Birşey var aramızda
Senin bakışlarından belli
Benim yanan yüzümden
Dalıveriyoruz arada bir
ikimizde aynı şeyi düşünüyoruz belki
Gülüşerek başlıyoruz söze
Birşey var aramızda
Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek
Fakat ne kadar saklasak nafile
Birşey var aramızda
Senin gözlerin ışıldıyor
Benimse dilimin ucunda.
Yaşla, cinsiyetle, cinsel deneyimle alakası olmayan bir durumdur. Herkesin başına gelebilir.
Seviştikten sonra aynı yatakta birbirimize temas etmeden uyumaya çalışırken sabah sarmaş dolaş uyandığımızda fark ettim. Gözümü açtığımda göz göze geldik. Geri çekilmesini beklerken daha da sıkı sarıldı bana. Sonra yataktan kalkıp giyindim evinden çıkıp gittim. Defalarca seviştiğim adamın tek bir sarılması mı beni bu kadar etkiliyordu yoksa etkilendiğimi o ana kadar kendimden bile saklıyor muydum? Tabi ki de saklıyordum. Yoksa defalarca seviştiğim yatakta zerre kadar utanmadığım bir adamla ilk defa o yatak dışında bir yerde, bir barda oturup birer bira içtiğimizde elim ayağım bu kadar birbirine dolaşır mıydı? Dolaşmazdı. Gecenin ikisinde 45 km yolu seks yapmak için mi gidiyordum peki? Daha yakınımda adam kalmamış olsaydı belki.
Kararımı verdim. Onu arayıp sormayacaktım ama zaaf bu işte o beni aradığında başka yolu yok açacaktım, mesaj atsa saniyesinde yazacaktım. Yine bir gecenin ikisinde yazdı bana. Bu sefer farklıydı ama tabi her zamanki gibi kafası güzeldi. Bu durum seni rahatsız ediyor mu dedi, yani sadece seks yapıyor olmamız. Ettiğini söyledim. Madem konu buraya gelmişti saklayacak bir şey yoktu. Büyünün bozulmasından korkuyorum dedi. Beni o yataktan başka bir yerde görmek istemiyorsun yani dedim. istesem de şimdiki kadar iyi olmayacak gibi geliyor dedi. Ben daha farklı olsun istiyorum dedim. Farkındayım her şeyin o kadar zamandır görüşüyoruz dedi. Aklındaki tek soru görüşmeye devam edip etmeyeceğimizdi. O bana defalarca bunu sordu. Ben de ona hislerimi nasıl anladığını. ikimiz de sorularımıza bir cevap bulamadık.
Şehrin ara sokaklarına konumlanmış olanları için rahatlıkla söyleyebiliriz ki uygun fiyata genellikle kalitesiz hizmet veren yerlerdir. Kalitesiz hizmetten kasıt yeterince iyi temizlememe, aracı zamanında teslim etmeme ya da müşteriye karşı davranışlar olabilir.
Şu zamana kadar izmir'de bulunan birçok oto yıkamacıyı denemiş biri olarak karşılaştığım onca kötü durumdan sonra gerçekten iyi temizleyen ve müşterilerine saygısızca davranmayan bir oto yıkamacı arayışındayım.
Çiğli, Karşıyaka civarında oto yıkamacı tavsiye edebilecek olanları mesaj kutuma beklerim.
Balatçık'ta kurulmuş eski tekel depolarından çevirilmiş bir okuldur. Fakülte kavramı falan pek yoktur. Hemen hemen herkes merkezi derslikler adı verilen binada ders alırlar. Büyük bir kampüs alanına sahip olmasına rağmen bu alanın oldukça büyük bir kısmı kullanılmamaktadır.
Çok köklü bir üniversite olmadığı için kampüs ve kampüs çevresi kurulduğundan bu yana yavaş yavaş gelişmektedir. Okulun içerisine birkaç yeni cafe, ptt vs. bu sene yapılmıştır. Okul çevresinde de öğrencilere uygun cafeler hızla artmaya başlamıştır. Bu sene okul civarına A101 Bim gibi birkaç market açılmış olup bu durum Balatçık'ta oturan öğrencileri oldukça sevindirmiştir. Yavaş yavaş okul ve okul çevresi gelişse de gerçekten üniversite hayatı yaşamak için hala çok iyi bir alternatif değildir.
Ayrıca son zamanlarda okulun ana giriş kapısının yan tarafına sözde "öğrenci otoparkı" adı altında küçücük bir otopark yapıp, araçlarımızı kampüsün içerisine almayı bırakarak büyük ayıp eden üniversitedir. Aynı otoparktan bir tane de arka giriş kapısı tarafına yapılmadıkça mecburen araçlarımızı arka giriş kapısının oraya arka arkaya park etmek zorunda kalacağız gibi görünüyor.
Yıllar önce soğuk bir ocak ayı akşamında ayak bastığımda "bu nasıl güzel bir şehir" diye düşünmüştüm. Şu an düşündüğümde de aynı şeyleri hissediyorum.
Avrupadaki birçok ülkeyi gezmiş biri olarak tekrar görmek istediğim tek şehirdir. Soğuğu sevmeyen ben Amsterdam'ın kışını bile sevdiysem yazlarını ne kadar sevebilirim tahmin bile edemiyorum.
Bakir olmayı gerektirir. Yok bakir olmayıp bakire kız isteyene de saygı duyulmalıymış lafa bak.
Evet herkesin kendi tercihi istediğini yapar ama orada burada bökörö köz diye ağlarsanız, insanlar da size istediğini der. Yerseniz. Bakın eleştirmek de bir hak. Hadi saygı duyalım.
Tarihin bilinen ilk transeksüeli ve aynı zamanda ilk kez cinsiyet değiştirme ameliyatı olan bireyidir. Olduğu ameliyatlarda interseks olduğu ortaya çıkmış, bu onun kendi çocuğunu doğurabilme umudunu daha da artırmıştır. Bu umutla defalarca yumurtalık nakli için ameliyat olmuş ve son ameliyatından kısa süre sonra, ameliyat için gittiği almanya'da ölmüştür.
Lili elbe cinsiyet değiştirdikten sonra aldığı ismi olup, bir erkekken adı einar wegener'dir.
Kopenhag sanat okulunda tanıştığı kendi gibi ressam olan eşi için kadın kıyafetleri giyerek modellik yapmış ve bu resimler eşi gelda'ya büyük bir ün kazandırmıştır.
Herkes gelda'nın resimlerindeki güzel kadının kim olduğunu merak etmiştir ve gelda resimlerindeki kadının, kocasının kız kardeşi olduğunu söylemiştir.
Bir süre sonra çift italya ve fransa'ya gitmiş, son olarak da paris'e yerleşmişlerdir. Kısa süre sonra da resimlerdeki kadının einar olduğu anlaşılmış ve bu büyük bir şok yaratmıştır ancak einar paris'te insanlardan çekinmeden hayatını bir kadın olarak sürdürme fırsatı bulmuştur.
1930 yılında olduğu cinsiyet değiştirme ameliyatı sonrası lili elbe adını alıp, resmi olarak evliliğini sonlandırmış ve ressamlığı bırakmıştır. Gerekçesi ise ressam olanın einar olması, onun ise artık lili olmasıdır.
Herkesin hayatında bir kez olsun izlemesi gereken dünya tatlısı bir ressamdır.
Belki şurada bir x vardır, şuraya da bir x çizelim demesi çok sempatiktir. Ancak favorim her bölümünde "herkes resim yapabilir" demesidir.
Kendisi yıllar önce renkleri göremediği için resim yapamadığını söyleyen bir akromatopsi izleyicisi için sadece grinin tonlarını kullandığı bir bölüm çekmiştir.
Doğum günü de öldüğü gün de ağustos ayında olan yazar. Öldüğü günle değil doğduğu gün ile hatırlanmasını istemiştir büyük aşkı tomris uyar. Ancak onu belirli günlerde anmak doğru değildir. Her dizede yeniden anıyoruz.
Dün berkecan'la seviştik. Acaba evine mi taşınsam. Aslında burak'tan da çok hoşlanıyorum. Mertcan'ı da hala unutabilmiş değilim. Hoff. Neyse berkecan zengin zaten evine taşınayım kiradan kurtulurum. Ehehe. Bir de unutmadan "Allam ne zaman evlencem ben yaa."
Eveet. Artık pucca gibi yazabildiğimden emin olduğuma göre bok atabilirim.
Edit: demek ki okumuşsunuz biliyorsunuz reröre. Evet arkadaşım malesef ki bir kısmımız merak edip okuduk ve hayatımızdan birkaç saat boşuna gitti. Bir kısmımız ise okumadık ancak bu kadar çok konuşulan bir konu hakkında az çok fikrimiz var. Sonuç olarak yo dostum biz samimiyetsiz değiliz.
Gecesi harika olan şehir. Asla gündüzünü görmedim ama gece olduğu kadar güzel olabileceğine inanmıyorum. Eksi derecelerdeki soğuklarda, oldukça yoğun bir kar yağışı ve yüzüme çarpan soğuğun altında sokakta bir gece geçirirken bile sevebildiysem, herkes berlin gecelerini sevebilir.
Potsdamer platz ve alexander platz çevresi gezilebilecek en güzel yerlerindendir.
U-bahn 24 saat faaliyettedir. Ayrıca u-bahn istasyonlarında yasak olmasına rağmen bir elinde içki şişesi, bir elinde sigara olan kurallara aykırı insanlara rastlamanız oldukça olasıdır. Polis bunları gördüğündeyse sadece sigarayı söndürmelerini söyleyip çekip gider. Arkasında yeni bir sigara yakıp bir ağız dolusu küfür eden insanlar bırakır.
Yaşamanızın olası olduğu bir diğer olay ise bindiğiniz taksinin şöförünün "abi/abla sen türkiye'den mi geliyon? Türksün belli valla." demesidir. Zira burada taksicilerin %99.9'unun türk olduğundan şüpheliyim.
Evet berlin güzeldir ama renkli gece hayatına rağmen, alkolün etkisiyle kahkalar atarak sokaklarda gezen insanlarına rağmen son derece hüzünlü ve kasvetli bir havası vardır. insanları da havası kadar soğuktur ama yine de sevdirir kendini.
Birçok insan tarafından zarar görecek olsa da doğrusunu yapmış bir kadındır. Ruhunu bedenine uydurmuş, mutlu bir transeksüel birey, ancak burası türkiye.
Bir tarafta transeksüel olduğu gerekçesiyle bir kadın dövülüyor sokak ortasında, bir tarafta başka bir trans öldürülüyor, bir diğeri sırf tercihleri yüzünden çalışacak iş bulamıyor, düştüğü yol belli.
Burası türkiye güzel kardeşim, burada ruhunu bedenine yansıtmak yasak, biz burada ruhumuzu yok sayar, duygularımızı bastırırız. Birileri çıkar hayatı bize zindan eder ve biz susarız. Bu yüzden insan gibi yaşamak zordur burada. Doğuştan kadın vücuduna sahip bir insanın bile hakettiği gibi yaşayamadığı bir yerde bu şekilde yaşamak ağır bir yük.
Sadece dışlanmadan, dayak yemeden ve öldürülmeden yaşamasını dilerim.
Tahrik nedir öncelikle bunu irdelemek lazım. Bir kadının nasıl giyindiği tahrik unsuru olarak kabul edilemez. Kimse giyim tarzı yüzünden böylesi iğrenç bir şeye maruz kalmamalıdır. Tahrik etme durumu ancak bir kadının bir erkekte istek uyandıracak hareketler yapması durumunda vardır ki bu durumda yaşanan olay tecavüz değildir. iki tarafın da rızası vardır. Tecavüz denilen olayda tahrik unsuru aramak ancak beynini kullanamayan orospu çocuklarının işidir.
tecavüze uğramış bir bireyin yaşadığı fiziksel ya da psikolojik zararın karşılığı yoktur. Tecavüzcüyü hapse de atsanız, öldürseniz de, çükünü de kesseniz tecavüze uğrayan insanı kurtaramazsınız. Yani suç indirimi olmalı mı gibi bir düşünceyi tartışmak yerine tecavüzü nasıl önleriz diye düşünülmelidir ya da ceza indirimini düşünebilecek kadar pislik beyinleri nasıl düzeltebileceğimiz tartışılmalıdır.
Son olarak siz amına kodumun gavatları evet siz bu hastalıklı düşünceyi savununan orospu çocukları, umarım böyle bir durum sizin bile başınıza gelmez.
Admininin sürekli grup yöneticiliği verip bir dakika bile sürmeden geri aldığı, her geçen dakika yeni foşiklikler yapılan bir whatsapp grubudur.
Grup fotoğrafı değiştirilemez, ayıplı capsler paylaşılamaz tarzı katı kuralları da olan grubun üyeleri olarak bir gün admini devireceğimize gönülden inanıyoruz.
Ayrılma sürecinde iki tarafında kişiyi kendisine çekmeye çalışmasının, kavgaların, gürültülerin çok yıprattığı ancak o süreç bittikten sonra önünde güzel günlerin olabileceği düşüncesini her an taşırken hayatına bir polyanna misali devam eden yazarcıklardır.
Yalnız bu polyannacılık fazla uzun sürmeyecek, önüne ilk etapta bir çok sorun çıkacaktır. Acemi anne babası ayrı yazar, bu ikili arasında dengeyi kurmakta zorlanacak, hiçbir yeri evi olarak kabul edemeyecek, muhtemelen maddi sıkıntılar yaşayacak, elinde bavuluyla evini sırtında taşıyan kaplumbağaya dönecektir.
Bir de üstüne tüm bunlar yetmezmiş gibi çevresinden aldığı olumlu olumsuz tepkiler ve arada kalmışlık hissi birleşip ruh sağlığının ırzına geçecektir.
Muhtemelen ileryen etapta bu yazarlar kendi çocuklarına bunları yaşatmaktan korktukları için anne/baba olmaya çekineceklerdir.
insanın en gelişmiş ve varlığını sürdüren türüdür. Zaman içinde homo sapiens de evrimleşmiş, güçlü ve kalın kollar, bacaklar incelmiş, davranışlar biçimlenmiş ve günümüzdeki modern insan homo sapiens sapiens ortaya çıkmıştır.
Ayrıca yıllarca homo sapienslerin neanderthaller ile üreyemedikleri söylenmiştir ancak yapılan araştırmalar bunun gerçekleşmiş olabileceğini iddia etmektedir. (bkz: neandertal)