entry'ler (14)

müslüm gürses

çocukluğu 80' lerin sonları 90' ların başlarında geçmiş olanlar için gültepe-beşiktaş minibüsünde son kasedinin çıktığı anlaşılan, mahalleye bangır bangır müzik yayını yapan konfeksiyon atelyesinden aşina olunan, kaportacının duvarlarında posterleri görülen biriydi... ilerleyen yıllardaki murathan mungan, sezen aksu, kenana doğulu, teoman çalışmaları ile bahsettiğim camiaya nispeten yabancılaştı... onu seven mahalle arkadaşlarım artık albümlerini merak etmez oldular; sitemli cümleleri ile... şimdi öğreniyorum ki müslüm gürses için crr' de tören düzenlenecek ve cenaze namazı teşvikiye camiinde kılınacak... ezilmişlerin yanında olan, duygulu ve hatırnaz biri olarak hafızalarımızda kalacak... ve tabiiki ilk aşklarını onun şarkılarıyla yaşayan gençlik dönemlerimizin anılarında...

yıldırım demirören

bugün itibari ile yapılan beşiktaş kulübü'nün yıllık olağan idari ve mali genel kurul toplantısı'nda, kendisine ait 1 Ocak-27 Şubat 2012 dönemi faaliyetleri, idari ve mali açıdan ayrı ayrı oy çokluğuyla ibra edilmedi. ayrıca kulüp haklarını koruymaya yönelik her türlü hukuki işlem için de yönetime yetki verildi. bu haberi duyup sevinebilmek için bjk taraftarı olmaya gerek olmadığına inananıyorum. ümidim odur ki mevcut bjk yönetimi aldığı yetkinin hakkını verir ve her faaliyetin, her icraatın hesabı sorulur.

enver ören

henüz orta okul çağlarında tanıştım ihlas holding ve türkiye gazetesi ile... yaz tatillerinde çalıştığım mobilya atölyesinin bu gazeteye abone olması neticesinde günlük takip etme imkanı bulabiliyordum... muhafazakar dindar kesime hitap eden yayınlar yapmasına rağmen kadim selametçi olan babam ve arkadaşları tarafından pek sevilmezdi... sanırım bunda erbakan'a atfen enver ören için söylediği iddia edilen 'enver ören durakta beklemez, gelen otobüse biner gider' sözünün etkisi vardı. her dönemin adamı olmasının isabetli bir benzetmesiydi bu cümle. nitekim ihlas grubu hiç bir hükümet ile arasını bozmamış illa ki o dönemin politikalarını benimser tavır almıştır. ta ki 28 şubat dönemine kadar. işte o dönem çevik bir ile yaptığı görüşme bu grubun kırılma noktası olmuştur... 28 şubat dönemi, zamanında samimiyetlerinden şüphemizin olmadığı ihlas çalışanı ağabeylerimizin teravih namazı çıkışlarında bu holdinge ait ürünleri satarken ' müslümanların tv kanalları geliyor' diyerek reklam ettikleri tgrt' nin sonu olmuştur... kollarındaki bilezikleri bağışlayan ablalarımızın, paramız yabancıya gitmesin diye değerinin üstünde olmasına rağmen bu gruba ait ürünleri satın alan komşularımızın karşısına sibel canlar, seda sayanlar çıkmaya başlamış, huzura doğru, evliyalar serisi diziler ise ya yayından kaldırılmış ya da sabahın en zor saatlerine kaydırılmıştı... bugün itibari ile vefat etti... hatası ile sevabı ile hesabını vereceği yerde artık...

edit:'enver ören durakta beklemez, gelen otobüse biner gider' sözü erbakan'a değil demirel'e aitmiş. ikaz için
teşekkürler...

kamer genç

tunceli' li bir çok dostumdan iyi adamdır, gariban babasıdır, kimsenin elini boş çevirmez, işi düşenin işini halletmek için çırpınır gibi gıyabında çok iyi referanslara şahit olmuşluğum vardır. gel gör ki siyaset üslubu bu ülkenin geneline yabancı ve antipatik gelmektedir.
son söyleminde başbakana fırça çekerken aslında başbakanın ima ettiği bir hadis-i şerife muhalefet ettiğinden haberdar değil sanırım. işte bu tavır ülkenin sağ seçmeninin, kıyısından köşesinden dinle irtibatı olan kesimin kalbinde kendisinin eksi hanesine kaydedilmektedir. meselenin anlaşılmayan bir yönü bahsettiğim kontrolsüz hoyrat tavır iken diğer yönü de bu milletvekilinin bir dönem dyp' de siyaset yapmış ve muhafazakar seçmen tabanından oy alabilmiş olmasıdır.

anadolu efes e yapılan gizli kamera sürprizi

tamamı insanı duygulandırıp coşturarak ilerlerken, ışıkların söndürülüp tekrar açılmasıyla, koyu renkli takım elbiselerle dolu bir salon dolusu seyircinin salonu kaşkol ve bayraklarla donatıp insanın gözlerini yaşartan sahne ile zirve yapmıştır... yapanların ellerine sağlık...

tunahan uğur

yakınında, etrafında bu hastalığa yakalanmış olanlar durumu elbette daha iyi bilirler... çekilen ızdırabı anlamanın mümkün olmadığını söylerler... bizimkisi günün bir vaktinde ekranımıza düşen bir acı hikayeyi okuyup, göz yaşartmaktan ibaret maalesef... söylenecek söz yok... Allah şefaatini nasip etsin, mekanı cennet olsun... Son günlerinde ziyaretine gidip o acılar içindeki çocuğu birkaç dakikalığına da olsa sevindiren, yüzünü güldüren tüm fubolcuların da ayaklarını öpüyorum... Allah onlardan da bu ziyareti tertip edip sebep olanlardan da razı olsun...

yolcu nereye gidiyorsun

Samiha Ayverdi' nin ilk baskısı 1944 yılında yapılan harikulade romanıdır. Gerek kurgu gerekse kullanılan nispeten eski ancak akıcı dil, okuyucuyu alıp romanın yaşandığı 1900'lü yılların başına götürür. Romanın asıl kahramanı Adli'nin ailesinden yeterli sevgi ve alakyı göremediği bir çocukluk dönemi sonrası yaşantısının, bir dönemin ailevi yıkılışlarının konu edildiği ve sürükleyici unsurun Adli'nin Mecbure'ye olan aşkı olduğu bir dönem romanıdır. Roman içerisinde sıklıla yer alan sohbet meclisleri, felsefi tartışmalar ve tasavvuf meclisleri okuyucuyu Türkçe'nin en güzel romanlarından birini okuduğu konusunda tatmin edicidir.

girne

deniz kıyısından dağlara doğru baktığınızda size fethiye' yi anımsatır. dik yamaçlarla bezeli dağların akdeniz ikliminde görülebilecek ormanlık alanları düzlüğe kavuştuğunda şehirde başlamış olur. 2-3 katlı tipik akdeniz evleri, dar sokakları, endüstri dumanı karışmamış tertemiz havası ile size sakinlikten öte bir huzur verir. ekseriyetle ingililizce bilen halkı, kimimize hacı hüsrev aksanını anımsatan konuşma tarzları ile sevimli, şirin tiplerle karşılaşırsınız. 50 yaş üzeri bir amcanın evine veya dükkanına misafir olduğunuzda mutlaka mücahitlik dönemlerinden kalma fotoğraflarla, kendilerine ait derneklerin posterleri ve takvimleri ile karşılaşabilirsiniz. sanki genç nesle nazaran daha bir kıymet atfederler anavatan türkiye' ye... alış-veriş yaptığınız esnaf sizi şaşırtabilir. fiyatlar Türkiye ortalamasının hayli üzerindedir. ben genelde kışları ikamet etmek durumunda kaldım. ama öyle zannediyorum ki, buraların en güzel mevsimi ilkbahar aylarıdır.

behzat ç

inanç konukçu nam-ı diğer hayalet tarafından facebookta dizinin güncel durumu ve akibeti ile ilgili şu bilgiler paylaşılmıştır: 'adam film bu sezon 2 tane yeni dizi cekimine karar verdi ve kanallarla anlasti. Elindeki butun sermayeyi bu 2 diziye aktardi ve diziler ellerinde patladi. Behzat Ç. nin bölümlerinin aksama sebebi budur. Adamfilm ekonomik krizin icinde. Ve bu sezonda dizi bitecek eger cekilebilirse bi film ile sonlanacak dizi'

ahmet turan alkan

30 Ocak 2013 tarihli yazısında Türkiye'deki sağ gelenek ile ilgili haklı bir teşhise imza atmıştır. Yazar 'Türkiye de sağ cenahın siyâsî vücut bulması, karşı taraftan yöneltilen saçma sapan tez ve iddialara gösterilen tepki ve tabii hınç yüzündedir' diyerek bu mahiyetteki siyaset çizgisinin hiç bir emek göstermeksizin iktidar oluşunun özetini yapmıştır.
Sol cenahın, kah kendinini doğru anlatamamasının, kah fikir dünyasının halkın büyük bir kesimi için hala yabancı olmasından dolayı sağ siyaset geleneği çoğu zaman kontrolsüz güç hüvviyetine bürünerek vurdumduymaz ve şımarık olmasına rağmen iktidara çöreklenebilmiştir.

barış manço

1985-1995 arası çocukluk yaşayan kendi kuşağım için kıymetini anlatmanın çok zor olduğu güzel insan...

ihsan dağı

Bugünkü yazısında 'Görünen o ki Başbakan ODTÜ olayları üzerinden ‘sağ’ın üniversite-gençlik-darbe korkularını depreştiriyor, safları sıkılaştırıyor. Muhalefet ‘gençlik ve radikalizm’e indirgenerek marjinalleştirilirken, iktidar arkasındaki geniş sağ destek pekiştiriliyor' diyerek son zamanlarda arttırdığı muhalefet dozunu bir üst seviyeye taşımıştır.

yılbaşında çalışmak

Diğer günlere nispeten rahat bir istanbul trafiği, şirketteki personelde sezilen bir Cuma akşamı-Cumartesi mesaisi havası, insanın içinde bir bitse de gitsek sıkıntısı oluşturan kapalı boz bulanık bir hava.

radyo trafik

Bu günlerde Ankara'da yayınlarına başlamak üzeredirler.
istanbul trafiğinde hayata kattıkları tartışılmaz. Ayrıca canlı yayına bağlanan gönüllü muhabirlere gösterdikleri nezakete de hayranlık duymamak elde değildir.