istanbul'a 330 yılından osmanlı devletinin son dönemlerine hatta cumhuriyetin ilk dönemlerine kadar konstantinopolis denmiştir. bugün de birilerinin bu ismi kullanmasının bir sakıncası yoktur. sonuç olarak şehrin eski ismini aldığı, doğu roma'nın ilk imparatoru 1. konstantin de bu toprakların kültür birikimine katkıda bulunmuş önemli imparatorlardandır.
buradaki sıradan bir entry'nin okunma süresi 1 saniyeden kısa. entry'nin başlıkla alakası olmadığı, ya da üstteki entrylere cevap niteliği taşıdğı, ya da küfür içerdiği durumlarının anlaşılması yine 1 saniyeden daha az bir süre almakta. toplayınca 2 saniye etmiyor. haliyle eksi vermek için uygun şartlar 2 saniye içinde oluşuyor.
yetmiyor bir de aynı yazara 30 saniye içinde 1'den fazla eksi verememe şartı var. normal durumlarda, yani bir yazara gareziniz yok ve özellikle eksi vermiyorsanız normal bir karar. ama aynı başlığın altına 10'ar saniye arayla 75 entry girmiş olan bir yazar ise örneğin bu, ve entry'lerinin yine başlıkla alakası yoksa, o eksileri vermek zorunda kalıyorsunuz. haliyle bu kural'da uludağsözlük için pek bi geçersiz, pek bi saçma.
bu kadar konuştum, örnekleri de vereyim. bu vakitten sonra örneklerini verdiğim yazar müsveddelerinin beni her zaman eksileyeceklerini bilsem de vereceğim.
bir kesim var onlara göre kapalı kızlar orospu ve başka bir kesim var onlara göre de açık kız orospu ya da çok rahat. o yüzden açık kızlara rağbet daha fazla. açık ya da kapalı bütün kadınlar, insandır ve siz erkeklerin bizim bedenimiz üzerinden namus felsefesi yapmaya hakkı yok bizim bedenimiz ne giydiğimiz hakkında laf söylemeye hakkınız yok.
örneğin ekvatorda yaşayan biri olarak yüzümüzü ekvatora döndüğümüzde pek tabi kabe ekvator hattı üstünde olmadığından yüzümüzü kıbleye dönmüş olamayız.
sözlükte ipekgorgun başlığından geçilmediği hepimizin malumu. peki ne yapmıştır bu ipekgorgun?
trollükte yeni bir çığır açmamış olsa da sözlükte cinsellik bazlı trolleri sollayarak yeni ve farklı bir tarz trollük oluşturmuştur. bu ise trole aç yazarlarımızı fazlasıyla cezbetmiş ve onlar entry sayılarını artırırken ve aradıkları goygoy ortamını yakalarken, ipekgorgun nickli yazarımız da popülaritesini artırmıştır.
birde işin zall boyutu var elbet. o da tüm bu olanları ellerini ovuşturarak izlemekte, ipekgorgun gibi daha nice trollerin türeyebilmesi için gizliden desteğini vermektedir.
başlığın orjinali "ipekgorgun başlıklarının gammazlar ıçın bulunmaz bir cevher olması" idi ama kelime sınırına takıldı elbette.
ipekgorgun bilerek ve isteyerek sözlükte yeni bir akım başlattı ve malum bir şekilde açtığı başlıklar türlü küfürlere, hakaretlere ve format dışı gelişmelere sahne olmakta. hal böyle olunca sıradan bir gammaz sırf bu entryleri şikayet etse bile haftanın gammazları sıralamasında ilk 10'a rahatlıkla girebilir.
teşekkürler ipekgorgun, sözlükte yeni iş imkanları sunuyorsun.
edit: format bilmez trolcüklerimiz hemen eksilemeye başlamışlar.
şu videodaki adama 4:24 dayanabilirseniz ve ingilizce bilginiz de var ise teoride gerçekleşebilir ama pratikte nerdeyse imkansız olan bu olayı sebepleriyle birlikte öğrenebilirsiniz.
an itibariyle 4. çeyreği oynanan maçtır. spurs 2 sayı geride.
nba'de etiğe dikkat edilir belki bilirsiniz. daha doğrusu seyir zevkini düşüren şeyler kurallarda yazılı olmasa da kapalı kapılar ardında belirlenir diye düşünmekteydim. fakat öyle olmuyormuş demek ki. maçın 4. çeyreğinin başından beri san antonio spurs oyuncuları faul atma yüzdesi düşük olan DeAndre Jordan'a her pozisyonda faul yapıyorlar.
maçlarına gittiğim tek nba takımı olan san antonio spurs gözümden bu teknik fauller sonrası düşüyor maalesef.
edit: maçın sonu da beni şaşırtan bir şekilde teknik faulle bitti. clippers kazandı.
uludağsözlüğü trollerden ve abazalardan kurtaracak olan adımlar bütünlüğüdür.
neresinden başlasam bilemedim. sözlüğün düşen seviyesi malum. sol frame maalesef abaza ve troll mekanı. arada yazılan 3-5 iyi entry'de ne oylanıyor, ne okunuyor. ciddi bir şeyler yazılan başlıkların altına nerdeyse entry girilmiyor. özellikle son nesillerde rastladığımız bir özellik olarak kimse sözlük formatına uymuyor. geçtim ufak tefek hataları, bildiğiniz bazı başlıklar forum başlıklarına dönüyor ki türkiye'deki sıradan forumlar bile bura kadar seviyesiz değil maalesef. kimin kime küfrettiği, hakaret ettiği belli değil. sözlükteki bir çok entry 3 kelime 5 kelime. yani maalesef tanım değil. bkz'ların amacı dahilinde kullanıldığını görebilmek mümkün değil. daha saysak neler neler çıkar eminim, benim aklıma şu an gelenler bunlar.
peki tüm bunlar olurken moderasyon nerede? geri zekalı mı bizim moderasyon mensupları, sol tarafta açılan başlıkları hoş karşılayan kişiler mi? elbette sanmıyorum. yani kim ergenliğe yeni girmiş veyahut bir türlü çıkamamış, beyinleriyle cinsel organları yer değiştirmiş, seviyesiz ve trolce entryleri giren yazarları hoş karşılar ki? hiç kimse. peki neden karışmıyorlar? cevap çok basit, ne kadar çok üye varsa sözlüğe reklam alma işi o kadar kolay oluyor ya da sözlüğe alınan reklamın ücreti yüksek oluyor. yani kabul edelim, bu sözlük bilimsel ve entellektüel konuşmaların yapıldığı bir sözlük olsa şu an burada olan kişilerin yüzde kaçı bu sözlüğe uğrar?
ben uğrarım ve tanıdığım daha bir çok kişi de uğrar. her ne pahasına olursa olsun bu sözlüğün kalitesi artmalı. bunun için bazı önerilerim var ve bunları sıralamak isterim.
bildiğimiz üzre sözlükte bir adet karma, bir adet ulupuanımız var. bu puanlama sistemi tam olarak neye göre yapılıyor pek bilmesem de sonuçta belli kriterler mevcut. tahminlerime göre karma dediğimiz şey aldığımız artı oylar eksi eksi oylar (iki eksi art arda geldi artı olur mu?). ulupuan ise daha bir kompleks bir şey olsa gerek, yazdığımız entrylerden aldığımız puanlar, artı oylar, eksi oylar, istatistik dereceleri vs. yani öyle olmalı ama kabul edeyim onun da çok komplike bir şey olduğunu düşünmüyorum.
bu kadar giriş yeter, önerim şu sözlüğe kabul edilen yazarlara belli bir süre tanıyalım, bu süre içerisinde bu yazarların her şeylerini takip edip bir puanlama yapalım. bu puanlama sistemi şu kriterlere göre belirlenebilir:
-girilen entry sayısı
-alınan artı oy
-alınan eksi oy
-açılan başlık sayısı
-silinen entry sayısı
-silinen başlık sayısı
-başarılı gammazlamalar
-başarısız gammazlamalar
-oylama sayıları
-gün sonunda beğenilenler listesinde olmak
-girilen entrylerin kelime bazında uzunlukları
bu listede "oylama sayıları" işi manipülasyona açık. ama her halükarda sözlüğe katkısı olur. gerekirse entry başına oylama süresi 10 sn den 15 saniyeye çıkarılabilir. böylece seri oy verenlerin okumadan oy verme istekleri azalır. okuyarak oy verenler de zaten ortalama bir entry i 15 saniyeden daha fazla sürede okur sanırım.
herneyse tüm bu maddeler göz önüne alınarak oluşturulan puan belli sürelerde denetlenir. örneğin denilebilir ki 6 ay içerisinde 200 ulupuan yapamayan sözlükten atılacaktır. ya da 0-150 arası atılacak, 151-175 arasına ekstra 1 ay tanınacak, 176-200 arasında ekstra 3 ay tanınacak gibi.
tanınan süre zarflarında sözlüklerde entry girdiği halde yeterli puanı sağlayamamış kişilere güle güle diyeceğiz. sözlüğe girmeyen yazarlar için de durum daha farklı değerlendirilebilir. yani bir yazar 6 ay sözlüğe hiç giriş çıkış yapmadıysa veyahut aktivitesi yok ise o yazar silinmek yerine kenarda tutulabilir.
bu saydığım önlemler sözlükte yüzde yüz bir temizleme yapmayacaksa bile, bir çok trolü eleyeceğinden, burayı daha yaşanası bir yer yapacağından eminim. tüm bunlar olurken moderasyon yetkililerinin sayısı da artmalı ve böylece daha sıkı ve çabuk bir kontrol mekanizması da tahsis edilmeli.
bu sayılanlara ek önerisi olan arkadaşlar varsa beklerim. bu sözlük hepimizin.
edit: hayret edilesi, çözüm aradığım ve bir çözüm sunduğum şu entrynin eksilenmesi çok enteresan. troller bu fikri beğenmedi.
öncelikle belirtmek isterim ki başlığı türkiye'ye göre açtım fakat bu maç amerika'da 19 şubat 2015 tarihinde oynanıyor.
tanıma gelecek olursak, nba'e verilen all star arasından sonra oynanan ilk maç. şu an itibari ile tnt'den izlemekteyim.
bir dallas mavericks sever olarak dallas'ın 3. çeyrek itibari ile 22 sayı geri düşmesine üzülmüştüm ki mola geldi. moladan sonra biraz toparlanma yaşadı dallas ve 6-0 seri ile başladı, şu an fark 16. zor ama umarım geri dönerler.
öncelikle belirtmek isterim ki 9 sene önce bir fen lisesinden mezun olmuş biri olarak bu gerçeğin farkına hemen hemen yeni vardım. benim mezun olduğum erzurum ibrahim hakkı fen lisesi adına konuşacak olursam, benim okuduğum dönem olan 2002-2006 arasında vizyon sahibi hoca sayısı sıfır (rakamla 0) idi.
derslere girip çıkan hocaların öğrenciye hiçbir şey vermedikleri veremedikleri gerçeğinin yanı sıra, çoğu yobaz ve o günün jargonuyla cemaatçi, bugünün jargonuyla paralelciydi. maalesef bazı derslerimizde notlar abilere ya da ablalara gidip gitmeyişimize göre verilirdi.
benim takıldığım nokta bu değil. bu okullarda öğrenciler okuması gerektikleri alanlar hususunda doğru yönlendirilemiyorlar, benim takıldığım nokta bu. eğer bir öğrenci, hangisi olduğu önemli değil, tıp, dişçilik veyahut eczacılık fakültelerini kazanıyorsa o öğrenciler harika yok efendim geri kalan mühendislik vs. alanları kazanıyorlarsa hep bir dudak bükme. kazanılan mühendislik odtü, boğaziçi ya da itü olsa dahi herhangi bir şehirde tıp fakültesi kazanmış öğrenci kadar değeri olmaz. hal böyle olunca o mükemmel sayısal zekalı insanlar kusura bakmasınlar ama sırf yanlış yönlendirme ve para kazanma hırsıyla gidip tıp okuyorlar ve 6 sene sonra mezun olup reçete yazmaya başlıyorlar.
bakın yanlış anlaşılmasın, doktorluk mesleğini küçümsemiyorum, asla. haddime olmadığı gibi her meslek grubunun eşit derecede önemli olduğunu düşünen biri olarak küçümseyemem. lakin bazı kişilerin zekası, eğer akademisyen doktor olmayıp literatüre katkı yapmayacaksa, doktorluk mesleğiyle körelip gidiyor ve bence harcanıyor. oysaki benim okuduğum dönemde tanıdığım insanların çoğu, amerika'da dahi okusalar çok büyük başarı elde ederler ve hatta çoğunun ismini 20 yıl içinde gazetelerde şurda burda duyabilirdik, görebilirdik.
ha benim okuduğum dönem içerisinde adını gazetelerde gördüğüm arkadaşım olmadı mı, oldu. fakat tam da bahsettiğim duruma paralel olarak adını gazetelerde duyduğum arkadaşlarım doktor değil, mühendisti.
işin özü fen liseleri sadece mühendis yetiştirsin demiyorum. bu okullara daha vizyon sahibi eğitimciler atansın ve körpecik beyinleri "doktorluk en büyük başarı" mantığıyla yetiştirmesinler. bu ülkenin gelişebilmesi için doktordan çok mühendise ihtiyacı var bunu unutmamak lazım.
öncelikle belirtmek isterim ki "bug" kelimesinin çevirisini "hata" olarak mı yapayım diye düşündüm fakat durumu tam olarak karşılamadığını fark ettim. bilgisayar programlama ya da bilgisayar mühendisliği alanında okuyan arkadaşlar bu yazacağım duruma tam olarak ne dendiğini söyleyebilirler sanırım.
şimdi hata şu, normalde biz yazarlar entryleri okuyoruz değil mi, sözlükler bunun için varlar sonuçta. hah tam da bu noktada, eğer yazılmış entry güzel ise ya da tam tersi ağır trol ise (yani hemen hemen her durumda) ve yazarı tanımıyorsam yazar bilgilerine bakarım. takip etmeye değer mi, daha önce ne yazmış vs. merak ederim.
hata da tam bu noktada kendini gösteriyor. bu işlemi yaptıktan sonra yani yazar bilgi penceresini kapattığımda sayfa en üste geliyor. yani bir nevi "home" tuşunu kullanmışım gibi oluyor. oysa böyle olmaması lazım, sayfa kaydırdığımız yerden devam etmesi lazım. bu bana kalırsa basit bir kodlama hatası ve düzeltilebilir bir şey. bu sebepten yazmak ve moderasyonu uyarmak istedim.
eleştiri: sözlükte genelde 3 kelime entry girildiğinden sayfalar kaydırılacak kadar uzamıyor, belki bu yüzden gözünüze çarpmamıştır.
not: ağır işsiz olduğuma dair yorumlar gelecektir elbet, hazırlıklıyım.
peşin not: sözlük formatı bilmeyen, hayatında bir kez dahi okumayan, burayı forum siteleriyle karıştıran bazı yazarlarımız olacaktır her zamanki gibi. onları entry girmeden önce sözlük formatını okumaya davet ediyorum.
tanımlarda küfürler hakaretler olsa da, gammazlamadığım, çünkü sonuna kadar katıldığım yazı. daha öncesinde bende aynı sebepten serzenişte bulunmuştum.
dört yıl önce televizyonda kamu spotu reklamı görmem üzerine sigarayı bıraktırma hattını arayarak aldığım bilgiler doğrultusunda gerçekleştirdiğim eylem.
sigarayı bıraktığım tarihin 19.03 olması ve beşiktaşlı olmam sebebiyetiyle de ayrıca anlam ifade bir gün benim için. başlangıçta, özellikle ilk 3 hafta insanı çok zorlamasına rağmen yavaş yavaş azalarak bitiyor istek.
ben 7 hatta 8 sene sigara içip bırakmış biri olarak diyebilirim ki hepiniz bırakabilirsiniz. yeter ki azmedin.
dün itibariyle bir arkadaşımın özgecan aslan kardeşimizin vahşice öldürülmesinden dolayı, farkındalık yaratmak ve toplumu hiç değilse birazcık olsun düzeltebilmek adına attığı adımdır. kendisini ve fikrini destekliyorum. detayları aşağıdaki link de bulabileceğiniz gibi spoylır sekmesinden de okuyabilirsiniz.
Merhaba,
Melek kardeşimiz Özgecanı kaybettik, insanlığımızı kaybettik. Halbuki biz Özgecan kardeşimizin babası Mehmet Beyin söylediği gibi necip bir millettik, dahası nazik, ahlaklı, temiz bir millettik. Ihlamur kokarken çocukluğumuz, bilemezdik bugün kan kokacağımızı. Evet kan kokuyoruz bugün, şiddet kokuyoruz, düşmanlık saçıyoruz etrafımıza. Yalnız melek kardeşimizi kaybetmedik biz, insanlığımızı kaybettik. işte bu yüzden suçluyuz hepimiz.
Özgecanı unutmayacağız diyoruz bugünlerde ama biliyoruz ki unutacağız bir meleğimizi daha kaybedene kadar. Bir meleğimizi koruyamamaktan suçluyuz, bir melek daha kaybedemeyiz. Birşeyler yapmalıyız artık işte bu yüzden yalvarırım bir sefercik indirin gardınızı, kendinizden başka kimseyi suçlamayın aynaya bakın yalnızca. Evimiz böceklendi bizim, kimseye demiyorum bu böcekleri sen getirdin evimize diye ama hiçbirimiz temiz olmadık yeterince böcekler her yanımızı sarana kadar. Bu böceklerle yaşayamayız, bir melek daha kaybedemeyiz işte bu sebepten üzerimize düşen bir şey var; Özgecanı unutmamak.
Nasıl unutmayacağız Özgecanımızı ? Hepimizin etrafında bir sürü kötülük var, hepimiz yanlış şeyler yapıyoruz. Daha dikkatli olacağız bundan sonra. Yaptığımız, ortağı olduğumuz gördüğümüz, aldırmadığımız onca kötülük bizi içten içe kemirirken sessiz kalmayacağız. Bu bizim meleğimize borcumuz. Sizlerden iki şey rica ediyorum. Birincisi; bir defter alıp, meleğimizi kaybetmeden önce yaptığımız, ortak olduğumuz, şahit olduğumuz ve aldırmadığımız kötülüklere bugünden itibaren engel olup almış olduğumuz deftere yazmanız. Örneğin; bugün yakın bir arkadaşım benden ufak bir yalan söylememi istedi, eskiden olsa bu beyaz yalanı söylerdim ama kibarca reddettim, Özgecanı unutmadım gibi. ikincisi ise birbirimize ilham verecek olduğunu düşündüklerinizi bu sayfadan bizlerle paylaşmanız. Yapacağımız iyilikler ve defedeceğimiz kötülükler bize daha yaşanılır, daha güzel bir dünya sunacaktır.
Sevgiyle...
magandalık kültürü, türkiye'de her yerde görebileceğiniz ipsiz sapsız tayfasının çevrelerindeki insanlara terör saçmasıdır.
bir kaç gün önce facebook'daki arkadaş grubumuzla, tüm türkiye'yi derinden sarsan özgecan aslan vahşeti hakkında konuşmaktaydık. bu arkadaş tayfam boş insanlar değil, öncelikle bunu belirtmek isterim. her birimiz amerika'nın farklı yerlerinde yüksek lisans yapmaktayız, birimiz de ingiltere'de yüksek lisans yapmakta. yani belli bir bilgi ve kültür birikimi olan, yurt dışını ve yurt içini görmüş, bu sebepten dolayı karşılaştırmaları daha güzel yapabilecek kişiler.
her neyse bu mevzuları konuşurken genel olarak toplumda şiddet eğiliminin çok fazla olduğunu konuştuk. yani trafikte araba sürerken örneğin önünüzdeki araba hata yaptıysa ve siz de tepki olarak korna çaldıysanız, iki tane yarma o arabadan inip sizi sokağın orta yerinde, nişanlınızın gözü önünde evire çevire dövüp sonra arabalarına binip gidebiliyorlar. çevredeki insanlar bu durumu normal karşılıyor, kimsenin aklına polisi aramak gelmiyor örneğin. dayağı atan adamlar bir kahraman gibi lanse ediliyorlar genel olarak. dayağı yiyen adam şikayetçi mi oldu diyelim, dayağı atan adamlar gidiyorlar polis merkezine, ifadeleri alınıyor ve sonra serbest bırakılıyorlar. böylece sokak ortasında bir adamı öldüresiye döven magandaların suçu harcanan 2-3 saatten öteye gitmemiş oluyor.
başka bir örneğimizde araba içinde tartışan bi çift ve arka koltukta erkeğin iki arkadaşı var. çiftin uzun süren hararetli tartışmasından sonra erkek müsveddesi maganda arabayı sağa çekiyor ve pompalı tüfekle sevgilisini öldürüyor. arka koltukta oturan diğer erkek müsveddeleri de korkudan altlarına yapıyorlar ve arabadan çıkamıyorlar.bu magandanın suçu muhtemelen 5 ila 10 yılarası olacak ve mahkemede takım elbise giydiğinden dolayı bir kaç yılı indirilecek.
bir başka örneğimizde ankara'nın gölbaşı'sında ankara üniversitesinde dersten çıkmış biri olarak otobüse yürümeye çalışırken yanından arabalarıyla geçen 3 serseri arabayı durdurup geri geri geliyor. camlarını açıyorlar bi bakıyorsun yaşları senden en az 5 küçük, ipsiz sapsız oluşları her hallerinden belli. ne baktın lan diyorlar sana. gözüm takılmış diyorsun dayak yememek için. magandalar burda aradıklarını bulamayınca başka birini tahrik etmek üzere camı kapatıp yola koyuluyorlar sonra.
peki dedik bu işler nasıl çözülür? devlet amerikadaki gibi yok yere kavga edeni, sokak ortasında adam döveni alır içeri atarsa bu iş düzelir dedik. çünkü birini sokak ortasında yere düşmüş olmasına rağmen tekmeliyorsanız örneğin o adamı öldürme ihtimaliniz de vardır, o adamı sakat bırakma ihtimaliniz de. alenen o insanın canına kast etmiş olursunuz ki bu ifade verip elinizi kolunuzu sallayacağınız bir şekilde karakoldan çıkabileceğiniz bir durum değildir.
peki bu suçların ceza olmasını sağlayacak, yasalaştıracak merci neresi dedik, meclis. elbet bütün arkadaşlarım ve ben bu noktada tüm bu konuşulanların maalesef bir ütopyadan ileri gidemeyeceğini anladık. çünkü türkiye'de böyle şeyler meclis çatısı altında bile normal. bir arkadaşım tam da bunu belirtmişti hatta, mecliste milletvekilleri birbirleriyle yumruk yumruğa kavga ediyorlar, toplumun böyle olması çok normal diye.
gene de bi umut, insan bir şeylerin düzelebileceğini düşünüyor, düşünüyordu. ta ki bu sabah mecliste yine milletvekillerinin kavga ettiği haberini duyana kadar. haberi şuradan okuyabilirsiniz.
yani işin özü şudur ki, ülkede kadın cinayetlerini, kadına şiddeti hatta her alanda şiddeti önleyebilmemiz için temelden başlamak gerekir. magandalık kültürü maalesef okumuşundan okumamışına, makam sahibinden olmayanına, zengininden fakirine, kulüp başkanından futbolcusuna, doktorundan hastasına, kadınından erkeğine herkesin iliklerine kadar işlemiştir. bu durumda devletin merkezinden gelmeyecek iyileştirme hamlesi, insanlar tarafından bireysel olarak başlatılmalı ve sorunlarımızı kavga ile çözmekten, şiddete başvurmaktan kati surette vazgeçmemiz gerekmektedir. çocuklarımıza karşı komşunun oğluna dayak attığı için "aferin, eline sağlık" dememeliyiz. ya da zamanında benim de yaptığım gibi, okulda birini dövdüğü için disiplin cezası almış olan kardeşimizin postayla gelen tebligat zarfını babamızdan gizlememeliyiz.
bu toplum başka özgecan'lar görmesin diye herkes elini taşın altına koymak zorunda, koymayanları da kendi hayatlarından soyutlamak zorunda. bizim naçizane görüşlerimiz buydu özetle.
arda turan ın sarışın bir bayan ile oynadığı reklamda gözüme çarpan garip hatalar bütünüdür.
şimdi bildiğiniz üzre new york city'nin göbeğinde, yüz binlerce taksi içerisinde, sözde amerikalı bayan ile arda turan şans eseri aynı taksiye binmekteler. amerikalı kızın örneğin, über programını kullanarak, 1 dk içinde new york gibi şehrin orta yerinde taksi bulabilecek olması bir yana, benim aklıma takılan başka şeyler var.
şimdi bu insanlar taksiye biniyorlar aynı anda (ardanın taksiye sağ taraftan bindiğinden bahsetmiyorum bile). nerede bu insanlar? tam olarak burdalar: @40.7502913,-73.9794997,15z/data=!4m2!3m1!1s0x89c25900bd6f8f0d:0xfc77e57e3662bea6/ 435 5th Ave New York NY 10016 . bunun anlamı şu ki bu inanlar zaten new york un göbeği dediğimiz yerdeler yani merkezindeler. bildiğimiz üzre taksiye binen arda "downtown", kızımız ise "uptown" diye ısrar etmekte ve bu sözcükler reklamda sırasıyla, güneye ve kuzeye diye çevirilmekte. halbuki downtown sözcüğü bir çoklarımızın bilebileceği üzre amerikan ingilizcesinde şehir merkezi anlamındadır ve genelde amerikan şehirlerinde yüksek binaların yani, iş merkezlerinin bulunduğu yer downtown olarak adlandırılmaktadır. uptown sözcüğü ise yine amerikan ingilizcesinde merkez dışındaki yaşam alanları olarak çevirilmekte yani bir nevi banliyöler bölgesine karşılık gelmektedir.
reklamda yapılan çevirilerin yanlış olması anlaşılabilir bir olgu olarak kabul edilebilir çünkü türkiye'de genel olarak böyle bir iş bölgesi ve yerleşim alanı ayrımı olmadığından hadi kuzey ve güney olarak çevirdiniz diyelim. bence burdaki en büyük mantık hatası her iki kişinin de bu taksiye zaten new york downtown dan biniyor olmaları. yani arda'nın downtown a gitmek isteyişi külli mantık hatası çünkü zaten downtown dalar. kızın da adres belirtmeksizin uptown diyişi bir mantık hatası çünkü new york un uptown dediğimiz bölgesi çok büyük.
bence bu tip yüksek ücretli reklamlar yaparken önemli kuruluşlar, en az orada oynayacak kişilerin seçimi kadar metin yazarlarına ve senaristlere de önem vermeliler. maalesef tüm mevzu reklamda arda turanın ve burcu esmersoy un oynamasıyla bitmiyor. her zaman da savunduğum gibi reklamın iyisi ve kötüsü vardır.
edit: sözlüğe yeni katılmış yazarlarımıza entry girmeden önce sözlük formatını okumalarını öneririm. burası bir forum değil.
edit2: daha önce amerika'da austin, tx de ve şu anda çok küçük bir şehir olan Morgantown, wv de yaşamamdan mütevellit, bu iki şehire göre devasa büyüklükteki new york ta da downtown kavramının aynı olduğunu düşünmüştüm fakat new york'ta yaşamış olan axiom isimli yazarımızın entrysinden sonra hata yaptığımı gördüm çünkü bu jargonların new york halkı tarafından kullanıldığını bildirdi. yazarlardan yanlış tespitimden dolayı özür dilerim.
ben seni hiç tanımamış olmayı yeğlerdim, hiç duymamayı adını televizyon kanallarında. dün sabah gözümü açtım 5:30 da, gözlerimi daha tam açamazken habere baktım, canım yandı, okudukça içim sıkıldı, sinirlendim, uyku tutmadı sonra, uyandım.
facebook'u bi açtım, herkes aynı. herkes bi tanıdığını kaybetmiş gibi, herkes üzgün. kimse sana yapılanları kabullenmemiş, kimse sana yapılanları yedirememiş kendine.
dünden beri arkadaşlarla yazışıyoruz facebook da, nasıl olabilir diye. bizim de aklımız almadı sana yapılanları. arkadaşlarımdan biri şiir yazdı senin için, elimizden bir şey gelmedi, gelemeyecek, en çok da buna yanıyor insan.
senin yerine kardeşlerimizi, nişanlılarımızı, annelerimizi, karımızı koyduk, bazılarımız ağladık. düşündükçe daha çok üzüldük, daha çok sinirlendik, sana bunları yapanları kendi ellerimizle öldürmek istedik.
annen "keşke silahla öldürselerdi, acı çekmezdi kızım" dedi, orda bittik. 2 gündür tüm ülke sana ağlıyor, herkes sana dua ediyor. allah rahmet eylesin hayatının başında, bir orospu çocuğuna pisi pisine kurban gitmiş kız. annene babana sabır dilemek manasız, ama yine de allah sabır versin. yattığın yer cennetten bi bahçe olsun, hatırlama son yaşadıklarını.
sabahın 5:30'unda gözümü zar zor açarken kendisi ile ilgili haberi okuduğum, sinirden ve üzüntüden uykumun kaçtığı, tecavüz mağduru, gencecik kız.
insan düşününce aklı almıyor, nasıl böyle bir şey olabilir diye. evine gitmek için minibüse binen bir kıza bu nasıl yapılabilir diye. haberi okuduğumda ilk olarak, insanların nasıl katil olduğunu anlıyorum dedim kendi kendime. allah başa vermesin, bu şekilde ölen kişi nişanlım olsa, ailemden, akrabalarımdan biri olsa ve devlet vermese hak ettiği cezayı, insan bu yola dener.
maalesef ülkemizde tecavüz bile normalleştirildiğinden, tecavüz haberi gördüğümüzde sadece üzülüyorduk, allah rahmet eylesin diyip geçiyorduk. burda ise gencecik bir kızın tecavüzden sonra bıçaklanması, yakılması var birde. yakmak nedir, bu kadar vahşeti nasıl yapabilir bir insan, aklım almıyor.
bu ülkede tecavüzcülerin çok olduğundan sürekli bahsedip duruyoruz, doğru. şu sözlüğün sol frameine bile baktığınızda nedenini açık olarak görebilirsiniz. bu ülkede tek dertleri siklerinin keyfi olan tonlarca insan var ve maalesef eğitim seviyesi bunun önüne geçmiyor. oldukça da eğitimli arkadaşlarımın ortalarda am, göt diye dolandığını bilirim. ağzından çıkan her şeyin bunla alakalı olduğunu bilirim. tecavüz elbet çok başka bir durumdur ama altında yatan neden bu. nedenini nasılını bilmiyorum ama bence sebep bu.
daha önce de belirttim, böyle adamların da idam edilmesi gerekir. tecavüz suçu bana kalırsa idam cezası gerektiren başlıca durumlardan biridir. ekşisözlük'de bir yazarın, bu tip suçlulara ceza evlerinde neler yapıldığına dair yazısını okurken zerre acımamış olsam da, bu tip kişilerin cezaları toplumun gözü önünde, kanallar canlı yayın yaparken verilmeli ki, bu tip suçların caydırıcılığı olsun, ve toplum vicdanı biraz olsun rahatlasın. medeniyetiyle ünlü avrupa'da da böyle bir suç yaşansa insanların aklına ilk gelecek şey yine idamdır. eğer insan dediğiniz kişi, bu kadar medeniyetten uzak bir suç işlediyse, o kişiye medeni bir ceza vermenize gerek yoktur.
allah rahmet eylesin özgecan, allah ailene sabırlar versin.