bugün

entry'ler (39)

eski sevgilinin evlenmesi

eskinin, yenilerde insanın yakmasıdır.
eski olan, anı olandır ve sizin olandır aynı zamanda. anılarınız sizindir, sevginiz ve sevmediğiniz şey sizindir. siz yanınızda olmasanız bile, çay içerken kaşığı nasıl da sesli karıştırdığını, kaç şeker attığını ve nasıl kahkaha attığıı bilirsiniz. hangi mekandan geçerken aklına düştüğünüzü mesela, adınız gibi bilirsiniz. "şu sahil kenarından geçerken hatırlamıştır. üstüme nasıl çay döktüğümü, sonra şurada duran gemiyi satın alıp, okyanusa açılmak istediğimizi hatırlamıştır. belki hesabı ödemeden kalkıp gittiğimiz günü de hatırlar, biraz daha bakarsa. ne kadar gülmüştük sonra. bunu hatırlayınca, farkına varmadan gözlerinin etrafı kırışmış olmalı, hafifçe gülmüş olmalı. sonra dalgınlaşmıştır. unutmak için ıslık çalmaya başlamıştır, öyle yapar hep"

eski sevgilinin evli halini bilmez insan. evli olan bir eski sevgili neye kızar, bilemez. sabahları çıplak uyanınca nasıl bakar elindeki yüzüğe, bilemez. evli bir adamın aklından eski sevgili kaç defa geçer, ne zaman geçer, bilemez. eski sevgilinin evlenmesi, en çok bu sebeple yakar insanı. ne zaman ne hissedeceğini bilemezsiniz artık. evli bir adamla bekar bir eski sevgili arasında nerden baksanız yirmi fark vardır ve bilemezsiniz ondukuzunu.

eski sevgilinin evlenmesi, uzaklaşma demektir. yeni bir sevgilisi olması, en çok farklı bir hitapla seslenmesi demektir. "bana kuzucum derdi, ona ne diyor acaba?"
am evlenmesi, değişmesidir her şeyin. bilmediğiniz şey, hitap değildir sadece. nasıl yemek yer, evli bir adam nasıl sigara içer, evli bir adam ne zaman çocuk düşünür" bilemezsiniz.

evli bir eski sevgili, bilinmeyene daha yakındır. bilinmeyen her şey gibi sizden uzak. antartika kadar uzak. asla dokunamayacağınız. dokunsanız da sizin olmayan. dokunmak istemeyeceğiniz.

eski sevgilinin evlenmesi depremdir. yaşarsınız, ama enkaz altında geçen günler bir ömür boyu aklınızdadır. değişirsiniz. eski sevgilisi evlenmiş bir insan olursunuz. siz değişirken, uzar aradaki mesafe.
çin in, hiç bilinmeyen bir kasabasında yaşayan bir adama aşık olmaktan tek farkı, herhangi bir gün, istanbul vapurunda onunla karşılaşma ihtimalinizin olmasıdır.

ben

çoğu zaman sadece yaptıklarımdan oluşmuyor, sadece yaptıklarımı yansıtmıyor. kollektif bir biçimde oluşuyor.

geçtiğim her sokak, gördüğüm her insan yüzü, sevdiğim her adam, uyudğum mekanlar.. hepsinin toplamından ve bir şeylere bölünmesinden oluşuyor. o halde bütün yanlışlarımın arkasında durmak, o halde ben i ısrarla sevdirmeye çalışmak mantıksız diyorum.
yüzünde çıkan beni sevmez ya insan.. senin parçandır ama sevmeye mecbur değilsindir. seni anlatır ama senin yaptın değildir. onun gibi.

sonuçta ben; biraz da sen, biraz da öteki.

anlasilmaz siirler

bir gün anladım ki her şey yalan
anlamadığım her şiir sıfatına büründü şimdi
biliyorum ki gerçek değil, nasıl yazabilirim
gerçek olmayanları kötüleyen bir neslin evladı olarak ben
mahsuscuktan yaptığım kaleler yok, bunu bildim ve öyle büyüdüm diyorum

dalga gelip de yok edecekse kale yapmanın mantığı yok
bütün komşu çocukları mahsuscuktan benim kocam
bütün kocaların eve bir ekmek getirmişliği yok, ne yazar
akşam olup da anneler çağırdığında, geride sesli bir rüzgar
geride ben kalırım, annemin sesi kalır
rüzgara dayanamaz hiçbir ses, elde var hiçbir şey

hani bu çocukların çığlıkları nerde
hani ben iktirince parlayan gözleri
hani azarlayan sesleri megafonların
hani bir polis baskınında ağlamayan ama ağlayan gözlerim
hani hapis yanlarım
hani ben çok küçükken alnıma çizilmiş kader
hani akşam üzeri tavada menemen
hani sen

ben çok küçükken çocuktum
zaman geçti ve artık biliyorum ki her şey yalan
çocuk oyunlarıma döndüm yine
bir anne sesine bile dayanamaz yaptığınız kaleler
ve "mahsustan" kurduğunuz evler, evcilikler, biliyorum

sevgiliyle tartışmak

her durumda canınızı sıkar. kaybetseniz canınız sıkılır, kazansanız "can" sıkılır.
tartışmanın sonu ile ilgilenmiyorsanız eğer, maksadınız sadece tartışmaksa sorun yok. aklı başında hiçkimse, her zaman gülümseyen, her zaman polyanna, her zaman kahkaha dolu bir aşk istemez.

bütün sonuçlarda canı acıyan bir tartışma, ne kadar can sıkıcı olabilir ki..

saat kaç

(bkz: barda)

beni bir daha sakın arama diyen eski sevgili

bulunamayacağına inanandır. kaybolmuş da olabilir. hani saçma bir duvar yazısı vardı, "beni takip etme, kayboldum" diye. o hesap işte. belki tek başına kaybolmak istiyordur.

aşık olduğunu sanmak

yanılsamalardan bir yanılsama.
işin en aldatıcı yanı, aşk bittiğinde, şöyle bir geriye dönüp bakınca, hareketlerin, duyguların, yapılan her şeyin insana gerçekçi gelmemesi. bir insan bir başka insana saatlerce susabilir mi? bir kişi en hızlı kaç saniye içinde özlenebilir? kaç dakika haber almadığınız bir kişinin başına kötü şeyler gelmesinden endişe edersiniz?

aşk, bütün bu sorulara verilecek en mantıksız cevaplar bütünüdür. bir gün bittiğinde ise, cevapların mantıksızlığı gözünüze çarpar. derken, psikoloji denen illet girer araya. açıklarsınız: aslında şu sebeple birine ihtiyaç duyduğunuzu, onda farklı şeyler aradığınızı, aslında hiç olmayacak bir işe kalkıştığınızı.. falan falan işte..

aşk, sanrıdır. yaşanan her şey, bittiğinde mantıksız ve gerçek dışı gelir bu yüzden. şimdi, geçmiş bütün aşklara baksak, gerçekten bittiyse ve başka aşklara hazırsa insan, yaşanan her şey yalan gelir. hiç olmamaış gibi.

üzgünüm, ama aşık olduğunuzu sandığınız dakikalarda, gerçekten aşık olma ihtimaliniz yüksek.

yine de editlemek isterim, keşke istediğimiz zaman, istediğimiz aşk hakkında "aşk olduğunu sandım" diyebilseydik. gerçekliğinden şüphe duyamayacağınız aşklar bitiriyor sizi zaten. gerçek sanıyorsunuz, sandığınızı hiç düşünmüyorsunuz ve hayat kilitleniyor.

from güzin

hasret

ele alınan tüyü, yere düşmemesini umarak yukarı doğru atmak gibi. yere düşeceğini bilerek mucize beklemek gibi. tüyün havaya doğru hızlı gittiğini görünce sevinmek, ama buruk bir sevinç yaşamak gibi. tüy yere doğru indiğinde onu seyretmek gibi. çaresizlik gibi. tüyün yere yaklaşırken, bir yandan nazlı nazlı sağa sola salınmasını izlerken başı dönmek gibi. yeri yakıştırmamak gibi. yere hiçbir şeyi yakıştırmamak gibi. yere düşen her şeye üzülmek gibi. yerdeki karıncaya, yerdeki gofret kağıtlarına, yerdeki bütün tüylere acımak gibi. bir kuş kanadından yere düştüğünde o minicik tüy, üzülmek ama çok üzülmek gibi. küçük ayrıntılara üzülmek gibi. ayrıntılarla uğraşmaya hasret gibi.

bir kaç "an" önce üzüldüğün şeyi unutmak ve çevreye bakmak gibi. sanki üzülecek başka bir şey arar gibi.

anlasilmaz siirler

ben görmediğim anlarda bana bakma
benim bilmediğim ayrıntılarla dolu anılarımız olsun istemiyorum
bilmediğim ayrıntılarla dolu bir anı
anılarla dolu yüzlerde ayrıntı
ayrıntılarla dolu bakışlar
bakışlarla oyulan ayrıntılar
ayrıntılar arasında küçücük sen
istemiyorum

portakal çiçeği kokan ayrılık şiirleri

Şimdi mesela böyle oluyor ya arada
Bir bakıyorum sen varsın mesela, bir bakıyorum yoksun
Seneler geçmiş ve değişmiş yüzün
Bir yüz nasıl değişir bu kadar uzakta
Sanırdım ki bıraktığım gibi duruyor sakalların terlemiş
Anneden babadan gizli sigara molalarında
Dokunup da anlarım, batar elime dikenlerin

Fotoğrafta gülümsemeyi öğreneli beri
Bütün sınıflarda öğretilen ve bir türlü dolmak bilmeyen havuzlarda
Bir tek sen gülüyorsun, dikkat ettin mi, başka gülen yok
Neden dolmuyor oysa
Derdi ne bütün bu soruların, bu hengamenin ortasında
"Ben zaten büyümeye çalışıyorum, yeter" diyememişliğimizle büyüdük
Sen vardın hesapta

Keşke dediğim ender anlardasın, orada durmuş gülüyorsun objektiflere
Ben uzak değilim, ya da biz uzak değiliz birbirimize
Ben buralarda, ben eninde sonunda o pencerenin dibinde
Her gün geçen, her gün duran, her gün ekmek alan,
Ben her gün bir havuz problemi uzaklığında
Ben her gün karanlıkta, sen flashlarla parlayan
Ben plaza heyecanı, ben küçük, ben çocuk
Oyuncaklar yetişemeyeceğim raflarda
Ağladı ağlayacak, dokunulsa gülecek
Yorulmamış
Gece olunca deliksiz uyuyacak

Bir karede susuyorsun
Suskunluğunu belgelemiş duruyorsun
Büyümüş halinle
Sen
Benden
Bilmem kaç fersah
Uzakta

atm onunde sifresini unutan insan

aynı zamanda, banka sırasında beklerken, yaklaşan her numarada heyecanlanan kişidir. sıra kendisine geldiğinde, kağıdına tekrar bakıp kontrol eden bir insandır. yapacağı işlemi hemen söylemek yerine, önce "iyi günler" deyip karşılık bekleyen insandır.

saf, şirin, samimi bir insandır o. tek kusuru heyecandır.

mutsuzken sürekli uyuma isteği

uyurken geçen zamanlardaki mutluluğa önem vermemek demektir, bu yönüyle üzücü bir durumdur.
mutsuzluğu kabullenip de uyumak, yenilmişliktir daha çok. mutsuzluğu kabullenmek demektir. dahası rüyalarımızdaki mutluluktan vazgeçmek demektir.

mutsuzken uyuyunca, rüyasında kelebek gören kaç kişi var ki.
mutsuzken sürekli uyuma isteği, rüyada kelebek görme ihtimalini yok etmek demektir.

anlasilmaz siirler

Kimse uyanmasın lütfen

Gecenin bu saati ben duruyorum, yeter
Kucağımda bir sürü taş var benim
Her sürüde binlerce koyun
Gece olur sayarım, gece olur üşürüm bazen
Yalnız olduğumdan değil, yanımda sesler, belki onlarcası
Gece üşümek içindir sevgilim

Sana her defasında yazıyorsam, üzülmen için değil
Her defasında üzülmen gelmez zaten işime
O zaman acınası olur gözlerin, o zaman üzülürüm ben de senin için ve kızarım kendime
Kendime kızarken küçülür gözlerin
Seni daha az hatırlarım kendime kızarsam
Biliyorsun sevgilim
Her şey dönüyor dünyada
Ben dönüyorum mesela
Günde kaç kez, dönüyorum ve değiştiriyorum ne varsa
En sevdiğim yemeklerin
En çok giydiğim kıyafetlerin
Ve en çok istediğim şeylerin adını
Değişiyorsa ve dönüyorsa her şey, sen kal içimde hiç kirlenmemiş
içimin kirinde kal
Yetsin
Başka kirlere bulanmayalım

Şimdi mesela, oturmuş yazıyorsam sana hep bunlardan
Bir sonucu yok bu aşkın sevgilim
Ben imza atamam, yazım olmadı benim
Böyle duralım ki güzel zaten
Belki gideriz, ve ben şimdi durduğum yeri özlerim
Hep bir telaş, hep bir endişe
Zaten yeterince kir var içimde sevgilim

Şimdi mesela bir kapıyı açıyorsam
Hem şiir yazıyorsam hem de kapıyı açıyorsam
Açılıyorsa kapılar, ki bunun için varlar,
Ellerimi yıkıyorsam mesela
Kapıları açınca kirleniyorsa ellerim
Kapıları benden önce açanların kirlerine bulanmaksa bu
Ve yeniden kirleniyor ve yeniden yıkıyorsam
Hergün bir duvar örüyorsam ve yıkıyorsam bir başkasını
Ki duvarlar bunun için var,
Ömrümün bir yarısında yıkıyorsam mesela bir şeyleri
Herkes kadar olduğumdansa bütün bunlar
Ben teselli beklemiyorum

Kapılar ben yokken de var
Yokluğumda da var olacaklar
Biliyorum

insanin inanclarinin bos oldugunu anladigi an

kişiyi, sözlükte farklı başlık arayışlarına sevk edecektir
(bkz: boşa inanma özgürlüğü)

cozulmesi zor bir insan olmak

aslında, söz kendini tamamlıyor.
"çözülmesi zor" yani imkansız değil.
"zor" yani, zorlukla çözülmeyi bekliyor.

demek istediğim, herhangi biri için "öldürülmesi zor biri" demezsiniz. neden? çünkü aklınızdan geçmez o kişiyi öldürmek. çözülmesi zor, dediğiniz zaman, karşıdakini çözme niyeti vardır ortada.
yok eğer ki kendinizden bahsediyorsanız, "çözülmesi zor bir insanım" diyorsanız da, aynı ima söz konusu. kendini ağırdan satmak gibi. çözülme derecesini niye ölçer ki bir insan.
üstelik kime göre, neye göre zor. nice işler bilirim, bana göre zordur, başkasına göre kolay. göreceli zorluklarla çözülmemiş olmayı yüceltemeyiz kardeşim. daha kolay ol, çözül. yoksa hiiç dırdır etme bana *

anlasilmaz siirler

ben bir nehirdim
geçmiş zaman kullanıyorum
çünkü değiştim

güneş bir görünüp bir yok oldu
her yok oluşta öylesine ağıt tuttuk ki
yorulduk üzülmekten
bir zaman sonra, nasılsa gelecek, dedik içimizden
içimizden geçenleri okudu güneş
şimdi, bir karanlık şehiriz bulutların altında

öylesine çok sevdi ki annelerimiz bizi
o kadar çok okşadılar ki yapıştı saçlarımız
bunu masum bulduk.
şimdi bakmaya kıyamadığımız sevgililerimiz ahenk istiyor
bir de dans eden saçlar
kucaklarımızın bir kısmı ağlar şimdi,
bir kısmı annelerin mezarları dibinde,
ve daha mutsuz diğer yanımızdan

bizim gözlerimiz vardı, bakmayı bilemedik
bir tanrımız vardı, sevmeyi erteledik
biraz zaman kalmıştı, bakkala gidemedik
süpermarketlerde olmayan şeyleri beklemedik ve yaşadık bu şekilde
bütünkelimelerbirbirineyapışıkveanlamsızolduamakullandık
kullandığımız ne varsa eskidi
eskiyeni kullanmadık bir daha
tecrübemiz olmadı, gerekli olanları hikayelerden öğrendik

bütün bunların içinde bana yer kalmadı
o kadar hızlı geçti ki zaman
ben yanından geçmeden
baktım saat onikiyi vuruyor, benim gitmem gerek
baktım ki olduğumdan farklı olsam, bana iyi gidecek
"ne demek, şurada bir başka kimliğim olacaktı,
değiştirip geleyim sizin için"
dilerseniz keseyim kaynaklarımı, dilerseniz kuruyayım
ama düzen bozulmasın
tek başıma gülmekten kolay geldi
düşünmeden ağlamak
sebepleri bilmemek daha mutlu edecekti beni
bir bunu bildim

ben bir nehirdim
şimdi değil
önceden
geçmiş zaman kullanıyorum
çünkü değiştim

anlasilmaz olmanin faydalari

anlaşılmaz olduğunuzu anladığınız an sona erer.
anlaşılmadığını bilmek kadar kötü bir his yok çünkü. siz de anlamasanız, o anlaşılmama zinciri bozulmayacak ve hayat akıp gidecek. öyleymiş. yani öyle olduğunu dediler. yoksa ben bizzat anlaşılmaktan yana bir bireyim.

(bkz: anlaşılmaz ölmenin faydaları)

seni sevmiyoruma verilebilecek cevaplar

-seni sevmiyorum
-e sonuçta bu da bir yorum tabi.

(bkz: eh işte)

seni seviyorum demenin zorlugu

şimdiki zaman kullanımının zorluğundan ve iticiliğindendir. şey gibi,
"seni şimdi seviyorum. ama yarın ne olacak, kalbim ne için atacak, seni sevme nedenlerim yarın da olacak mı, yarın sen olacak mısın, ben olacak mıyım, kimbilir.."

üstelik geçmiş zamanın hesabı da var çünkü. "bunu daha önce kaç kişiye söyledin" sorusu var, sorulmasa bile, gözlerden akan.

seni seviyorum demenin zorluğu, şimdiki zaman kullanımındandır. bir de, demenin zorluğundandır. belki yaşamak daha kolaydır. kimbilir.

sevgiliye kitap yazmak

sevgilisine şarkı bestelemiş bir kadın, çok da beğenilmiş. şu herkesin diline dolanan parçalardan biri. röportaj yapılırken, soruyorlar, birine mi yazdınız bu parçayı diye. "evet" diyor. peki, onun haberi var mı bundan, denince, "var" diyor kadın. "allah bilir nasıl da böbürleniyordur, kendini bir şey sanıyordur şimdi. çok aşık oldum ona, hala da aşığım, başka birine o kadar yakın hissedemem kendimi. ama şimdi biliyor ya ona böyle sözler yazdığımı, koltukları kabarmıştır manyağın"

eğer ki aşk ve sevgi bir yerde biterse ya da karşılık yoksa; sevdiğiniz kişi, uğruna cümleler yazılınca ve bu cümleler başkaları tarafından sevilince, olduğundan daha büyük hissederse kendini, bir zaman sonra sinir olunacak bir durumdur bu.
sevgili, hakkında kitap yazılacak biri olmuştur artık. sadece "sevgili" değildir.
bence, çok da iyi bir şey değildir bu yüzden. içinizde birikse cümleler, daha güzel. o zaman okuyucular ve röportajlar girmiyor araya, iki kişilik kalıyor aşkınız.

kitap, iki kişilik bir olay değildir çünkü. okunma ihtimali vardır. başkaları tarafından.