bugün

entry'ler (21)

13 savaşçı

Michael Crichton'un Eaters of the Dead romanından uyarlanmış 99 yılında çekilmiş film hala beğeniyle izlediğim filmler listesindedir.

sabahın tek şarkılık özeti

lonely day (bkz: system of a down)

gece dal daşşak üst komşunun kapısına dayanmak

fazla gürültüden uykusundan uyanmış sinirle sere serpe dışarı atmış komşu modeli olabilir *

ayrıldıktan sonra dinlenen ilk şarkı

kaçak - koymaz
http://www.youtube.com/watch?v=k8I6g5Hl9V8
insanı rahatlama da bir numara

trance vs metal

ikisinin arasındaki farklar listesi yaparsanız epey uzun olur oldukça farklı tarzlardır dinleyicilerine göre ikisi de gayet iyidir ama tercih hakkı verildiğinde tabi ki metal.

küçücük çocuklara türban takmak

karşılığında yorum yapmanın bile epey zor olduğu durumdur. ancak neden yaptıklarını sorarsanız ''şimdiden alışsın zamanı gelince zorlanmasın'' gibi iyi niyetli olduklarını göstermeye çalışan cevaplar alırsınız.

kadınların ortak noktası

zor olanı sevdiğini söyleyip zora gelince ağlamaları.

kışın kilo alıp yazın vermek

kışın soğuklarda kat kat ve kalın giyinmek kilo artışını fark ettirmemesi nedeni ile kendini fazlasıyla salan insanların yazın gelmesiyle sıcakların artışı açık, ince ve dar giyinmeye başlamasıyla kendine gelmesini anlatan durumdur. bazen görsellik insanları sağlığa yönlendirir

ruhsar

daha sonraki dönemlerde ''hayal ve gerçek'' adında bambaşka bir kadroyla konu ve isimler (ana karakterler ruhsar'la mashar hariç) değiştirilmeden tekrardan çekilmiş olan bir dönemin en çok izlenen dizilerindendir. her ne kadar saçma bulunsa da izlemeyen yok denilebilecek kadar azdır

sözlük yazarlarının en son okuduğu kitaplar

George R. R. Martin - A Game of Thrones

oğlum geldin mi

kimin sorduğuna göre değişebilen cevapları olan sorudur. anne/baba soruyorsa geldim yoldayım 5 dk ya oradayım vs vs... ancak kız arkadaşın söylüyorsa durum epey değişkendir

amk

dilimize yerleşmiş, noktalama işareti olarak kullanılmaya başlanmış sevecen sözcüğümüz. *

üniversite bölümleri üzerine geyikler

-bölümün ne?
+inşaat mühendisliği
(verilen cevaplar)
-siz bölümde kaç kızsınız?
-erkek başına kaç gram kız düşüyor?
-kızlar bıyıklı mı?
-inşaatta keşfedilirsin sen de
-heee ibrahim tatlıses'in okumuş hali olcan yani
-topu inşaata kaçan çocuklara bişey yapmayın

agatha christie

çocukluğumda on küçük zenci isimli eserini okuduğumda ilgimi çeken yazardır. oldukça etkileyici heyecan uyandıran eserlere sahip önemli yazarlardandır.

on küçük zenci yemeğe gitti,
birisi kendisini boğdu ve kaldı dokuz.
dokuz küçük zenci çok geç kalktı,
biri uyuyakaldı, kaldı sekiz.
sekiz küçük zenci devon'da geziye çıktı,
biri kayboldu, kaldı yedi.
yedi küçük zenci odun kırdı,
biri kendisini kesti, kaldı altı.
altı küçük zenci kovanla oynadı,
bir balarısı, içlerinden birini soktu, kaldı beş.
beş küçük zenci mahkemeye gitti,
biri idam cezası aldı, kaldı dört.
dört küçük zenci denize gitti,
birini balık yuttu, kaldı üç.
üç küçük zenci hayvanat bahçesine gitti,
birine ayı sarıldı, kaldı iki.
iki küçük zenci güneş altında oturdu,
biri güneşte kızardı, kaldı bir.
bir küçük kızılderili tek başına kaldı.
gidip kendisini astı ve hiçbiri kalmadı. (alıntıdır)

izmir in kızları

türkiye'de güzellik denildiği zaman ilk akla gelen kızlardır. yaratılıştan güzel olmayanlar bile zamanla akıllara yerleşen bu yargıya öyle inanmıştır ki oluşan özgüven sayesinde etraflarına da bunu inandırmayı başarırlar.

sözlük yazarlarının unutamadığı filmler

(bkz: salo ya da sodom un 120 günü)
unutabileceğimi sanmıyorum...

bişey yap met

(bkz: aziz nesin) in tiyatro eserlerinden biri. içerdekiler ve dışardakiler adında ikiye ayrılmış insanların yaşadığı ayrımın maddiyat üzerine değil farkındalık üzerine yapıldığı bir dünyayı anlatır. içeride olan bir ailenin çocuğu met içim yargılanma zamanı gelmiştir. doktor* isimli bir kişi tarafından yargılanıp ne kadar ömrü olduğu belirlenecektir. hayatta yaptığı önemli işlere göre yaşam biçilecek olan met ayağını sallamak ve sakız çiğnemekten başka bir şey yapmayan sorumsuz bir çocuktur. doktorun gelişi yaklaştıkça ailesinin telaşı içinde kalan ve zamanla kendini sorgulamaya başlayan met kimsenin yapamadığını gerçekleştirir. en sonunda ölmek zorunda kalan met aslında herkesten çok daha fazla yaşayacaktır. karanlığın içinde hayatın farkında olmayan insanları aydınlatmayı görev bilir. herkesin korktuğu şeyi başarır ve ölümün kucağına bırakır kendini.
ağır bir oyun olmasına karşın izlenmesi gereken bir tiyatro oyunudur.

(oynamaktan en çok keyif aldığım roldü 'met' izlerken de keyif alınacak hayatı sorgulatacak bir oyun)

scenes from a memory

dream theater'a hayranlığımın artmasını sağlayan albüm. bu miracle niye dönüp dönüp victoria'yı öldürüyor o değil de sleeper'a ne oldu o niye dönmedi bir de nicholas trafik polisi olsaydı iyiydi hipnoterapist ne ara miracle olduğunu anladı gibi saçma sapan sorularla beynimi bulandıran albüm. ayrıca gahpe victoria!

kedi

aynı evde yaşamak zorunda kalınca köpeklerden vazgeçip hayatım boyunca bakacağım hayvan olmasına karar verdiğim mükemmel yaratık. yanınızda yatarken ya da onu sevdiğiniz zaman çıkarttığı gırıltılar insanı mutlu ediyor bakımı zor değil çok temiz bir hayvan balık yemediği sürece sokakta bile gezse asla kötü kokmaz tuvaletini öğrenmesi asla zor değildir hiç sıkıntı çıkarmaz herşeyden öte rahatsız edici bir yavşaklığı asla olmaz ve onu oynarken seyretmek çok eğlenceli..

bir takım azizlikler

aziz nesin'in dünyası; yani hepimizin dünyası, ülkemiz, insanlarımız. gerçek bir demokrasiyi oluşturmamış, çağcıl bir devlet olamamış, insan hakları, düşünce özgürlüğü gibi konularda sınıfta kalmış, her şeyden korkan, pısmış, sinmiş insanların oluşturduğu suskun bir toplumda, sözde liberal bir ekonomik yapıda, siyaset cambazları, darbeci generaller, din bezirganları cirit atıyor. bir de yazar var bu karmaşanın ortasında. sivas olaylarını yaşayan, ülkesini ve insanlarını, kendini sevdirmek için onlara dalkavukluk etmeyecek kadar seven, kötü kişi olacağını bile bile aptallıklarını yüzlerine vurmaktan çekinmeyen bir yazar. (genco erkal'dan alıntıdır)

işte bir takım azizlikler orası aziz nesin'in dünyası... ağlanacak halimizin komedisini ağır bir şekilde yüzümüze vuran dünya...

''yiğitlikte gemi aslanı ödleklikte tarla sıçanı... kahpelikte eşi olmayan gidene ağam diyen gelene paşam diyen... bugün dünden alasın evet efendim sepet efendim ne buyrulur efendim... efendinin dalkavuğu. yiğitliğin harman olduğu yerden çıkanlar, kahpeliğin yasa olduğu yerden bitenler. merhaba!!!''
*