1925 yılında, şubat ayından nisan ayına kadar doğu anadolu'da merkezi yönetime karşı çıkılan ayaklanma. o dönemin adıyla genç hadisesi'dir. "hilafet kalktı" diye kurtuluş savaşı'nda omuz omuza savaşan kardeşleri birbirlerine vurdurdular. şeyh said adlı haini said nursi ile karıştırmamak gerekir.
--spoiler--
cumhuriyet'in ilk yıllarında uygulanan politikalar ve özellikle mart 1924'te hilafet'in kaldırılması doğu anadolu'da çeşitli muhalefet odakları doğurmuştu. bu muhalefet odaklarından kürt i̇stiklal komitesi'nin çalışmaları açığa çıkarıldıktan sonra, örgütün önde gelen yöneticilerinin çoğu tutuklandı.
şeyh said'e bağlı kişilerin diyarbakır'ın eğil nahiyesine bağlı piran köyünde(diyarbakır ilçesi dicle ) arama yapan bir jandarma müfrezesiyle çatışmaya girmeleri (13 şubat 1925), kısa sürede genişleyecek yaygın bir ayaklanmanın kıvılcımını oluşturdu. genç vilayetinin merkez kazası darahini'yi basarak (16 şubat) valiyi ve öteki görevlileri esir alan şeyh said, halkı i̇slam dini adına ayaklanmaya çağıran bir bildiriyle hareketi tek bir merkez altında toplamaya çalıştı. bu bildiride 'din uğruna savaşanların lideri' anlamına gelen mührünü kullandı ve herkesi din uğruna savaşa çağırdı[kaynak belirtilmeli]. mistan,botan ve mıhellemiler aşiretlerinin desteğini aldıktan sonra genç ve çapakçur (bugün bingöl) üzerinden diyarbakır'a yöneldi. maden, siverek ve ergani'yi ele geçirdi. şeyh abdullah'ın yönettiği başka bir ayaklanma kolu da varto üzerinden muş'a doğru harekete geçti. varto'yu ele geçiren isyancılar, muş'a ilerledilerse de halktan toplanan yardımcı kuvvetlerle murat köprüsü civarında mağlup edilip, varto'ya geri çekilmeleri sağlandı. gelişmeler üzerine hükümet doğu vilayetlerinde sıkıyönetim ilan etti (21 şubat). ayaklanmacıların üzerine gönderilen ordu birlikleri kış ovası'nda şeyh said kuvvetleri karşısında tutunamayarak diyarbakır'a çekilmek zorunda kaldı (23 şubat). ertesi gün elazığ'a giren gökdereli şeyh şerif yönetimindeki başka bir ayaklanma kolu kenti kısa süre de olsa denetim altına aldı. 7 mart'ta şeyh said'in emrindeki 5000 kişilik bir kuvvet diyarbakır'a saldırdı.
olayın başlangıcında mustafa kemal ciddiyeti anlayıp, heybeliada'da rahatsızlığı nedeniyle dinlenen i̇smet i̇nönü'yü acilen ankara'ya çağırdı. i̇nönü ve ailesini bizzat ankara garı'nda karşılayan mustafa kemal, olayları anlatmak için i̇smet paşa'yı çankaya'ya götürdü. çankaya'da, i̇smet paşa'ya "doğuda din elden gidiyor bahanesiyle i̇ngiliz destekli provokatif ama ciddi bir ayaklanmanın başladığını" söyledi[kaynak belirtilmeli]. i̇smet paşa'nın ankara'ya gelmesi dedikoduların başlamasına neden oldu. ali fethi bey'in görevden ayrılacağı, yeni hükümeti i̇smet i̇nönü'nün kuracağı ve önlemleri onun alacağı konuşulmaya başlanmıştı. ayrıca ali fethi okyar ile i̇smet i̇nönü'nün arası açıktı. ali fethi bey olayı isyan olarak tanımlamamıştı ve sıkıyönetimle durdurulacağına inanıyordu. ancak, olayların hızla tırmanması karşısında başbakan ali fethi okyar'ın istifasını isteyen mustafa kemal atatürk, i̇smet i̇nönü'yü yeni bir hükümet kurmakla görevlendirdi (3 mart). bir gün sonra tbmm hemen takrir-i sükun kanunu'nu kabul ederek hükümete olağanüstü hal yetkileri tanıdı. ayaklanmayla ilgili yayınlara konan yasak daha sonra başka önlemleri de kapsayacak biçimde genişletildi. ayrıca ankara ve diyarbakır'da i̇stiklal mahkemeleri kurulması kararlaştırıldı. bu sırada diyarbakır'ı kuşatma altına alan şeyh said kuvvetleri, hükümet kuvvetleri tarafından püskürtülerek geri çekilmeye başladı. geniş çaplı bir sevkıyatın ardından toplu saldırıya geçen (26 mart) ve bir bastırma harekatıyla ayaklananların çoğunu teslime zorlayan askeri birlikler, i̇ran'a geçmeye hazırlanan ayaklanma önderlerini boğlan'da (bugün solhan) sıkıştırdı. şeyh şerif ve yanındaki bazı aşiret reisleri palu'da yakalanırken, şeyh said de varto yakınlarında yakın bir akrabasının ihbarıyla carpuh köprüsü'nde ele geçirildi (15 nisan 1925).
ayaklanmayı destekleyen eski şuray-ı devlet reislerinden kürt teali cemiyeti reisi seyit abdülkadir ve 12 arkadaşı i̇stanbul'da tutuklanarak yargılanmak üzere diyarbakır'a getirildiler. yargılanma sonucunda seyit abdülkadir ve 5 arkadaşı ölüme mahkûm olarak, idam edildiler (27 mayıs 1925).
diyarbakır'daki şark i̇stiklal mahkemesi şeyh said ve 47 ayaklanma yöneticisi hakkında da ölüm cezası verdi (28 haziran). cezalar, başta şeyh said olmak üzere, ertesi gün infaz edildi.
şeyh said ayaklanması'nın bastırılması cumhuriyet yönetiminin doğu anadolu'da denetimi sağlamasında önemli bir dönüm noktası oldu. öte yandan ayaklanmayla ortaya çıkan gelişmeler, bir süre önce çok partili yaşama geçiş yönünde atılan adımların kesintiye uğramasına yol açtı. ayaklanmaya karıştığı gerekçesiyle hakkında soruşturma açılan terakkiperver cumhuriyet fırkası, çok geçmeden hükümet kararnamesiyle kapatıldı.
--spoiler--
Gerek Atatürk gerek ismet inönü tarafından etnik bir ayaklanma değil bir irtica hadisesi olduğunu defalarca belirtilmiştir. ismet inönü hatıraları'nda şöyle yazar: ''Şeyh sait isyanının sebeplerini değerlendirirken dikkatli olmak gerektiği kanaatindeyim. Herhalde bunu bir milli hareket olarak kabul etmemek lazımdır.''(1) Bununla birlikte bu ayaklanmanın milli bir hareket olduğu yönünde iddialarda vardır. Ayaklanmadan sonra bir dizi önlemler alınmıştır. Doğuda sıkıyönetim ilan edilmiş, Hıyanet'i vataniye kanunu çıkarılmış, Ankara'da ve doğuda iki istiklal mahkemesi kurulmuştur. Bu önlemler kısa süre sonra kaldırılmıştır. Ayrıca Takrir-i Sükun kanunu çıkarılmıştır. Bu kanun uzunca bir süre uygulanmıştır. Bunlarla birlikte 1927'de Diyardakır'da Birinci Umumi Müfettişlik kuruldu görev çevresi 8 ili kapsıyordu. Müfettişliğin kurulmasındaki amaç bölgede çok yönlü bir kalkınma sağlamak ve bölgede asayiş ve güvenliğin sağlanmasıydı. Bu önlem geçici değil kalıcıdır. Sonrasında yeni umumi müfettişlikler kurulmuştur.(Bilal Şimşir Kürtçülük s. 30-31)
(1)ismet inönü Hatıralar, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2006, S. 465
said nursi ile karıştırılan isyandır. bir şakirtten şöyle komik bir şey duymuştum. güya atatürk şeyh said isyanını duyunca, bu isyanın faili olarak said nursi'yi zannetmiş ve korkusundan oracıkta bayılmış. o günden sonra atatürk said nursi'ye yalakalık yapmış.
cumhuriyet'e yönelik ingilizlerin kışkırtması olduğunu düşünenler hiçbir zaman bir politika aracı olarak planlanmış ya da desteklenmiş bir ayaklanma olarak düşünmezler. konuyla ilgili bir makalede farklı bakış açıları sunulmuş,
'' ankara, şeyh sait ayaklanmasını kendi hazırlamıştı ve amacı kürt asileri takip etmek bahanesiyle musula girmek ve musulu tekrar geri almaktı. james morgan adındaki bu istihbarat subayı verdiği raporda ingiliz hükümetinin zaman zaman bağımsız bir kürt devletine sıcak baktığını teyit ediyor ama ankaranın iddiasının tam tersine bu ayaklanmada türklerin parmağı olduğuna inanıyordu. bu çok ilginç değerlendirme, şeyh sait ayaklanmasının ne kadar maniplasyona açık olduğunu bir kez daha teyit eder içerikte.
zamanın abd elçisi (yüksek komiser) amiral mark bristol ise washingtona gönderdiği mesajda bu ayaklanmanın çok zayıf olduğunu, dağa çıkabilecek birkaç kişi haricindeki asilerin, türk düzenli birlikleri tarafından kısa zamanda tesirsiz hale getirilebileceğinin aşikar olduğunu ama ankaranın neden bu kadar yaygara yaptığını anlamadığını yazmıştı.
bütün bu bilgiler ışığında nasıl bir değerlendirme yapabiliriz? ilk önce şunu belirtmekte yarar var: şu ana kadar gün ışığına çıkan belgelere göre bu ayaklanmayı ingilizlerin çıkarttığı veya desteklediğini kanıtlayamayız. bu iddia ankara tarafından ortaya atılmış ve türk gazeteleri tarafından abartılmıştı. bu ayaklanmanın musul meselesinde londraya yaramış olduğu tezinden hareket edildiği açık ama maalesef bunu kanıtlayan bir belge hâlâ ortada yok. görüldüğü gibi bunun tam tersini iddia eden belgelere de arşivlerin tozlu raflarında rastlamak mümkün. gerçek şu ki bu ayaklanma kürtlerden ve ingilizlerden daha çok ankaradaki radikallerin işine yaramış ve yeni şekillenen muhalefeti ortadan kaldırmıştır. bu gerçekten hareketle, şeyh sait ayaklanmasını ankaranın çıkardığını söyleyebilir miyiz? hayır, sadece böyle bir olasılığın en az, bu ayaklanmada olduğu iddia edilen ingiliz parmağı kadar varolduğunu söyleyebiliriz. öyleyse kanıtlanmamış tezleri gerçekmiş gibi kamuoyuna sunmak pek doğru değil, tıpkı şeyh saitin aslında ankaranın ajanı olduğunu iddia etmek gibi. eldeki bilgilere göre kesin olarak söyleyebileceğimiz şey, bu ayaklanmayı ankaranın ingiltereden çok daha mahirce maniple ettiği. ''
musul'u kaybetmemize neden olan olaydır. şu an petrol zengini olabilirdik, ya da amerika ırak gibi bizi sömürüyor olabilirdi.
(bkz: )her şerde bir hayır vardır.
Fethi okyar hükümetinin istifa etmesine ve yerine ismet ınönü hükümetinin kurulmasına yol açan olay.
Terakkiperver fırkası bu olay neticesinde kapanmıştır.
seriat bahanesiyle baslayip kürt isyanina donusen isyandir. seriat bahane edilip isyan baslamis yeni yonetime karsi olan halk desteklemis birde ingilizler destek verince buyumustur. neyseki gereken yapilmis. fakat bu isyanla musul kerkuk ingilizlerin rline gecmistir. bu kurtlerden cektigimiz zararı kimseden cekmedik.
isyana kalkışanı bugün saygı ile anıp arkasından fatiha okuyanların 15 temmuz darbe kalkışmasına ( isyan yani kısaca ) lanet ettikleri gözlenen mevzudur. hayat gerçekten çoh acayip ama bu ülkede daha çohhh acayip..
Kürtçü-islamcı bir kimlik taşıyan bölücü isyan. akpliler bu şerefsizin islamcı yönüne vurgu yaparak onu destekliyor. hdpliler kürtçülüğü üzerinden arka çıkıyor.
Ulusal bir devlette birden fazla iktidar odağı olamayacağını anlayamayanların eleştirdiği isyan hareketi.
Merkezi devlet olmazsanız o dönemde sizi parçalara bölerlerdi. Zaten adam 2 yıl önce açık açık demiş şurası Ermeni burası kürt orası arap burası laz şurada rum olsun.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/2240014/+
Ümit Özdağ: "Sait’i birliği ile teslim alıp Diyarbakır’a getirdiği zaman halk “Hani bastonuyla tayyareleri düşürecektin” diye çok alay etmiş. Şeyh Sait, emperyalizmin ajanı bir bölücü idi.Hak ettiği gibi öldü. Allah Atatürk’e rahmet eylesin."
çerkez ethem isyanı ile aynıdır. Fakat çerkesler Çerkez ethem onurumuzdur diyecek kadar ahmak olmadıkları için türkler tarafından makbul vatandaş olarak görülürken hatta mit kadrosu Çerkezlerden oluşurken, anadolunun yerlisi kürtler hain olarak görülüyor.