hayaldi gercek oldu projesinin sonucları.. daha beklersek , şehit sayısı tavan yapacak. bizim içimiz yanarken... onların hayalleri gercek olacak . ruhları şad olsun ...
cahil olan toplumumuzun pkk yı bitirelim gibi düz mantık düşüncesiyle verilen onlarca kayıbı yok sayması bu sorunun ana kaynağıdır.
özellikle şehit ailelerinin on oğlum olsa onunuda şehit veririm diyerek savaşı körüklemesi ve verilen kayıpların basite indirgemesine sebebiyet vermiştir.
bilinen gerçeklerin, fakat cevabı olmayan soruların anatemasını oluşturduğu yazıdır. bilinen şudur; 1978'den bu yana bitirilemeyen bir terör örgütü varsa, bunun tek bir açıklaması olabilir: bitirilmek istenmiyor. çünkü terör gündemdir. yoğun tepki bile olsa mevcut hükümet hangisiyse, onun işine yarar. o günlerde konuşulan, tartışılan, kavgalara sebep olan konular bir anda rafa kaldırılır. spora bu yüzden yatırım yapılır. bir takım, başarı kazansın da 1-2 gün o konuşulsun rahat edelim fikri ile. falan filan işte. pkk istediğini almadan bitmeyecek. belki de pkk da kullanılıyordur. belki bop için gerilla gücü olarak saf tutacaklardır. bilinmiyor. yaşayıp göreceğiz.
Terör denilen kanlı yapılanmanın başladığı günden beri maliyeti 400 milyar doları geçmiştir. Az biraz matematik bilgisi olan insanlar bile bu para ile ülkemizde ki her insanın ev ve araba sahibi olarak refah bir hayat yaşayabileceğini kestirebilmektedir. Yine özetle pkk nın bulunduğu bölgede yıllık 50 milyar dolar gibi büyük bir paranın gayri resmi olarak kayıtlara geçtiği bilinmektedir. Abd nin yıllardır umarsız bir sülük gibi yetiştirdiği Barzani köpeğinin bile günümüz şartlarında dünyanın en zengin insanı olduğundan hareketle, terörün çıkış sebepleri ve bölgede dönen iç çatışmaların ve yansıması olarak Türkiye ye faturası ve geri kalmışlığının net birer tablosu ile karşılaşmamız olasıdır.
Süreklilik dahilinde karşımıza çıkan yeni dünya düzeni ve yeni dünya siyaseti isimli slogan; ne yazık ki, 1900 lü yıllardan beri bu tarz kimliksiz ve Allah diye paraya tapabilen aktörleri bulmakta gecikmemektedir.
Yurdumun aç ve açıkta sosyalistlik hayalleri ile yatan ergen ve entel bebeleri savundukları ve içgüdüsel kurmaca beyinleri ile oynadıkları devrimcilik oyunlarının faturasının bu denli büyük olması acı vericidir şüphesiz.
Devletimiz terör ile mücadele etmek istiyorsa şayet, para musluklarını kesebilmek için gayret göstermelidir. Önceki yazılarımda defaten belirtmeme rağmen; günümüz Türkiye sinde pkk kaçak sigara, uyuşturucu, kaçak benzin, çay vs. yolu ile milyarlarca dolar kazanmaktadır.
kanıksamanın getirdiği bir sonuçtur.artık 10-12 tane şehit vermeyince haber değeri bile olmuyor.sonuçta herkes hakettiği şekilde yönetiliyor.terörü bitme noktasındayken teslim alanlar bugün terörü azdırmışlardır.ama toplum bu basit gerçeği göremeyecek kadar balık hafızalı malesef.
sanırım 1992 yılı. hergün onlarca şehit verildiği yıllar. ama bir tanesi aklımdan çıkmıyor. adı muhsin çocuğun, soyadını hatırlamıyorum bile. sadece üç numaraya vurulmuş saçları ile çekilmiş bir fotoğrafını annesi kucaklamış, tıpkı evladını kucaklar gibi. sessizce ağlıyor, yıkmıyor ortalığı. o fotoğraf da sanki canlıymış gibi annesine bakıyor, bir tek bunu biliyor, bir tek bunu hatırlıyorum. muhsin, tam 19 yıl olmuş öleli. ve ben senin sayende yazıyorum bu yazıları.
o gün sen benim için feda ettin canını. 20 yaşından, en güzel çağından vaz geçtin ben bu sabah burada yatağıma uzanayım ve bir kaç kelime yazayım seni unutan insanlara diye. evet senin öldüğün yıllarda ne bilgisayar ne de internet vardı. internetin nasıl birşey olduğunu bilmem ki nasıl anlatsam sana. anlatsam da inanmazsın zaten. çünkü sen askere giderken baban sana yeni saat alamadığı için kendi saatini takmıştı senin koluna. işte o kadar değişti türkiye. insanlar, arabalar, binalar... ama bunlar hep senin sayende oldu muhsin.
unutup geçip gittiğimi sanma. ben hep dua ederim sana, her yediğim lokmada, her yudumda içtiğim çayın ve her ufka bakışımda seni anarım. sen gençliğinden geçtin muhsin bizim için. biz seni nasıl unuturuz, o kadar vicdansız değiliz muhsin, olamayız da...
şuan türkiye çok güzel desem de aklın kalmasın buralarda. çünkü içinde olduğun yer cennet. ve dün sana komşu olsun diye iki kardeşimizi daha yolladık yanına. onlar sana anlatırlar, mas mavi gök yüzünü, boğazı, denizi ormanları, cıvıl cıvıl gezen insanları... bunlar hep senin sayende muhsin, biz hiç unutmadık seni.
Alışmış olduğumuzun göstergesidir. Yalama olmuşuz adeta. Bu zamana kadar ki şehit haberlerinden sonra yapıcı ne tepki gösterdik? Sokaklara çıkıp bağırarak bu işler olmuyor artık arkadaşlar. Siyasi otoritenin onayı olmadan bu işler halledilmeyecek ve ne yazık ki böylesine güçlü bir otorite yok ortada. Hadi eksileyin arkadaşlar.
siyasiler ve medya tarafından ana haber bültenlerinde, son dakika haberlerinde 15 saniyelik haber haline getirilen onbinlerce şehidimizin toplum nezdinde altın fiyatlarının artmasından daha önemsiz, daha sıradan bir haber haline gelmesidir.
şehit sayısı artınca, örneğin bir günde 13 şahit verdiğimizde vicdanımızı rahatlatmak adına bir iki çemkiririz o kadar.
ertesi gün her şey unutulmuş ve hayat normale dönmüştür.
onlar ölmek, biz yaşamak için varız haline gelir olay.
tepkisizleşir, ruhsuzlaşır, şehit kanına ekmek banar hale geliriz.
israil in tek bir askeri için filistin e yaptıklarını hatırladığınızda israil vatandaşları için bir asker kaybetmenin nasıl bir facia olduğunu anlarsınız.
türkiye nin 13 askerini bir günde şehit vermesi karşılığında günlerce, haftalarca sessiz ve eylemsiz kalması. başımız sağolsun deyip terörü ve terörün yol açtığı yıkımı ötelemesi, tepkiler biraz artınca düğmeye basıp, sözde teröriste hesap sorması, özde kamu oyunda oluşan tepkiyi emmesi ve yoketmesi zamanla halkın da şehit haberlerini, yağmur yağması, doların düşmasi, benzine zam gelmesi ya da altının artması kadar hayatın olağan gidişatının bir parçası haline indirgemesine ve 15 saniyelik tepkilerle geçiştirmesine yol açmaktadır.
basitleştiren teröre ve insanlarımızı teröre kurban vermemize yeterince reaksiyon göstermemiz ve zamanla hayatın olağan akışı içindeki olağan olaylardan biri gibi algılamaya başlamamızdır.
bsitleştiren devletimiz, medyamız ve bizleriz.
içi dolu tepkiler veremediğimiz, bizi, milletimizi, devletimizi temsil eden bir askeri öldürmenin tüm milleti katletmekten farkı olmadığını, her bir şehidimizin aslında inançlarımıza, kültürümüze, geçmişimize ve geleceğimize yapılan soykırım girişimleri olduğunu anlayamadığımız için basitleştiriyor ve içi boş şehit tanımlamalarının, vatan sağolsunların içine hapsediyoruz.
onlar boşuna şehit olmuş, biz boşuna toplumuz, milletiz, biriz, beraberiz demiş oluyoruz.
normal bir olaymış gibi gelmesi gayet doğaldır. bir şehit haberi veriliyor 1 dakikalık belki daha az! akabinde hemen magazin programları ve ya diziler veriliyor. insanlar olayın ne olduğunu bile anlamaya fırsatları olmuyor. hatta üzelmeye bile! bundardır ki en olmayacak şeyleri bile normal, basit karşılar olduk. sahi şehit ne demekti arkadaşlar? varmı hatırlayan? bir gazete haberinde görmüştüm. küçük bir kızın şehit babasının mezarının başında çekilmiş bir fotoğrafı ve aklımda kalan şu son cümleler; "Şehit, bir bayrağa rengini, bir millete istiklalini veren babayiğitlerin adıydı. Şehit, Mehmet iken Mehmetçik olanların, dağa kurşunla destan yazanların adıydı!.."
Teröre siyasi olarak ve beyin alt yapısı ile propaganda yaparak destek olan bir çok insanın varlığına rağmen; Yüce milletimiz bu kanlı yapılanmanın yıllardır kan akıtarak ve öldürmek sureti ile yaptıkları propagandayı, geçmişinden gelen büyüklüğü ve kendi acısını milli değerleri ile yoğurarak yok etmesini bilmektedir.
Bu elzem noktada sinirlerin gerildiği ve acımızın benliğimizi kat be kat arttırdığı zamanlar bile milletimizin gösterdiği destansı kahramanlığın hiç bitmeyerek artması ve 10 çocuğum olsa bile hepsini gönderip şehit olmasını isterim diyebilecek yürekli insanlarımızın varlığı sayesinde bu kahpe dölleri amaçlarına ulaşamadan yıllardır adi propagandalarına devam etmektedirler.
Elbette ki bir çok bölücünün amaç ve beklentisi bu yönde değildir. Zira, onların isteklerinin siyasi ve iç karışıklıklar çıkarmak sureti ile teröre destek vermesi amacı ile kendilerine sırt dönen kürt vatandaşlarımızı kendi taraflarına çekmek olduğunu bilmekteyiz.
Son olarak şunu söyleyerek sözlerime son vermek istiyorum; bizler bölücüye bir şeyler vereceğiz! Ama ucundan azıcık. Yersen!
bir subayın yetiştirilmesi; 14 yaşına giren gençlerden (orta okul not ortalaması 4 ve üzerinde olanlar) askeri okula başvuranlar ( her yıl ortalama 80.000 öğrenci en azından benim zamanımda) önce zorlu bir spor testinden geçirilirler, 1 saat içerisinde 8 farklı branştan, aldıkları derecelere göre puanlandırılırlar. müteakibinde ise sözlü mülakata alınırlar, genel kültür-sayısal konulardaki pratik- sözel konularda ise ifade yeteneğine bakılır, sözlü mülakat sonunda spor ve mülakattan barajı puanını geçenler yazılı sınava girmeye hak kazanırlar ki %40'ı bedeni yetersizlikten ötürü elenirler. sınava girebilme hakkı kazanan 50.000 aday arasında sınav sonucu sıralamasına göre ilk 1500 aday sağlık kontrolüne çağrılır. sağlığı yerinde olanlardan 600'ü askeri okula girmeyi başarır. buda 0.0075'i nin başarılı olabildiğini gösterir. okula kayıt olduğu anda intibak adı verilen zorlu bir eğitim başlar. askeri öğrencilerin iradeleri sınanır ve ilerideki karşılaşacakları meşaketli görevlerin ne kadar yoğun stres altında icra edildiği gösterilir. bu şartları kaldıramayan öğrenciler eğitim esnasında ayrılarak eleğin üstünde daha da iyi olanların kalması sağlanır. 20 günlük eğitimden sonra öğretim dönemi başlar, askeri okullarda fen lisesi müfredatı gösterilmektedir, dönem boyunca öğrencilere her dersle ilgili çeşitli görevler verilerek çok boyutlu düşünce sistemi kazandırılır. bunun yanında derslerden sonra öğrenciler için sosyal etkinlikler düzenlenir. tenis, voleybol, atletizm, satranç, genel kültür konferansları, tiyatro,atış, resim, ebru, bilgisayar vb. kursları verilir. ve günün belli bölümünde de öğretim döneminde askeri adabın ve disiplinin unutulmaması için askeri eğitim verilir. öğretim döneminin sonunda 1aylık izmirde bulunan eğitim kampına götürelerek öğrenciler zor arazi şartlarına alıştırılır. sabah sporları atış faaliyetleri, arazide yön bulma, engelli parkurdan geçme, askeri yüzme eğitimi ve kısmi komando eğitimi verilir. 4 yıllık eğitim sürecinde öğrencilerin sadece bir defa sınıfta kalma hakkı vardır 2inci defa sınıfta kalındığında okul ile ilişiğin anında kesilir. 4 yıllık eğitimi genellikle disiplinsizlik ve öğretimde ki başarısızlıklardan ötürü %10'luk grup tamamlayamaz. mezun olmayı başaran askeri öğrenciler kara harp okuluna geçerler. ankaranın önde gelen ve askeriyenin içerisinde en az doktora seviyesinde eğitime haiz olan öğretim görevlileri öğrencileri seçtikleri mühendislik dalında eğiterek branşlarında en iyisi yaparlar. yazları ise askeri lisedekinden çok daha ağır olan 2 ay süren askeri eğitim kampına giderler. liderlik vasıflarını ve bedeni güç ile sevk ve idare konularında öğrencileri geliştirici programlar uygulanır. sabah 5buçukta başlayan faaliyetler gece 12 de son bulur. 4 yıllık bu zorlu koşuşturmadan ise devreler yine %10-15 arası kayıp vererek mezun olurlar ve teğmen olarak sınıf okullarına giderler burada da zorlu branş eğitimlerine tabi tutularak mezun olduktan sonra komando okuluna giderek 3buçuk aylık gecesi gündüzü olmayan komando okuluna giderek komando temel eğitimini alırlar. 9 yıllık bu uzun ve zorlu maratonun ardından tayin oldukları yerlere giderler. omuzlarında parlayan aldıkları eğitimin hakkını verdiklerini gösteren yıldızları ile.. milletin onlara emanet ettiği yavruları devletinin bekası için savaşçı olarak eğitirler, sadece savaşçımı hayır okumayı bilmeyene okuma, sivil de iş edinememiş olana iş edinmesi için çeşitli konularda yol göstrir ve eğitirler. onlara insanlığı devletin temellerinin kanunlara dayalı olduğunu, kadınlara saygılı olmayı,ailenin kutsallığını öğretirler. kısacası genç dimağlara örnek, dahası onların babası abisi, yeri geldiğinde şefkatli anne olurlar. teğmen cevvaldir, gözü karadır. teğmen kahramandır, en önden yürür, ilk teğmen adım atar, askerini korumak için askerini hep geride tutar mevzinin altındaki o herkesin korktuğu kayaların altına o bakar, arazideki mayınlanması muhtemel tuzaklı kapıyı ilk o açar. puslu bir gecenin serin soğuğunda toprağın ayaklarının altında buz kestiği, kayaların sadece karanlığın elleri gibi gözüktüğü yolda hainlerin onlara kurduğu pusuda attıkları mermiye ilk o göğüs gerer, 1,5liralık mermiye, ve kanının son damlasına taaki vücüdunu kansızlıktan bembeyaz omzundaki yıldızlar gibi parladığı ana kadar kalleşlere karşı savunur aslanlarını yönetir, son nefesinde dahil onlara ne yapmaları gerektiğini anlatır. ertesi gün gazetede; ..... bölgesinde çıkan çatışmada 1 teğmen 1uzman çavuş şehit oldu yazısı çıkar. devletin gölgesi aslanı cevvaline karşı sadece bu yazar. onca verilen emek 1,5 lira bile etmeyen bir metal parçası ile yok olur gider.
işte bir subay böyle yetişir ve böyle can verir yeri geldiğinde.
alışmaktır bunun adı. nasıl ki şehitlere alıştık dayakçı kocalara, çocuk tecavüzcülerine, hırsızlara, çakallarda alıştık insanoğlu nelere alışmıyor. biz böyle bir milletiz işte şehit olur iki dakika haberi verilir, öbür kanallarda karılar göt kıvırır bizde ağzımızın suyuyla bakarız, demeyiz ki ulan geçen hafta şehit olan askerin ailesinin 7 yemeğinde neden gazeteci yoktu demeyiz. halbuki iki kıçı kırık ünlü evlense göt atarız görsek nasıl olmuş düğünü diye.