bugün

sevdiği entry'ler

pipi olmayaydı apış arası koltukaltı olurdu

Senin hesaba göre sevişirken kafanı sokman lazım
O zaman da sik kafalı oluyosun
Doğru mudur???

hasan can kaya

bir tek bana mı antipatik geliyor anlamış değilim. doğallıkla patavatsızlık arasında ince bir çizgi falan yok, gayet büyük alabildiğine bir uçurum var. seyirciyi iğnelemek laf sokmak meziyet mi lan.

sözlük yazarlarının bugünkü kakaları

Benimki cerendi.

ingilizceni konuştur

Yes may friennd.

We go next day. Don't today. Yes.

birisinin muhabbetini özlemek

ah ne bela bir şeydir. basit gibi görünse de iç kemiren, can sıkan bir özleme biçmidir. hele bir de o muhabbeti asla o eski günlerdeki gibi yapmak mümkün değilse...
geçmiş olsun arkadaşlar.
iyi geceler.

sonuna kadar oku sana yazdim

Şimdi diyorum, tam da şu saniye. Bir adım ötemde olsan. Kokunla dans etsem histelyam. Açık bir çay söylesem, vapur seslerini dinlesek birlikte. Uzatsan ellerini, dokunsan yüreğime. Kara kutuma hapsettiklerime, damla damla biriktirdiklerime, iç çekişlerime dokunsan sessizce…

Ah Histelyam!
Savaş sonrası yorgunluğu dolaşıyor damarlarımda. Pıhtılaşıyor yorgunluğum. Tıkıyor bütün damarlarımı. Kalbim sıkışıyor histelyam, kalp ritmim bozuluyor.
Uzatsan ellerini, dokunsan yüreğime de iyileşse kalbimin kederi…

Martıların ahenkle uçuşuna takılıyor gözlerim. Simit atarken, kırışmış ellerime bakıyorum. Bakakalıyorum… Yılların hesabını, ellerime karalıyormuşum meğer. Ne de çirkin eller…
Sonra, senin “sus” deyişini hatırlıyorum Histelyam. O güzeller güzeli ellerinle beni susturuşunu hatırlıyorum. Teninin tuzunu tadarken, gözlerimle “sustum” deyişimi hatırlıyorum.
Gülümsüyorsun. Ellerimi öpüyorsun. Şefkat yüklü dudaklarınla acımı söndürüyorsun.
Şimdi diyorum, tam da şu saniye. Bir adım ötemde olsan. Dokunsan dudaklarıma ellerinle. “Sus” desen. Ömür boyu sussam bende…

Yağmur sonrası, toprak kokusunu bekler gibi, tırtılın kelebek oluşunu bekler gibi, hazirandan sonra temmuz gibi bekliyorum seni Histelyam.
Sen yokken yalnızlığıma hüzünlü şarkılar bastırıyorum. Burnumun direğini sızlatıyor. Yalnızlığımı kanatıyor. Bu acıya dayanamıyorum…
Hatırlıyorum da “içinde hep bir yalnızlık var” derdin. itiraz eder, küserdim. Sen varken, yalnızlığı hiç ister miydim? Şimdi diyorum, tam da şu saniye. Bir adım ötemde olsan, yalnızlığın katili olsam. Müebbet yesem. Kurtarsam kafesteki kuşları. Kavuştursam gül ile bülbülü.
Sen olsan Histelyam, ben sen olsam. Göğüs kafesimde saklambaç oynasan…

Boyumdan büyük hüzünler dökülüyor bahçeme. Gülüşünle suladığın, parmak uçlarında açan çiçeklerim soruyor seni. Sesini duyduğumda geçecek kederlerim göz kırpıyor, tüylerimi ürperten bir sinsilikle. Kitaplarım da artık sen kokmuyor…

Ah Histelyam!
Şimdi diyorum, tam da şu saniye. Bir adım ötemde olsan da yeniden koklasam kitaplarımı. Bahçeme dökülen hüzünleri kurutsam aralarında. Sesin süpürse sonbahar kederlerimi. Parmak uçlarınla sevsen yüzümün her yerini. Yeşerse, umut açsa hayallerim. Kıskansa çiçekler beni…
Gönül bahçem sen dolsa Histelyam. Sen dolsan, sen olsam.
Tam da şu saniye sen olsan…

sözlük yazarlarının itirafları

Universite son sınıftayken... Neyse anlatmıycam bunu. Zaten üsttekinin çakması gibi duruyor.

mimar olmak için okul okumaya gerek olmaması

(bkz: tahrik var dalıyorum)

şimdi sen diyorsun ki bana, pencerenin kör kasasının duvar içine kaç cm gireceğini ve burada kaç cm su yalıtımı, ısı yalıtımı ve buhar yalıtımı için malzeme kullanılacağını gözüm kapalı hesaplarım.

dediğine göre malzemeleri tanımak senin için 5 dakika. sen hiç bims üzerine 5 cm taşyünü, onun üzerine taş kaplama, onun üzerine de alüminyum kompozit malzeme koydun mu? koymadın. bak ben koydum ve bunları birimi birimine hesapladım.

"bunun için okumaya ne gerek var yaa" dersen seni şantiyedeki ustabaşıları çatıdan aşağı atar, düşene kadar düz işçiler dürter, düşünce de beyaz yakalılar başında güler.

o yüzden oytun musun nesin, bilip bilmeden boş laflar ile sözlüğü meşgul etme.

bir de son olarak söylemek istediğim bir şey var, sen seversin. evet.