bugün
- öpüşme ile bulaşan hastalıklar8
- namuslu erkek bulmanın çok zor olması11
- şampiyonluk için yanak okşatmak47
- embesil yazarlar8
- en nefret edilen yazarlar9
- sevdiğiniz sözlük yazarları12
- hangi sözlük yazarı ile uyumak isterdin14
- kaç yaşındaki insan evde kalmıştır14
- keesuzaadefool8
- anın görüntüsü17
- larisalisa21
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri16
- sütyen takmaktaki inanılmaz mantık hatası9
- aç karnına poğaça yemek11
- karşı cinse giyim önerileri14
- otoyol ve köprü geçiş ücretlerinin zamlanması20
- jose mourinho29
- nişanlı kalmanın saçma olması8
- iyi bir insan olmak için ne yapmam lazım13
- en dindar özelliğiniz37
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi29
- chat sitesi kurmak9
- yaz aşkı varda kış aşkı neden yok11
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı27
- doğum gününde hatırlanmamak19
- düşün ki o bunu okuyor8
- en taşaklı kızların bizim sözlükte bulunması16
- en havalı erkek meslekleri16
- her erkeğin unutamadığı bir kadın vardır10
- burçlara inanmak9
- kezo dili ve edebiyatı8
- zall beceremiyorsan bırak git24
- sözlüğe yeni gelen masum erkek12
- bugün hangi kadın yazara ne diksem15
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz19
- kahverengi gözlü olmanın hiç bir işe yaramaması14
- sözlük erkeklerini evire çevire pataklamak8
- şort diken müzisyen motorcu uzun boylu yazar11
- icardi1905 ile jakuziye girmek10
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak17
- ali koç9
- günahların takımı galatasaray13
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu20
- bir erkekle kız arkadaş olabilir mi sorunsalı8
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz11
- bik bik için diktiğim şort21
- toplu taşımalardaki müzisyen sorunsalı8
- üstteki yazar gözünde nasıl canlanıyor13
- icardi19058
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
entry'ler (262)
Ne yapacağı belli olmayan kişilerdir. Uzak durmak gerekir.
Yüzsüzdür.
Terbiyesizliktir.
her satırının altı çizilmesi gereken bir kitapdır.
--spoiler--
örtünme tutkunluğumuzun telaşında kendimizi görmez, görmek istemez olduk. "biz" diye birbirinden farklı, birbirlerine zır görüntülerimizi benimsedik. görüntülerimizle çarpıştık, görüntülerimizi savaştırdık. soyunalım. soyunalım ki bizi giydirenlerle yüzleşelim, kendimizi görebilelim. tekrar giyineceksek, istediğimiz gibi giyinebilmemiz için soyunmamız lâzım.
--spoiler--
--spoiler--
örtünme tutkunluğumuzun telaşında kendimizi görmez, görmek istemez olduk. "biz" diye birbirinden farklı, birbirlerine zır görüntülerimizi benimsedik. görüntülerimizle çarpıştık, görüntülerimizi savaştırdık. soyunalım. soyunalım ki bizi giydirenlerle yüzleşelim, kendimizi görebilelim. tekrar giyineceksek, istediğimiz gibi giyinebilmemiz için soyunmamız lâzım.
--spoiler--
kırılmamak için bükül
düz olmak için eğril
dolmak için boşal
parçalan ki yenilen
az şeye sahip olanlar
çoğa kavuşabilirler
çok şeyi olanların zihni karışır.*
düz olmak için eğril
dolmak için boşal
parçalan ki yenilen
az şeye sahip olanlar
çoğa kavuşabilirler
çok şeyi olanların zihni karışır.*
tecrübe babalara kâr etse bile oğullara miras kalmaz.demiştir.
(bkz: Le Premier Homme)
yok düş kuracak vakit bile,her şeyi bir yana bırakıyoruz söylene söylene.sözünün sahibidir.
kağıt süsleme sanatlarının en önemlilerinden olan ebru sanatçısıdır. devlet güzel sanatlar akademisinde eski tarz silt ve ebru hocalığı yapmıştır.
roni margulies şiiridir.
bir çocuk bindi kadıköy vapuruna
kocaman, ölü bir deniz kuşu gibi
boynuna asılı bir akordeonla.
filikalardan birine yaslandı, yakınında
olmak istermiş gibi batarsa vapur.
ne kimse gördü çocuğu, ne duydu kimse
kendinden büyük akordeonunu, ağır,
çekingen bir tavırla çalmaya başladığında.
biliriz, beğeniriz umuduyla en sevilen
şarkılarını çaldı bilmem kaç ülkenin:
oçi Çorniya, oh suzannah, bir viyana
valsi, bir polonez, beatles. Çaldıkça
açıldı. elinin altındaydı tüm dünya.
işine giden, kendi derdine dalmış
insanlardan dilenen bir çocuk değil artık,
kanatlanmış uçan bir martıydı adeta.
kimbilir, diye düşündüm, ne zaman gelmiş
doğduğu yemyeşil dağ köyünden kosova`da.
ben yeni dönmüştüm doğduğum yere londra`dan.
indim vapurdan, dudaklarımda suzannah.
hem avucumuzun içi kadar küçük artık dünya,
hem de yabancıyız nereye gitsek aslında.
bir çocuk bindi kadıköy vapuruna
kocaman, ölü bir deniz kuşu gibi
boynuna asılı bir akordeonla.
filikalardan birine yaslandı, yakınında
olmak istermiş gibi batarsa vapur.
ne kimse gördü çocuğu, ne duydu kimse
kendinden büyük akordeonunu, ağır,
çekingen bir tavırla çalmaya başladığında.
biliriz, beğeniriz umuduyla en sevilen
şarkılarını çaldı bilmem kaç ülkenin:
oçi Çorniya, oh suzannah, bir viyana
valsi, bir polonez, beatles. Çaldıkça
açıldı. elinin altındaydı tüm dünya.
işine giden, kendi derdine dalmış
insanlardan dilenen bir çocuk değil artık,
kanatlanmış uçan bir martıydı adeta.
kimbilir, diye düşündüm, ne zaman gelmiş
doğduğu yemyeşil dağ köyünden kosova`da.
ben yeni dönmüştüm doğduğum yere londra`dan.
indim vapurdan, dudaklarımda suzannah.
hem avucumuzun içi kadar küçük artık dünya,
hem de yabancıyız nereye gitsek aslında.
pınar çekirge'nin kitabıdır.
--spoiler--
bir kadına ne verirseniz verin, onu daha da büyük hale getirir. ona sperm verirseniz, size bir çocuk verir. ona bir ev verirsiniz, size bir yuva verir.ona sebze verirsiniz, size yemek verir. ona bir gülücük verirsiniz, size kalbini verir. ona bir şarkı söyleyin, size konser verir, kendisine verileni, çarpıp çoğaltarak geri verir. bu yüzden ona çamur atarsanız ,karşılığında bir bataklıkta boğulmaya hazır olun.
--spoiler--
--spoiler--
bir kadına ne verirseniz verin, onu daha da büyük hale getirir. ona sperm verirseniz, size bir çocuk verir. ona bir ev verirsiniz, size bir yuva verir.ona sebze verirsiniz, size yemek verir. ona bir gülücük verirsiniz, size kalbini verir. ona bir şarkı söyleyin, size konser verir, kendisine verileni, çarpıp çoğaltarak geri verir. bu yüzden ona çamur atarsanız ,karşılığında bir bataklıkta boğulmaya hazır olun.
--spoiler--
acaba kaç kişinin aklından
arada bir de olsa geçiyorsun? diye
sormağa kalkışmıştım, kendi kendime;
biraz da alaylıca yanıt da hemen geldi,
senin aklından geçen kaç kişi varsa, o kadar.*
arada bir de olsa geçiyorsun? diye
sormağa kalkışmıştım, kendi kendime;
biraz da alaylıca yanıt da hemen geldi,
senin aklından geçen kaç kişi varsa, o kadar.*
tanışma imkanı bulduğum, candan samimi ve bir o kadarda alçak gönüllüdür.
hiçbir zaman. hiç bir hastalık bu kadar iç acıtıcı olmamıştır.
duymak, anlamak, sezmektir.