her satırı alıp götürecek kadar derin, manası hissedilen, mutlulukla burukluğu beraber sunan ebedi eser.
-Daha çok anlat, dedim.
+Hoşuna gidiyor mu?
-Çok.. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.
+Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?
-Gider gibi yaparız…
çocuk kitabı falan değildir. çocuk kitabı olarak algılayan kitabı zerre anlamamış demektir.
herkes acıyı tanımladığı paragrafı alıntı yapmış.
benden farklısı gelsin, yıllardır unutamadığım en güzel paragrafı bana göre;
--spoiler--
"önemi yok, onu öldüreceğim! evet, yapacağım bunu. başladım bile. öldürmek, buck jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! hayır. onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... ve bir gün büsbütün ölecek."
--spoiler--
Dun ya da gecen gun aksam olabilir...
Bi cocuk soyle 12-13 ya var ya yok...
Yuzu cilli mavi gozluydu cunda 'da bilkelik falan satiyor. Neyse meseleye gecelim baktim elinde bu kitap- şeker portakalı- sevindim, soyle bir basini oksuyayim dedim tam o ara goz goze geldik elim titredi gozum seyirdi yok boyle bisey cocukdaki tavir vakarlik ve daha bir suru meziyet elimi asagi indirdim ve masallah deyip yoluma devam ettim.
Bazi kitaplar, bazi albumlerle ozdeslesir. Orta ikide, kitap ozeti cikarmak icin bu kitabi okudugumda kaset calarimda sebnem ferah - artik kisa cumleler kuruyorum albumu donuyordu. Kitabi bitirene kadar dinledim. Seker portakali diyince artiko albumdeki 'kalbim ellerim kadar kucuk degil' sozu gelirken, bu sozu duydugumda da seker portakali gelir aklima. O albumle birlikte okuyun seker portakalini bir kez de. Bakin nasil bir tat cikacak ortaya.
117. sayfası falandı herhalde. Or*spu çocuğu yazan bir sayfa vardı, ilkokulda okulun kitapları arasından her gün sırayla birimiz alıp yanımızda ki arkadaşımıza o küfrü gösterir gülerdik..
Ortaokulda okuduğum mükemmel roman. Öğretmenler en son hangi kitabı okudunuz dediğinde şeker portakalı ismini verdiğimde bütün sınıf kahkahayı basmıştı. Hala da kitaplığı da durur.
içinde yer alan , küfür bile sayılamayacak iki kelime yüzünden, öğrenci velileri tarafından okutulması istenmeyen, hediye olarak götürdüğüm, okunmasını tavsiye ettiğim kitaptır.
okuduğum ilk kitaplardan. annem beni zeze'm diye severdi, onun kadar olmasa da epey bir haylazdım. bana okumayı sevdiren ve kitapların aydınlık dünyasını açan romandır ayrıca.
Devam kitaplarından da bahsetmeden geçilmemesi gereken başyapıt;
(bkz: Güneşi Uyandıralım) ; zeze'nin çocukluktan ergenliğe geçiş evresinde ona eşlik eden hayali bir baba(Maurice) ve güzeller güzeli bir kurbağa(Adam) eşliğinde sürecektir.Tırmanılan ağaçlar,okul ve yine Zezemizin sevgi ihtiyacıyla yoğrulan bir yolculuk...
(bkz: Delifişek); Zeze artık bir delikanlı! Aşk, kimlik çatışması ve hayat üçgeninde bir Zeze göreceksiniz...
5 yaşında ama kendini 6 yaşında gibi gösteren bi çocuğun hikayesini anlatan çok samimi kitap. baş kahraman zeze'nin ileriki yıllarda yaşadıkları da güneşi uyandıralım ve deli fişek adlı romanlarda okunabilir.
Ilk okulda kiz arkadaşimdan alip okuduğum ve analizini ödev olarak yaptiğim kitap.2 günde okudum başlarda okumak icimden gelmese de sonra elimden bırakamadım.Okuduğum en etkiliyici kitaplardan biriydi ve sonunda okadar duygulanmıştim ki anlatamam.
Küçük zeze ile kendimi ozdeslestirmistim.Daha sonra devam kitaplarini da lisede okumuştum.