popüler kültür kitaplarını anlarım basılmak ve çok satılmak için yazılır. genç yazarları da anlarım yeni kitap için paraya ihtiyaçları vardır. ayrıca o para sadece simgedir, değerdir. kırk yıllık kitabı astronomik rakamlara satmak okuyacağımız üç beş sayfayı da lüks haline getirir.
tanrıya. ne yazık ki senin de dua ettiğin tanrıya. işte allah o kadar büyük ki laik diye dinsiz diyip iftira attığın insanlar da onun kulu, din üzerinden insanları küçümseyen sen de onun kulusun.
bir önermedir.
sadece şunu kabullensek işler yoluna girecek aslında. kimse kimsenin dinini namusunu sorgulamadan yaşamayı öğreneceğiz belki de. yok laikçi namusu yok dinci safsatası bunların hiçbiri kalmayacak. herkes kendi derdinde paşa paşa yaşayacağız. şu anki duruma en ofsayt entryi girdim belki ama nedir bu hır gür.
mademki bekaret sizin için her şey ve çok delikanlı sevdanız var; o zaman bu çok kafanıza taktığınız konuya rağmen onunla olmaya devam edin onu eskisi gibi sevmeye devam edin. zor mu geliyor?
ek: senin eksilemenle bu entry değişmeyecek kardeşim. sen bakire olmayan insanlara bok attığında da bakireliği geri gelmeyecek. senin kafanın alacağı şekliyle söyleyim çok mu mükemmel hayatlar yaşıyorsunuz da el değmemiş istiyorsunuz.
geçmek bilmeyen gecenin içinde kopan fırtınaları alıp götürendir. saflığın dul kalmış duyguları yalnızlık tarafından yatağa atılmıştır, bütün gece yalnızlıkla isteksizce sevişen saflık işte tam bu vakitlerde yataktan çıkıp kendini balkona atar, sigarasını yakıp mavinin en sevdiği tonuna dalıp gider. nasıldır ki o sigara bitmez, yoğun düşünceler duman kadar hafifler ve gece son şerrini toplarken duman, mosmor olmuş gözlerin ardından havaya saçılır, rüzgarın perdelere dolanması gibi dolanır ölüm düşüncesi uyuşmuş beyne, o kadar caziptir ki gözyüzü, ismini bile bilmediği bi mavinin içine batmak ister insan hemde hiç yüzeye çıkmak istemeden ve balkondan aşağı küçük bir bakış atılır...
geçende bi davetiye geldi, davetiyede "düğünümüz üzümlüdür" yazıyordu bu başlığı görene kadar bi anlam verememiştim cidden. sonradan bozuldum bu işe efkar yaptım çıktım manavdan iki kilo üzüm aldım harbiden kafam oldu tayyip biliyor işini.
aslına bakarsanız bunu "en" olarak sınıflandırmak pek doğru olmaz.
ilk olarak yataktan kalktım -evet, o kadar alkolden sonra yaşama dönebildim-, midemin yanmasından dolayı paşalar gibi bi kahvaltı edemedim ama dolaptaki soğuk süt aynı etkiyi gerçekleştirdi ardından iki saatlik tv karşısında moronlaşma safhası başladı, başım ağrıncaya kadar saçmasapan pop klipleri izledim, en sonunda kendimden tiksinip birilerine telefon etmek istedim ama telefonumu uzun zamandır kullanmadığım için bulamadım. bulduğumda ise yine o aynı umutla tuş açtım ama operatör mesajlarından başka bana ulaşan yoktu ha bide bizim çocuklar gelirken cerez getir meze bitti diye birkaç defa aramışlar... galiba yalnızım...
mutfaktan bi ses geldi hışımla yerimden kalkıp sese doğru yöneldim ama yine kimse yoktu. evet evet çok yalnızım...
parka çıktım biraz temmuz ortasında hava kapalıydı ve bir tek ben terlik giymiştim ayağıma, niye hep ben tek kalıyorum insanlar arasında? en azından ayak tırnaklarım düzgün diye avuttum kendimi... eve döndüğümde bilgisayarım açıktı herzamanki playlist çalıyordu, en azından eve gelince bi ses beni karşılıyor... yapayalnızlık bu olsa gerek...
bugün yaptığım şeyler bunlarsa eğer hangisi "en" güzeli diye soruyorum kendime -yine kendi kendime konuşuyorum gidip yalnızlık üzerine birkaç entry gireyim bari-
normalde yoktur. güven bi kişiye şüphe duyduğunuz anda çıkar. şüphe duyarsınız ve ardından toparlarsınız "hayır ya ben ona güveniyorum" dersiniz işte o anda güven kavramı ortaya çıkmıştır hiç şüphe duymasaydınız asla güveni aramazdınız şüpheyi siz yarattığınız için aslında güvenide siz yaratıyorsunuz. karşı taraftan beklenilmemeli bunu başlatan sizlersiniz.
bunalımlarını atlatmadığı takdirde sigaraya başlaması yüksek ihtimal olan kızdır. salak anlamsız yaşantısına birde sigara eklenmiştir artık, aşka inanmıyorum ayakları takip eder bunları, gerçektende bi kaç ay kimseyi sevmek istemez öylede yapar genç ergen ama görür ki hayat böyle yaşanmaz yeni birileri lazımdır hayatına, bir yandan da kimseye güvenmek istemez, işte tam bu noktada olgunlaşma safhası girer olaya
ergen 15 yaşında hayatı anladığını sanan tiplerdense eğer daha çok yolu vardır, boktan yaşantısı onu bekler acı çektiği için acı çektirmeye çalışır ama bilmez ki içine atıldığı girdap piç kurularıyla kaynar ve hayat ona hiçbir zaman gülmez.
yada kızımız hayatı algılamaya başlar yavaş yavaş, herşeye rağmen tekrardan sevgi dolar içi ve birgün neden olmasındır onun için eğer yüreği isterse neden yapamasındır ve hayat ona gülmeye başlamıştır bile.
son dakika haberleriyle çok iyi tespitler yapabilen site.
--spoiler--
-> ''En Hızlı Eti Puf Paketi Açma Yarışması'' nın Bu Seneki Galibi 15dk 22 sn lik Zamanla Yine Ünlü Kasa Hırsızı Bruce Reynolds Oldu...
(sagaris bildirdi)
kabuk tutmuş yarayı tatlı tatlı kaşımak ister ya insan onun gibidir. aslında buradaki üzüntü içten içe bir gurur verir insana ve en sonunda hafiften bir tebessüm bırakır geçen yıllara.