bugün

entry'ler (12)

cup noodles

"cup noodles" icine cok az sicak su konulup "noodle" haline gelen ucuz, pratik ve tadi da fena olmayan hazir yiyecektir. Her ne kadar plastik bardakta satilsa da 50 cent e pekala ogle yemeginizi gecistirebilirsiniz.

(bkz: noodle)

noodle

"cup noodles" ise icine cok az sicak su konulup "noodle" haline gelen ucuz, pratik ve tadi da fena olmayan hazir yiyecektir. Her ne kadar plastik bardakta satilsa da 50 cent e pekala ogle yemeginizi gecistirebilirsiniz.

(bkz: cup noodles)

ipod

Apple Store'dan online alisveris ile satin aldiginizda size ozel 'free laser engraving' ile arkasina istediginiz herseyi yazdirabilirsiniz.

(bkz: http://store.apple.com/us...torial/engraving_giftwrap)

academicearth org

"Time" Dergisi tarafindan 2009 yilinin en iyi dokuzuncu sitesi secilmistir.

daphne du maurier

Bir çok eseri sinemaya aktarılmış popüler bir yazardır. Rebecca, The Birds ve Jamaika Inn adlı kitaplarından uyarlanan aynı adlı filmler, Alfred Hitchcock tarafından yönetilmiştir. 1941'de Rebecca en iyi film dalında Oscar ödülü almıştır. Jamaika Hanı'nı, Rebecca'yı okurken Daphne Du Maurier'in iyi, masum karakterlerinden ziyade kötü, kaba ve agresif karakterleri daha da çok seviliyor, zaten sonlara doğru bir şekilde kazananlar kötüler oluyor.

(bkz: The Birds)
(bkz: Jamaika Hanı)
(bkz: Rebecca)

somewhere over the rainbow

kim söylerse söylesin hep aynı tadı verebilen nadir şarkılardandır. Judy garland yorumu favorim olmakla birlikte aselin debison, israel kamakawiwo'ole, tori amos, ray charles, bob marley ve eric clapton yorumları da şahanedir. Bazıları what a wonderful world şarkısı ile birleştirip söyler. ayrıca bir çok filmde ve dizide genelde final sahnesinde olmak üzere pek çok sahnede karşımıza çıkar. Bu Filmlerden bazıları the wizard of oz, 50 first dates, meet joe black, you've got mail, finding forrester ve australia'dır. ayrıca, over the rainbow'u e.y. harburg ve harold arlen, what a wonderful world'u ise George David Weiss ve bob thiele yazmıştır.

benzer şarkılar için
(bkz: boat on the river)
(bkz: what a wonderful world)

princeton üniversitesi

Ivy League'deki 8 köklü üniversite arasında yer alan Amerika'nın en eski 4.üniversitesidir. Kampüsü büyüleyici güzellikte ve çok güvenlidir. Public Safety'i odanıza giren böcek için bile arayabilirsiniz. Nassau Street'de ihtiyacınız olan pek çok şey satılır,ayrıca Princeton Shopping Center ve CVS Pharmacy acil durumlarda yanı başınızdadır. New York ve Philadelphia'ya çok yakındır,misal NJ Transit trenleriyle 23 dolara gidiş-dönüş biletinizi alıp, bir kaç saatte New York City Penn Station'a varınca, derslerin ve bitmek bilmeyen projelerin verdiği stresi atabilirsiniz.

(bkz: princeton university)

savaş ve barış

Audrey Hepburn, Anita Ekberg ve John Mills'in de yer aldığı 1956 yapımı filmindeki çoğu oyuncu, kitabı okurken gözümde canlanan karakterlere fiziksel olarak çok benziyordu, Napoleon Bonaparte karakteri ise korkutmaktan ziyade güldürdü, mimikleri falan..

(bkz: war and peace)

el ve ayakların bir türlü ısınmaması

özellikle kışın, tokalaştığınız insanların yüzde doksanının sanki bir kaç günlük ömrünüz kalmış gibi şefkat göstermesiyle teselli bulursunuz.

juicy couture

Parasız kaldığım zamanlarda, nedense hep 50 ml'lik Juicy Couture Eau de Parfum'e verdiğim parayı düşünür, zamanda yolculuk yapma isteğiyle kıvranırım, o parayla alabileceğim alternatif diğer tüm ürünler ister istemez kafamı meşgul eder durur..

1492 conquest of paradise

Film, Christopher Columbus'un kim olduğunu, neler başardığını ve daha da fazlasını başarmak isterken herşeyin aleyhine dönmesiyle harcanan bir kaşif olduğunu anlatıyor. Yeni dünya'yı keşfetmek için verdiği mücadelerle, yaptığı fedakarlıklarla ama zaman zaman da yanılmış olabileceğinin endişesiyle, Columbus yıllar geçtikçe yıpranırken beni de hafakanlar bastı. Yolculuğunun, tepsi gibi düz olduğuna inanılan dünyanın sonuna geldiğinde uçurumdan düşerek sonlanacağına inananlara inat, Columbus nihayet birilerini ikna etmeyi başarıyor, ve sonunda Yeni Dünya'nın yakınlarında bulduğu cennet misali yerde medeniyet kurmaya soyunuyor. Yerlilerle
karşılaşınca, kendini orada yabancı bir misafir gibi hissetmesini ve o büyük rüyasının kabusa dönüşmesini izlerken Columbus'a çok acıdım. Amerigo Vespucci ise, Edison'ın Tesla'ya yaptığı haksızlıklar misali, Columbus'a son darbeyi indirince, kendisinden nefret etmeme sebep olmuştur.

kontiki

Norveçli bilim adamı Thor Heyerdahl, "Okyanuslar, halkları ve kültürleri birbirinden ayırmak için değil, suları bütünleştirmek için vardır", demiştir. Kon-Tiki ise, o ve beş arkadaşının 1947'de Güney Amerika'nın batı kıyılarından Tahiti'nin doğusundaki adalara yaptıkları yolculukta kullandıkları salın adıdır. Heyerdahl, Polinezya'da yaşayanların çok eskiden balsa sallarla buraya gelmiş Güney Amerika yerlileri olduğunu kanıtlamak istemiştir. Bunun için 8000 kilometrelik, imkânsız gibi görünen bir yolculuğa çıkarak devrim yaratmıştır. ilk kez 1948'de yayınlanan bu yolculuğun inanılmaz öyküsü 20'nci yüzyılın bütün dünyada en çok satan kitapları arasına girmiştir. Fotoğraflı, Türkçe'ye çevrilmiş çok eski bir baskısına ilk başta burun kıvırsam da, sonraki iki gün boyunca elimden bırakamadım. Defalarca sanki oradaymışım hissine kapıldım. Kon-Tiki'de olmayı hayal etmekten ziyade, onun yedinci yolcusuymuşum gibiydi, müthiş..