sıradan bir gündü.can sıkıntımı gidermek amacıyla, kendini bir bok zanneden entel yobazların yuvası olan ekşi sözlüğe girdim.şafak da yanımda oturuyordu efendim.o sırada bir de baktım ekşicilerin sol framesinde şafak sezer yazıyor.yanımdaki de gördü bunu ve bendenize "tıkla bakalım hakkımda ne yazmış bu totoşlar" dedi.ben de ne yapayım, çaresiz tıkladım, çünkü biliyorum efendim, şafak biraz manyaktır.öyle arabada levye taşımalar, ani sinirlenmeler, psikopat saldırılar falan, tırstım ve açtım yani.
bir de ne görelim!şafak sezo'nun hakkında seviyesiz eleştiriler, küfre varan sözler, pis pis entryler...şafak delirdi."yürü lan gidiyoruz" dedi, 15 dakika sonra ekşi sözlük binasının önündeydik, şafak ise tarif edilemeyecek derecede sinirliydi efendim.
indik arabadan.bizi görünce "aa şu lümpen şakirt yobaz şafak sezer değil mi yaa swh swh?" dedi kapıdaki güvenlik görevlisi.şafak arabaya geri döndü bu sözleri duyunca.levyesini unutmuştu.koştu aldı levyesini cipinden; sağlam bir darbeyi geçirdi güvenlik görevlisine, daldık binaya.
içeride, ruhundaki şakirtizm ve yobazlık; takınmaya çalıştığı entel ve elit insan moduna rağmen gün gibi aşikar, kabak gibi ortada olan asosyal insanımsılar gördük.kurdukları cümlelerin yüzde doksanı en az 9 kelimeden oluşuyordu bu 9 kelimeden sekizi "şakirt yobaz lümpen gerici entel elit swh swh" idi.bu doluymuş gibi gözüken ama içi boş olan cümleler--tıpkı ekşiciler gibi-- başımı döndürdü ilk başta.şafağın levyesi beni dürtmese kendime gelemeyebilirdim...
şafak'ın, zaten girer girmez birkaç kişiyi dövmüş olmasına ve danışmadaki kızlara ön sevişme moduna yeni girmiş johnny sins muamelesi yapmasına rağmen hala siniri geçmemişti.
+uao:abi gel ssg denen ibişin odasına girelim
-şs:o kim lan!
+bu sözlüğün moderatörü.
şafak danışmadaki kıza döndü: "nerde lan bu ssg denen ibnenin odası!"
kız tırsa tırsa parmağıyla gösterdi.şafak bütün gücüyle kapı koluna asıldı fakat açamadı, çünkü ssg denen totoş gürültüyü duymuş ve şafak abiyle benim geldiğimi çoktan anlamış, bunun üzerine de kapıyı içeriden kilitlemişti.ancak bu, şafak reyizin önünde bir engel, bir muz kabuğu değildi.
şafak abi kapıya omuz girdi daldık içeri.içeride, bir bilgisayar, bir müzik çalar, bir televizyon, bir ssg, bir de ssg nin koca kıçını koyduğu bir sandalye vardı. vardı.televizyonda belgesel, müzik çalarda jaz, bilgisayarda ekşi sözlük, ssgnin poposunda buzlu badem ve ssgnin ağzından hiç eksik olmayan swh swh gülüşü; buzlu bademin verdiği acıya rağmen...
şafakcığım, bu manzarayı görünce hepten delirdi.tam ssgye yumruğu geçirecekti ki ssg denen zibidi şaşkınlığından sandalyeden düştü:
ssg:ne işiniz var odamda lümpenler?!
-şs:konuşma ulan!hakkımdaki entryleri silmezsen kıçındaki buzlu bademi çıkarır yerine elimdeki levyeyi montelerim sana!
ssg:tamam be manyak sileceğiz bırak yakamı, imdaaat lümpen var burada yardım edin poliiiiis!
