1. demlendikten sonra ocakta en az 20 dakika beklemezse oturmaz, bekleteceksin.
2. ince bellide içeceksin, kupada soğur boku çıkar, olmaz öyle. Çaya belinden sarılınır, kulpundan tutulan çaydanlıktır.
3. Çay yerde içilir. Kanepeye yaslanılarak, tek ayak uzatılmış tek ayak yukarı bükülmüş vaziyette. Alternatif için ayaklarını uzanık şekilde üst üste atma yöntemi tercih edilebilir.
4. Çay ilk üç seferlik çekişte höpürdeterek içilir.Bu ilk üç aşamanın herhangi bir yerinde dudak höpürdetmeye yanaşmıyorsa o çay soğumuştur, soğuk çay içilmez.
5. çay içerken film değil dizi seyredilir.
6. Çay hüzünlüyken içilmez çünkü çay sadece mutluyken de içilmez. Çay hep içilir.
7. Çay altı sararmış bardakta içilmez bir de kokusu çaya geçen metal demliklerde.
8. Çay tam bitmeden yenilenmez.Çayı koyan kişi iki defa uğraşmasın diye tek dikişte bardağın kalan yarısını içmek iyiliktir ama karşındakinin çayının bittiğini görüp anında tazelemek daha büyük iyiliktir.
9. Çay seviliyorsa içilir. Sevilmiyorsa eğer çayda size bayılıp ölmüyordur zaten.
10.Çay sallanılmaz, demlenir.
vizitte kapısının önünden geçerken yerde, yatağa tutunmuş halde 'ben kalkamıyorum' diye gözlerimizin içine bakarken tanıdık onu..Kemoterapiden dolayı dökülmüş saçları, iğneden dolayı morarmış ve şişmiş elleri 'alın bakın bakın size hayat' diyordu. Yemek yapmayı çok severmiş zaten kilolu da az biraz. Biz yakınıyla konuşurken o yatar vaziyette sağ yanına dönük kahvaltılık tarifi anlatırdı kendi kendine.. Yanına varınca onu dinlemek için 'aman diyim aman kekik koymayı unutmayın derdi.. Dedik ki 'yediklerinizi yazmanız lazım en iyi öyle takip ederiz beslenmenizi'.. Ertesi gün yazmışlar özenerek.. Biraz çorba, biraz yoğurt, az biraz elva diye..Bu ne diye düşünürken, öğrendi ki Edirneliymiş.. hayatta bu kadar işte, biraz az biraz, biraz elva..
Black'i izleyip seven biri olarak derim ki; evet o filmin özü black idi zaten diğerleri yerini tutmaz. Ancak adamlar filmi taklit etseler de aslı gibi olsun istemişler. Filmi beğenmişler bir de türk versiyonu olsun istemişler bu kadar. Oyunculuk Uğur Yücel'den geldiği için elbette güzel olacak, filmin uyarlama olması Yücel'in bu sanatı ne kadar iyi yaptığı gerçeğini değiştirmez.Beren'i de göreceğiz bakalım.
ütünün üstünde sucuk kızartmak, tava ile sıcak çaydanlık arasında tost yapmak eski dümenler aslında. Bunlar hep yenilerine zemin hazırlamış meğerse, pratik zekayı hayata tam olarak uygulamak demektir üniversite okumak.
Okulda araştırma dersi gereği mahallenin birine anket yapılacaktır.Son bir kaç anket kalana kadar evden kovulmalarla, yalvarmalarla bi şekilde yapılır o anketler.Son birkaç ankette millet anlşamış gibi kapıyı açmaz, açsa da kapatır. Hangi kapıya gidilse durum;dumur.Kaldırımda dertli oturulurken elektrik sayaçlarını okuyan memurun ortada dolandığı görülür.Hemen arkadaşın aklına o ışık doğar. Bizim zehir kafalı iki arkadaş elektrikçiyi kafaya alır, o sokaktaki isimleri elektrikçinin sayacının ekranından bulup, anketi de doldururlar. Teselli; %5 lik hata payı. %95 mutluyduk ama o anketleri sıkarken.
abi ile yenge tartışılan günden itibaren bana bi kere aşkım demedin tartışmasına girmiştir. Konuşurlar, bağırırlar tabi ki vs vs. Baba yerinden kalkar, kaşlar çatılı, tesbihini alıp daire kapısına doğru ilerlerken ''ben yıllardır karımı ismiyle bile çağırmıyorum doğru dürüst, ne o şikayet etti ne ben sevmemezlik ettim'' der.Kapı kapanır. Ve düşünürüm; babam kaç kere anneme adı ile hitap etmişti ki bırak aşkım canım desin.duymadım ben ciddiyim, evladı olarak.Ama annem de biliyordu; kendisi üzerinde olan saygı dolu sevgiyi o yüzden yükseldi o omuzlar ortamın gerginliğine rağmen karşı konulamaz şekilde geriye doğru.Aşkım, canım vs sözler için ''önemsiz bunlar'' diyen bir çok insan var aslında ama ben en samimi halini babamın dudaklarından dökülürken gördüm birde bir çift omuzda.
''sen beni italyan soslu tavuk lokantasına hiç götürmüyoooosuan'' diye zırlayıp, daha italyan lokantasına varmadan bildiğimiz balıkçıda hesap gelince dumur olmaktır. Kezban olmak kezban olmaktır.Olabilmeyi başarabilmektir.
ben tüm ayrıntılara dikkat ederken arkadaşımın 5 dk da gerçekleştirebildiği eylemdir. Bu yüzden her valiz hazırladığımda kendimi takıntılı bir ev annesi gibi hissederim.
istanbul'da yaşayan, izmir'de okuyan Eskişehir'i de gezmiş bir birey olarak; istanbul değildir. izmir'im güzeldir. Eskişehir de öğrencisindir, iyisindir.
Istanbulda büyükçemeceden başlayıp avcılar a kadar sadece 5 dk lık minibüs mesafesindeki yol üzerinde 10 adet avm var. 4 ü son 3 sene içinde yapıldı. Ciddi anlamda trajik bir durum var ortada. insanlar, evet tabi ki gidiyorlar. Eğer o direniş sonuç vermezse o hükümete, oraya dikilecek avm ye adımını atacak tek bir insan olursa o insana yazıklar olsun.
Yemek, örgü, doğal bakım kürleri ile ilgili sayfalarda yazar olan annelerimiz fazlaca mevcuttur. Ve asıl anlamadığım nokta; hiç tanımadığı diğer annelere canım, bitanem, tatlım diye hitap etmesidir. Nasıl yaparlar anlam veremem.
Öncelikle vücudun temel enerji kaynağı karbonhidrattır. Vücut geliştirmek isteyen kişinin de ilk tercihi karbonhidrat kaynağı olmalıdır ki karbonhidratlar besinlerle çok rahat alınır. Protein tozu konusuna gelince de; yüksek protein vücutta su kaybı, idrarla kalsiyum atımı, böbrek yükünü artırdığı bilimsel bir gerçektir ancak protein içeren besinler genelde kalsiyum içerdiği için de önemli bir sonuç doğurmamaktadır. Yine de günlük enerji alımında günlük enerjinin %15 20 si bilimsel olarak yeterli olandır (eğer özel bir durum yoksa)
Protein tozlarına gelince: günlük alınması gereken enerji ve buradan protein başına düşen enerji hesabına göre miktar diyetisyen tarafından kişi ile beraber belirlenmelidir. Protein suplemanı: doping testinde pozitif sonuç vermeyen, güvenilir, doymuş yağ ve kolestrol içermeyen, whey proteinlerinin kullanıldıgı suplemanlar olmalıdır. Detaylı bilgi için Gülgün Ersoy Egzersiz ve spor yapanlar için beslenme kitabı tavsiye olunur.
o 2000 liralık profesyonel fotoğraf makinalarını gündüzünde 'bakmıyomuş gibi' fotoğraf çekinip akşamında feysbuk hesaplarınızda o fotoğrafları fink attırmak için kullanmayın. Fotoğrafçılık; sanattır.O makinalar da bu işi gerçekten layığıyla yapmak isteyen insanlara aittir. Lütfen.
doktorlar ameliyattan sonra kötü konuşmuşlardı babam hakkında. Yaklaşık bir hafta sonuç bekledik, patoloji sonucu. O ne beklemek ama. Sabır derler ya, onu görüyorsun, hissediyorsun. Çünkü zorundasın. Basit bir şeyi beklemek ney ki? Sonucu alıp dolanıyosun hastanede ama elinde bir kağıt, doktorun odası nerde sen nerdesin. Nereye. insanlar günlerin geçmesini saatlerin geçmesinden daha ferah bekleyebiliyormuş. En son doktor sonucu söylüyor.'' kötü görünüyordu ama sonuç temiz sadece bi kaç ay ara ile takip yeterli'' diyor. Gözlerin doluyor da doktorun yanında ağlasan mı, ağlamasan mı. Boğaz acısı ile içine attığın göz yaşlarını hastanenin koridorlarında kusuyorsun.3 koce insan mutluluktan ağlaya ağlaya yürüyoruz o hengamede. Göz yaşlarını dağlara taşlara savurmak istercesine.
okumadıysanız, cüzdanınızı alıp en yakın kitapçıya bir uğrayın. Öğretmenimin hediye ettiği ancak doğru dürüst tanımadığım bir arkadaşın alıp geri getirmediği canım kitabım. Tekrar okumak istesem de tekrar almak istemiyorum.
Eğer kitabı daha önce okumuş olsaydım şimdi bi üç dört defa okumuş olacaktım ve daha rahat edecektim kitabı biraz da olsa anlayabildiğim için. Kendime çok kızmama sebep olan kitap.
