bugün

entry'ler (34)

karın seni çok üzüyor diyen sekreter

ileride karın olup seni daha da çok üzmek isteyen kadındır.

picca bacca na da sana da

1.dedi.
2.medyanın yarattığı tüm patolojik antropoloji, kendi lokasyonu içerisinde anlamlıdır.

martina navratilova

fasulye filminin içinde bir yerlerde geçer.

irlanda edebiyatı

irlanda edebiyatı adanın bütün edebiyatından daha fazla anlam içermektedir.

(bkz: finnegans wake)

çok açılı kişisel çağrışım: (bkz: hegel)

kucuk metin

bir takımda birden fazla metin isimli oyuncu varsa yaşı küçük olandır. 80'ler ve 90'lar ortası patlayan küçük şarkıcı furyasında da muhtemel bir şarkıcı ismidir ama ne yazık ki olmamıştır.

ayrıca:

(bkz: gordon u nah alirlar)

turgay kıran

unutulan adamdır ama kimse onun tarihi bir kongre karakteri olduğunu bilmez. kendisinin kazanamayacağı kongreler öncesi atmation odaklı açıklamalarla yeri göğü inletir, kongreden istediği payı alıp çıkardı. nazım durak kendisini fazlasıyla etüd etmiş ve arkasından yürümeye çalışmıştır ama herkes bir turgay kıran olamaz. bu gerçek karşısında ezilmiş ve hepten saçmalamıştır.

ogrenciyken solcu is hayatinda amerikanci olmak

yanıbaşımdaki masada oturan iş arkadaşımdır kendisi.

zaman sabiti

rc ve rl gibi direnç ve kondansatör içeren devrelerdeki bir sayısal değer oluşu doğru ama sadece yanıltmadır.

--spoiler--
zaman sabiti desmond david hume'dur.

--spoiler--

(bkz: lost)

lost

lost'u kesin çözen teori*:

--spoiler--
S04E07 itibari ile geldiğimiz duruma bakılırsa herşey zaman mevzuu üzerinde yoğunlaşıyor. Yavaş yavaş ama ciddi biçimde ortaya çıkan Zaman sabiti, paralel evrenler, zamanda yolculuk ve sonsuzluk gibi kavramlar da bu durumu en basitinden doğruluyor. O zaman en başa yani diziyle ilk tanıştığımızda yüzyüze olduğumuz kelimeye dönüyoruz. Lost, yani türkçe karşılığı ile kayıp. Lost'un ütopimanyak senaristlerinin bile aklından geçmeyen sonucu bize türkçe; daha 4.sezounun ortasındayken veriyor. Bu dizi sadece zaman kaybıdır.
--spoiler--

taninmis turk sagcilari

(bkz: gökhan gönül)
(bkz: uğur uçar)
(bkz: mehmet topuz)

inca

sorunlu parçaların sorunlu firması.

parça

kopmak üzere olduğunda farkına varılandır

another chance

büyük bir kalbi taşıyan hüzünlü bir kız ve büyük bir kalbin sorumluluğunu alamayan genç adam.. bu kadar güzel anlatılabilir aşkın netamesi. gülümseyerek kocaman kalbiyle şehri gezen kızın mutsuz oluşuna ve o kalbin zamanla küçülmesine tanıklık ederiz. kırık bir diyalog ile başlayan ilk tanışmanın ardından kalbini büyümesini sağlayan genç adamın korkusu ise klibin en can alıcı yanını getirir. bir toto şarkısından aparttığı sözler ile roger sanchez'dir görüntünün arkasındaki..

http://www.youtube.com/watch?v=YQKegElRAcA

marksizm

tarihin özgürlüğünün keşfinden sonra, bu özgürlüğün, liberalizmden daha tutarlı ve daha iddialı bir şekilde nesnelleştirilmesi çabası olarak ele alınabilir. liberalizm kendini tanımlarken bilim sıfatı kavramından uzak durur. iki düşünce yapısı arasındaki farklar, eşzamanlı toplumsal yorum biçimleri olarak temellerinde yatan özdeşlikleri örtemez. örneğin marksizm, liberalizmin tespit ettiği iktisadi kanunlar ve toplumsalın temelini oluşturan değer sistemini eleştirir. ama toplumsalın ardında değişmez bir kanun, değişmez bir değer yattığı fikrini eleştirmez.

raki koyup gelmek

dünyanın en güzel eylemlerinden biridir. nerede olursa olsun. rakıya saygı esastır.

kerhanede aski bulmak

alt metinlerin içinden alegorik çıkarımlar ve üzerinden okunacak retorik yazılar yazanların karşılaşması güç hadisedir. oysa breton* der ki: "içinde bulunduğum bu orospu dünyanın pezevengi ben değilsem ancak zaman olabilir" ah breton siz ve sizin saçmalıklarınız. size siz demeye dilim varmıyor oysa bu gerçeklik ve gerçekliği sanal yaşayan klavyeist gençliğimiz. ve ilginç tasavvufi göndermeler içinde yalan yanlış kelimelerle derdini anlatamayanlar ile uğraşması için gazali'nin "varlığımı bulacağım yer yalnızca kendimi satabileceğim sefilliktir" varlık ve aşk* çelişkisine girmiş çıkamamış bir sufi sadece. ah güzel gençlik ve faydalı entrylerin çocuklarına fuzuli arayış. oysa baudelaire*'den mi örnek vermek gerekirdi yoksa ahmet haşim'den mi? yoksa daha başka yerlerde mi aramalı leke değmemiş aşkı? eski sevgilinin kokusunda mesela? olabilir mi?

gökhan güney

tarihin deli yönetmenlerindendir. 80lerin sonua ve 90'ların başına adını mıh gibi çakmış bir auteur, harika müziğini platform olarak kullandığı jean vigo şiirsel gerçekçiliğine benzeyen filmler yapmıştır.

bir diğer sıradışı yönetmen için:
(bkz: lars von trier)

ve bilgi için:
http://imdb.com/name/nm1126084

bir parçası olmak istenen filmler

(bkz: Hiroshima mon amour)

reckoner

17 ocak Londra rough trade east'te "secret event"inin açılış parçasıdır.

19 ocak 2008 mhp lokaline çirkin saldırı

faillerinin hızla bulunup, adaletin yerini bulmasını dilediğimiz olaydır.

(bkz: adalet)
(bkz: mi)
(bkz: soru işareti)