denenmiş ve faydası görülmüş iki yöntem önermek istiyorum.
1- havluyu ütüleyin ve daha önce kullanılmamış bir sabunu (mümkünse sade ve doğal sabun) havlunun her tarafına sürün. sabunlanmış havluyu önce sırt bölgenize koyun. bir saat sonra sırtınızdan çıkardığınız havluyu tekrar sabunlayın aynı işlemi göğüs kısmınıza uygulayın.
2- siyah turpu yıkayıp tepe noktasından açtığınız bir oyuktan içine bal koyun. bir bardağın veya kabın içersinde turpu en az 7-8 saat bekletin. akabinde turptan sızan karışımdan sabah akşam ikişer kaşık için.
''insan kendini beğenmezse çatlar ölür.'' çok doğru bulduğum bir atasözüdür. insanın doğasında var olan duygudur kendini beğenmek.
bakış açım bu olduğuna göre, samimi bulmadığım beyanlardır.
not: kişisel mizaç ile ilgili olan (çabuk inanıyorum, çok dürüstüm, detaycıyım vb.) söylemlerle ilgili bir yorumdur benimki.
fiziksel anlamda rahatsızlık duyulan, beğenilmeyen (kaşım, gözüm vs.) kişinin zevki ve kendini daha iyi hissetmesiyle alakalıdır. yorum yapılmaz.
popüler olma kaygısı gütmemek ve not tutmayı alışkanlık haline getirmek bu dönem için en önemli tavsiyeler gibi görünse de,
yaş ve hormonlar gereği çoğunlukla uygun ayar tutturulamaz.
yine de ilave tavsiye olarak;
efendi ve güçlü görün. (ol demiyorum dikkat edersen)
ve coşkunu kontrolün altında tutmaya çalış.
kadın erkek ayırmaksızın bir tavsiye mektubu niteliğindedir.
hele ki bırakmamak üzere tutmak istediğin, ellerini içinde hapsetmeyi düşündüğün bir el ise...
öyle olmalı ki tuttuğun el;
sıcaklığını, yumuşaklığını ve güveni hissettirirken, ayrılmak istediğinde kayarcasına avucundan gideceğini bilmeli insan..
''doğallık'' ve ''cinsiyet eşitliği'' kavramlarını dayanak noktası alarak,
''prenses'' olmayı reddetmelerini bir yerde haklı bulmakla beraber,
''conan'' gibi yaşayıp hal ve hareketlerde bulunmalarını, çekememezlik değilse de dayanılmaz buluyorum.
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç
tam adı Mohandas Karamçand Gandi'dir. Hindistan ve Hindistan Bağımsızlık Hareketi'nin siyasi ve ruhani lideri olarak tarihe adını yazdırmış,
yüce ruh ve baba sıfatlarıyla ödüllendirilmiştir.
Gerçek ve kötülüğe karşı aktif ama şiddet unsuru içermeyen direniş ile ilgili olan Satyagraha felsefesinin öncüsüdür. (bu felsefe hindistan'ı bağımsızlığına kavuşturmuştur.)
hakkında verilebilecek çoğu bilgi önceki entry lerde yazılmış. ilave olarak; giydiği geleneksel giysilerini (dhoti ve örtü) kendinin yaptığını, önceleri vejetaryen iken daha sonra yalnızca meyve ile beslenip kişisel arınma ve protesto amaçlı bir ayı aşan oruçlar tuttuğunu yazabiliriz.
gerçeğe ulaşmak için hiddetten, kendini beğenmekten ve nefret duygusundan arınmanın şart olduğunu öğütleyen sözleri kılavuz niteliğindedir. fiziki yeterlilikten kaynaklı gücün güç olmadığını, boyun eğmeyen iradenin en büyük güç olduğunu yaşamıyla kanıtlayan gandi'nin, doğduğu gün olan 2 ekim (2 ekim 1869- 30 ocak 1948) bmgk kararıyla ''dünya şiddete hayır günü'' olarak ilan edilmiştir. (ne yazık ki hindistan'ın da aralarında bulunduğu çoğu ülke, yaşanılan kaos ve iç savaş nedeniyle barıştan ve huzurdan uzak günler geçirmektedir.)
''Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür
Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür
Duygularınıza dikkat edin;davranışlarınıza dönüşür
Davranışlarınıza dikkat edin;alışkanlıklarınıza dönüşür
Alışkanlıklarınıza dikkat edin;değerlerinize dönüşür
Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür
Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür ''
Hadi gülümse bulutlar gitsin.
işçiler iyi çalışsın, gülümse
Yoksa ben nasıl yenilenirim
Belki şehre bir film gelir
Bir güzel orman olur yazılarda
iklim değişir, Akdeniz olur, gülümse.
Sazlarım vardı, ırmaklarım vardı çok
Çakıl taşlarım vardı benim
Ama sen başkasın anlıyor musun?
Tut ki karnım acıktı, anneme küstüm
Tüm şehir bana küskün
Bir kedim bile yok anlıyor musun?
iklim değişir, Akdeniz olur, gülümse..
endişelerin artık hayattan zevk almanı engelleyecek zirveye ulaşması olarak bilinen ''takıntı'' rahatsızlığına en belirgin örnek;
benim de başımda olan, bardağın çoğunlukla boş tarafını görmektir.
gerçekçi olup her şeyin kontrol edilmesinin mümkün olmadığını idrak edince, yaşam kaliteni düşürmüyorsun.
sensiz geçecek olan 14. kurban bayramı da geldi.
acım ilk günkü gibi büyük, çok zor bu günlerinin ağırlığını yaşamak..
eksikliği dayanılır gibi değil, o güzel ellerinle hazırladığın kahvaltılarla güne başlayıp,
bayramları gerçek bir bayram tadında geçirmekten mahrum olmak.
bayram gelmiş.. bana ne ki annem...
çocukken hayal gücünü geliştiren, büyüdüğünde hayallerinin yerle bir olduğunu görünce;
'' birileri anlatsa yine inanabilsem'' dediğin edebi eserlerdir.
yaş da sevgi gibidir, saklanamaz..
şimdiki zamanı değil, geçmiş zamanı övmeye başlarsınız. vücudun eskisi kadar güçlü değildir artık, iş hayatın sona ermiştir.
bütün zevklerinden neredeyse uzak kalmışsındır, hayallerinin yerini artık anılar almıştır.
en kötüsü ölüme yakınsındır ve bir telaş sarmıştır bedenini, zihnini..nefesin daralmıştır ama görüş açın genişlemiştir..
bu karamsar tabloya her ne kadar çooook var daha gibi yanılgıya düşsem de, toparlanmam uzun sürmüyor.
zamansız erken yaşlarda gidenleri görünce üstelik, yaşlanmanın dahi büyük bir lütuf olduğunun farkına varıyorum.
hepimiz uzun uzun yaşayalım diyoruz ve istiyoruz, lakin yaşlanmayı istemiyoruz. böylede bir çelişki var değil mi?
her yaşlı insanımızın yüzü buruşmuş olsa da ruhlarının çok güzel olduğunu bilelim ve kısa yollarında onlara eşlik edelim..
onları saymak yetmez, sevmeyi bilelim...
kiminin beyninin, kiminin ruhunun, kimininse kalbinin olmadığını bilince, ''ruhum '' kadar insan olacağıma inananlardanım.
bu yüzden gönlümü olgunlaştırma çalışmalarım şu anda da devam ediyor. çünkü yüreğim olgunlaşıp temizlendikçe, ellerim hiç bir zaman kirlenmeyecektir.
''dünyayı içine sığdırabilen bir ruh hali içindeyim..''
iyi şeylere seviniyor, kötülüklere üzülüyorum.
anlamadığını hiç bir zaman kabul etmeyen, tamir etmekte ısrar edip, her daim vida artıran babadır.
usta olsa da olmasa da, kurban olunası, yoluna can verilesi babadır.
çok seviyoruz merkez..
mutlaka bu nane yenilecekse, bahsi geçen iki kıstasın haricinde olan;
konuşabileceğin, gülebileceğin ve aranızdaki çekimi hissedeceğinle evlenmek daha doğru olacak olandır.
diğer iki durumda gerçekleşen evliliklerde mutsuzluk kaçınılmazdır, her iki tarafa da yazık olur.
ironi yapılmaz. çünkü bir durum ironik olabilir.
örnek verirsek; ömrü boyunca kadına şiddeti eleştiren birinin kadına şiddet uygulamaktan hüküm giymesi ironik bir durumdur.
"ironi yaptım" cümlesi başlı başına bir mantık hatasıdır.
ironi; üzerinde düşünülen, komik veya trajik tesadüflerdir. tariz veya tecahül-i arif sanatı diyebiliriz.
tariz (iğneleme, sitem): Bir kimseyi iğnelemek, onunla alay etmek amacıyla bir sözü karşıt anlamını düşündürecek şekilde kullanmaya denir.
örnek; Kitaplarına o kadar çok değer verirdi ki elini bile sürmez!
çok zeki bir çocuk, on beş yaşında okumayı ancak söktü!
TECÂHÜL - i ÂRiF ( BiLMEZLiKTEN GELME ): Bir anlam inceliği yaratmak ya da nükte yapmak için, şairin, çok iyi bildiği bir şeyi bilmiyor görünerek söz söyleme sanatıdır.
"Yılın ilk karı yağdı
iyice kısaldı günler.
Ölülerimiz üşür mü ki?"
Son dizede şair ölülerin üşümediklerini bildiği halde, bilmezden geliyor.
sözlükte bulunma amacına bağlı olarak değişkenlik gösteren düşüncelerdir.
paylaşmak, bilgilendirmek, faydalı olmak istiyorsan geri dönüşler ve verilen tepkilerden doğru algılanıp algılanmadığına bakarak tatmin veya üzüntü yaratabilir bünyede.
sözlüğü günlük olarak kullanım yolunu seçtiysen, ''benden sonrası tufan'' diyebilirsin. önemli olan senin içini boşaltabilmen çünkü.
ego mastürbasyonu sağlamaksa burada olma amacın, mutlaka tarafında olan birileri bulunacaktır bunca kişi arasından. dert etme egon tavan yapabilir ara sıra emin ol.
toplum sorunlarına parmak basıp, kamuoyu oluşturmak, bir arada yaşamayı daha da güzelleştirmeyi sağlamak adına çorbada tuzum olsun misali yazanlar/ çizenler; işleri en zor olanlar galiba.
''sözlükten kadın/erkek düşürmek'' gibi amaç peşinde koşanları unutmamak lazım bu arada.
çok şey yazılabilir, bu liste uzadıkça uzar. yalnız şöyle bir gerçek var, ''özet geç p.ç'' diyerek uzun yazıları okumayan..
benim düşüncemi söylemeden olmaz. sıkıcı bir hayata dönüyor hayatım iyice. bana benzer insanlar var mı acaba diye burdayım. bulup konuşmak değil amacım, yalnızca yazdıklarından fikir edinebilmek, fikir vermek..