bugün

sevdiği entry'ler

shameless

--spoiler--
https://www.youtube.com/watch?v=0m1Qqykzzq0
--spoiler--

fatih portakal

Aktrolleri havlatan gazeteci. Bağırın, paralı köpekler sizi.

insanın canını acıtan cümleler

doğuştan dilsiz ve sağır olan küçük irem in el işaretiyle "abla güneş doğup batarken ses çıkıyor mu?" diye sorması...

sözlük yazarlarının itirafları

Yine de kıyamıyorum sana, beni ne kadar kırmış olsan da aynısını yaşa isteyemiyorum, çünkü böylesine çok üzülmeni istemem hiç bi zaman. Zaten yeterince aci çekmişsin yetmezmiş gibi buna bi sebep de ben olmak istemiyorum. Ahım yok hiç sana aksine inşallah karşına öyle biri çıkar ki her şeyi unutturur, tekrar hayatı sevdirir sana. Senle bi aradayken bu pek mümkün değildi biliyorum, biz olmamasi gerekendik ve olmadık, sadece teslim oluyorum kadere, sen bana geç geldin ben sana erkendim işte, yanlış zamanda gelen dogruydum. Ne yaparsam yapayım içinde yıllardır büyüttüğün o nefreti yenemeyeceğimi gördüğümden bu yana suçlamıyorum kendimi, senin daha sarman gereken çok yaran var ve ben yarı bandın değilim olmaya da çalışmadım, çünkü başkasının sebep olduğuna göz yumup aciz gibi beni sevmeni bekleyemezdim. Kendimi sevdirmeye hiç çalışmadım bu yüzden, kendin sev istedim anca böyle inanırdım onu unuttuğuna. Yapmadın bu ne anlama geliyo biliyo musun tabi ki biliyosun, bilmesen en ufak sarsıntıda çekip gidebilir miydin?

ben bu yazıyı sana yazdım

Özlemek, bir daha hiç sarılamayacağın birini için giderek özlemek. Kalbi hala başkasına ait olan gelse ne olur ki zaten, ne katar ki yanında sadece iskeletiyle duruyor olması, sadece daha çok acı vermez mi? Sen giderek en doğrusunu yaptın ama geç kalınmış bi doğru. Hayatıma hiç sokulmaman gerekiyodu, kendin yaralısın diye beni de yaralaman gerekmiyodu. Kendine alıştırıp seveceğim kadar çok zamanı vermemeliydin bana. Sen de bilemedin belki zaten ne zamanki seni çok sevmeye başladım kapının eşiğinde her an gitmeye hazır bekleyen sen gitmek için bir saniye bile tereddüt etmeden geride parçaladığın bir ceset bırakarak yürüdün gittin, ardına bile bakmadan. Baksan merhametsizliğini, barbarlığını görürdün çünkü. Keşke seni sevmeme izin vermeseydin, madem yaptın böyle bir şey bu kadar kolay çekip gitmeseydin. Demiştim sana sevmekten korkuyorum diye, yine korktuğum başıma geldi bak. Sen bile isteye ateşe attın beni sonra da alevler içinde bırakıp kayboldun gecenin karanlığında. Şimdi ben kime kızgın olayım, uzattığım eli tutmayan sana mı yoksa tutmayacağını bildigim halde peşinden gelen kendime mi?

sizden giden size geri döndü mü

Efendim bakınız;
Teşekkürler nazım hikmet.

Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
iyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin...
Fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım.
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
içimden bir şey :
belki diyor.