üreten biziz yöneten de biz olacağız

entry26 galeri0
    1.
  1. baş kaldırıştır. her üreten yöneten olsaydı, macar salam ceo'su olurdum.
    3 ...
  2. 2.
  3. insanlar bu kadar ütopik değildir. eşit adil bir toplum anlamında söylenmiş sözdür ama üretirken yönetenler arasından da illa ki diğerlerini sömüren çıkacaktır. zira:
    (bkz: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği)
    1 ...
  4. 3.
  5. insanlar bilgilidir insanlar bilgilerini erdemleri için kullanır çünkü erdemlerin onlara mutluluğu getireceğine inanırlar.

    ...ve mutluluk için her insan bencildir. egoları vardır. iyilik için erdemler edinirken aslında kendi iyilikleri için erdem edinirler. insanlar ikiyüzlüdür. ikiyüzlüllerden ve bencillerden oluşan insanlar arasından hangi mükemmel insanlar çıkacak da hem üretecek hem yönetecek hem de diğerlerini sömürmeyecek?
    0 ...
  6. 4.
  7. marksist açıdan bakıldığında belki de tarihin en büyük handikapıdır ve tarihe hiçbir zaman emek alanı ile[sovyetler ve diğer sosyalist iktidarlar da dahil olmak üzere] siyaset alanı hiç bir zaman birleşmemiş aksine hep aralarda ayrılıklar olmuştur. bunun aşılabilmesi demek sosyalist demokrasinin uygulanabilmesi demektir.

    ama şu bir gerçek ki, siyaset kitlelere devredilmesi ve devletin yavaş yavaş ortadan kalkması gerekirken, sosyalist ülkelerde yönetim bir partinin daha da daraltırsak bir grubun yönetimi altına girmiş ve aynı zamanda yerilen burjuva demokrasisi bile aranır olmuştur. seçim sistemi de basit bir oyuna dönüşmüştür.

    bunun asıl nedenlerindne birisi de lenin'in partide kurduğu sistemdir.[ve bilindiği gibi de enternasyonel biteviye sbkp'nin egemenliği altındaydı] bazı pasajlarda partiyi eleştiriye de kapar ve sürekli yığınların parti içersine girerek partiyi küçük burjuva kimliğine dönüştürdüklerini ve sürekli bir denetim yapılması gerektiğini belirtir. ama lenin'i suçlamak burada sadece bilgisizliktir; çünkü lenin'in yaşadığı dönem ve parti içersinde düzenlemeleri yaptığı dönem, özellikle savaş komünizmi dönemidir ki bu dönemde sovyetler iç savaş yaşıyordu. kararların hızlı alınabilmesi açısından bu yapılmıştı.

    ama daha sonraki dönemlerde bunu genişletmeye dair pek kayda değer bir şey yaşanmadı. hatta bunu artırdılar-özellikle stalin döneminde. olan sosyalizmin imajına oldu, zaten isminden-cisminden duyulan antipati daha da arttı. sonra bir diktatörlüğe dönüşmesi de halkın tepkisini içten içe rejime çekti.
    2 ...
  8. 5.
  9. 6.
  10. eşitlik diyerek yola çıkan üretenlerin yönetme gücünü görünce gücün kölesi olmasıyla son bulacak tarifsiz emsalsiz zahiri önerme.
    1 ...
  11. 7.
  12. 8.
  13. sözün uygulamali anlatimini görmek icin kemal sunal in kibar feyzo adli filmini bir daha izlemenizi tavsiye ederim. ama sadece - aha gafasi yarildi repligine gülmek icin degil, ayni zamanda filmin sonunda insanlarin uyanip, neden biz aganin topragini isliyoruz o kazaniyor? farkina varisi icin de.
    tabii ki üreten bizsek yöneten de biz olmaliyiz. simdi de teorik olarak oyle olmuyor mu? biz uretiyoruz, biz seciyoruz yonetenlerimizi de. ama saniyoruz ki yonetenlerimiz bizim tepedeki yansimalarimiz. hayir oyle degil. tepedekiler halkin sadece 3 te 1 inin yansimasinin halusinasyonu. yani o 3 te 1 bile kendisini yansitamadi, yanildi. burasi olayin sadece su üstünde kalan en basit kisimi. bir de kapitalist düzenin getirdigi gercekler var ki asil onlar isciyi, emekciyi yani üreteni ezmektedir. ama bir gün gelecek üreten yönetecektir. (bkz: komunizm e duyulan sevda)
    1 ...
  14. 9.
  15. toplumSAL gelişmeler giriş gelişme sonuç cihetinde incelenmeye kalkılırsa, sermayenin odaklanması ve bu sayede insanların sadece "karın doyurma" güdülerini tatmin etmekten kurtulmalarıyla gelinen bir süreçle meydana gelen devlet ve merkezcil yönetim ihtiyacının günümüzdeki belirgin şekli olan üretici ve yönetici ayrımı, öyle kolayca, kelamla, hareketle eski haline devrilemeyecek bir devdir. geri evrime benzetmek çok yanlış olsa da, yapılması çok zor ve hayal ifadesidir.

    günümüzde bu hayale ulaşılması mümkün olmasa da, çeşitli politik baskı unsurlarıyla (yine devletçe izin verilen üretici - işçi sendikaları vs.) işçi sınıfı en azından yönetmek değil de, daha iyi yönetilmek ve bu yönetimde pay sahibi olmak için çalışır.

    zaten eğer süreç başladığı sıfır noktasındaki değerine, bu kadar farklılaştıktan sonra yine inecekse bu kendiliğinden ve zaruri olarak meydana gelecektir. herhangi bir yerde / bir şekilde ve herhangi bir zamanda.

    onun bunun düşüncelerini de etiketlemeye ve hezeyan olarak nitelendirmeye hacet yok. düşüncenin her yaşı makbul.
    4 ...
  16. 10.
  17. garip yazarın isyanı. sözlükte yazan girdileri giren bizlerin yönetici olma hakkını sorgulatan konu.
    0 ...
  18. 11.
  19. üreten olma görevinin bırakılmadan gerçekleşemeyeceği, üreten olmayı bıraktıktan sonra da mutlaka yöneten olacağın, bu sebeple de mutlaka senin yararına üreten birileri olması gerektiği için gerçekleşmesi imkansız gibi görünen şey.üreten kesimin demokrasi hakkından faydalanamaması sonucunda kültürel kaynaklardan ve eğitimden yoksun kalması ortaya çıkar, dolayısıyla eleştirel bir akıldan yoksun kalmasına neden olur.eleştirel akıldan yoksun kişi verilen her türlü veriyi(kültürü, davranışı, yönlendirmeyi) kabul eder ve tüketen haline gelir; ki tüketen kişi yönetildiğinin farkında bile değildir, tükettiği sürece hayatında bir sorun olduğunu bile farketmez. köpeğin kuyruğunu yakalamaya çalışması gibi bişey, sürekli devam eden, yakaladığı anda kaçırıp tekrar kovalayan.
    0 ...
  20. 12.
  21. 13.
  22. 14.
  23. üretilen her şeyin yansıması emektir ve bu emeği üreten başlıca kişilere emekçi denir. emekçiler 2 ye ayrılabilir; kafa ve kol emekçileri diye.

    kol emekçileri denen grup bugün bildiğimiz işçilerdir. peki neden kol emeğidir onlarınki? çünkü üretilen emek beden gücüyle oluşturulur. bu emekçi tarzı toplumun en alt sınıfıdır ve işçi sınıfının biricik unsurudur. kısaca proleterya diye anlandırılırlar ve en alt tabaka da bulunan köylüyle yani maraba diye adlandırılır sevgili ülkemde. bu ikisi arasında organik bir bağ bulunur ve toplumun en fakir, en eğitimsiz ve en ezilmiş kısmını oluşturur.

    kafa emekçileri ise günümüz toplumunun yarattığı bir kavramdır. özellikle üretimde mekanikleşmeden sonra sayıları çığ gibi büyümüştür. işçi sınıfına göre çok daha fazla eğitimlilerdir. daha rahat bir yaşam koşullarına sahiplerdir ve bu nedenle küçük burjuva sayılabilirler. memurlar, mühendisler( en alt seviyedekilerden bahsediyorum), öğretmenler hep bu gruba mensuplardır. yarattıkları emek kafalarını kullanaraktır. fakat buna rağmen kafa emekçileri diğer emekçilere bağlılardır çünkü yarattıkları artı değer sayesinde büyük burjuvaziyi yaşatmaktadırlar. örnek vermek gerekirse; bir dershane öğretmenini ele alalım. bu kişi haftada 30-35 saat çalışmasının karşılığında çok az bir ücrete alır ve yarattığı artı değerle işletmeciye gelir sağlar. tabi bu gruğ kol emekçileri kadar homojen değildir. bu yüzden en alt seviyelerdekiler bile en fazla yarı proleter sayılırlar fakat gün geçtikçe daha da sefilleşmektedirler.bu sayılanlar emekçilerin genel özellikleridir.

    tarih sayfası ilkel dönemlerden sonra yani tarım devriminden sonra ezenle ezilen arasındaki mücadeleye tanık olmuştur. bunlar arasında ileri gelen çelişki toplumun gelişmesine neden olmuştur. sanayi devriminden sonra ise bu gelişme tavan yapmıştır. başlarda son derece devrimci olan sanayi devrimi ve onun getirdiği bolluk zamanla kan ve gözyaşına bırakmıştır kendisini. çünkü ezen ezilen arasında süre gelen kavga, had safha varmıştır. işçiler sanayi toplumunun ücretli köleleri olmuş, köyler kentlere bağımlı hale gelmiş ve devlet yozlaşmıştır. toplumun en alt seviyesinde bulunanların yaşadığı umutsuzluk ve çaresizlik toplumda genel- geçer bilgilerin değişmesine neden olmuştur. artan sanayi üretimi yüzünden patlak veren ekonomik krizler devletarası bir emperyalist savaşa dönüşmüştür. ve sonrası kan, baskı ve gözyaşı. işte kapitalist üretimin küçük bir genel işleyişi ve kendi tarihi. eğer emek ile sermaye arasındaki çelişki yok edilebilirse- ki denenbilirse yok olabilir- toplumsal şiddet ve baskı yok olacaktır.
    2 ...
  24. 15.
  25. devrimci yol hareketi tarafından kullanılan, sosyalist demokrasi anlayışının öz ifadesi.

    (bkz: yeni çeltek direnişi)
    3 ...
  26. 16.
  27. sözlük yazarlarının söylemidir. binlerce, hatta milyonlarca entry yazarlar tarafından girilmektedir. o halde sözlüğü yazarlar yönetmelidir.
    0 ...
  28. 17.
  29. Herkesten yeteneği kadar herkese ihtiyacı kadar üretim ve tüketim anlayışı ve örgütlenmesi ile sosyalist ekonomi-politiğin yönetim biçimini ifade eden bir başka slogandır . Kapitalizmin dünya çapındaki krizleri bu ilkeyi es geçtiği için milyarlarca insan bugün açlıktan ölmekte , savaşlarla yok olmakta ve sonsuz tüketim çılgınlığında dünya kaynaklarını ve doğayı har vurup harman sallamaktadır.
    Emperyalizmin küreselleşmesinin ardından kapitalist tekellerin dünyada el atmadığı hiçbir bölge ve kaynak kalmamıştır. Bugün Afrika ve Asya'da açlıktan ölen milonlarca insan kendilerini besleyecek üretimi yapmalarına izin verilmediği için daha doğrusu ekip biçecekleri tarlaların ithal edilmek üzere yerli ve yabancı burjuvaziler tarafından daha karlı alanlar için ham madde üretim çiftlikleri olarak kullanılmasından ötürü ölmektedirler. Klasik arz-talep ekonomi paradigması kapitalizmin daha fazla devam ettiremeyeceği bir argümandır. Üretim araçlarının burjuvazinin elinde merkezileşmesi ve tekellerin her türlü yaşam alanına el atıp dünya hammaddelerini tüketmesi ne üreten emekçi sınıfa karşı ne de sömüren tekelci sınıflar içerisinde süren çatışmanın geçerli bir açıklaması olamaz.
    Kapitalist ekonomi-politik üretimin tekelleştirilmesi ve üretim araçlarının merkezileştirilmesi ile denetimi altına aldığı üretim-tüketim sürecini ekonomik krizler yoluyla emekçi üreten sınıf adına sürekli sömürünün pekiştireci olarak kullanmıştır ve yaratılan sanal krizler yoluyla aslen kendi yol açtığı haksızlıkları onlarla savaşıyormuş görüntüsü vererek günümüze kadar devam ettirebilmiştir. Üretimin yöneticisi olmak adına ermeğini satmak zorunda kalan ücretli kölelerin bu bağlamda sosyal refah gibi neo-liberal politikalar ile hayatımıza sokulmuş emek sınıfını dışlayarak sanayi üretimini bilişim çağının revizyonları ile önemsiz kılmak adına işçi sınıfını zayıflatmak adına yeniden yapılandırdığı kapitalist politikaları daha detaylı analiz edip adımlarını ona göre atmalıdır. Aksi taktirde bilişim çağı diyerek dünyanın en pahalı internetini , en pahalı tarımsal üretim - tüketimi , en hantal montaj sanayi faaliyetlerini emek olarak kabul etmek sömürünün etlisine ve sütlüsüne dokunmadan köleliğe devam etmekten öte bir anlam ifade etmeyecektir.
    1 ...
  30. 18.
  31. Solcuların sıklıkla attığı slogan.
    Gerçek hayatta çoğu slogan gibi geçerliliği yoktur.
    0 ...
  32. 19.
  33. herkesin her işi yapabilecek potansiyele sahip olup olmadığı sorunsalını akla getiren fikir. bence saçma.
    ayrıca sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa gibi özdeyişleri de akla düşürmüyor değil.
    1 ...
  34. 20.
  35. 21.
  36. bu slogan ile emekçiler sosyalizm de, üretim ve yönetim ilişkilerinin merkezinde olan emekçilerin kapitalizm sonrası kurulacak düzende emekçilerin nerede durduklarını tariflemektedirler. bazı arkadaşların gerçek hayatta karşılığı yoktur demeleri, meseleye kapitalizmdeki ezberleri ile bakıyor olmalarındandır.
    2 ...
  37. 22.
  38. Türkiye Devrimci Maden Arama ve işletme işçileri Sendikası'nın ilk grevlerinde ve 1978 1 mayıs'ında ellerinde kazmalar ile taşıdıkları pankart *.kanlı 1 mayıs sonrasın da 78'de kortejin en tehlikeli yerine gönüllü olarak katılmışlardır.işte bu mert kişiler bunu söylediler.
    0 ...
  39. 23.
  40. 1 mayıs 1977 kanlı 1 mayısıyla aynı gün ilk sayısı çıkan dev-yol dergisinin en önemli ve haklı sloganıdır.
    1 ...
  41. 24.
  42. devrimci yolun tespitleri sonucu ortaya atılmış ve hala geçerliliğini koruyan slogandır. en devrimci sloganlardan biridir.
    0 ...
  43. 25.
  44. kendi ülkemizde üretmeyi öğrenelim de, yönetmemiz kusur kalsın dedirtecek cümledir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük