bugün

entry'ler (100)

6 eylül 2011 avusturya türkiye maçı

8'de 8 yapan almanya'nın "avusturya'dan beraberlik bize yeter yea" demeyip 6 gol attığı için keriz olduğunun ayyuka çıktığı karşılaşma. lan ne gerek var, ne kasıyosunuz? demek ki bizimkiler olsa sahaya bile çıkmayacak 3-0 mağlup da olsak şampiyonaya gidiyoruz yea diye.

şu futbolla, şu düzeyle bata çıka gidiyoruz ya bir şekilde, nasıl bir dünya burası? fatmagül'ün suçu ne lan!

bu yaşadığımız topraklardan herhalde, bir veriyorsun bin veriyor mübarek. kendini geliştirmene gerek yok, bir şekilde akıp gidiyorsun.

rıdvan dilmen

sonuca dönük fazlaca iyiniyetli yaklaşımı rahatsızlık veren yorumcu.

tamam, 6 eylül 2011 avusturya türkiye maçında istediğimizi almışız, burdan beraberlik iyi sonuç falan da yenmek için oynasak, yensek, son maça bırakmasak, başkalarının şeyiyle şeye girmesek falan daha iyi olmaz mı?

futbolcular berbat: ligler başlamadı geçerli mazeretleri var.
koca takımın bir penaltıcısı yok: arda kaçırdı ama önemli değil.
duran topların başında sabri: aferin.

hani bu memlekette goethe'ye goethe deniyordu hacı? ayan beyan berbatız takım olarak, futbolun f'si de yok. senin bile umrunda değilse futbol, mücadele, alınteri; sadece sonuçsa önemli olan, hangi akılla mantıkla izliyoruz ki biz?

sabri sarıoğlu

tam anlamıyla anomali. matrix'te neo neyse, futbolda sabri odur.

avusturya türkiye maçı için ne dediler

biz bile bunu düşünememiştik.

çinliler.

(bkz: çin işkencesi)

6 eylül 2011 avusturya türkiye maçı

maç sonu röportajında "çok istedik ama bir türlü katı avusturya defansını aşamadık" diyecek herhangi bir masörü, futbolcuyu ya da teknik adamı havaalanında ıslak sopalarla karşılayacağım karşılaşma.

bitmek bilmedi lan 90 dakika. işkence misiniz nesiniz, hiddink maç sonu çay içiyor, sabri bayrakla verkaçta, seyirci havai fişek atıyor. olum bi kendinize gelin la, nasıl bir milletsiniz siz?

duran toptan gol atan sabri

tek kelime ile kıyamet alametidir.

tek kelime olmadı ama neyse.

6 eylül 2011 san marino isveç maçı

2-0'la bile san marino'nun tarih yazacağı karşılaşma. halk da sokaklara dökülmeyiversin.

toki nin özelleştirilmeme sebebi

şirketleri kamu eliyle ihya ederek özelleştirmenin maksadı zaten hasıl olduğundan gerek görülmeyen idari tasarruf. http://haber.sol.org.tr/k...kpnin-tokisi-haberi-46081

6 eylül 2011 avusturya türkiye maçı

sepp blatterin her an "lan sizin oynadığınız oyunun ben ta"... diyerek stadı terkedeceğinden ve türkiye'yi 3 yıl kupalardan men edeceğinden korkmaya başladığım karşılaşma. öyle böyle değil lan, ne bu? kazakistan maçındaki gibi en azından izlenebilir olsun diye gol yiyelim deyü dua mı edelim? allah rakibin de belasını vermesin, iki tane kitleyemediler şunlara. bi tane yesek en azından allah allah diye dalacak bizimkiler.

gerçi yenilsek de hiddink'in mazeret hazırdır dünden: "avusturya zaten bizim rakibimiz değildi yea."

edü drakena: yazım hatası, mevsim salatası.

dakika 76 editi: blatter dışarı çıktı. yoksa? lan!

6 eylül 2011 avusturya türkiye maçı

uefa.com'dan diğer maçları takip etirip link arattıran ve kazara bulunan porto maçında hulk'u hayran hayran izleten sıkıcı, boğucu, depresyona sokucu, televizyon kırdırıcı, çocuğu çatıya çıkartıp kestirici karşılaşma.

uefa "sahaya çıkmayın birer puan verek kanka" deseydi hiddink balıklama atlardı, eminim. o değil de, bizim gurbetçiler yakında gol olmazsa o stadı havai fişeklerle yakar.

6 eylül 2011 avusturya türkiye maçı

linkten bulup izlense acaba daha heyecanlı olur mu diye düşünmeden edemeyen iyiniyetli sözlükçüleri ortaya çıkaran karşılaşma.

90 dakika bunu izleyeceğime barcelona-real madrid maçının devre arasını izleyeydim keşke.

sabri sarıoğlu

6 eylül 2011 avusturya türkiye maçında korner bayrağı ile girdiği polemiği kaybeden futbolcu.

zannedersem arda'dan sonra milletçe zorla yıldız yaratma çabamızın ürünü bu adam. galatasaray'da da milli takımda da bu kadar vazgeçilmez olmasının nedeni olsa olsa bu olabilir.

guus hiddink

6 eylül 2011 avusturya türkiye maçında da oynattığı futbol ve oyuncu seçimleriyle kendini kovdurmaya çalışan ama futbolumuzun marka değerini yükselten ve yücelten federasyonumuzca kovmirem ula kovmirem denilecek ve işbaşında kalarak daha çok işkence izlememize neden olacak teknik tıraktör, direktör yani.

guus hiddink in kenardaki umursamaz tavırları

hiddink'in "ben parama bakarım aga" bakışının dışa yansımasıdır. koca türkiye'den sabri ve hakan balta'nın alternatifini çıkartamıyorsa, sabiha gökçen havaalanına dönmüş ortasahaya koyacak adam bulamıyorsa, servet şu takımda kaptan olabiliyorsa; o aldığı paranın yüzde birini versinler, bir milyon teknik direktör çıkar bu memleketten.

yazıktır.

6 eylül 2011 avusturya türkiye maçı

ntv'nin maçın marka değerini hunharca düşürdüğü karşılaşma.

dakika yazısı ancak 10. dakikada gelebildi, rıdvan'la ercan taner ise bir gidiş gitti, memnunlar ki yerlerinden, dönen olmadı.

ışık koşaner den acı itiraflar

gayet de doğru ve mantıklı ifadelerin yer aldığı, durumu olduğu gibi ortaya koyan açıklamalardır. kamuoyunda bilinmeyen, gizli saklı birşey olmadığı da açık.

bu açıklamaların elbette daha resmi bir dille ve terör örgütüne karşı yürütülen operasyonların psikolojik yönüne de zarar vermeyecek şekilde yapıldığı oldu, olacak da.

anlaşılmaz ve açıkçası malca olan terörle mücadelenin sürdürüldüğü bir dönemde mal bulmuş mağribi gibi, dahası kıçı başı ayrı oynayan bir şekilde bunun kamuoyu önünde şok kayıt türevinden sunulmuş olması. salak mısınız aptal mısınız? kendi ayağına kurşun sıkmaktan başkaca nedir bunun kamuoyu önünde deklare edilmesi? muhtemelen üst düzey komutanların önünde durum değerlendirmesi ve sorunun, neden teröre karşı nihai sonuç alınamadığının ortaya konulması bu. halkın öğrenme hakkı var mı? şüphesiz vardır. ama bu öğrenme hakkı yürütülen çabadan daha üstün bir amaca hizmet etmemektedir. her gün şehit verilen bir dönemde, bu haberin, daha doğrusu haberin veriliş tarzının yürütülen mücadeleye ne gibi bir katkısı vardır allah aşkına? terör örgütünün psikolojik ve moral olarak desteklenmesinden, dahası örgüte yardım ve yataklıktan ne farkı var bunun?

bu sözde islamcı tayfanın yaptığını yapsa yapsa terör örgütü yapardı.

tebrikler aklıevveller, suyu yine yanlış değirmene taşıdınız. işin kötüsü bunu klasik asker karşıtlığınızı tatmin etmek adına yaptınız ama bakın ne oldu. mantıklı, hukukun egemen olduğu bir ülkede gün yüzü göremezdiniz; mallıklarınız ve suçlarınız arşa dayandı zira. türkiye'nin şu günkü karanlık günlerinde ise hükmü aydınlığa kadar sürecek şu kadarlık sürede hamamböcekleri misali saltanat sürüyorsunuz.

sürün bakalım saltanatlarınızı gün doğana dek. allahınız yok mu sizin?

mehmet ali aydınlar

icraatlarıyla türk futbolunun celladı gibi görünen federasyon başkanı. asıl etkisi bundan 3-5 yıl sonra anlaşılacaktır.

ne yaptığının farkında mı acaba? sözde temiz lig yaratmaya çalışırken yayıncı kuruluşun yayın hakkını 3 yıl uzatmaya kalkmak nedir? dahası, yayıncı kuruluşla ligin şaibesiz, bol gollü, mücadele dolu, çatır çatır oynanan bir lig yaratmaya çalışmanın ne gibi bir bağlantısı olabilir?

yayıncı kuruluş sadece ligin halka ulaştırılmasının aracıdır. ihaleyi alır ve ligi yayınlar. x ya da y takımının ligde olup olmaması ile ilgilenemez, rest çekemez, verdiği parada indirim de isteyemez. kulüplerin değil ligin yayınlayıcısıdır ve imza attığı bedeli de çatır çatır ödeyecektir. muz devleti değil burası.

meram anlaşılmıştır bu hamlelerle. temiz futbol, temiz lig başta kulüpler ve federasyon olmak üzere kimsenin umrunda değildir. hepsi bu kirlenmişlikten, bu kirlenmiş ligden şu ya da bu şekilde nemalanmaktadır.

öyleyse gelin hayatınızda bir kez olsun dürüst bir adım atmış olun tüm futbol camiası olarak. hazır, anadolu kulüpleri de iki kuruş uğruna renkleri, futbol aşkını, başarılı ya da değil mücadele etmeyi, alınterini bu kadar umursamıyorken ligi toptan kaldırın. 4 büyükler kendi aralarında üçer maç yapsın. en çok puanı olan şampiyon, ikinci şampiyonlar ligine ön elemeli giden, 3. ve 4. uefa, türkiye kupasını alan da uefa'ya 5. giden olsun. gelirler yine tüm anadolu kulüpleri dahil paylaşılsın. yayıncı kuruluş mutlu, federasyon mutlu, 4 büyük mutlu, anadolu kulüpleri mutlu.

alın size çözüm. hakettiğiniz bundan fazlası değil zira. futbolu katlettiniz lan.

25 ağustos 2011 anderlecht bursaspor maçı

ne yazık ki bursaspor'un avrupa defterini kapatacağı maçtır.

şu ana dek olan ertuğrul sağlam çizgisi avrupa'da olmadık maçları çevirecek ya da sürpriz yapacak reddedişlerden çok uzak. hatta ertuğrul sağlam'ın "bitse de bu işkence dönsek" duruşu kendisini çokça belli ediyor. sahada formasını terleten futbolculara da yansıyor bu durum doğal olarak. beklenmeyeni yapmak, vitesi artırmak gereken noktada ertuğrul hocada ciddi tedirginlikler başlıyor. mevcut durumu koruma içgüdüsüne kapılıyor ve kapanan her türk takımında olduğu gibi kolaylıkla dağılıyor. sonuçta bursa'da da avrupa'da hiç de iç açıcı sonuçlar alamıyor.

peşinen söylemek lazım, ertuğrul hoca kesinlikle korkak değil; sadece o ileri adımı atmaktan insani olarak çekinen bir türk teknik adam. bu bakımdan, böyle devam ettikçe ve allah ömür verdikçe belli bir ortalamada ve üstündeki takımları çalıştıracak ancak asla kafaya oynayan, iddialı ve savaşçı bir teknik direktör olamayacaktır. belki türkiye içinde başarısını tekrar ederse ve süreklilik kazanırsa o kabuğunu kırabilir ve daha güçlü adımlar atabilir.

bu da kötü birşey değil. başarıya endeksli düşünmemek ve kattığı artı değere bakmak lazım belki de. arsene wenger'i her sene şampiyonluğun en güçlü adayı oluyor diye tutmuyorlar başta.

temiz lig

hangi renklere gönül vermiş olurlarsa olsunlar, futbol sevgilerini herşeyin üzerinde tutan futbol sevdalılarının 2011 yılının temmuz ayından itibaren sığındıkları limandır.

türkiye'de kirlenmemiş ve hala saf ve temiz kalabilmiş o kadar az şey varken futbolumuz da payına düşeni almıştır. futbolun üzerine çöreklenen para babalarından, şike ve teşvik pirimlerinden, derin futbol söylemlerinden kurtulmanın tek yolu futbol sevdalılarının futbola sahip çıkmasıdır.

bu noktada temiz bir lig, alınterinin onuru, emeğin gücü için bazı yapısal düzenlemelerin ve can acıtsa da tedbir ve cezaların gündeme gelmesi gerekmektedir:

1. şike ya da teşvik primleri noktasında son derece acımasız olunmalı ve öngörülen yasal düzenlemeler ışığında spor mahkemeleri bir an evvel kurularak klasik ceza soruşturması hüviyetinden sıyrılacak soruşturma dosyalarının hızlı ve güvenli bir şekilde süratle sonuçlandırılması sağlanmalıdır.

2. spor kulüplerinin kamu imkan ve tasarruflarından süratle arındırılması ve böylelikle siyasi etkinin de kulüpler bakımından engellenmesi gerekmektedir. bu çerçevede kulüplere doğrudan ya da dolaylı olarak belediyelerin ve valiliklerin maddi destekte bulunmaları kesinlikle yasaklanmalıdır.

3. spor kulüplerinin gelir ve giderleri şeffaf ve bağımsız kurumlarca denetlenmeli ve yayın gelirleri, başarı ile orantılı olarak federasyon geliri, bağışlar, seyirci ve logolu ürün gelirleri dışında hiçbir kişi ya da kurumdan gelir elde edememeleri sağlanmalıdır.

4. gelişmekte olan bir ülkede, yine gelişme yolundaki bir futbolun kahvehane köşelerine insanları mecbur ettiği bir şifreli yayın ayıbından türkiye kurtarılmalıdır. türkiye'deki futbol değeri, oynanan futbolun değeri değil insanların ilgisi ile şişirilmiş ve balon bir değerdir. dünya ölçeğinde türkiye liginin sürekli olarak yayınlandığı ülke sayısı son derece azdır. bu yayınların şifreli yapılması insanları anlamsız bir şekilde şirilerek şifrelenmiş bir ligi izlemektense, almanya, ingiltere, fransa, italya hatta hollanda liglerini takip eder hale getirmektedir. bu da kulüplere altyapı ve taraftar anlamında olumsuz yansıyan bir etkendir. ekonomik anlamda kulüplerin kaldıramayacağı güçlükler olduğu durumda şifreli yayın kabul edilebilirse de, ülkedeki herkesin ülke düzeyinde yayın yapan ikinci bir yayıncı eliyle sınırlı sayıda da olsa maçın açık olarak izleyebilmelerine olanak sağlanmalıdır. aksi takdirde futbola ilgi, bahis ve tahminlerle, bunların getirileriyle sınırlı kalmaya devam edecektir. takımların uluslararası turnuva ve organizasyonlardaki karşılaşmaları ve hazırlık maçları da herkese açık olarak ve ulusal kanallardan verilmelidir.

5. orta ve uzun vadede, süper ligin seyir zevki ve mücadele düzeyinin artırılması adına ekonomik olarak kulüplerin birbirlerine yakın gelirlere sahip olmaları gerekmektedir. bu aynı zamanda şikayet edilen hatır şikelerine, teşvik primlerine de son verecektir. süper lig için şampiyonlar ligi benzeri bir sponsorluk anlaşmaları ile belirli sayıda şirketin reklamlarının stadlara yerleştirilmesi ve tüm takımların bu sponsorluk gelirlerinden eşit olarak yararlanması ya da başarı ölçekli olarak yararlandırılması zorunludur.

6. futbolun türkiye'de elde ettiği tüm gelir, futbolun asıl sahipleri olan kulüplere dağıtılmalıdır. faaliyetlerinin yürütülmesi adına gerekli bütçe federasyona kalmak kaydıyla, tüm yayın gelirleri, sponsorluk, seyirci vs. gelirleri doğrudan kulüplere eşit olarak ya da başarı ölçekli olarak ödenmelidir. federasyonlar holding değildir, eş dost ahbabın buyur edileceği sofralar değildir, yurtdışı maçlara uçak kaldırarak eşi dostu gezdirip tozduran kurumlar hiç değildir. futbolun tüm geliri, yine futbola yatırılmalıdır.

7. süper lig 20 takımdan oluşmalı, pazartesi maçları kaldırılmalı ve bu maçlar çarşamba gününe alınmalıdır. daha fazla gelir ancak daha fazla karşılaşma, daha fazla seyirci, daha fazla yayın geliri ile sağlanabilir. avrupa'da çok yoğun mesaileri varmış gibi tarihi önemi ve anlamı olan değerli turnuva ve organizasyonlar kaldırılmıştır. bunlar ya da benzeri organizasyonlar artırılarak takımların birbirleri ile daha fazla karşılaşması ve aynı zamanda futbolcuların da avrupa'dakiler gibi yılı belirli sayıda maç yaparak verimli bir şekilde geçirmeleri sağlanmalıdır.

8. yayınların 3 dakikalık özet görüntüleri bedelsiz olarak tüm yayın kuruluşlarına verilmeli ve dünyaya da ülkedeki futbol düzeyi, ligin marka değeri, futbolcuların form durumları, tıpkı premier lig, tıpkı bundesliga, tıpkı la liga gibi ulaştırılmalıdır.

9. süper lige, belirli sayıda seyirci alabilecek kapasitede stadı bulunmayan takımlar alınmamalıdır. uefa kriterleri bir an önce uygulanmaya başlanmalı ve kabul edilebilir oranda geliri giderini kat be kat aşan takımlar süper lige yükselememelidir.

10. federasyon seçimlerinde delege uygulamasına son verilmeli ve futbolun içindeki tüm lisanslı futbolcuların, teknik adamların, yöneticilerin ve hakemlerin açık ve şeffaf seçimleri ile seçimler yapılmalıdır. siyasetin futbola müdahalesi önlenmelidir.

11. futbolcular gibi teknik adamların da bir yılda birden fazla ya da belirli sayıda takımdan fazlla takımda çalışmalarının önüne geçilmelidir.

12. kulüp yöneticileri ve başkanlar için verilen disiplin cezaları doğru ve düzgün bir şekilde uygulanmalıdır.

13. saha kapatma uygulamasına son verilmeli, bunun yerine son derece ağır para cezaları gündeme getirilmelidir.

14. kulüplerin maça göre bilet fiyatı tespit etmeleri engellenmelidir. tüm takımlar için kombine bilet alımları özendirilmelidir.

15. deplasman için belirli sayıda bilet uygulamasına son verilmeli ve tüm seyirciler takımlarına göre değil aynı ücreti ödeyerek stadlara girebilmelidir.

16. spora şiddet bulaştıran taraftarlar için ağır cezalar uygulanmalıdır.

17. yasadışı bahis oyunları engellenmelidir. futbolun içindekilerin doğrudan ya da dolaylı olarak bir başkası eli ile bahis oynamaları karşısında son derece ağır yaptırımlar getirilmelidir.

18. maç görüntülerinin zorunlu haller dışında defalarca yavaşlatılarak gösterilmesi uygulamasının önüne geçilmelidir.

19. hakemler hakkında eleştiri sınırlarını aşan ve tribünlere hedef gösteren yöneticiler hakkında ağır yaptırımlar uygulanmalı ve spor programlarında da hakemlerin değil futbolun konuşulmasının sağlanması adına düzenlemeler yapılmalıdır. elbette yasaklanacak değildir ancak maç öncesi ya da sonrası kamuoyunu yönlendirmek ve hakemleri baskı altına alacak mahiyetteki her türlü girişimin karşısında olunması bir zorunluluktur.

20. karşılaşmalarda galibiyet ve beraberliğe tatmin edici ve mücadeleyi artırıcı, özendirici özellikte bedel ödenmelidir.

21. futbolcular, tıpkı kulüpler birliği gibi kendi hak ve menfaatlerini sağlayacak organizasyonlar ve sendikalar kurabilmelidir.

22. yabancı sınırı tamamen kaldırılmalı ancak gelen yabancılarda belirli sayıda milli takım karşılaşmasında oynamış olmaları gibi kıstaslar aranmalıdır. aynı zamanda maç kadrosunda da altyapıdan gelen yine belirli sayıda yerli futbolcunun bulunması sağlanmalıdır.

23. yayıncı kuruluşlar için bir yeterlilik standardı getirilmeli ve futbolun güzelliklerini, teknolojik imkan ve yeterlilikte halka ulaştıracak ve yansıtacak kuruluşlardan karşılaşmaların yayınlanması sağlanmalıdır. yayın ihaleleri 2 yılı aşmayacak şekilde yapılmalıdır. yayın kuruluşları, futbolun yönetiminde ve idaresinde hiçbir şekilde rol oynayamamalıdır. buna maç saatleri ve günleri de dahildir.

24. futbol federasyonu, futbol düzeyini ve kalitesini artıracak düzenlemeler yapmalıdır. bu çerçevede seçimle gelen idarecilerin dışında, bağımsız ve profesyonel yönetim kadrolarından oluşturulması sağlanmalıdır. bu kadrolarda araştırma, istatistik, hukuk ve geliştirme kadroları mutlaka yer almalıdır.

mehmet ali aydınlar

son play-off çıkışıyla kontrolünü tamamen yitirdiğini gösteren federasyon başkanı.

şimdi temmuz ayının başından beri biraz sağdan, biraz soldan kıvranışlarını bir an için görmezden gelelim. türk futbolu için çok önemli olacağı konuşulan bir karar verilecek iddianame mahkeme tarafından kabul edildiğinde. görünen o ki iddianame kabul edildiğinde de bu arkadaş çıkıp "iddianame suçu ortaya koymaya yetmez, mahkeme kararını da bekleyelim" diyebilir. mahkeme karar verdiğinde de "henüz karar kesinleşmedi ki" diyebilir. bu en azından kirlenmişlik algısını senelerce belki de 5 sene öteleye öteleye üç aşağı beş yukarı futbolun üzerinde taşıtabilir.

şahsından münhasır olarak eklemek gerek ki; mesele fenerin düşmesi falan değil benim için. bir galatasaraylı olarak düşmesini de asla istemem. ama o kirlenmişlikten gs de nasibini almışsa şahsen gereği neyse yapılmasını isterim ve dilerim. zerre kadar da üzülmem, gönül verdiğim renklerdir; şampiyon oldu diye de bank asya'ya düştü diye de renklerimden vazgeçecek değilim.

taraftar olabiliriz ama tuttuğumuz takımlardan çok futbolu sevenleriz. kirlenmiş bir ligi oturup da izlemek isteyecek insanlar olabileceğini düşünemiyorum. bu kirlenmişlik gerçek de olmayabilir ama bu kirlenmişlik algısı türk futbolu üzerinden kalkmadığı sürece hiçkimse temiz bir lig olduğundan, akıtılan terin gerçek olduğundan söz edemez. şampiyonluklar değersizleşir, kaybeden takımların taraftarları suçu ne futbolcularına ne de teknik adamlarına bulur. söylenecek tek söz maçın satıldığı olur. böyle bir lig mi istiyoruz biz?

biz alınterinin gerçek olduğu; mücadelenin, hırsın, azmin kazandığı maçlar izlemek istiyoruz. biz oynanan futbolu izlemek ve o futbolu desteklemek istiyoruz. futbol konuşulsun istiyoruz. milyon dolarlık transferler yaptıktan sonra milyon dolarların kulüpler arasında gezidirildiği en azından bu algının verildiği bir lig istemiyoruz. para babalarının başkanlığını, beleş biletlerle doldurulan tribünleri, yalandan oynayan oyuncuları istemiyoruz.

az buçuk ilke istiyoruz canım kardeşim. biraz olsun temiz, en azından temiz olduğunu düşündüğümüz insanlar, kulüpler, kurumlar ve organizasyonlar görmek istiyoruz. kornerlerde, friklerde heyecanlanmak istiyoruz. topu taça atan futbolcuyu dahi alkışlamak istiyoruz. her atılan golde, golü yiyen takımın 11 futbolcusunu sırayla gözden geçirip papatya falı açarcasına "o sattı", "bu satmaz" demek istemiyoruz.

futbol izlemek istiyoruz kardeşim. bunun bedeli marka değerinizin, koltuklara yayılmış popolarınızın üzerindeki kellelerinizin, kedi gibi pisliğin üstünü örten kişiliklerinizin, "x düşerse batarız" diyen para babalarınızın sonu olsa da istiyoruz. temizliğe gerekirse kendinizden başlayın istiyoruz.

sadece futbol istiyoruz canım kardeşim. ingiltere gibi, ispanya gibi, fransa gibi ve hatta italya gibi.

çünkü italya'da udinese çıkıp juventus olmadan olmaz kardeş demiyor en azından. çatır çatır da ligden düşürüyorlar kirlenmişlik olsa da. kirlenmişlik olsa da o algıyı futbolun üstüne yaymıyor, örtmüyorlar. faturasını kesiyorlar ve o kulüp de o faturayı ödüyor.

gs amatör kümeye düşse ben gs'den vazgeçer miyim? takım sevgisi başarıya endeksli değildir, başarı sadece takıma ilgiyi, sevgiyi artırır ama herşey değildir. şampiyon bir tektir ama 2.ler de hep yaşar, hep mücadele eder ve hep varolur.

bütün bunların birer masal olduğunu, her maçın her futbolcunun önceden ayarlandığını, ideallerin rüyaların hayallerin satılık olduğunu düşündürtmeyin. gereğini yapın ve bir pislik varsa temizleyin. pislik sizdeyse önce siz temizlenin. yoksa kulüpleriyle, futbolcularıyla ve hatta taraftarıyla bu pislik ya da bu kirlenmişlik algısı hepimizi boğacak.