bugün

bir öğrenci olarak öğretmen olmanın çok fazla zor yanını sayamayacağım fakat, lise sınıflarında 30 küsür öğrenci ile uğraşmak her babayiğidin harcı değildir onu belirteyim.
Adana ilinde tamamı erkeklerden oluşan en az 40 kişilik Sınıfları olan bir meslek lisesinde çalışmaktır. Buyrun.
Hıdırellezde bile çalışmak.
maaşı çekmek oldukça zordur.
Çocuklar ile uğraşmak değildir. Onları eğitemeyip onları şımarık bir birey haline getiren veliler ile imam Hatip mezunu olan aslında eğitimci olmayan müdür ve müdür yardımcıları ile uğraşmaktır.
Öğretmek, öğretirken sabır gösterebilmek, genel olarak sakin bir insan olabilmek.
bildiğim kadarıyla mezun çok olduğu için atanmanın çok zor olduğu bir meslek.
yazın 3 ay tatil yapmalari.

ulan ben 10 15 gün yıllık izine çıkıyorum sıkılıyorum bunlar 3 ay ne bok yiyor...
eğer işinizi seviyorsanız zor yan yoktur.
birsürü itle kopukla, belalıyla uğraşmak demek.
bankamatik kuyruğunda beklemek!
Velilere tahammül etmek.
haftada 3 gün işe gitmek. koskoca 3 gün... düşünebiliyor musunuz?
hemde koskoca yarım gün! kabus gibi.
görsel
Soruşturma
her mesleğin zor yanları vardır bu bir gerçek. öğretmenlik yetenek isteyen bir iştir bunu kabullenelim öncelikle. yetenekten kastımız sözel zeka gerektirir branş fark etmeksizin. çünkü bilgi aktarımı işidir en temelinde. sonrasında duygusal zeka gerektirir çocuğun gözünün içine bakınca anlayıp anlamadığını anlamak için. en önemlisi sabır gerektirir. zira okullar da öğretmenler de eskisi gibi değil artık sebebi bilgiye günümüzde kolayca erişilebilmesi ve artık okulların maalesef ki hayatta akademik bir hedefi olmayan öğrencilerle dolu olması. çocuklarımızın geneli hayatta en çok çok para kazanmak istiyor. salt çıkarcı yaklaşım var çoğunda. bir işe ya da hedefe gönülden bağlı öğrenci yok. ben küçükken öğretmen olmayı hedeflerken parasını getirmezdim aklıma öğretmenlik
yapabileceğim tek şeydi. günümüzde çocuklar çalışmadan para kazanmanın , çaba sarf etmeden ya da en az çabayla en kısa yoldan iyi yerlere gelmenin peşinde. ve bunun mümkün olduğunu düşünüyorlar diplomalı işsizleri göz önüne alınca bir nevi haklılar . olansa azınlık kısma oluyor yani kalbur üstü öğrencilere. öğrencilik yapmak için okula gelenle zorunlu eğitim için gelen arasında ciddi fark var. bu farkı öğretmen kapatamıyor çünkü göründüğü gibi kolay bir iş değil. sen kendi dikkatini hedefi olmayan ve uzak bir öğrenciye verdikçe yanındakine haksızlık etmiş oluyorsun. kaldı ki boşa kürek çekmiş oluyorsun çoğu zaman. tüm bunların temelinde eğitimin zorunlu olması var. eğitime ihtiyaç duymayan çocuğu okula bağlamak diğer çocukların kesintisiz ve pürüzsüz eğitim hakkını elinden almak anlamına geliyor çoğu zaman. ki bu sorun beraberinde kalabalık sınıfları getiriyor. toplamak gerekirse hakkıyla yapmak istendiğinde ön hazırlık, sorumluluk gerektiren bir iştir. vicdani yükü de vardır. artı ayaktasındır yorulursun. öğle arası olmayan ikili öğretim okulunda teneffüslerin 5 dakikalıktır çok daha fazla yorulursun. acıkırsın vakit yoktur atıştırmaya ama devam edersin. davulun sesi uzaktan hoş gelmesin özetle. hiç göründüğü gibi değil çünkü.
Sürekli konuşmaktan dolayı geçmeyen faranjit, ayrıca tahtaya yazı yazmaktan oluşan sırt ve boyun ağrıları. Fakat manevi tatmin paha biçilemez. Tüm zorluklarına rağmen sevdiğim mesleği yapıyorum.
Tek başarısı çocuk yapıp okula gondermek olan , egolari beyinlerinden ustun gelen velilerle ugrasmak.
Öğretememek olabilir. Öğretmenden kaynaklanan yapamama hali değil ama bu, doğrudan öğrencinin umursamazlığından kaynaklı olandan bahsediyorum. Sen o kadar kendini parçala o masaya "ramo" yazsın. Pehh.
kedi-ciğer meselesi seziyorum. hasetlik edeceğine çalış öğretmen ol sen de yat.
Öğretmenlik mesleğine ve öğretmenlere sokulan laflara, bilip bilmeden konuşmalara katlanmaktır.
Bilinçsiz ve şımarıkça büyütüldüğü için öğretmenine her türlü terbiyesiz hareketi yapabileceğini zanneden çocuklara bir şeyler öğretmeye çalışmak, evladını Einstein zanneden velilere laf anlatmaya çalışmaktır.
Tabiki her meslekte olduğu gibi bunda da işini kötü yapanlar mevcut fakat bundan önce eleştirilmesi gereken birçok şey geliyor.
bazen şımarık aile çocuklarına katlanmak olsa gerek.
Yaramaz, saygısız vs. öğrencilerle uğraşmak, bunun yanında halden anlamayan veliler.
Evrak işleriyle uğraşmak, günde 7 saat derse girmek bir sürü zor yanı var ama çoğu kişi öğretmenlik deyince direkt 3 ay tatiliniz var der.
Bir sezon boyunca öğretmenin ne kadar yorulduğunu bilmezler.
sanıyorum en zor kısmı "veli" adı verilen yeni nesil manyak ana babalarla muhatap olmaktır.
Okul koridorunda önünüze çıkıp "hocam çok güzelsiniz." diyebilen tiplerden tutun dışarıda Esrar çekip dersinize kafası güzel gelenlere kadar bir sürü gençle onları kırmadan, incitmeden baş etmek zorunda olmak. Bizim ülkemizde en zor şey birilerini kırmamak. Çünkü öğrencisinden tutun en görmüş geçirmiş insanlarına kadar saygısız, yüzsüz, karşısındaki insana hiç değer vermeyip değer bekleyen insanlarla ağzına kadar dolu bir ülkede yaşıyoruz. Böyle bir toplumun geleceği ise öğretmenlere emanet. Öğretmenlerin üç ay tatilde ne yaptıklarını merak edenler olmuş. Sizin bozduğunuz psikolojimizi tamir ettirmek için tımarhaneye kapansak, tatil zehir olsa mutlu olacaksınız değil mi? Çok beklersiniz yayla yapıp bütün gün sahilde güneşleniyoruz. Psikolojimiz sizin gibi delilere dirençli çünkü. Sağ taraftan def... aman çıkabilirsiniz.
öğretmenliğin kolay olduğunu sananlar, bir gün sabahtan akşama kadar derslere girip çıktıktan sonra, veli toplantısına katılsınlar da dünyanın kaç bucak olduğunu anlasınlar.

not: öğretmen değilim ama her konuda onları koşulsuz desteklerim.