içimden ne zaman 'teşekkür etmek' gelse akabinde aklıma şu şiiri düşer. ve derim ki kendi kendime, bir gün o'na bu şiirle teşekkür edeceğim. içini henüz dolduramadığım bu kişi zamiri, salladığınız zaman ses çıkarmayacak hale gelince, konuşacağım. o gün bütün ışıklar yanacak.
Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
Serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
radikal cumartesi ekinin ikinci sayfasının demirbaşıydı zamanında.
güzel bir köşe hazırlardı. ayrıca 'romanlaştırma'nın ender
örneklerinden birini sergilemiştir.
(bkz: sıkıyönetim/@meister-writer)
20 Şubat 1937'te Gaziantep'te doğdu. Ortaöğrenimini istanbul'da tamamladı. 1958'de Robert Kolej'i bitirdi. Bir süre istanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü'nde okudu. Milliyet Yayınları'nı, Milliyet Çocuk, Milliyet Sanat Dergisi ve Sanat Olayı dergisini yönetti. ilk şiiri 1954'te "Kaynak" dergisinde yayınlandı. Pazar Postası, Yelken, Yeditepe, "a" gibi dergilerde çıkan şiirleriyle tanındı. 1959'da basılan ilk şiir kitabı "Soğuk Otların Altında" ile başlayarak ikinci Yeni duyarlılığını yansıtan soyutlamalara yönelik, yoğun ve özgün bir imge anlayışı geliştirdi. Yalın bir dil kullandığı şiirlerinde giderek toplumsal kaygılar ve düşünce öğeleri ağırlık kazandı. Her dönemde kendine özgü olmayı başardı. Türkü, koşma tadında, masalları, doğa görüntülerini, çocuksu duyarlılığını yansıtan özgür çağrışımların beslediği neşeli, humor yüklü şiirler yazdı.
sabah gazetesi yazarıdır. lise anıları çok keyiflidir, arada okurlarıyla paylaşır. üslubu çok yumuşaktır,ama silik değildir, nettir.ender rastlanır böyle üsluba,ne diyelim, nice yazılara.
1948' de yazdığı tek perdelik oyunu ' duygular konuşuyor ' ile edebiyat sahnesine çıkmış, ikinci yeni akımını takip etmiş, eserleri kaynak,yelken, yeni ve yeditepe dergilerinde yayınlanmış,çocuklar için de hikayeler yazmış, 1965' de tdk çeviri ödülünü kazanmış, çağdaş amerikan şiir antolojisi ile ilgili çalışmaları olmuş edebiyatçı.
Soğuk bir tül örtüyorlar yüzümüze,
Sanki ölmek için beyaz bir uykusuzluk;
Belki utanmasak bizi bırakacaklar,
Terliyoruz, tırnaklarımdan damlıyor kan
Onun üstüne,
Soğuk bir tül örtüyorlar üstümüze.
Hangi odaya saklansak şimdi onlar,
Hangi sokaklara çıksak ölüm;
Girildikçe biten sevişmemiz onlar yüzünden,
Ne zaman boynuna uzansam ölüm kokuyor
Yalnızlıktan, o yalnızlık,
Kelimesi artık şiirde unutulan...
Yenilirsem yenilirim, ne çıkar yenilmekten?
Seninle çarpışmak kişiliğimi pekiştirir benim.
Ayak bileklerime kadar bu deredeyim işte,
Yerin yassı taşları tabanımın altında,
Alnımda birleşmekte güneşin raylarından
Hışırtıyla geçen kartalların sesleri.
Unuttuğum bir bitkinin yaprakları gibi
Göğsüme değerse kurşunların, ne çıkar?
Bilmem nişancılığı, tabanca kullanmadım;
Ama karşıma alıp seni horoz düşürmek de,
Seni vuramamak da yüreğimi pekiştirir benim.
Ölürsem güzel bir ölü olurum,
Saçlarıma yuva kurar bir anda kirpiler,
Kar, örtemeye kalkışır gökkuşağını,
Ve onurlu, yoksul böceklerin gazetecisi
Ben gülümserken resmimi çeker.
güneşin oğlu isimli filmde Haluk Bilginer tarafından harika bir şekilde seslendirilmiş unuulmaz bir şiiri mevcuttur.
-aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.
iyi nişan alırdı kendini asan zenci,
bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
-çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.
Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
Serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
harry potter ve felsefe taşı kitabının tercümanlığını yapmasıyla tanıdığım, müthiş yazar, şair, oyuncu, çevirmen. hayatta olan çınarlarımızdan. bir de haluk bilginer'in güneşin oğlunda seslendirdiği şöyle bir şiiri var ki: