beşinci nesil yetkili bir abiye benzeyen ve son entarisinden sonra yazmanın saygısızlık olmasına rağmen, saygısız biri olmam nedeniyle yazmayı hak gördüren efendi bir insan. evet pasaportum bordo ama renk körlerine göre yeşilimtrak algılanabilir, evet yetkisizim ve on birinci nesilin bağrından kopup da geldim (zorlu entari yolları- ulu belgesel). neyse entari girme onayı aldım bu kadar dramdan sonra.
neşesini sevdiğim diye yazıp neşemin ve sevilecek bir yanımın olmayışına vurgu yapman bir tık kırıcı olsa da seni övmeye geldim.
sevgili yumom,
dramatik olaylar yazıya dökülürken, mutluluk sadece yaşanıyor. seni ve sana dair olan şeyleri klavyeye alamayışım ondandır belki. (malzeme çıksın diye sakın tartışmayalım) mezdeke yapabilen kıvrak zekası, aniden belirip “ilmekkk ilmmeekkk” diye laf arasına sokuşturduğu şiirleri, şaka yaptığımda radarına takılıp cezalandırması şakalarıyla, kendini klonlayıp kendi 6.nesilini oluşturması, keşke şöyle hocam olsaydı dersini ekmezdim dedirten hocalığı, tıkınırcasına yeme atağım gelince iştah açan sohbetleri, gezen tozan ve gördüğü şeydeki güzelliği kamerasıyla yakalayabilen, peçeteye yazılan şarkıları geri çevirmeyen (siz istemeyin o benim şahsi radyom), kahkahasıyla neşe dalgası yaratıp “e bize de sörf yapmak düşer” dedirten biricik yumurcağım benim. seni anlatmaya çalışırken bile eksik kalıyor cümlelerde kelimeler, o duygular. anca yüzey kısmını anlatabilirim, demiştim sana olumlu duyguları anlatmakta pek başarılı değilim. olumlu/olumsuz bir anda olayımı da alıp koştuğum kişi, yargılamıyor diye at koşturmaya kalktığımda verdiği akıllarla ayak parmaklarımla halının yüzeyini sıkıp utancımdan yere baktıran o kişi. bu adamm umuutt seviyor bir kere, o bile yeterdi tüm övgülere ama umut sevenlerin en ulusu o, efenim rica edeceğim. şimdi çok översem üşüşürsünüz sonra bana artık vakit ayırmaz falan, o nedenle arkadaşlar bu şahıs serserinin teki, uzak durulacak listesinin başını çekiyor. efendilikten de haz almıyor doğrusu neymiş fav karakteri darth vadermış yok efendim sauron haklıymış yok voldemortun kaşına gözüne kurbaney. neyse yumocuğum demem o ki, popüler olup da numaranı değiştirip beni tanımamazlığa verirsen… (2 saat düşündüm ne yapabilirim diye hiçbir şey yapamıyormuşum ya, ühühü olurum yapma. ühüh olmamı kçına takacak mısın bilmiyorum ama bence yapmamalısın, yoksa iyiler kazanır bak korkulu rüyan gerçekleşir aman ha) yumocum işte sen nick6nı boş bırakırsan sabah sabah içip entari döşüyenin olur.
yani demem o ki antisosyal yumocum iyi ki varsın. o güzel varoluşun kendine daha fazla büyüme alanı bulsun ve hayatımdaki yerin hiç eksilmesin. onca yıl olmuş ama yıllar senin kıymetini arttırmış, aramızdaki güven ve sohbeti derinleştirmiş. fazlasını istemiyorum, aynı devam etmesi bile benim için yeterli hdjfk şükredinn yeğenimmde ilk defa şükreden birine rasgeldiniz hadi iyisiniz. nefretimin 20 sebebini başka entariye saklıyorum, bugün sağımdan kalktım diye mutluyum da övmeye geldim. neyse. kıssadan hisse seviyorum seni, dünyaya gelip ardından senin bu kişiliği oluşturmandaki herkese de çokça sevgiler. trendyolda ürün yorumluyor gibi hissetmeye başldım, 3 görsel ekleyeyim de puan kazanayım. öhöm tamam. bitti. yumocum söylediğin gibi övmeli entari yazdım da ibanıma para gelmemiş, bir kontrol etsene. ay pardon yanlış yere yazmışım. bb.
ilk yarısı zorluklarla geçen, son yarısı gezme tozma, sorgulama ve kendi yolumu bulmaya çalıştığım; onsuz da yaşamayı öğrendiğim bir süreç oldu. ara sıra hala yokluyor acısı ama insan her şeye zamanla alışıyor. belki de gözü parkayan, yüzü gülen beni de özlüyorumdur emin değilim. veda ettiklerim oldu kendimden parçalar da dahil. tuhaf bir yıldı. ama içinde seni de barındırdığı için güzel hatırlatacağım.
sevgi, özlem ve çokça anı ile.
leave the city ile bir yılı ardımda bırakmak.
pat ve küt ile.
gassal bitsin de detaylı bir not bırakacağım.
bitti. dizi abartılmış biraz. o yalnızlık duygusu, ölüm korkusu daha derinden işlenebilirmiş. biraz beklenen şeyler oluyor da neyyysee.
canım 2024; işle geldin kalıcı olmadın. sevdiğimden ayırdın. e ben seni neden seveyim?
ilişki içerisindeyken sorunları görüyordum, sona doğru gittiğimizi hissediyordum da bu alarmları tek ben duyuyormuşum gibi geliyordu. sanki sorun yokmuş gibi sakinleştirilsem de, bu karar sonrasında alarmın boşuna olmadığını fark ettim. (5-6 sonra abdj) e tabii gözlem, şerlokluk desen var. tamam goygoyu bir kenara bırakırsak, içimde inşa ettiğim apartman yıkıldı, enkazda kaldım gibi hissettim. ilk 3 ayı ne kıpırdayabildim, ne yiyebildim ne içebildim. hayatta kaldım o süreçte ama yaşayamadım. bilmiyorum kolay güvenebilen, hayatıma kolay birini alabilen biri de değilim. onca aşamadan geçtikten sonra kişi ve ilişki nasıl olur da gelip beni vurabilir? vurabiliyormuş demek. vurdu da. bir parçam her ne kadar ilişkinin zor geldiğini hissedip bırakmak istese de bir parçam sıkı sıkı tutunuyordu. hani bu sadece emek, zaman ile de açıklamamaz bence; ona değer veriyordum, onun varlığını seviyordum, onun başka bir zihin olması farklı şeyleri düşünüp sevmesini seviyordum. sırt çantamı takıp her gün o yeni dünyayı keşfe çıkıyordum. aynı gündüzler aynı gecelerdi belki ama onun mevsimlerini seviyordum. yaprak dökerken sarılıyor, çiçekler açtırıyorduk yüzümüzde. kimi zaman fırtına sonrasında sokaklarımız boşalıyor sonra sesimiz yankılanıp duvarlara çarpıyordu da birbirimizi buluyorduk. kendimizi, birbirimizi kaybetsek camiiden anons yaptırıp kapıda bekliyorduk. sağ veya sol elimizi atıp eheh yapıp tutuşup gidiyorduk. ne oldu bize kısmını çok sorguladım ama cevaba varamadım. belki de varacak yollardan geçmek istemedim, geçersem o soruları belki düşünmeyecektim bir daha, kabullenip yoluma devam edecektim. kabullenmek istemedim. bir parçam seni bana karşı savunmaya devam ediyor. avukat paranı da ödemiyorsun, beleşten çalıştırıyorsun güzel iş. tüm bunların yanı sıra, biliyor musun seni çok özlüyorum. seni görmeyeyim diye fotoğrafların hepsini sildim. silerken içim cızbız köfte gibiydi. hani o yanma hissinden kurtulamamak beni o kadar ağlattı ki bir ara ağlamaktan artık gözümden olacağım falan diye düşündüm. seanslardan önce, sonra, toplu taşımada, yemek yerken, komik bir video izleyip sana atamazken, fırsat bulduğum veya bulmadığım her yerde ve şekilde ağladım. musluk bozulmuş kapatamıyorum deyip gidebileceğim bir yer de yoktu. sana gelmek istedim gelmemek için onlarca neden vermiştin bana. nedenlerin durdurdu beni gelemedim (ama istedim) 2024’e veda ediyorum ama 2024’üm sendin benim. seni bırakıp ilerlemeyi hiç istemedim. sensiz bir gün bile düşlememişken sensiz aylar geçmiş ne acı. 2025’in ilk yarısı bitince sensiz bir yıl. yaşanıyormuş. sadece bir parça koptu içimde o kopan parçam neydi bilmiyorum ama enerjim gitti ya, hevesim, isteğim, insanlara merağım. hani 10 sezonluk bir dizi olur bir parçası olursun ya ordaki bir sandalye senindir. o sandalyeyi kaybedince ben kendimi elenmiş saydım ve başka dizilerde kendime sandalye bulmak istemedim. ayakta kaldım. ben o dizide sandalyem olsun istiyordum. fakat her dizinin sonu varmış ve zaman ileriye doğru tek yönlü akarken benim dizim geride kalmış. izlemek istesem final yapmış dizimde aynı bölümleri izleyebilirmişim, yeni bölümler gelemeycek ve reunion çekilmeyecekmiş. biliyor musun? tesadüfi karşılaştığım insanları görünce dünya ne küçükmüş derken, senden en ufak haber alamamak dünya ne büyük yermiş dedirtti. ve ben o koca dünyada senden en ufak iz aradım, bulamadım. boşluklardan boşluklara düştüm, içimdeki boşluğun derinliğinde süzülüyorum. dip neresi yüzey neresi? yönümü kaybettim boşluklar içerisinde boşluğum. 2024 son yarısı gezdim, tozdum eğlendim. tanışmak isteyen de çok insan oldu, tanımak istemedim. biriyle gülmek bile sanki sana ihanet ediyormuşum gibi geldi. sonra hayatına devam ettiğini fark ettim hayatıma devam ettim. işin tuhafı andayım, güldüğüm anlar arttı fakat bir şey eksik ve ben o eksik parçamı bulamıyorum. belki de eksik kalmalı tamamlanmamalıyım. nasıl olacak bilmiyorum ama belki de kabullenmeliyim. olumsuz duygular yaratacak nedenler verseydin belki devam etmem daha kolay olurdu. birini sevgiyle anabiliyor olmak da yıkıcı neden o zaman devamı yok kısmını anlamıyor beyin bu sefer. mezarda olanın yokluğu bile kabullenilmiyorken, yaşayan birinin yokluğunu kabullenmeye akıl sır ermiyor. varsın ermesin ben sana eremedikten sonra dhjf her şeyi unut bana dair ama sana bakarken hep bu anları özleyeceğim hissiyle yaşadım bu kısmı unutma. senle yaşadığım her ana kıymet verdim. 2021-2022-2023-2024 koca koca sayıların içine nerdeyse her güne bir an işledin. e gel de unut hdjfk her gün bir anın yıl dönümüdür muhtemelen ama neyse ki unutkanlığım sayesinde yırtıyorum acı çekmekten.
neyse bu kadar dramdan sonra sana yeteri kadar teşekkür etmediğimi fark ettim. teşekkürler hayat çizelgemde bana bu anları yaşattığın, bana eşlik ettiğin, senin gibi güzel bir varlığın dünyasını açtığın ve orada beraber hayaller kurup brbr yiyip içip gülüp ağlayıp şarkılar söyleyip filmler yorumlayıp kediler sevip kaldırımlarda mutluluktan sağa sola yalpalanan adımlar atıp saçma sesler çıkarıp karnımız ağrıyana kadar güldüğümüz için. yer yer bana katlandığın süpervizörüm danışmanım akıl kocam sevgilim olduğun için. adventure time simon’ın dediği gibi “her şeydin” senin gidişinle brbr birçok şeye veda ettim. ben bir apartman yıkıldı sanıyordum içimde sonra zoom azaltılınca bir sokak yıkılmış az daha geriye gidince bir semt bir ilçe bir şehir yıkılmış içimde. zordu baş etmesi, ağlayarak baş ediyorum şimdi de bdjkf kütüphanesini onardım şehrin sana dair birkaç yazılı eser kalsın. onun haricinde enkazlara dokunmadım. teşekkürler brbr kurduğumuz şehir ve orada yaşadıklarımız için. umarım yeni yıl ikimiz için de yeni başlangıçlar olur ve bu başlangıçlar bize kalıcı mutluluklar, anılar ve bol neşe getirir. bir boşluk içimde, o bir parçam artık benim ve ömür boyu yaşayacak senin anına.
bu süreçte ve tanıştığımızdan beri yanımda olan sevgili sosyal yumurcak beyfendiye de sonsuz teşekkürler. önceki yıllarda adına güzel şeyler yazmışım. az havalanır falan sanmıştım da çizgisini bozmadı efendi çocukmuş. efendilik prim yapmıyor diyorum da dinlemiyor. neymiş bir gün efendilik kazancakmış. bu çocuk ne olacak bilmiyorum ya kendi dertlerime mi yanayım ona mı? yani dememm o ki onu çok seviyorum. iyi ki var, iyi ki dünyada böyle biri var. 10 gün haber alamasam bile yalnız hissetmem herhalde o varlığını bir yerde sürdürüyor diye ama 10 gün de yok olmasın hani abartmayalım lütfen. umarım dostluğumuz da devam ediyordur gelecekte, e onca yazı yazıyorum senin için 40 yıl hatrımız da olsun, olmazsa da yazdıklarıma bakıp utanırsın umarım. şurda kırk yıl hatır istemişiz çok mu bunu bana çok mu görüyorsun hdjfk of yumo kendi kendime kavga etcem şimdi. neyse evt ne diyorduk 2025’te yeni olaylarımla kafanı şişircem hazırlıklı ol. seviliyorsun çok.
2025 yeni güzel başlangıçlara. umutluyum ve de mutlu olcam inşallah.
kendime de sarıldım çok. olacak olacak her şey çok güzel olacak üzülme sen.
2022 bitmesine az kalmışken bu başlığa da yazmış olayım, geleneği bozdum ama hatrımda kaldığı kadarıyla birkaç cümleyle anıp geçeyim.
sevdiğim bölümü okumak için önceki bölümü son yılımda bırakmıştım, hatırlıyorum da burdaki arkadaşların da fikrini almıştım. destekleyen de vardı, aptallık etme bihter diyen de. tabii ki aptallığı seçtim bsjfkg mezun oldum ve sonunda kep atabildim. topuklu ayakkabıyı yıllar sonra giyip şıkıdım şıkıdım diplomama yürüdüm, gerçek mi diye dişle kontrol edildi. öncesinde uzunca bir dönem bitirme projesiyle uğraşıldı, oturmaktan psycho filmindeki kadın gibi yer oluşacaktı ki dedim abartmıyım arada dolaşayım edeyim. neyse ki a+ ile geçtik, ilk vakamı görmüş oldum. sonra o dönem hislerini ufak ufak belirten fakat dersten her şeyi gri gören ben, elinde kırmızı kalbiyle duran sevgilimi görememişim. artık sonlara yaklaşınca ve renkler canlanmaya başlayınca, hayata dönüp duygularımı hissetmeye başladım. devam etmekte olan güzel bir ilişkimiz var. eskiii kadiiimm dostumla tekrar konuşabilme fırsatımız doğdu. değişmiştik, farklı bakabiliyorduk, hatalarımızın farkındaydık. onu hayat yoluma tekrar katabilmenin mutluluğunu yaşadım, yaşıyorum. (hiç paragrafa bölmüyorum ki bunu okuyan ve kpssye çalışan varsa anlam bütünlüğünü korumak için nereden ayrılması gerektiğini bulsun)
düşünüyorum da hafızamı zorlamam gerekecek gibi. kopya çekmek istedim fotoğraflara bakıp, anılardan dolayı gözüm dalmış. bir sene önce güzelmişim de bu sene ne olduysa çökmüşüm, ekonomik sebepler +10 yaş katmış. neyse bu yazımızda dönemin ekonomik izlerini görmesek de olur.
devam edelim, genelde stajlarda geçmiş ömrüm. çocuk evlerinde staj yaptığımda, ora çok farklı bir deneyim kattı. hayatın toz pembe olmadığının farkındaydım fakat madalyonun karanlık yüzünün içine çekilmiş gibiydim. çocuklar için daha yaşanılası projeler oluşturmaya başladım kafamda, maddi güç bulduğumda uygulamaya da sokmak isterim. fakat sanırım en çok sarsan, aile yapısının çürümekte olduğuna şahit olmaktı. o zamanlar hem idealist hem karamsardım. beni zorlayan bir süreçti. sonraki stajım iyiydi, bir sonrakinde daha çok vaka gördüm. alanın içinde olmanın mutluluğu artıyordu. farkındalığım da doğru orantılı olacak şekilde. bilen bilir farkındalık yüklenmesi sindirilmesi başta zor olabiliyor. insanlara yaklaşımım değişmeye başlıyordu yavaş yavaş da olsa fark ediyordum. fakat tek değişen yaklaşımım değil, duygu/düşünce/davranışım da değişiyordu. sakinim eskisine nazaran, belki fazlasıyla. gece stajdan eve dönerken arabaların, evlerin, gökdelenlerin birkaç saniye eşlik ettiğim ışıklarıyla huzur doluyordum.
bölümden önce ve sonra olarak kendimi bölmeye başladığımın farkındaydım.
son zamanlarda ise uzunca süren hastane koşturmalarım. hastanelere artık giderken ayağım esmeye başlamıştı. şu an bile hastanelik işim olsa adımlarım geri geri gider. neyse, doktor (muhtemelen güzel bir gün geçirmiyordu) direkt “ilerde kanser olabilirsin hemen ameliyat olmalısın” gibi bir cümleyi beklemediğim anda yüzüme vurmuş, dayanağı olmayan ben oturmakta çözümü bulabilmiştim. evrakları başka yere götürürken öğle molasına çıkmışlardı, ağlamamı durduramadım o mola bitene kadar. iyi ağlamıştım o sıra. annemin “ağlıyor musun, saçmalama eve gel bir hal çaresi bulunur kızım bir şey olmaz” azarı iyi gelmişti. aldım belgeleri doktordan eve gittim. o doktor umarım insan psikolojisi üzerine de okumalar yapar, birilerinin hayatındaki riskten bahsederken o yüz ifadesi ses tonu hoş değildi ve de paaat diye söylemesi. sonraki gün başka doktora gittim, diğer doktorun söylediklerini ilettim. riskin olduğunu fakat endişemi giderecek şekilde durumu ve neler yapılacağını açıkladı. bilgi vermesi yeterli oldu kısaca, kendisine teşekkür ederim. başka bir doktordan randevu alıp ameliyatımı oldum. korkuyordum çünkü riskler anlatılmıştı. neyse ki sağlıklı şekilde atlattım, ameliyat izlerim olmasa bunları bastıracaktım muhtemelen fakat hatırlatıyor kendini. anneme de teşekkürler, zorlu süreçte hep yanımdaydı. narkoz etkisinde bile anne diye sayıklamam normal shjfkf kadını hastane haricinde de bi yerlere götürmem lazım bunu fark ettim yazdıkça.
arkadaşlarım nişanlandı, birçoğu ciddi ilişkiler yaptı. geçen bir arkadaşımın baba olacağını öğrendim, hala oluyorum hadi bakalım. onu 2023 başlığında paylaşacağım.
2021’in son demlerinde uzun soluklu bir terapi eğitimi almaya başladım. hala devam ediyor nasıl bir soluksa. o eğitim ve sonrakiler sayesinde bebe adımları atmaya başladım alanda. geri kalan kısım 2022’ye giriyor.
2021’i sonlandırırken ailem ve sevdiğim beyleydim. sağlıklıydım, sağlıklıydılar. huzurluydum. sanırım bundan ötesinin olmadığını anladım.
2021 psikologlukta bebe adımlarımı attığım, insanların hayatına dokunurken kendime temas etmede beni bir tık ileri götüren ve iyi olan erkek arkadaşımın hayatıma katıldığı yıl oldu.
iyisiyle kötüsüyle yaşandın bittin. kaybolan yıllardan olma diye bu yazım.
elveda 2021.
edit: eric abi eşliğinde, klasik.
edit 2: aaa çok şaşkınım o kadar uzun uzun yazdım kaydolmamış. o kadar da hislenip yazmıştım hayatımdaki önemli detayı es geçtiğim için. neyse tekrar duygusal moda bürüneyim.
tamamiyle hür irademle yazıyorum hdjck
yumiyumum sosyal yumurcakım gibi önemli detayı nasıl olur da es geçerim hiiiiç bilmiyorm bdjflg ama hayatımda uzun yıllardır olduğu ve artık hayatımın demirbaşından olduğu için belki de normal algılıyorum fakat her ne olursa olsun o güzel detaya da birkaç söz etmem gerekiyor. geçenlerde doğum günüydü ve iyi ki doğmuş, iyi ki tanışabilmişiz. tanışmadan önce entry içeriği ve görsellerden anlamıştım iyi anlaşacağımızı fakat tahmin etmiyordum açıkçası bu kadarını. espri daha aklıma gelir gibi olmadan, o anlamış ve gülmüş oluyor. bu frekans nasıl tuttu hiç bilmiyorum fakat o benim üst versiyonum onun bilincindeyim. donanımlı, esprili, sesi ve tipi güzel, umut karikatürleri son kalesi, merhametli. dışı da soğuk değil ama içinin sıcak olduğunu biliyorum. kimseye aktaramadığım ve dibe doğru ilerlediğimde, umut gibi beliriyor. bunu yapay telkinlerle de yapmıyor. hakikatleri söylüyor ve nasıl oluyorsa üzgünlük grevimi güldürmeyi başararak sonlandırıyor. benim için ifade ettiği anlamı açıklamak epey güç fakat büyük yeri var ( kocaman adam olmasından bağımsız) umarım hayatımdan eksilmez bu vip insan. canımmm yeni övdümmm o yüzden başlığına daha ayık kafa ama hislenince uğrayacağım. hayatıma dokunduğun parmak izin sanki hep samimiyet kilidini açacakmış gibi ve yine biliyorum ki sadece benim için değil birçok kişi için önemli yerin var. minnetle ekrana baktığım birkaç dakikadan sonra… daha uzun gözüksğn diye üç noktayı abartırdım da onu da anlarsın şimdi sen elinde cetvellebdjcklv
hep mutlu ol çünkü sen mutsuz olursan toplam 2 kişi mutsuz olur.
seni çok seviyorum, iyi ki varsın. buranın bana kattığı kaliteli ve kalıcı ender kişilerden. geçen senelerimde de vardın, bu senemde de. geleceğe de not olsun, ilerde laf atarken malzemem olur. teşekkürler ulu, bu konuda sana minnettarım. arasam bulamazdım hdjfgpg
özetle: teşekkürler ve sevgiler kalp kalp
merhaba sözlük, diziyi izlemeye gidecekken uluya dair tweetin önüme düşmesiyle bura ile hasret giderip, az dizi övüp kaçalım.
rick and morty izleyen bunu da sever. bu dizide en sevdiğim kısmı duvardaki yaşam ve pupa oluşturuyor. ya bu kadar slk tatlı varlık yok. elinde silah tutup yorgan altına girdiği bölümde iyi gülmüştüm alın listenize
merhaba sevgili sözlük.
derin nefes bile ciğerlerime yeterli oksijeni sağlamıyormuş gibi geldi.
- birkaç derin nefes sonrası-
göz kırpmadan bile gözyaşım yuvarlanıyor, bir yandan hoş geliyor deniz suyunun kulaktan akması gibi jdkf fakat ulular ulusu halk fazlası baş ağrısına sebep oluyor. susadım.
-su içtkten bir dakika sonra-
boş boş etrafa bakasım geliyor. bölümden dolayı kazandığım farkındalıklar bana yük olmaya başladı gibi. karşımdakini anlama çabalarımın artık kişiliğime bürünmesini ve her olayın ardındaki şeyi görmeye çalışmak, hislerimin keskinliğinin bu denli törpülenmesini istemiyorum gibi.
anlamamakta ısrarcı olan insanların gözlerindeki duvarlara çarpmışım gibi
biraz da anlaşılmanın getireceği “heh aynen” hissini tatmak istemiş
biraz özgür olmak istemiş
biraz soğuğu yüzüme çarpan rüzgarı hissedip yaşadığının farkına varmış
biraz andan kopmuş
biraz hüzünlenmiş
sevilmemiş
ve görülmemiş
görülmek için çabalamamış.
bojack, peanutbutter, todd, p.c’den az az, diane’den çok koyulmuş gibi karışımım.
gözlerimi silince ağrıdığını fark ettm.
açık şekilde yazacağımı düşünüyordum fakat ilerde hatırlamak istemeyeceğim bir anı detaylandırmak istemedm sanırım.
sinekciğim ağından kurtul.
ağa takılanların hepsini sen kurtaramazsın.
sinekciğim kanatların var.
uzakta uç sineğim, sesin rahatsız edebilir ve bu sana zarar verme hakkını kendilerinde görmelerine neden olabilir.
doğuştan takıldığın ağdan kurtulmak için çırpınışını, bazen kabullenişini, güçlü durmak için çabalarken içten kırıldığını ve onarmak için yeteri malzemen olmadığında öylece bıraktığını. bastırdığın hisler ve olaylarla yüzleştiğinde, elini tutan bir ben olacağım. aşacağız sineğim.
seni seviyorum, seni görüyorum.
farklı yerlerde stajlar yapmaktayım ve şu günlerimin pek de iyi geçtiğini söyleyemeyeceğim. buna sebep olaylar da; değiştirmenin benim elimde olmayacağı bir düzen, aptal ve arkadan iş çeviren insanlara fazlasıyla maruz kalmak, farkındalığı yüksek ve bunu olumlu anlamda kullanan insana denk gelememek. bir de, dünyanın karanlık yüzüne maruz kalmış birçok çocuğun vakasını art arda okumak.
"Sonuna geldik" diye başladı yıldızlara bak, tabi onun kastettiği başka ama uyumluymuş gibi davranalım.
Geleneğe çevirdiğim ve her yıl sonunda, yıla dair görüş bırakmak için uğrayacağım güzelim sözlük merhaba. (Umarım silik yemeyiz) (reflections açmak ve sözlüğe dönmek)
yılın başlangıcı ve sonu arasında hatırlanacak güzel anılar bıraktım, ilerdeki ben. Deme sonra düzgün yaşamadın neyi hatırlayacam ben şimdi diye.
Geçmişteki birkaç insan sık sık giriş yapmaya çalıştı, kapılar kapalıydı geri dönüşlerini izledim pencereden.
Virüs bir yaş götürdü yerine biraz dinlenme koydu. Başlangıçta ne güzel kendimi geliştirmeye yönelik vakit yarattı dedim de sonradan fazla entelliğin beni bozacağından korkup ayıyla karşılaşınca yapılacaklar, karşıdakini çalım manyağı yapma, ilginç sokak yemeklerini takip ederken buldum. Farklı konulara merak salıp araştırırken, sonuca varmayı değil de labirentin içinde var olmayı, kaybolmayı sevdim.
Alandan kaynaklı olarak da kendi davranışlarımı daha fazla anlamlandırmaya başladım. Başkalarını anlayabilmekse duygularımın şiddetini azalttı. daha yumuşak geçişler yapmaya başladım sanırım. Köşelerim törpülenmeye başladı, sanırım böylesi daha iyi. Daha fazla müzik dinlemeye başladım, kafamı enstrümanla dağıtmaya devam ediyorum. Hala amatörce, umarım diğer yıl sonunda artık çalabiliyorum kıpsı atabilirim. (Lütfeeennn attt şuraya çakılacak bir beşlikte bırakıyorum.)
Son zamanlarda yeni simalara aşina oldum, kış benim için yeni insanları tanıma zamanı oldu. Beraber şarkılar söyledik, hikayeler anlattık, eğlendik.
Çocukluk hayalimi gerçekleştirmemi sağlayan arkadaşıma da teşekkür edeyim bu arada. Unutamayacağım kadar kıymetliydi.
Kısaca tam olarak bir kayıp olmadı benim için, güzel bir yıl geçirdiğimi düşünüyorum. bitirme projemi umarım verebilmiş olurum 2021'deki ben. kep atalım artık zoomdan mı olur reelde mi olur artık nerden olursa, atalım da. Kesin özleyecem şu öğrenciliği, üçüncü üniyi de yakın zamanda ekleriz. O zamana kadar bölüm beğenmiş ol.
Ne bileyim kendimiz için, dünya için güzel bir yıl olsun. Yeni yaşımız da gelmekte, onu hücrelerimle anlaşıp erteleme kararı aldık. Aynı yaşımızı koruyacağız sonuçta kısmi olarak yaşadık, belki buçuklu söyleriz ama daha fazlası olmaz bize gelişi böyle.
biraz felaket, biraz insansızlık, biraz maske, biraz pc başında yorgun gözler, biraz da kimyasal x ile 2020 çıktı bakalım 2021'de neler çıkacak? Açıyoruz bu paketi ama pandora'nın kutusuna dönmez umarım. Hadiii bakalımmm.
Her şeye rağmen yeryüzünde şarkılar söyledik, teşekkürler dünya.
Not düşerken az daha 2021 yerine 2020 yazıp seni analım sonra zamanla senin anılarını da silikleştirelim bakalım.
öyle işte.
Eric abim diyor yeter sen bu başlığa yaz diye ben çalmıyorum piyanoyu. Ama yook abim, madem üzüyorsun edebiyat parçalamamıza olanak tanı.
Eric abi ve atsii şov başlasın.
Sorumlulukların getirmiş olduğu kafa doluluğu yetmezmiş gibi, zil sesi duyunca "hayırdır lan bu saatte?" Diye düşünüp, sonra saçma bir kişinin gelişine tanık olmalı durumlar içerisine sık sık giriyorum. "Sen ne alaka?" Derken içten içe, dıştan -tabi daha kibar bir şekilde- "siz ne alaka eheh?" Diyorum. kibarlığıma zeval gelmesin. tabi misafirler hiç oralı olur mu? müsait midir, saat kaç olmuştur diye düşünmeyip, samimiyet sorgulamadan kapıda belirebilir. Hay yüzünüze kapı vurulasıcalar. (-sıcalar'ı kelimelere ekleyince demesi hoş geliyor değil mi?)
Neyse konuya dönelim. hayır efenim müsait değilim deyip kapıyı kapatmaya kalkışınızda kapının arasına ayak koyanları, tekrar zile basanları... yoruyorsunuz valla. Hayırdan anlar ama bir insan. Yüzünüze kapı kapanınca hani insan der "ulan bir daha gelirsem kapına, püü *tükürme efekti*." Max paspasın üstünde bir iki zıplarsın çeker gidersin. kardeşim uzatmalara oynamak ne?
hayır hayırdır, Siz hayırdır? bu 4.sınıf fen kitabındaki soru değil. d mi y mi? d ise başka bi soru ve yine d mi y mi diye devam eden. Evet ve hayır seçeneği var ve inanır mısın ikisi de direkt sonuç.
Aslında yazmak istediğim konu bu değildi. Fakat hayırdan anlamayan insanlar size içerleyişim asıl konudan sapmamıza sebep oldu. Bir daha yapmayın e mi kuzularım? Bak sonra boşuna eric abimizin parmaklarını yoruyoruz.
Asıl konu zaman kapsüllü insanımızın, kümemizin bir elemanı olmadığı halde aman ne olacak safları sıklaştırın diye belirişi ve ardından görünmezlik pelerinini ara sıra takmasına dair. anlayıp, tolerans gösterdikçe bazı şeyleri kendinde hak görüp, verilen alanı kullanmak yerine işgal ediyor algısı oluşturmasıyla, küme dışısın diye yol gösterişlere dair. zaten hiç kümemize de ait olmamıştı ki. Buradan bir atlı geçti hesabı kendini hatırlatma ve hayatıma dahil olma çabasını anlasam da, herhangi bir karşılığı yok. Belli ki onda da sürdürülebilirlik yok.
Satrançta rakibin hamlesine bakıp, acaba ne yapmayı hedefliyor diye düşünürken bazen onun öylesine, anlık bir hamle yaptığını gözden kaçırıyorum. Her şeyde mantık yok. Bazen öylesine. Eric abim üzgünüm öylesine bir gönderi için çaldın bu gece. Öylesine bir gece.
mutlu etti, üzdü, düşündürdü. etkileyiciydi. ne bileyim ya, izlerken bitsin istemedim, son birkaç dakika kaldığını gördüm, sonra da müzik girdi.
ve bitti.
2.9.2021 edit: ikinci kere izleyip bitirdiğim ilk ve tek dizi olacaksın muhtemelen.
birileri geliyor, birileri gidiyor. bağ kuruluyor, bağ yıkılıyor. her şey ağırdan değişiyor hissi yaratıp duruma yavaşça alışırken, kendimi bir adım geri çektiğimde değişimin hızına yetişilmediğini farkediyorum. tıpkı yavaş giden bir dolmuştan "ne de olsa yavaş gidiyor ehehe" deyip inmeye kalkışında zeminle özlem gidermen gibi bir sonuç doğuruyor.
herkesin sorunları var ve hayat herkese aynı şartları sunmuyor, farkındayım. inan farklı olsun isterdim fakat gücüm küçük dalgalar oluşturuyor anca.
gelenler olduğu için, yalnızlığı şu an yoğun ve sürekli olarak değil nöbet şeklinde yaşıyoruz. geçer diye bakıp kelimelere dökmekten kaçınıyoruz. geçsin veya geçmesin, var olduğum müddetçe yanında olabileceğimi bilmeni isterim. bu şey değil, holo sono oşoğom, sono sovoyorom. sadece insanın kıymetsizleştirilip bir kenara atılması durumu hoşuma gitmiyor ve de her sorunu tek başına yüklenip, yalnızlığa doğru adım atılması.
özetle yanındayım araya zaman ve kilometreler girse bile.
kelimelerle mekanlar inşa eder, karakterleri şekillendirirsiniz. oraya ait hissettiğiniz anda kitabın sonuna gelirsiniz ve oranın kapıları kapanır, reele dönersiniz.
son sayfaya gelinmesi.
2018'in seni kapıma bırakıp, zili çaldığında daha mini minnacıktın. bir sonraki yıla kadar seni umutlarımla büyütmem, geçirdiğimiz günleri ilerde hatırlamak isteyeceğim anılara dönüştürmem gerekiyordu. bazı günler aşırı huzursuz ettin beni, bazıların da sevgi taşması yaşatıp saçma hareketlerde bulundurdun. bir baktım; otobüsteyim, bir baktım uçakta, bir baktım vapurda. yürüdüm, yüzdüm, uçtum. ve sen beni hep içinde barındırdın. bu yılı yaşayabildiğim için mutlu olduğumu söylemeliyim. son bir ayın bana yaramadı. belki de vedana yaraşır bir hüzün sahnesi oluşturmak istedin. alıştırman gerekti, bilemiyorum. tesadüf kelimesini sevdirdin. kitabın başında bahsedilmiş ve unutulmuş karakterleri tesadüfi yollarla hayatıma girişlerine tanık ettin. öteki yandan; bazılarına ise farklı yola gidişlerinin ardından el sallattırdın. fakat en çok üzeni, benim için her zaman kıymetini koruyacak dostuma vedaydı. bunun üzüntüsünü hala taşıyorum. 2019 beni değiştirdin, dönüştürdün. seni büyütürken, ben de büyüdüm. anılarım haricinde dönmeyecek oluşunu bilmek, işin acı kısmı. bilmiyorum ne kadar daha yol giderim fakat hayat yolu tek yönde ilerliyor, ardımda bıraktığım yıllar gözle görülmeyecek kadar uzak kalıyor artık. şu an bu 2019 şehrini ardımda bırakmak buruk hissettirse de, güzel anlar sakladım içine. onları daimi koruyacağına inanıyorum.
şimdi bitişine sayılı saatler kaldı.
yeni yıla girerken ne kadar eğlenceli müzikler duyulacak olsa da, şimdi zihnimde çalan bu müziğe kulak verelim. 2019'un son gecesinin müziği. https://youtu.be/dYRKuZnEBmA
sıradakiii...
Edit: sıradaki de bitti. Sıradakiiii. (31.12.2020)
birkaç bölüm izlemiştim ve değerli bir yazar arkadaşımın devam etmem yönündeki teşviğiyle şimdi 5.sezondayım. vay be ne de çabuk bitiyorlar böyle. daha dün birdeydik. öhöm.
çozgo dozo mo ozloyorson hohooh çocok moson muhabbetlerinden sıyrılıp, onun keyfine varıp ve anlattığı şeyin derinliğini kavrayınca, diğer diziler yavan gelebiliyor. anlamlı diyaloglar ve ruhsal çözümlemeler içeriyor. bazen benliğime ayna tutması da ayrıca özel kıldı. neyse dağılmayalım. öhöm.
--spoiler--
canım övdüm diyorum, neyse az da karakter öveyim. p.carolyn'ı anlıyor ve kendisini takdir ediyorum. başkaları için her şeyi kolaylaştırabilirken, kendisi için tam olarak bunu yapamıyor oluşu, kalbimde ince sızı. fakat o p.c. ve üstesinden gelir. (acaba yalnızlık kedilerle bağdaştırıldığı için mi, p.c kedi?
neyse bu, şu an geldi aklıma. geçelim burayı.)
todd favorim. evet, favorim bu kadar.
diğerlerini de başka zaman överiz.
gece çöken hüznü, böğrüme nota oturtarak aktaran eric abimle yine buralardayız. ah eric abim çıkamadık şu kuyudan.
içimdeki sıkıntıyı; sıkıntıya sebep olanların göremeyeceği yerlere hatta hiç bilinmediğim, kimsenin beni umursamadığı yerlerde aktarıyorum. nedeni, belki tanıdıklarımın yeteri kadar ilgilenmeyecek olmasından veya şaka yapmadan konuşabilirsem, olayın ciddiyetinin beni daha çok üzeceğinden kaynaklı. sanırım ikincisi.
sorunu söylemek beraberinde çözümü değil daha çok soruyu getiriyor. soruyorum ve belli müddet sonra sessizlikle karşılaşıyorum, belki cevabı karşımdakinde de değildir. fakat cevabı bende de değil. belki de biliyorumdur. geçelim bu kısmı.
her şey yolunda denilen anda, zaman kapsülüne atlayıp bugünümde belirmen dengemi bozuyor.
şu sıralar yolunda gitmeyen şeylere, senin de bulaşman canımı sıkıyor. sen sıyırsaydın kendini. beklentimi sıfırladığımı düşündüğümde bile, bir hareketinle beklentimin baskın yapanlar gibi içeri girmesi sinir bozucu. hareketin uğur dündar ise, beklentim fırına mühür vurduracak hamam böceği. gittikçe saçmalamaya başladım hdjf
özetle sevmek yetmiyormuş. olmuyormuş, yoluna girmiyormuş. bunu kabullenme aşamasındayken gelip dengemi bozman, mario'nun kafasına böcek atmışsın da, sil baştan başlamışım gibi. el insaf, az altın toplamamıza, can almamıza izin verseydin. ben de izin vermeyeyim, feratlar ve zaman kapsüllüler giremez yazayım. yazmaya niyetlensem okuma-yazmam beni yarı yolda bırakır gibi.
karşıdakini anlamaya başladıkça kızamamak ve doğrunun ne olduğunu sorgulamak istemiyorum. türkçe sorusuna ea kafasıyla değil mf kafasıyla baktığım günlere dönmek istiyorum. ne bileyim ya. belki de kendimi özledim.
düşünü kurduğun hayattan alakasız, kendini genel olarak ikinci plana attığın ve bunu farketmeni önleyecek tarzda tekrarlayıcı günlere uyanmak ne üzücü.
filmdeki akış, gerçek hayattan bir kesit gibi sunulduğundan içim karardı. "dönüşü yoook beraberce karar verdikk ayrılmaya" durumuna gelene kadar uyarı levhaları gözardı edilmiş, en sonunda tanzim işaretlerine denk gelinmiş gibi. dönüşü olmayan yollara nasıl gidiyoruz ve ne diye?
bilemiyorum.
adamın söylediği şarkıyı beğendim. tekrar dinleyip uyuyayım.
bilgi içerikli bir iki entry girmesem kabul etmiyorlardı bu başlığa yazmamı. söyleyemediklerim başlığında bulacaktım kendimi. neyse konuya geçelim.
kadınların bedeni hakkında vereceği kararların üzerinde erkeklerin hak iddia edişi ve partnerlerine nasıl psikolojik şiddet uyguladığını daha net gördüm bugün katıldığım seminerde. bunda kültürün önemi elbet var fakat dünya üzerinde de bu olduğu için farklı faktörler de işin içine giriyor. doğuştan beri buna maruz kalındığından farkına varamıyoruz, normalmiş gibi geliyor. değil efenim değil. sizin fikrinizi önemsemeyen, kararlarınızı desteklemeyen, kısıtlayan, kendinizi yetersiz hissettirrn insana kapıyı göstermek gerekiyor. başta zorbaysa ilerde de devam ediyor bu.
(bunu yapan kadın için de aynısı geçerli.)
kate ablamız ve leo abimizin başrolünü paylaştığı izlenmesi gereken film. biraz içselleştirirseniz boşluğa düşebilir veya üzülebilirsiniz de.
--spoiler--
bir şeyleri dile getirmeye çekinen, rollere bürünüp mutsuz yaşantılar içinde bulunan karakterlerimize; deli(!) adamın lafları ağır geldi, çünkü gerçektiler.
--spoiler--
yanlış hatırlamıyorsam ilk 300 sayfası nedeniyle çoğu kişi gibi ben de kitaba tutunamamış, uzun süre ara vermiştim. sonra, okurken aklımı meşgul eden düşünceler nedeniyle bazı noktaları kaçırdığımı farkedip bırakmıştım. 10 bölümlük dizinin her bölümünü ayda bir izler gibi düzenli düzensiz bir ilişki olarak devam etti bu okuma. selim: benim tutunamamam bu değil atsii deyince dank etti. sonra okudukça senden, benden, bizden bir şeyler buldum. vakit pek bulamasam da aklımdaydı ve geçenlerde bitirdim. kitaba tutunamayışım, farklı bir tutunamayışla sonlandı.
sırf buralara yazabilmek için üzülüp geliyorum. yoksa biz de bilirdik mutlu olmasını. eric abim piyanosunun tuşlarına acı acı basa dursun, biz de bir iki iç döküp gidelim.
sevgili a.t.s.ii yevrum sen neyin kafasını yaşıyorsun? gerçek, gerçek diye tutturdun da al sana gerçek deyince neden hala karşıdakinin bir sözüne inanmak istiyorsun a benim akıllı kuzum? sihirbaz gösterisini yapıp topu yok edince, bir yerlerde sakladığını biliriz de ama yine de topun yok oluşuna şaşırmamız gibi. neden illüzyonlara kanmak istiyorsun? neden a.t.s.ii? beni çok yorduğunun farkında mısın? bazen kendim olmak istemiyorum. bu seni üzmesin. yevrum kimse senin hayalinde yarattığın karaktere uymak zorunda değil. onu pinokyo gibi yontup yorulma. yontsan bile özü yine odundan olacak. emeğine üzüleceksin sonra.
en kötüsü de bilmek sanırım. kabullenme kısmı zaman alıyor sadece. bir de işin içine çok lazımmış gibi hisler karışınca. bu da mı gol değil be, bu da mı değil?
bugün otobüste gördüğüm sarı şapkalı çocuk bul beni .s
tekrardan merhaba.
bugün duygu patlamasına çeyrek kala bir evredeyiz. sıkı tutunun.
özlenilen duyguları tatmak isterken; onun yerine uzak durduğunuz ne varsa size tepsiyle sunanların, tepsisine tekme atayım.
kardeşim uzun yoldan geldik, çiçeklerden boynumuza kolye de istemiyoruz, ondan da geçtik ooo agaam (takılan sinek ii) hoş geldin de mi diyemiyorsun? ne bileyim yani? of sözlük ya. her şeyi o kadar zorlaştırıyor ki şu insanlar. ya hu her şey basit ya evet ya hayır. kısmen kısmı da hangi ihtimalin daha iyi sonuç getireceğini bilememekten. işaretle bir şıkkı ve geç. soruya hem true hem false işareti yapıp kişinin algısına bırakma ki. sen illüzyonist misin kendine gel. teallam ya. (derinden bir nefes verilir)
netliğin alnından öpeyim.
keşke insanlar matematik kadar net olsa. yarattıkları belirsizlik durumu kadar kafa yoran bir şey yok. x'i bölme sıfıra yapma bunu dedikçe gözüne sokar gibi yapışına çıldırmamak elde değil. ayrıca x şu olursa y şu olur durumunu idrak edebildiğimde onun neden z'ye eşit olamayışına kızamadığım için o enerji içimde kalıp soğuyor. x'in netliğini görmek isterdim, en azından bana karşı. bugün duygularımdaki geçiş az sert oldu ve üzüldüm sanırım. ne bileyim ya.
dipsiz düşünce kuyusuna sürükleyen besteci. geceye bu güzelim müziği bırakacam. mommy filminden bir kesit. 1:1 formatındaki film, düş kısmında genişlerken arka fonda bu müziğin çalması sahneyi ayrıca özel kılıyor. sanki hislerin genleşmesi beden sınırlarını aşmış gibi. neyse dinleyelim.