anne, baba hüzünlüyken gencin özgürlük sevinci hüznünü aşar gider. en mantıklısı ebeveynler tarafından yanlış anlaşılmamak için çok belli etmemeye çalışmaktır bu sevinci.
en çok annenin o bakışlarının dikkat çektiği ayrılıştır. ana yüreği dedikleri bu olsa gerek. evladı dışarıda bile olsa ona gurbetteymiş gibi his verir.
şahsen duygulanmadım değil. hayallerini ve umutlarını cebine alarak gider öğrenci ama genelde çoğu gerçekleşmes orası ayrı mesele de sonuç itibarıyla evden ilk ayrılış zordur be kardeşim.
başta çok normal, heyecanlı gelen, ama yıllar sonra geriye dönüp baktığında gencin ilk ayrılış gününün önemini çok sonraları fark edeceği gün. en azından benim için;
sabah babamın telefonuyla uyanmıştım, sen her zaman kısa, öz ve cümlelerin sonunu kısık sesle bitiren adam gülümseyerek konuşuyordu, annem desen orda sigaraya para vermesin diye iki karton sigara almış bana. geceleri acıkırım, atıştırmalık olsun diye yaptığı poğaça, aldığı abur cuburları saymıyorum bile.
evden çıkıp gara kadar gelmişti benle, babam da ordaydı. hani artık bu çocuk oldu bakışlarındaydılar, bense olaydan bi'haber karma yurtta kaç kız olacağını düşünüyordum, acaba güzeller midir falan filan. o günü düşündükçe utandım kendimden. ailemin beni uğurlarken ki telaşesi benim salak saçma fikirlerim.
sanırım ben o gün hatalı başladım oyuna, daha o günden valizlerin doluluk oranı beni böyle yaptı. tren camından bana gözleri ışıl ışıl el sallayan o insanlar, benim yapacaklarımdan, hatalarımdan, kavgalarımdan, alkol problemlerinden habersizdi elbette.
özür dilerim, şimdi bile alkollüyken, telefonlarınızı açmadığım için özür dilerim. kendime saklandığım için çok özür dilerim.
aile içi değişimi dıştan yaşayabilecek olan. aile sorunlarına ve toplantılarına bir türlü eli uzanmayan. bir süre sonra kendisini ailesinden uzaklaşacak hissinin ilk adımı.
aile; bıraktığı gibi bulacağını sanır ve bu kişisel değişimlere hiçbir zaman şahit olamadıkları içindir. kanımca.
O gidiş günü sessizlikle beklenir, ve o son sabah evde ki hüzünle uyanılır. Yol uzundur, gelirler bırakırlar, yerleştirirler yerine. Anne kontrol eder her bir yanı, baba bir kez daha konuşur emanet ettiği yurt/apart sahipleriyle. Gitme zamanı gelmiştir. Annenin gözlerinden merdivenlerden inmeden yaşlar damlamaya başlar. Baba buruktur ama gülümser. Sonra arabaya binerler. Küçük kardeşin '' ne zaman geleceksin abla ? '' sözü daha da bir fena yapar içini. Anneye sarılırsın hıçkırırsın, babaya sarılırsın daha da bir fena olursun. Sonra el sallarsın, çıkıp odana kapanıp nedensiz bir şekilde ağlarsın. Bu duygusallık, bu ayrılık fena burkar içini. '' Kendin seçtin bu yolu, kendin istedin onlardan ayrılmayı '' sesleri içinde yankılansa bile geçmesi zaman alır. Hatta eve ilk bir kaç gidişe kadar devam eder.
eğer ek tercih ile yerleşmişse ve ailesi ile 2 deprem yaşamışsa, sorunlar yaşamışsa; annenin ağlaması 2 gün evden eksik olmaz, telefonda bir kaç hafta ağlar ama evlatlarının bir kalbi olmadığından pek fazla üzülmez annesinin ağlamasına ve alışır der. dediği gibi de olur.
uzun bir yazı yazmak istedim bu başlığın altına ama bir türlü toparlayamadım açıkcası. dünyadan kopmak ama arafda kalmak gibidir. ne ölüsünüz ne diri. aitlik duygusu yok. evet belki rahatlık var ama eskisi gibi olmuyo sözlük ailenin bir ferdi gibi hissedemiyorsun kendini ne olursa olsun. üzücü çok üzücü.