflara, şıklarından çelişki fışkıran sorulara, süreyi fena halde harcayan mantık sorularına aşinayım. ama yine de, bu sınav için "höh" demekten kendimi alamayacağım.
kitapçığımda sözel kısmın en sonuna itinayla yerleştirdikleri, ankara, izmir ve istanbul otobüslerinin belirli kurallarla perona yanaştıracak sorunun çözümüne ulaştığımda kendimi şanslı addedeceğim.
ayrıca ösym'ye de beni evime onlarca kilometre uzaklıkta, adını sanını duymadığım bir okula verdiği için bir kez daha nefret duymaktayım.
Isparta'nın Hasan balaman'dan önceki ve hasan balaman'dan sonraki belediye başkanı. 29 Mart 2009 yerel seçimlerine mhp'den aday olarak katılmış ve %38,68 oy oranıyla ikinci kez başkanlık koltuğuna oturmaya hak kazanmıştır.
29 Mart seçimlerinde ısparta'ya veda etmiş, geçen dönemin Isparta belediyesi başkanı. Yerine, 2004 yerel seçimlerinde koltuğunu devraldığı, mhp'nin başkan adayı Yusuf ziya günaydın geçmiştir.
şubelerinde çalışanların genelini öğrencilerin oluşturduğu bar, kafe, restaurant... gelenlerin de büyük çoğunluğunu aynı kesim oluşturur. öyle ki bir tanıdığınıza rastlama ihtimali "dünya küçük" kavramından bağımsızlaşır.
Yemekleri lezzetlidir,çeşitleri boldur, kokteyl içkileri meşhurdur. şubelerin bulunduğu yerler (taksim, beşiktaş) göz önüne alındığında fiyatların uygun olduğu da söylenebilir.
geldiğinde, sanki "o" hiç gitmemiş gibi hissettirir. onsuz zamanlar boyunca hep onu düşündürdüğünden belki de kim bilir?
ve çekip gittiğinde eninde sonunda, bu sefer de, sanki hiç gelmemiş, hasret hiç ama hiç giderilmemiştir, öyle yakar yüreğinizi daha da katlanarak. dayanılası değildir. ağlatmaz ki ilk önce, kalansanız gidenin ardından. kalbiniz parçalanır, içinize akan gözyaşlarından...
türk kültürüne ait en güzel şeylerden biridir. anadolu'da faal olan birçok hamam bulunur, büyük şehirlerdekileri ise ekseriyetle yabancılar ziyaret etmektedir. sıcaklıkta göbek taşına serilinir, soğuklukta zeytinyağlılar yenir, çıkınca gazoz içilir gibi geleneksel prosedürleri vardır.
ısparta'da bulunanı 1999 senesinde patlamış, 3 kişiye mezar olmuştur. Tarihte en bilinen hamam kazasıdır ama o da unutulmaya yüz tutmuştur. benim hatırlıyor olmamdan mıdır bilinmez ama hamam iyidir güzeldir de, o devasa mermer duvarlar manik depresif duygular uyandırır bir taraftan da...
ülkelerinde sıcaklık namına pek birşey göremeyen rus milletinin pek bir hoşlandığı yerdir. bildiğimiz saunadan farklı olarak kabinleri, ağaç gövdeleriyle yapılır ve içeride sıcaklık 120C'yi bulur.
genel olarak bir rus bu kabinde hiç zorlanmadan yarım saat kalabilir. çıkanlara bakıldığında ise beyaz tenlerinde kontrast olarak göze çarpan kızarmışları saymazsak, dili dışarıda, vücudundan ter fışkıran, elleriyle kendilerini yelleyen veya oflayan puflayan tiplere şaşırtıcı bir biçimde rastlanmamaktadır.
aldığı her rolü kotardığı aşikar olan will smith'den, başlarda nefrete kadar uzanan kötü duygular hissetmenize yol açan film. ancak filmin ilerleyen kısımlarında yapbozun oraya buraya "fazlasıyla" dağıtılmış parçaları biraraya gelince, hem filmdeki karaktere, hem de oyuncuya hayranlık duymanız kaçınılmaz oluyor.
bir kere, bilgi almak gibi basit bir amaç güderek adımınızı attıysanız, ısrarlı müşteri temsilcilerinden yakanızı zorlukla kurtaracağınız ingilizce kursu. bu özelliği bakımından bilge adamla büyük benzerlik gösterirler.
nokia'nın klasik modellerinden farklı olarak, genç jenerasyonun kullanımına hitap edecek şekilde farklı tasarımlar ve uygulamalar içeren bir çeşit marka konsepti...
aynı markanın diğer modelleri ve farklı markalar baz alındığında, telefonların neredeyse tamamı,yükte de pahada da ağırdır. içlerinde kendilerine has işletim sistemleri taşırlar ve bluetooth'dan kolayca virüs kaparlar. karşıdaki telefondan emin olunmadıkça telefonun eşleştirilmemesi, telefonun kullanım ömrünü uzatacaktır.*
aldığınız ürünün hatalı olması ya da bozulması durumunda, fatura veya garanti belgesi ibraz etseniz bile, görevliyi hiçbir şekilde ikna edemediğiniz şirket. garanti hizmeti veren aracı kurumla uğraşmamak adına, sizi başından savmak için elinden geleni ardına koymayacaktır.
o yüzden naçizane olarak, satınalma aşamasında tüm mağazalarından uzak durulması tavsiye edilir.
müşteri hizmetlerinin, telefonda "hizmet vermek"ten ziyadesiyle yoksun kaldığı, suratınıza telefonu kapatmak suretiyle bu durumu da aştıkları, kitap alışveriş sitesi. fiyatlarının diğer sitelere göre uygun olması, bariz bir şekilde satılan kitapların eski basım olmasından kaynaklanmaktadır.
kadıköy'deki şubesinde, "aradığınız kitabı bulamama ihtimali"nin sıfıra yakın olduğu kitabevi. beşiktaş'da bulunan ise, bu performanstan hiçbir şekilde nasibini alamamıştır.
saçınızın sağ tarafının sol tarafından bariz bir şekilde uzun olduğuna sizi inandırmak için, başınıza simetri hastası kesilir ve saçınızı yüzbin kez muhtelif bölgelerden ayırır. her seferinde de gözlerinden zafer pırıltıları saçarak "bak gördün mü?" der. yüzünüzde o emin ifadeyi görmedikçe, o sivri aleti asla elinden bırakmayacak olan kuafördür.
buzdolapları en iyi ihtimalle birkaç yıllıktır. böyle bir buzdolabıyla yaşanan olası durumlar şöyledir;
1.buzdolabına hasbel kader girmiş sinekler birkaç gün sonra canlı çıkar.
2.meyve - sebze çekmecesini her çekişinizde mutfağı su basar.
3.buzdolabına ait garip parçalar ısrarla yerlerinden çıkar yada düşer.
4.eve gelen anne temizliğe giriştiğinde size buzdolabının arkasına düşmüş beyaz bir bidondan söz eder. halbuki bilmez, o bidon dediği de buzdolabının ne idüğü bilinmez bir parçasıdır.
gerek kadrosunda ata demirer in bulunmasından olsun gerekse aylar önce sinemalarda gösterilen fragmanlarından olsun, ister istemez sözkonusu filmin başından sonuna mizah ağırlıklı olduğunu düşünüyor insan.
kurgunun üzerinde işlendiği tema, şu ana kadar hiçbir filmde işlenmemiş olsa dahi, konunun kopukluğu ve temaya aykırılığı filmi iki tebessümden öteye götüremiyor. kaldı ki, bundan fazlasının amaçlanmadığı filmin ilerleyen sahnelerinde daha net anlaşılıyor.
Filmin lansmanında sıkça kullanılan soru ve sorunun cevabı, film içerisine başarılı bir şekilde dağıtılmış. filmin başlangıcında ve sonunda kullanılan sahneler, konuyu etkin bir biçimde tasvir etmiş.
19 ocak 2007 tarihinde gerçekleştirilen suikastini müteakip, parisin büyük ve ünlü meydanlarından birine, üzerinde resmi bulunan dev bir pankart yerleştirilmiş ve bu pankartın üzerine "1.500.000 + 1" yazılmıştır.
ayıların ve aslanların şehir merkezinde, yakınlarda bi yerlerde yaşadığını zannetmek ve her gece "acaba gelir mi ve beni yer mi?" diye düşünmek.
karyolanın altında farklı bir alem olduğuna inanmak...
çalışma masasının altından ve kıyafet dolabının içerisinden uzaya çıkabileceğini sanmak... ve dolaptan her çıkışta dost uzaylılar yerine annenin "buruşturdun yine tüm kıyafetleri..!" feryatlarıyla karşılaşmak.
tüm dünya ülkeleri vizelerine kıyasla alınması en zor vizedir. özellikle 9/11 ikiz kule saldırıları sonucu vize alma prosedürü bir kaç kat daha zorlaştırılmıştır. şayet oturma vizesi almayacaksanız, vize başvurunuzun olumlu geçmesinin en önemli şartı konsolosluk yetkilisini orada kalmayacağınıza ikna etmektir. buna örnek teşkil etmesi bakımından, konsoloslukta geçtiği rivayet edilen şöyle bir diyolog anlatılır :
olay genç bir kız ile yetkili arasında geçmektedir.
- peki, vizenizi aldınız. amerikaya gittiniz ve orada biriyle tanıştınız. böyle bir durumda evlenip orada kalır mıydınız?
geçen sene show tv'de yayınlanan buzda dans yarışmasında, ünlü buz dansçısı Katarina Witt'in gösterisinden sonra, sayın juri üyesi ayşe arman'ın witt'i "kanguru-leyşıns först of ol" diye tebrik etmeye çalışması, akabinde devam edememesi ve "istiyorsanız siz devam edin" diyerek işi çevirmene devretmesi...